Dönüm Noktası

7 dk

2019 yazı şimdiden tarihe geçmiş olabilir. Marta Vieira da Silva'nın Kadınlar Dünya Kupası'nda çaktığı kıvılcımsa kitabın önsözüydü.

2019 Kadınlar Dünya Kupası kimisi için kadın futbolunun seviye atladığı bir turnuvaydı; kimisi içinse bir sosyal medya festivali. Hâlâ yankıları süren bu ayı belki de seneler sonra bir mirasın dönüm noktası olarak hatırlayacağız. Fransa'da yükselen bayrağı taşıyanlardan biri de şüphesiz ki futbolun kutsal topraklarından çıkan Brezilyalı forvet Marta Vieira da Silva'ydı. Brezilya, ev sahibine 2-1 yenilerek turnuvaya son 16 turunda veda ederken Marta maçtan sonra verdiği röportajda yaşlarını zor tuttuğu çakmak gözleri ve kıpkırmızı rujuyla ülkesindeki kızlara şöyle seslenecekti:

"Mesele daha fazlasını istemek, daha fazla çalışmak ve kendine daha iyi bakabilmek. Mesele 90 dakika bittiğinde bir 30 dakika daha koşmaya hazır olmak. Genç kızlardan tüm istediğim bu. Sonsuza dek bir Formiga, bir Marta veya bir Cristiane olmayacak. Kadın futbolunun hayatta kalması sizin elinizde. Bunu sakın unutmayın ve elinizdekine daha çok değer verin. Başta ağlayın ki sonra gülebilesiniz."

33 yaşındaki Marta, attığı 17. golle Dünya Kupası tarihinin yeni gol kraliçesi olarak tarihe geçmişti ancak gelecek nesillere kaydettiği gol sayısından çok daha büyük bir miras bırakmak istiyordu. FIFA'nın resmi sitesinde son 16 turundan sonra yayımlanan veda videosunda aynı çakmak gözlerle verdiği mesaj da bunu kanıtlar nitelikteydi: "En önemlisi, gelecek nesillere ilham verecek ve ellerindekini sürdürmeye teşvik edecek bir miras bırakabilmek."

Brezilya'nın Dois Riachos isimli ufak şehrinin sokaklarında kendine ait bir top ve ayakkabıdan mahrum bir şekilde, erkeklerle oynamasına izin verilmediği için bulduğu sönük toplarla ve torbaları birbirine geçirerek yarattığı yumaklarla başlayan futbol ateşi, çok geçmeden ülkesindeki genç kızların futbolda eşit imkânlara sahip olabilmesi için ömrünü adadığı bir davaya dönüştü.

Bu uğurdaki ilk büyük adımını 2007'de Birleşmiş Milletler Gelişim Programı'nın düzenlediği Yoksullukla Mücadele Maçı'nda Ronaldo ve Zinedine Zidane'la aynı sahayı paylaşarak attı. Aynı programa iyi niyet elçisi olarak atandığında yaptığı konuşmada nereden geldiğini asla unutmadığını ve kendisi kadar şanslı olamayanları hep hatırladığını söyleyen Marta, köklerinin yanı sıra hızlı koşusu ve müthiş top kontrolüyle de artık ülkesinde Pele'nin kadın şubesi sayılacak kadar büyük bir kahramandı.

'Rainha (Kraliçe) Marta' her ne kadar Pele gibi bir kralla eşdeğer konuma oturtulsa da hem futbol cenneti ülkesinde hem de dünya üzerinde "kadın" ve "futbol" kelimeleri yan yana geldiğinde çatlak bir yapı olduğuna inanıyor; mirasını, sporda cinsiyet eşitliğinin esas alındığı sağlam temeller üzerine inşa etmek istiyordu. 2018 yılında sporda kadınlar için iyi niyet elçisi olarak atandığı Birleşmiş Milletler Kadın Birimi'ne desteğini sürdüren Marta, saha dışına da yansıyan güçlü duruşu ve medyatik yönüyle bu rolü üstlenmek için biçilmiş kaftandı.

Altı defa 'FIFA Yılın Kadın Futbolcusu' ödülüne layık görülen Marta, son iki sezondur oynadığı Orlando Pride'a uzanan başarılı kariyerinin etkisiyle birçokları tarafından tarihin en iyi kadın futbolcusu addedilse de yeteneklerini, davasının peşinde olduğunu gösteren 'kıvrak' hamlelerle sergilemeyi tercih ediyor. Çok da uzağa gitmeyelim; Dünya Kupası grup maçında Avustralya'ya attığı golden sonra 'Go Equal' (Eşit Ol) projesinin pembe-mavi sembolünü taşıyan simsiyah Nike ayakkabılarını işaret etmiş, erkeklerinkine göre eşit sözleşmelerin sunulmadığını düşünerek uzatmayı reddettiği sponsorluk mevzusuna dikkat çekmişti. Marta, FIFA Dünya Kupası'nın resmi Instagram hesabında yayımlanan ukulele videosunda şakacı bir dille şarkılaştırdığı manifestosunu da bir kere daha dile getirmişti: "Kim demiş futbol kadınlara göre değil diye? Şapşal, ayağıma bir top at da göstereyim sana futbol neymiş!"

Marta için umut verici olan, haleflerinin de mirasa sahip çıkma konusunda kendisi kadar tutkulu gözükmesi. Dünya Kupası'ndan önce katılan tüm takımlara bir kadın olarak futbolcu olmanın en zor ve en güzel yanları sorulduğunda, 21 yaşındaki Jamaikalı defans oyuncusu Chanel Hudson-Marks, belki ukulele sesinden biraz daha keskin bir tonla futbolun kendisi için nasıl bir sembole dönüştüğünü özetliyordu: "En iyi yanı, herkesin beklentisinin tersini yapıyor olmak. Kadınların gücünü hafife almak toplumumuzda moda oldu veya bir alışkanlık hâline geldi. Yani özünde, kadınların gücünü ciddiye almayanların sesini kesmek büyük bir zevk."

Gerçekten de beklenenin tersini yapmaktan keyif alanlar vardı. Alex Morgan'ın yarı finalde İngiltere'ye attığı golden sonraki çay sevinci belki hâlâ bir yerlerde karşınıza çıkıyordur. Twitter halkının derhâl altında yatan mesajın peşine düştüğü bu sahne aslında kadın futbolu için çok daha derin bir anlam içeriyor olabilir. Kadın olarak nispeten zarif bir tavırla coşkusunu yaşaması beklenen Alex'in havalı ve iddialı kutlaması; 2019 Dünya Kupası'nın maç kalitesi, izlenme rekorları ve medya etkisinin ötesinde neden bir dönüm noktası olabileceğini hatırlattı. Aynı sahne turnuvanın kahramanı Megan Rapinoe'ya sorulduğundaysa zaten aksinin beklendiği bir dünyanın rafa kalkması gerektiğini düşündüğünü açıkça belli ediyordu: "Yani Dünya Kupası'ndayız, bizden ne bekliyordunuz ki?"

Görünen o ki Marta, Megan, Alex ve nicelerinin ileriki nesillere "Başta ağla, sonra gül" mesajının gerek duyulmayacağı bir dünya bırakma çabası ortak bir mücadeleye dönüşüyor. Kadın futbolunun popülerliği artıyor ve bu, mirası taşıyacak olanlar için daha büyük bir yük anlamına gelebilir. Belki de en önemlisi, paydaşlar pastadan büyük dilimi almak için değil, pastayı birlikte daha lezzetli kılmak için kolları sıvamış durumda.

Socrates Dergi