
Dünya Benim
11 dk
Şampiyonluk, LeBron James’in içindeki ateşi söndürebilmiş değil. Çin turnesinde basına konuşan ‘Kral’, dünyanın tepesinde ve aşağı inmeye de pek niyetli gözükmüyor.
Maçları zihninizde yeniden yaşamaktan, neleri iyi yaptığınıza ve hangi noktaları geliştirebileceğinize kafa yormaktan hoşlandığınızı söylemiştiniz. Peki, geçtiğimiz sezonun en unutulmaz ânı hangisi?
Bu sezon için o kadar çok an var ki… Tek bir tanesini öne çıkarmak çok zor, bir bütün olarak büyüleyici bir sezon geçirdik. Kutlamalara varıncaya dek süren o uzun yol, benim için tek tek anlardan ziyade koca bir süreçti. Tüm sezon boyunca şampiyonluk için mücadele edip NBA’in zirvesine çıkmaya çabalıyorsunuz. Bu yüzden de bu sezonun tamamı büyüleyiciydi ve herhangi bir ânı diğerlerinden üstün tutmam mümkün değil. Çünkü hepsi bu sürecin parçalarıydı.
İki yıl önce “Eve Dönüyorum” başlıklı bir yazı kaleme almıştınız ve bu yıl sözünüzü tutup kupayı şehrinize getirdiniz. Takımınızı şampiyonluğa taşırken sizin için en önemli şey neydi?
Ben her zaman kendime güvenir ve takım arkadaşlarıma söylediğim şeylerin doğruluğuna inanırım. Mükemmel değilim ama onlar bana güvendi ve ben de onları nasıl başarılı olacaksak o şekilde yönettim. Her gece, her gün bu takıma liderlik etmeliydim. Onları her gece mücadeleye hazırlamak ve üzerimdeki tüm bu sorumluluk, benim için çok şey ifade ediyor.
Her zaman sizden şüphe duyanlarla savaşıp onlardan beslenen bir yapınız var, bu yeteneği nasıl edindiğinizi paylaşır mısınız?
Aslına bakarsanız bunu nasıl açıklayabilirim bilmiyorum. Bence buradaki en önemli olgu, özgüven. İşin doğasında bu var; elbette insanlar sizden şüphe duyacak ama işin sonunda, ortaya koyduğunuz işe inanmanız gerek. Benim özelimde durum farklı; küçükken çok zorlu şartlarda büyüdüm, bu yüzden de herhangi bir beşinci, altıncı ya da yedinci maçtan çok daha zorlu günler geçirdim. Bunu hatırlamak için, o zamanları düşünüyorum.
Hâlâ iyiye gittiğinizi söylüyorsunuz; zirve noktanız neresi?
Zirve nerede bilmiyorum, yalnızca tırmanmaya devam ediyorum. Tepeyi görmüyorum bile ama yolun beni götürdüğü yere kadar sürekli tırmanıyorum. Gözüme kestirdiğim herhangi bir zirve noktası yok. Yalnızca, kendimi her gün ileri taşıyacak bir benliğim var. Bu yüzden de sonunu düşünmeden her gün üzerine koymaya devam ediyorum.
Bu yılki finallerin yedinci maçında yaptığınız, süper kahramanları andıran bloktan bahsedelim mi? Cavs 87-83 gerideydi ve sonrasında üst üste altı sayı buldunuz, o an sakin kalmayı nasıl başardınız? Aklınızda ne vardı?
Böyle anlarda tek bir şeye odaklanırsınız; oynamaya devam eder ve sizi bir arada parkeye süren koçunuza güvenirsiniz. Benim için 87-83 gerideyken o önemli basketleri atmak ya da öyle bir blok yapmak, yalnızca takımımı galibiyete taşımaktan ibaret. Takım arkadaşlarıma öğütlediğim şeyleri önce kendim yapmaya çalışıyorum. Onlara geçiş hücumlarında geri koşmamız gerektiğini söylüyorsam bunu önce benim uygulamam gerek. Bazen harika anların başrolünde olursunuz, bazen işler o kadar iyi gitmez ama her koşulda o çabayı ortaya koymanız gerek, bu kesin.
Finaller sizin için iyi başlamadı ama sizin önderliğinizdeki Cavs geri gelmeyi başarıp yedinci maçta zafere uzandı. Seri ilerlerken kafa yapınızda ya da duygularınızda bir değişim yaşandı mı?
Çok sakindim ve seri ilerledikçe daha iyi oynamaya başladım. Rakibin nasıl oynadığını, bireysel olarak her birinin neler yaptığını gözlemledikçe benim oyunum da iyiye gitti.
Bir yedinci maçta, herhangi bir ilk maça göre daha sakin olurum çünkü rakibi defalarca görme ve oyunlarına çalışma fırsatı bulurum. Bu yüzden de dördüncü maçtan sonra 3-1 geride olsak da çok sakindim, yaşayacaklarımıza ve inandığım şeylere güvenim tamdı. Takım arkadaşlarımın onlara söylediğim şeylere inandıklarını biliyordum ve benim için de önemli olan buydu.
Normal sezona göre play-off’ta istatistikleriniz bambaşka bir seviyeye çıktı. Bu, parkedeki oyun planınızı değiştirdiğiniz anlamına mı geliyor?
Play-off gelip çattığında en iyi halimle orada olmalıyım. Daha önce harika normal sezonlar da oynadım ama efsanelerin yaratıldığı yerler playoff’lardır. Tüm dünyanın gözü üzerinizdedir ve ben de bu anlarda, takımımın bana en çok ihtiyaç duyduğu zamanlarda ortaya çıkıp en iyi şekilde parkede olmaya çalışıyorum. Her zaman harika olamıyorum belki ama yeterince çalışıp takım arkadaşlarım için en iyimi vermeyi deniyorum.

NBA’in en iyi oyuncusu olduğunuzu kanıtladınız ama hâlâ kimi insanlar “LeBron’un yakıtı tükenmek üzere” şeklinde eleştiriler yapıyorlar. Bu eleştirileri bir kez daha nasıl bertaraf edeceksiniz? Kendinizden şüphelendiğiniz durumlar olduğunda bu baskının altından nasıl kalkıyorsunuz?
Bu tür tartışmaların içine girmiyorum. İnsanların benim ya da takımım hakkında söylediklerini dinlemiyorum. Tüm bunları yalnızca bir motivasyon kaynağı olarak kullanıyorum. Benden şüphe duyulduğu anlarda daha da büyürüm, bir nevi hayatım bundan ibaret.
Tüm o iniş çıkışlarla geçen yılların ardından mental olarak daha olgunlaşmış bir LeBron var. Bu yıllarda, düşüncelerinizin ve mantalitenizin nasıl değiştiğini açıklar mısınız? Olgun bir oyuncuyu parkede nasıl tanımlarsınız?
Bence olgunluk, yaş ve tecrübeyle gelen bir durum. Yaşınız ilerledikçe nelerin önemli olduğunu ve nelerin pek bir şey ifade etmediğini görmeye başlıyorsunuz. NBA’deki 14. sezonuma giriyorum ve basketbolun önüme çıkarabileceği her şeyi deneyimledim. Bence hayattaki en iyi öğretmen, yaşadığınız tecrübelerdir.
Tüm zamanların en iyisi olmak istediğinizden bahsetmiştiniz. Geçen yılki şampiyonluk bu yolda sizi bir adım ileriye taşıdı mı? Geliştirmeniz ya da değiştirmeniz gerektiğini düşündüğünüz özel bir nokta var mı?
Bu benim kişisel hedefim ama insanlar böyle görmek zorunda değil. Diğerlerinin sıralamaları umurumda değil. Benim için önemli olan, parkedeyken yapabileceğim şeyleri en üst seviyede uygulayabilmek. ‘En iyi’ ya da ‘en muhteşem’ olabileceğimi hissediyorum ama bu yalnızca, benim özgüvenimden kaynaklanan kişisel bir hedef. Kendime hedefler koymayı severim ve bunu da başarabileceğime içtenlikle inanıyorum.
İnsanların gelecek 20 yılda LeBron James hakkında neler söylemesini istersiniz?
Bilmiyorum ve pek de umursamıyorum. Daha önce de söylediğim gibi; bu oyunu başkalarını hoşnut etmek için oynamıyorum. Eğer bir LeBron James hayranıysanız ya da bir takım arkadaşımsanız, oyuna ne kadar kendimi adadığımı, ne kadar ağır antrenman yaptığımı, ne kadar sıkı çalıştığımı bilirsiniz. İlk günden itibaren benim yanımdaysanız sizi harika bir yolculuğa çıkardığım için mutlu olurum ama değilseniz yapacak bir şey yok.
Adınıza özel çıkarılan imza ayakkabılarınız arasında, klasik modellerin yanında Soldier serisi de son dönemde çok popüler hale geldi. Aslında bu durum, spor ayakkabı pazarında pek de görmeye alışık olmadığımız bir ikilem de yaratıyor. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Biri çıkıp “Hangisini satın almalıyım?” diye sorsa ne dersiniz?
Öncelikle, Nike Soldier serisi için harika bir yıldı. Bu yıl onuncu yıldönümümüz oldu. İlk Soldier serisi ayakkabımın üzerinden on yıl geçmiş olması, bir oyuncu ve marka olarak benim için çok şey ifade ediyor. Nike ile birlikteliğimizin onuncu yılını doldurmak ve bu yılı şampiyonlukla süslemek çok özeldi. On yılı devirmiş bir ayakkabıyla halen parkeye çıkabilmek de benim için gurur vericiydi.