
Gölge Oyunu
11 dk
Başarısız ve başarılı. Verimli ve verimsiz. Aydınlık ve karanlık. Draymond Green, her gün bir şekilde kendisinden bahsediyor. Peki tam olarak ne anlatıyor?
Draymond Green, kendisinden önce draft edilen 34 oyuncunun tamamını arka arkaya saydı, şampiyonluğa giden yolda en kritik virajlardan biri dönülürken maç sabahında Mike Brown'ın kapısını çaldı ve 2022-2023 sezonunun başlamasına çok kısa bir süre kala antrenmanda Jordan Poole'a saldırdı. Esasında Green, içinde bulunduğu ligin de takımıyla birlikte değiştirdiği oyunun da ona birçoklarının dudak bükmesine sebep olan tercihlerin de iki ucunu birden temsil ediyordu.
- 1 -
2014'te ilk turda Los Angeles Clippers'a boyun eğen Warriors ekibinin üyelerinden biriydi Draymond Green. Hiç kimse yakın gelecekte onun parkeye bu derece özel şeyler getirebileceğini, 'Ölüm Beşi' lakabıyla anılacak bir hanedanın üyelerinden birine dönüşeceğini fark edemezdi. O sezon sadece 12 maça ilk 5'te başlayan Draymond, Clippers serisinde farklı bir şeyler gösteriyordu.
Belki de tarihin en kusurlu yanı buradadır. Geriye dönük bir şekilde okunması ve bükülebilmesinde. Bugünün en büyük hatalarından biri, olayları tümdengelimci bir kafayla değerlendirip kırılma anlarının peşine düşmek ve aslında kendimizi kandırmak. Lise turnuvalarından kalma bir anlayış olan 2-3 alan savunmasını fanusta uygulamaya koyan Erik Spoelstra, finale kadar yürümeseydi bu kadar başarılı olarak anılacak mıydı? Oyuncularından fazlasıyla talepkâr olduğu herkesçe bilinen, kimi zaman baskıcı bir rejimi Boston Celtics tesislerinde hâkim kılan Ime Udoka, Boston Celtics ile haziran ayında sahneye çıkamasaydı uyguladığı metotlar başarılı kabul edilecek miydi? Tarih bir yerde geriye dönük bir şekilde okunuyor ve bükülüyor. Tıpkı yıllar önce, Clippers serisinde Green'in yaptığı gibi. Ya da Steve Kerr'ün fark ettiği gibi…
2015'ten 2021'e yedi sezonda gelen beş final ve üç şampiyonluk sayesinde o Clippers serisi, David Lee'nin sezon başında yaşadığı sakatlık ve devamında yeni koç Steve Kerr'ün aldığı karar dönüm noktalarını temsil ediyor. 2015'le birlikte kendi basketbolunu ana akıma oturtan bir Warriors takımı vardı parkede. Başarı daha büyük bir başarıyı doğuruyor, parkedeki oyun ise hiç olmadığı kadar büyük bir değişimin öznesi haline geliyordu. Tempo, alan ve boşluk. Bunu sağlayanların başında o da vardı. Oyun onlara yaklaşırken, onlar da oyunun kendisine yaklaşıyorlardı. Dile kolay, koca bir hanedanlık aslında bu cümlede yatıyor.
Draymond'ın kariyerinde tüm bu başarılardan önce takıntılar vardı. Majesteleri'nin Utah Jazz potasına bıraktığı son şutta da LeBron James'in Detroit Pistons'a karşı oynadığı unutulmaz son çeyrekte de aynı kelimenin izleri var. Draymond Green, bahsi geçen isimlerle ne bu lige girerken kıyaslanıyordu ne de birkaç sene içinde bu ligden ayrılırken kıyaslanacak ancak onları ortak bir 'deliliğin' merkezinde buluşturan kelime aynı. En iyi yardımcı oyuncu, verimlilik çağının orta yerinde tek bir kelimeyle çıkıyordu sahneye. Bazen savunmasıyla gösteriyordu bunu, bazen bir anda içine daldığı kavgalarla ve bazen de arka arkaya saydığı 34 oyuncuyla…
- 2 -
Normal sezonda uyuklayan rakiplerine karşı savunmada gösterdiği performanslar bir süre sonra âdeta bir basketbol kliniğine dönüşmüştü. En keyifli yanıysa onun da bunun fazlasıyla farkında olmasıydı. Maç sonraları basın toplantılarında işin savunma kısmıyla alakalı olan soruları farklı bir iştahla yanıtlıyor, "Draymond nasıl görüyor?" başlıklı makalelerin öznesi olarak rakip ikili oyunlarda 2'ye 1 kaldığında zihninden geçenleri dile getiriyordu.

Stephen Curry
2'ye 1'lerden sonra 4'e 3'ler gelecekti. Hareket et, boşluğu gör ve topu elinden çıkar. Hücumda Stephen Curry'ye getirilen ikili sıkıştırmalar, yıllardır hem Warriors'ın hem de ligdeki birçok takımın gündemi haline getirdiği basketbol anlayışı. Birkaç yıl önce Houston Rockets'ta topu James Harden'a verip köşelere giden şutörler de bugün Luka Doncic'in etrafına kurulan kadrolar da aynı basketbol anlayışının temellerine dayanıyor. Bahsi geçen oyuncuları, oyunun gidişatını değiştirmeyi başarmış bir yıldızla denk tutmak kolay değil ancak topu yıldızına verip etrafına şutörleri dizmeyi amaçlayan takımların hangisi bir Draymond Green bulabildi ki?
Bugün internetin hayatlarımız üzerinde bıraktığı en olumsuz etkilerden biri, birçok şeyin kopyalanabilir ve yeniden üretilebilir olduğunu düşünmemiz. Seksenli yıllarda kilometrelerce ötedeki bambaşka bir coğrafyada All-Star maçları kasetlerden izlenen Magic Johnson-Larry Bird ikilisi, birçok basketbol sevdalısı için bir mitti. Sadece onlar değil, birçok yıldız erişilmez insanlar olarak kabul ediliyordu. Bugün ise üç-beş saniye içinde basit bir aramayla Draymond Green'in savunmada durduğu ve harekete geçtiği anlara dair analiz yazıları okuyabiliyor; bir başka aramayla o anları durdurup istediğimiz zaman oynatarak dersimize çalışabiliyoruz. Takipçisi olduğumuz birçok şeyin kopyalanabilir olduğuna dair 'hadsiz' bir inancımız var. Yıllardır birçok insanın Xavi ve Iniesta'dan sonra gelecek Xavi 2.0 veya Iniesta 2.0 gibi üretimler beklemesi belki de bunun sonucuydu. La Masia'yı bir laboratuvar olarak görmek, topu ayağına aldığında etrafına efsunlu bir hale çizen yeteneklere yapılabilecek en büyük saygısızlıklardan biri. Ne kadar okursak okuyalım, ne kadar izlersek izleyelim; Draymond Green de tekrar edilemez bir oyuncu.
2021-2022 sezonu başlarken Warriors'ın haziran ayının ilk haftasına dek parkeye adım atacağına kim inanırdı ki? Bir başka tümdengelimci inanç; bizi 13 Mayıs 2022'ye, Warriors ile Grizzlies'i o sezon için son kez karşı karşıya getiren altıncı maça götürüyor. Serinin ilk beş maçında ortalama 15.4 dakika süre alan ve bu karşılaşmaların hiçbirinde ilk 5'te yer almayan Kevon Looney, kendisini bir anda ilk 5'te bulmuş, parkede kaldığı 35 dakikaya ise 11'i hücumda olmak üzere tam 22 ribaund sığdırmıştı. Boyalı alanda Looney'nin partneri olarak sahaya çıkan Green ise 14 sayı, 15 ribaund, 8 asistlik bir istatistik kâğıdı sunuyordu basketbolseverlere. Son yıllarda eskisi kadar verimli olmadığı, üçlük çizgisinin gerisinden çembere bakmaya eskisi kadar cesaret edemediği için eleştiri oklarının hedefinde olan yıldız oyuncunun etkisi aynı günün sabahında parkede zuhur etmişti. Steve Kerr'ün hastalığı sebebiyle saha kenarında yer alamadığı maçın ardından Mike Brown, Looney kararını şöyle anlatıyordu: "Gerçek şu ki bu, Draymond'ın çağrısıydı. Draymond ile Steph'in. Draymond yıllardır burada, Steph ve Klay de öyle. Elbette onlar şut performanslarıyla etkili oluyorlar ama Draymond'ın yaptığı şey inanılmaz."

Andre Iguodala, Draymond Green, Klay Thompson ve Stephen Curry (2022)
- 3-
Yaklaşık üç ay önce sezonun başlamasına kısa bir süre kala Warriors tesislerinde tuhaf bir hava hâkimdi. İlk gelen haberlere göre Draymond Green ile Jordan Poole arasında bir tartışma çıkmış, devamında ise bu tartışma fiziksel bir boyut kazanmıştı. Elbette büyük egoların bir antrenman tesisine sıkışmak zorunda kalması; tartışmalar, sözlü veya fiziksel çatışmalar hatta kavgalarla sonuçlanabilir. İlerleyen saatlerde birçok basketbolseveri rahatsız eden ise Warriors yönetiminin bazı gerçekleri eğip bükmesi olacaktı. Zira ilk gelen haberlerde Draymond Green ile Jordan Poole arasında yaşananların bir münakaşa olduğunun altı ısrarla çiziliyordu. Genel Menajer Bob Myers, asla kavga veya saldırı tarzı kelimeler kullanmıyor, bunun bir çatışma olduğunu belirtiyordu. Üzerinden 24 saat geçmeden TMZ ofisine ulaşan bir video, ortalığı karıştırmaya yetmişti. Bu, düpedüz bir saldırıydı.
Yaşananlar, Green'in ilk vukuatı değildi ancak izlediklerimiz onun için bile fazlasıyla şaşırtıcıydı. Dürüst olmak gerekirse, zamanında 73 galibiyetle NBA tarihinin en çok galibiyet alan takımını Stephen Curry gibi bir karaktere rağmen birçok basketbolsever için antipatik hale getirenlerin başında Green geliyordu. 2016'da Batı finalleri dördüncü maçında Steven Adams'ın hassas bölgesine kasten tekme atmış, iki hafta sonra yine aynı hareketi bu sefer LeBron James karşısında tekrarlamıştı. Adams vakasının ardından ceza almamıştı ama biriken sportmenlik dışı fauller, hiç olmaması gereken bir yerde sınırı geçmişti. Bu, final serisi devam ederken Green'in bir maçlığına gelişmeleri kenardan takip etmesi demekti. LeBron James ile Kyrie Irving'in 41'er sayı atarak yıldızlaştığı serinin beşinci maçı, rüzgârın tersine dönmesi anlamına geliyordu. Bugün pek çok kez mutlu sona ulaşıldığı için çok önem atfedilmiyor ancak o hareket, belki de dört sene üst üste kazanılacak şampiyonlukların ve koca bir tarihin önünü tıkamıştı.
Rakiplerinizle saha içinde girdiğiniz sözlü atışmalar, tartışmalar hatta kavgalar bile bir yere kadar hoşgörülebilir. Profesyonel sporun zaten doğasında bunların var olduğu yorumlarıyla arkanızda bir güç dahi hissedebilirsiniz. Ancak aynı yolu paylaştığınız arkadaşlarınızdan birine saldırmanız… Green'in Poole'a saldırmasını 'münakaşa' etiketiyle sunmak, Warriors yönetiminin yaptığı gibi bunu takım içi bir mesele olarak yorumlamak ve devamında bu olayın profesyonel sporun her kademesinde olabileceğini göstermek için tarihten örnekler sıralamak, en başta elinizde tuttuğunuz derginin yıllardır temsil etmek için çaba gösterdiği fikre saygısızlık olur. Bu bir kavga filan değil, düpedüz saldırı. Draymond Green ise bu olayın düpedüz faili.
İlerleyen birkaç gün içinde Draymond Green, kameraların karşısına geçti ve önce Poole'un kendisinden, daha sonrasında ise ailesinden özür diledi. Bir lider olarak başarısız olduğunu söyledikten sonra soyunma odasında yeniden bir güven ortamı inşa etmeleri gerektiğinden ve bunun için elinden gelen her şeyi yapacağından bahsediyordu. Bunlar herkesin beklediği oldukça klasik açıklamalardı. İşin ilginç yanı ise NBA'in 'en takım olabilen takımı'nın şimdilik buradan sıyrılmış gibi gözükmesi. Parke üzerinde işler kötü gitmesine rağmen bu hadisenin en son ne zaman gündeme geldiğini dahi pek hatırlamıyoruz. Zaten Draymond'ı yerden yere vuran yorumların sonu bile benzer cümlelerle bitiyordu: "Buradan bir takım sağlıklı çıkacaksa o da Warriors olur…" Onların bu ligdeki en takım olabilen takım olduğundan bahsederek bir tür şeytan tüyü anlatısı kurmak her ne kadar 'sağlıklı' olmayan bir tercih olsa da galiba Draymond ve Warriors biraz da böyle bir şey. Hoşumuza gitse de gitmese de…
- 4 -
Önceleri ortalama bir 35. sıra seçimiydi, sonrasında şampiyon. Kısa bir süre öncesine dek verimliydi, bugün her geçen gün düşen veriminden söz ediliyor. Zaman zaman karanlık tarafı temsil ediyor, NBA finallerinde dahi LeBron James'e karşı çirkinleşmeyi göze alıyor; zaman zaman ise aydınlık bir yönün varlığını gösteriyor, yine aynı rakibinin yüzüne karşı "Tarihin en iyisiyim" demesi gerektiğini uzun uzadıya anlatıyordu. Ona dair birçok şeyden haberdarız ama neyi tam olarak anlayabildiğimiz muamma. Onun ne anlatmak istediği de…
Golden State Warriors, yakın gelecekte bir kez daha haziran ayında parkeye çıkamayabilir ama çıksalar da çıkmasalar da tarihi geriye dönük bir şekilde okuyup o yumruğu bir dönüm noktası olarak görmeyin. Normal sezonda veya play-off'ta, o eski heyecanı tekrar duyduğunuz bir anda oyuna, tempoya ve alana yer açın. İstatistik biliminin ele geçirdiği bir ligde uzunca bir süre referans noktası olarak kalabildiği günleri hatırlayın. 106 saniyeye sığdırdığı 34 oyuncuyu da. Elbette konu bir yerde o yumruğa da gelecek ama ilk maddemiz o olmayacak. Zira onu dün şampiyonluklarla bir araya getiren şey, bir yumruk değildi. Yarın şampiyon olarak hatırlama veya hatırlamama sebebimiz de bir yumruk olmayacak.