
#1
4 dk
İşin uzmanının gözünde draft süreci nasıldır? Fenerbahçe Genel Menajeri Maurizio Gherardini anlattı...
Draft zamanı özeldir. Birkaç kez bu sürece dahil olma şansı yakaladım. NBA takviminde elbette play-off ya da takasın son günü gibi önemli kilometre taşları var ama bu bambaşka. Draft günü, tarihinizi yeniden yazarsınız.
Hazırlık süreci elbette yıllara yayılmıştır ama bir kahveyi diğer kahvenin takip ettiği geceler asıl mayıs ayında başlar. Ayın üçüncü ya da dördüncü haftası gibi kura çekilir. Sezon boyunca tutulan raporlar, o kurayla anlam kazanacaktır. Sonrası tahminler, öngörüler… Festival gibidir, çok eğlenirsiniz.
2006 yazında Benetton Treviso'dan ayrılıp Toronto Raptors bünyesine katıldığımda draft gecesine sayılı günler kalmıştı. Kanada'daki yeni takımımda unvanım 'İkinci Başkan ve Genel Menajer Yardımcısı'ydı. GM Bryan Colangelo'yla birlikteydim ve inanın bana; her gün, her saat, her dakika draft hakkında konuşuyorduk. Raptors'ın birinci sıradan seçme hakkı vardı. Andrea Bargnani'yi düşünüyorlardı ve ben bir hafta önce Bargnani ile Benetton'ın lig şampiyonluğunu kutlamıştım. Hâliyle onun hakkında benden daha iyi rapor verebilecek biri yoktu.
Ama bazen rapor vermeniz gerekmez. LeBron James gibi bir oyuncu draft'a gireceğini açıkladığında böyle bir mesaiye ihtiyacınız yoktur. Birinci sıra sizinse, seçersiniz. Hepsi o. Draft için geçerli olan tüm parametreler devre dışı kalır.
Mayıs ayında çekilen kuradan itibaren aklınızda sadece 'Hayatımız değişecek' düşüncesi vardır. Maddi olanaklar, taraftar ilgisi, şehrin atmosferi, kulüp yapısı… Her şey ama her şey değişecektir. Bu, kazanmaya kestirmeden giden yoldur ve böylesi bir şans, en iyi ihtimalle 10 yılda bir elinize geçer.
Şu ana kadar size ihtimallerden bahsettim, bir de gerçekler var. Ben LeBron'ı çok daha öncesinden tanıyordum, aslına bakarsanız basketbol dünyasındaki herkes tanıyordu. Buna oğlum da dahil. LeBron'ın lisedeki ikinci yılı olması lâzım... Ohio'dan bir okul, Milano'da düzenlenen uluslararası turnuvaya katılacağını bildirmişti. Oğlum Michele, o dönem Benetton altyapısında forma giyiyordu. LeBron'la aynı yaştaydı. Karşı karşıya geldikleri gün Michele'nin çaresizliğini unutamıyorum. Aslında kafa kafaya giden bir maç olmuştu ama oğlumun takıldığı tek şey, "Baba bugün sahadaki çocuk neden öyleydi?" sorusuydu. Anlayacağınız, James daha o tarihlerde fenomendi.
Draft sürecine dahil olduğum dönemde beni en çok şaşırtan şeyse NBA'in sahip olduğu bilgi havuzuydu. Seçilmesi düşünülen oyuncuların yakın arkadaşlarıyla yapılmış röportajlar, günlük yaşamında nasıl bir insan olduğuna dair kaleme alınmış makaleler… Bitmek bilmeyen bir kütüphane gibi. Sinir bozucu tek şey ise LeBron gibi uç örneklerde işinizin yazı-turaya kalması. Bu gerçekten moral bozucu.
Tersi örnekler de var tabii... Seattle SuperSonics (bugünkü adıyla Oklahoma City Thunder) ve Portland Trail Blazers arasında yakın dönemde gerçekleşen yazıtura atışını hatırlayın; birinci sırayı Portland aldığında herkes Sonics'e "Çok üzgünüz. Franchise oyuncunuzu kaçırdınız. Bir dahaki sefere artık…" demişti. Ama sonra ortaya çıktı ki tarihi değiştirecek oyuncu Greg Oden değil, Kevin Durant'ti.
Burada beni sürekli klişelerden bahseden yaşlı bir adam gibi görmeyin ama bazen 'o' şans elinize bir kez gelir ve kaçırdığınız takdirde, gerçekten ama gerçekten pişman olursunuz. Tıpkı Portland gibi...