
Drone Siz Kardeşsiniz
4 dk
Drone yarışları, yakın dönemde hayatımıza girdi. Karşınızda, Drone Racing League'in anlatıcısından, yeni dünyanın sporu...
Hayatımıza son dönemde giren drone'u ya da daha Türkçe hâliyle insansız hava araçlarını birkaç yıldır çok farklı alanlarda kullanılırken görüyoruz. Spor dünyasına girmeleri de uzun sürmedi. 2014 yılının sonlarında Avustralya’da amatör bir spor olarak ortaya çıkan drone yarışçılığı, çok kısa süre içerisinde özellikle gençler tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı ve etki alanını genişletti.
Bu taze spor, bir grup gencin kendi oluşturdukları parkurda drone’larını çeşitli engellerden geçirerek yarıştırdıkları amatör günlerden; şimdi ligi kurulan, şampiyonaları yapılan, tüm dünyada izleyici bulmaya başlayan bir çılgınlığa dönüştü. Drone yarışlarının temeli FPV (First Person View – Birinci Kişi Görüşü) sistemlerine dayanıyor. Drone’ların önüne iliştirilen ufak bir kamera ile oluşturulan bu sistem sayesinde pilotlar, sanki bir aracın kokpitinde yer alıyormuş gibi hâkimiyet sağlarken, taktıkları gözlüklerle de rotayı drone’ların gözünden görüyor ve kapılardan nizami bir şekilde geçerek parkuru rakiplerinden önce bitirmeyi hedefliyorlar.
Bu noktada, drone’ların hızı ve pilotun kabiliyeti çok belirleyici oluyor. Drone’un hızını genelde hafifliği ve bataryasının gücü belirliyor. Drone Dünya Şampiyonası’nda kullanılan araçların normal drone’lardan biraz daha fazla hıza ulaştığını biliyoruz. Tabii bu hızlara ulaşırken sporcular sık sık kaza da yapıyorlar. Kaza yapmamak neredeyse imkânsız ama o kazayı hafif atlatmak biraz pilotun ustalığına, biraz da drone’un dayanıklılığı ve kalitesine bakıyor.
Şu an için bu sporun en büyük organizasyonu Drone Racing League... 2017 yılında çok büyük bir ilgiyle karşılanan organizasyon, 80 civarı ülkeden takip edildi. Türkiye’de de Eurosport ekranlarında sporseverlerle buluşan bu çılgınlığı anlatma şerefine mazhar olmak, benim için de eşsiz bir deneyimdi tabii.
Bu yarışları anlatacağımı öğrendikten sonra sporu ve drone’cuları daha iyi anlayabilmek için yaklaşık 20 gün kadar drone garajlarında onlarla yaşadım. Yeri geldi beraber batarya değiştirirken bulduk kendimizi, yeri geldi havalandırdığımız drone’larımızı gurur dolu bakışlarla arkalarından izlerken rastlaştık kaçamak bakışlarda. Yayınlarda kullanmam gereken dili de bu garajlarda geçirdiğim anlarda fark ettim. Gördüm ki birçok drone yarışçısı drone’una gerçekten aşık ve bu sporu büyük bir tutkuyla yapıyor. Bu sporun bir açı sporu olduğunu, kapılardan geçerken alacağınız açıların sizi şampiyon yapabilecekken rezil rüsva da edebileceğini yine bu günlerimde deneyimledim. Drone’ların bataryası bir tur boyunca dayanmadığı için yapılan pit stop’larda o çocukların gözlerindeki heyecanı ve pil değişikliği esnasında titreyen elleri gördüm. Yarım saniye daha erken biten bir batarya değişikliğinin bir drone’u diğerinin önüne geçirebildiğini anladım. Bu sevimli, minik insansız hava araçlarının bir aparattan ziyade, artık bu çocukların bir uzvu, vücutlarının bir parçası hâline dönüştüğünü idrak ettim. Ve o gün anladım ki Chuck Berry için gitarı, Ringo Starr için davulu ne anlama geliyorsa bu çocuklar için de drone’ları aynı hissiyatı veriyor.
Ezcümle drone yarışçılığı, dört-beş yıl gibi kısa bir sürede büyük gelişim kaydetti, çok fazla katılımcı ve izleyici buldu. Sporun dinamikliği ve teknolojik gelişmelerin hızı da işin içine katıldığında, gelecekte çok daha büyük yer edinecek bir spor dalıyla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Size de tavsiyem; bu çocukların tutkusunu ve havadaki sevimli dostlarımızın kıyasıya rekabetini asla hafife almamanız...