
Dünya Kupası'nın Ardından
16 dk
2018 Dünya Kupası geride kaldı. Futbolla yaşadığımız bir ayın ardından Socrates ekibi olarak aklımızda kalanları not düştük ve 'en'lerimizi seçtik…
En iyi maç
Brezilya-Belçika
Futbol nereye giderse gitsin, savunma sanatı ne kadar ustaca icra edilirse edilsin; her zaman en keyifli maç, bol pozisyonlu maçtır. Kupanın hücumcu favorileri, çocuklara futbolu sevdirecek bir maç oynadılar. / Atahan Altınordu
Fransa-Arjantin
Yedi golün ötesinde, senaryonun sürekli değişmesi, Fransa'nın turnuvada yenik duruma düştüğü ilk ve tek sekansı göstermesi, uzatmalara iki farkla, neredeyse maç bitmiş şekilde girmemize rağmen bir şekilde Arjantin'in son saniyede 4-4'ü kaçırması gibi birçok etken beni bu maçı seçmeye itti. Gollerin güzelliği de cabası. / Ozan Can Sülüm
Portekiz-İspanya
Tatsız tuzsuz bir görüntüyle açılan Kupa’nın ‘asıl’ başlama vuruşu İspanyaPortekiz maçıyla yapıldı. Göz kamaştıran goller, iki tarafa da kayan şiraze, Pepe-Costa muharebesi ve elbette Cristiano’nun tek kişilik gösterisi... Keşke grup aşamasının ardından oynansaydı. / Buğra Balaban
Caner Eler: Brezilya-Belçika
Onur Erdem: Brezilya-Belçika
İlhan Özgen: Brezilya-Belçika
Atahan Altınordu: Brezilya-Belçika
İnan Özdemir: Fransa-Arjantin
Ozan Can Sülüm: Fransa-Arjantin
Emre Özcan: Brezilya-Belçika
Erman Yaşar: Brezilya-Belçika
Buğra Balaban: Portekiz-İspanya
Emre Gürkaynak: Fransa-Arjantin
Brezilya Neden Elendi?
Brezilya, 2010 Dünya Kupası'nda Portekiz, Fildişi Sahili ve Kuzey Kore'nin yer aldığı gruptan lider çıktıktan sonra ikinci turda Şili'yi 3-0'la adeta süpürmüş ve çeyrek finaldeki Hollanda maçı öncesinde herkese gözdağı vermişti. Ancak Felipe Melo'nun kırmızı kartının devamında gelen 2-1'lik yenilgi ile kupa yolculukları son buldu. 2018 Dünya Kupası'nda da Brezilya adına benzer bir senaryo yaşandı. Grubunu lider tamamlayan Brezilya, ikinci turda Meksika'yı net bir oyunla 2-0 mağlup etti ve çeyrek finale yükseldi. O an için, kupanın en derli toplu ve ne yaptığını bilen takımlarından biri olarak görülüyorlardı. Ancak Belçika maçında üst üste yedikleri iki golü, maçın kalanında inisiyatifi tamamen ellerinde tutsalar da çıkarmayı başaramadılar. Bunu; Neymar'ın takımdan ayrı şovuna ya da Tite'nin Jesus/ Firmino tercihlerine bağlayabiliriz. Ama galiba en doğrusu; aslında layıkıyla oynayabilecekken oynamadıkları hücum futbolunun sonlarını getirdiği. Yoksa bu kadar 'açık' bir kupada, bu kadar 'kompakt' bir Brezilya'nın yolculuğu bu kadar erken sona ermezdi. / Onur Erdem

En güzel gol
Caner Eler: Nacer Chadli - Japonya
Onur Erdem: Lionel Messi - Nijerya
İlhan Özgen: Edinson Cavani - Portekiz (2)
Atahan Altınordu: Nacer Chadli - Japonya
İnan Özdemir: Benjamin Pavard - Arjantin
Ozan Can Sülüm: Angel Di Maria - Fransa
Emre Özcan: Edinson Cavani - Portekiz (1)
Erman Yaşar: Benjamin Pavard - Arjantin
Buğra Balaban: Benjamin Pavard - Arjantin
Emre Gürkaynak: Benjamin Pavard - Arjantin
Sürpriz takım
Caner Eler: Rusya
Onur Erdem: Rusya
İlhan Özgen: Rusya
Atahan Altınordu: İsveç
İnan Özdemir: Hırvatistan
Ozan Can Sülüm: Rusya
Emre Özcan: Hırvatistan
Erman Yaşar: Rusya
Buğra Balaban: Rusya
Emre Gürkaynak: Rusya
Rusya
Kupa tarihinin en kötü ev sahibi etiketine layık görülen, kupa başlarken -bendeniz ve Rus basını dâhil- birçoklarınca gruptan çıkamaması beklenen Rusya, İspanya’yı eleyip finalist Hırvatistan’a penaltılarla boyun eğdi ve sürprizlerin kupasında en büyük sürprizin mimarı oldu. / Buğra Balaban
Hırvatistan
Filmi geriye sardığınızda “Neden finalde olmasınlar ki?” diyebilir, Yugoslav spor mirasından söz açabilirsiniz. Ama Yugoslavya’nın tarihinde Dünya Kupası finali oynamadığını düşündüğünüzde 4 milyon nüfuslu Hırvatistan’ın başarısının büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor. / İnan Özdemir
En kötü takım
Caner Eler: Suudi Arabistan
Onur Erdem: Panama
İlhan Özgen: Panama / Polonya
Atahan Altınordu: Arjantin
İnan Özdemir: Panama
Ozan Can Sülüm: Panama / Almanya
Emre Özcan: Polonya
Erman Yaşar: Panama
Buğra Balaban: Suudi Arabistan
Emre Gürkaynak: Suudi Arabistan
En iyi oyuncu
Caner Eler: Luka Modric
Onur Erdem: Kylian Mbappe
İlhan Özgen: Kylian Mbappe
Atahan Altınordu: Kylian Mbappe
İnan Özdemir: Kylian Mbappe
Ozan Can Sülüm: Luka Modric
Emre Özcan: Luka Modric
Erman Yaşar: Luka Modric
Buğra Balaban: Luka Modric
Emre Gürkaynak: Luka Modric

En büyük şok
Almanya
Almanya; İsveç, Meksika ve Güney Kore'nin olduğu grupta sonuncu olarak kupanın en büyük şokuna imza attı. Son şampiyon, turnuvaya gelirken önce Mesut ve İlkay kriziyle sarsıldı, ardından Leroy Sane'nin kadrodan çıkarılmasıyla kendini bir kez daha tartışmaların içinde buldu. Çok iyi bir kadroya sahip olmalarına rağmen oyuncuların birçoğu iyi sezon geçirmemişti. Politik yönden Mesut ve İlkay krizinin de iyi yönetilememesiyle birlikte takım mental anlamda da geri gitti, kampta huzursuz bir atmosfer olduğu söylendi. Bu olumsuz atmosfer; Khedira, Werner, Mesut, Müller gibi formsuz oyuncularla birleşince facia kaçınılmaz oldu. Joachim Löw de 12 yıldır başında bulunduğu takıma alternatif oyuncuları monte edemeyince ilk Meksika maçındaki şok yenilgiye herhangi bir reaksiyon veremediler. Sonuç olarak; ölüsü yarı final oynar denilen meşhur turnuva takımı, zincirleme sorunların devreye girmesiyle Dünya Şampiyonu apoletinin hakkını veremedi ve tarihinin en ağır faturalarından birini ödemek durumunda kaldı. / Erman Yaşar
İran-Portekiz
İran 95. dakikada girdiği pozisyonda gol bulsa, son Avrupa şampiyonu Portekiz ve İspanya'nın önünde grup lideri olarak çıkacaktı. Yan ağlara takılan top İran spor tarihinin en büyük “Çok yaklaşmıştım” anlarından biri olsa gerek. İhtimalleri hesaplamak bile yeterince şok ediciydi. / Ozan Can Sülüm
Caner Eler: Almanya’nın elenmesi
Onur Erdem: Almanya'nın elenmesi
İlhan Özgen: Almanya'nın elenmesi
Atahan Altınordu: Almanya'nın elenmesi
İnan Özdemir: Almanya'nın elenmesi
Ozan Can Sülüm: İran-Portekiz dk. 95
Emre Özcan: Lopetegui krizi
Erman Yaşar: Almanya'nın elenmesi
Buğra Balaban: Almanya'nın elenmesi
Emre Gürkaynak: Almanya'nın elenmesi
İspanya
Dünya Kupası tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir favorinin teknik direktörü turnuvaya bir gün kala kovuldu ve bu gerçekten daha önce görülmemiş bir şoktu. Turnuvaya en büyük üç favoriden biri olarak gelen ve oynadığı futbolla Almanya ve Brezilya’dan daha büyük umut veren İspanya’nın yaşadığı bu beklenmedik hadisenin takımı mutlaka bir yerde vuracağı düşünülüyordu ve bu son 16’da Rusya’ya karşı ortaya çıktı. İlk Portekiz maçındaki oyuncu reaksiyonu iyiydi ve bu da aslında beklenen bir durumdu. Ama sonrasında maç maç İspanya’nın performansı düşüş göstermeye başladı. İran maçında daha kötülerdi. Fas’a karşı çok daha kötü. Rusya maçındaysa tamamen dibe vurdular. 1000 pası geçtikleri mücadelede ortaya üretim anlamında hiçbir şey koyamadılar ve penaltılarla da olsa haklı bir elenmenin baş kahramanı oldular. Lopetegui’nin yerini alan Fernando Hierro ise gösterdiği performansla hayal kırıklığı yarattı. Lopetegui’nin hücumda kullandığı bazı paternleri hiç kullanmadan, Aspas ve Rodrigo’yu kenarda hiç değerlendirmeden geçilen koca bir turnuva geriye başarısız bir takım ve hoca bıraktı. Herkesin aklındaysa aynı soru kalmaya devam edecek: Peki Lopetegui krizi yaşanmasaydı ne olurdu? / Emre Özcan

Turnuvaya beklenmedik şekilde grup aşamasında veda eden Almanya Milli Takımı
En Garip An
Caner Eler: Neymar’ın B sınıfı aktör performansları
Onur Erdem: Maradona'nın tribün hâlleri
İlhan Özgen: Milad Mohammadi’nin İspanya maçındaki akrobatik taç girişimi
Atahan Altınordu: Meza'nın Nijerya ve Fransa maçlarında oyuna girişleri
İnan Özdemir: Manuel Neuer'in Güney Kore maçının sonunda ileri çıkıp topu kaptırarak gol yemesi
Ozan Can Sülüm: Seremonide bütün yetkililer deli gibi ıslanırken sadece Putin'e şemsiye tutulması
Emre Özcan: Kosta Rika galibiyeti sonrası Neymar'ın gözyaşları
Erman Yaşar: Meza'nın Nijerya ve Fransa maçlarında oyuna girişleri
Buğra Balaban: Michy Batshuayi'nin elindeki topu direkten sektirip yüzüne vurması
Emre Gürkaynak: Senegal’in sarı kart farkıyla gruptan çıkamayışı ve bunu fark etmemesi
Arjantin'in Düşüşü
2014 Dünya Kupası ve 2015 Copa America finallerini kaybeden Arjantin'in bu kez favori olmadığına insanları inandırması uzun sürdü. Messi'nin sürüklediği bir takım gibi görünen 2014 ve 2015 kadroları, aslında kariyerlerinin zirvesindeki kaleciler ve savunmacılardan, yeni çıkış yapmış ve ilk büyük transferini gerçekleştirmiş yeteneklerden ve süper yıldızlardan oluşuyordu. Evet, Messi'nin iki kupada da takımını taşıması doğal ki zaten ondan bunu beklemeliyiz. Fakat bu kez sanırım Messi de herkes gibi Rusya'yı son şansı olarak gördü ve 'söylenene göre' müdahil olmaması gereken şeylere müdahil oldu.
Başa dönelim; 2014 ve 2015'teki kadrolar oldukça iyiydi, teknik direktörlerse felaket. Messi'nin saha içinde harika oynayan takım arkadaşları vardı, saha kenarındaysa işler tıkandığında o tıkanıklığı gideremeyecek birileri. 2018 Rusya elemelerinde Arjantin aslında ne kadar kötü bir oyuncu havuzuna sahip olduğunu elenmenin eşiğine gelerek gösterdi. Messi'nin “Bu benim son şansım olabilir” stresiyle üstüne gereğinden fazla vazife alıp hem saha içinde hem de saha dışında sorumluluğu tek başına üstüne alması belki CONMEBOL elemelerinde işe yaradı, Arjantin de kupaya geldi ama Sampaoli'nin oyuncu seçimlerinden, saha içinde neler olacağına kadar karışır görünmesi, hem Arjantin taraftarları hem basın tarafından eleştirildi. Ayrıca kendi kendini baskı altına alması, Messi'nin maç içinde pozisyon dışı kalmasına, dolayısıyla efektif oynayamamasına sebep oldu.
Arjantin'in kadrosu kötü müydü? Evet. Bence gruptan çıkmayı bile hak etmediler. Sampaoli, Messi'nin liderliğinde iyi bir şey ortaya çıkarabilir miydi? Evet. Peki, ikisinin de formsuz ve baskıyla yüzleşemediği bir turnuva geçirdiğini ve bunun zaten üst düzey olmayan kadroya yansıdığını söyleyebilir miyiz? Buna da evet. Bence artık Arjantin'in Messi'yi, Messi'nin de Arjantin'i sonsuza kadar bırakma zamanı geldi. / Ozan Can Sülüm

En iyi golcü
Caner Eler: Edinson Cavani
Onur Erdem: Romelu Lukaku
İlhan Özgen: Edinson Cavani
Atahan Altınordu: Edinson Cavani
İnan Özdemir: Edinson Cavani
Ozan Can Sülüm: Romelu Lukaku
Emre Özcan: Edinson Cavani
Erman Yaşar: Romelu Lukaku
Buğra Balaban: Edinson Cavani
Emre Gürkaynak: Romelu Lukaku
Romelu Lukaku
Sezon içinde 9 maçta 1 gol atabildiği bir dönemdeyken Lukaku için “Siz onun sadece attığı gol ya da yaptığı asistlere bakıyorsunuz ama o çok farklı bir oyuncu. Takıma kattıklarını gol veya asistle sınırlandırmak imkânsız” demişti Jose Mourinho. Hemen hemen tüm maçlarda, ancak özellikle de Brezilya'yla oynanan çeyrek final maçında kendi kalıbındaki bir forvet için ne kadar büyük bir atlet, ne kadar zeki bir oyun kurucu, ne kadar iyi bir görev adamı ve tabii Japonya maçındaki son saniye golünde topsuz oyunu ne kadar üst düzey bir hücumcu olduğunu herkese gösterdi. 2018 Dünya Kupası, umuyorum ki onun hakkını bir daha geri almamacasına teslim ettiğimiz kupa olarak anılacak. / Ozan Can Sülüm
Edinson Cavani
‘Komple golcü’ denen türde santrfor son yıllarda çok karşımıza çıkmadı. Turnuva başlarken, Kane’in bu özelliklere sahip bir futbolcu olduğu konuşuluyordu ama özlemi giderecek, aslında birçokları tarafından unutulan bir santrfor, Cavani’ydi. Uruguay’ın ‘uyuşuk’ grup performansında dahi en iştahlı topçusuydu. Boş alanlara koştu, top aldı, yaratmaya çalıştı. Performansının ödülünü de Portekiz maçında aldı. İlk goldeki uzun topu, birçok orta saha oyuncusunun dahi isabetli atamayacağı bir pastı, bitirici koşusu ise ‘Cavani işiydi’ zaten. İkinci golde bir şey söylemeye gerek yok sanırım, bence turnuvanın en iyi golüydü. Aynı maçta sakatlanması, bence turnuvanın hikâyesindeki dönüm noktalarından biri. / İlhan Özgen
Harry Kane, gol kralı ama kimse Kane’den yana oy kullanmadı. Bu, neden olabilir?
Harry Kane iyi bir turnuva çıkardı ve gol kralı oldu. Ancak bu iki unsurun birbiriyle pek alakası yok. İyi bir turnuva çıkardı çünkü klasik bir santrfor olmaktan ziyade, daha geniş alanda futbol oynayarak takımının hücumlarına yön verdi. Gol kralı oldu çünkü şanslıydı. Altı golün açılımı; iki korner, üç penaltı ve topuklarına çarparak fileyi bulan bir top. Son iki maçta kaçırdıkları ise ağzında acı bir tat bırakmış olmalı. / Atahan Altınordu

Rusya 2018'in gol kralı Harry Kane
Dünya Kupası’na dünya üzerindeki en iyi sezonlardan birini geçirerek gelen Kane, buna bir de gol krallığı ekledi. Ancak turnuvanın golcüleri arasında adını sayan pek yok. ‘Lidersiz’ İngiltere’de bu işi üstlenmeye en yakın isim olsa da özellikle çeyrek finalden itibaren gol de atamayınca sınıfta kaldı. Üç penaltısı bir yana, Panama ağlarını şansa havalandırışı, tacına iyice gölge düşürdü. / Emre Gürkaynak
En iyi kurtarış
Caner Eler: Jordan Pickford - Kolombiya
Onur Erdem: Danijel Subasic - İngiltere
İlhan Özgen: Hugo Lloris - Uruguay
Atahan Altınordu: Eiji Kawashima - Polonya
İnan Özdemir: Hugo Lloris - Uruguay
Ozan Can Sülüm: Sime Vrsaljko - İngiltere
Emre Özcan: Jordan Pickford - Kolombiya
Erman Yaşar: Thibaut Courtois - Brezilya
Buğra Balaban: Eiji Kawashima - Polonya
Emre Gürkaynak: Jordan Pickford - Kolombiya
En güzel an
Caner Eler: Mbappe’nin Usain Bolt sprinti
Onur Erdem: Alisson'un balon patlatması
İlhan Özgen: Belçika'nın Japonya'ya üçüncü golü
Atahan Altınordu: Kante'nin kupa törenindeki utangaçlığı
İnan Özdemir: Mbappe'nin Arjantin maçındaki sprinti
Ozan Can Sülüm: Batshuayi'nın kendi kafasına sıktığı an
Emre Özcan: Güney Korelilerin Almanya maçındaki gol sevinçleri
Erman Yaşar: Mbappe'nin sahaya giren protestocularla high-five yapması
Buğra Balaban: Kante’nin Matuidi’ye “Messi’yi birlikte durdurduk” demesi
Emre Gürkaynak: Belçika’nın üçüncülük maçında harika çıkıp atamadığı gol (80’)
VAR
Önce biraz birinci tekil. Yenilikçi biri değilim ve teknolojinin getirdiği kolaylıklardan faydalanmakla beraber günün sonunda tüm bunların hayatıma toplam etkisini olumsuz buluyorum. Teknolojinin gelecekte başımıza açacağı işlerden biraz korkuyorum. Sevdiğim şeylerde tutucuyum, eskiciyim. Her şeyin en başta sevdiğim ve alıştığım gibi kalmasını istiyor, değişimlerden memnun olmuyorum. Ama dünyayı bu tek perspektiften değerlendiremem. Başka ihtiyaçlarım ve başka önceliklerim de var. Bunların başında da adalet geliyor. Bir futbol meraklısı olarak da kendimi televizyon karşısında sinirli bulduğum neredeyse tüm anların arkasında hep aynı unsur var: Adaletsizlik.
Çoğumuzun futbolu sevdiği noktada hakem yoktu. Sokaktaydık ve bir şekilde kendi adaletimizi sağlıyorduk. İşler profesyonelleştiğinde bu tabii mümkün olmuyor ve sahada adalet dağıtacak birine ihtiyaç duyuluyor. Geride kalan yüzü aşkın yılda hakemler bu ihtiyaca cevap verdi, uzun bir süre daha da bu role devam edecekler. Ancak teknoloji, bu ihtiyacı daha iyi karşılayacakları bir opsiyonu mümkün kıldı: Video asistan hakem (VAR). Bu yeniliğin muhalifleri, hakem hatalarının da futbolun doğal bir parçası olduğunu söylüyor. Oysa en başta, değil hakem hatası, hakem bile yoktu. Hakem nasıl futbola girdiyse VAR da o şekilde girdi ve zaman içinde doğallaşacak.
Geride kalan Dünya Kupası; ilk olarak ABD'de iki rezerv takımın maçında kullanılan, sonrasında Avustralya'dan başlayıp İtalya ve Almanya gibi büyük liglere uzanan VAR için dönüm noktasıydı. Tüm dünyanın gözü önünde oynanan 64 maçta 455 pozisyon, bu teknolojiyle kontrol edildi. Hakemler 20 kez oyunu durdurarak ekran başına gitti ve bunların 16'sında da karar değişti. Üstelik, karşıtlarının iddia ettiği gibi oyunun hızını düşürmedi: İstatistikler, bir önceki Dünya Kupası'na oranla topun maç başına 1 dakika 41 saniye daha fazla oyunda kaldığını söylüyor.

VAR'ın en büyük etkisi, duran top ve penaltı gollerini artırması oldu. Zira hakemlerin duran toplardaki güreşlere göz yumması gibi bazı defaktolar son buldu (Umarım bu, penaltı atışlarında kalecinin çizgiyi geçmemesi ve altı saniye gibi kurallara da uzanır ve hatta zaman geçiren futbolcuları engeller.) Elbette yine hatalar oldu, hatta VAR yardımıyla verilen bazı kararlar bile çoğunluğu tatmin etmedi. Ancak geriye dönüp baktığımızda; tarihin en az hakem hatasının gerçekleştiği turnuva oldu. Örneğin Neymar'ın Kosta Rika maçında kendini yere atarak almaya çalıştığı penaltı 2018'in utançlarından biri olarak hatırlanacakken, VAR sayesinde şimdiden unutulmaya başladı. Bu yeni teknolojinin zaman içinde daha da yaygınlaşıp geliştikçe, hızlandıkça ve en önemlisi de penaltı ile kırmızı kart dışındaki kritik pozisyonları da kapsadıkça çok daha iyi sonuçlar vereceğini hep birlikte göreceğiz. / Atahan Altınordu
İz Bırakan Teknik Adam
Caner Eler: Gareth Southgate (Yelek dâhil)
Onur Erdem: Janne Anderson
İlhan Özgen: Roberto Martinez
Atahan Altınordu: Roberto Martinez
İnan Özdemir: Gareth Southgate
Ozan Can Sülüm: Gareth Southgate
Emre Özcan: Roberto Martinez
Erman Yaşar: Janne Anderson
Buğra Balaban: Ricardo Gareca
Emre Gürkaynak: Oscar Tabarez
Gareth Southgate
Yelekleri, hep “Ben değil oyuncular” demesi, rakiplerinden teknik olarak zayıf olduğunu bildiği takımının güçlü yönlerini parlatması, medya gazına gelmemesi… “Haziran-Temmuz arası Southgate’i neden sevdik?” sorusuna verilebilecek onlarca cevaptan bazıları. / İnan Özdemir

Roberto Martinez
Roberto Martinez’in grup performansının çok fazla önemi yok. Fakat 2-0 geriye düşülen Japonya maçının son yarım saatindeki değişiklikleri ve Brezilya maçında kimsenin beklemediği dörtlü savunmasıyla turnuvada büyük etki yaratmayı başardı. Fransa maçında savunma dörtlü, hücumda üçlü olan yapısı sonucu alamadı ama Martinez turnuvanın değişiklikleriyle en çok dikkat çeken hocası oldu. / Emre Özcan
Oscar Tabarez
Koltuk değneklerini yedek kulübesine dayamış bir adam, az sonra sahaya süreceği oyuncusuna bir şeyler anlatıyor. Hem de Dünya Kupası’nda... Nadir görülen GuillainBarre sendromundan muzdarip Tabarez, fiziksel zorluklar yaşasa da Rusya’da takımını bırakmadı. İlk iki maçtaki taktikleri ve oyuncu tercihleri eleştirilse de Torreira’yı ilk 11’e aldığı 4-4-2, katı görüşlü olmadığını da gösterdi. / Emre Gürkaynak
Janne Andersson
İsveç kupaya İtalya'yı eleyerek gelse de kimse onlardan bu kadarını beklemiyordu. Ancak Janne Andersson hem şımarıkça davranan Zlatan'a kapıyı kapattı hem de elindeki malzemeyi en verimli şekilde kullandı. İsveç onun sayesinde, turnuvada gerçek bir 'kimliğe' sahip nadir takımlardan biriydi. / Onur Erdem
Çıkış yapan futbolcu
Caner Eler: Benjamin Pavard
Onur Erdem: Benjamin Pavard
İlhan Özgen: Denis Cheryshev
Atahan Altınordu: Ante Rebic
İnan Özdemir: Ante Rebic
Ozan Can Sülüm: Yerry Mina
Emre Özcan: Thomas Meunier
Erman Yaşar: Benjamin Pavard
Buğra Balaban: Ante Rebic
Emre Gürkaynak: Benjamin Pavard
En iyi forma
Caner Eler: Fransa beyaz, Peru beyaz
Onur Erdem: Fransa beyaz, Japonya lacivert
İlhan Özgen: Fransa mavi
Atahan Altınordu: Fransa beyaz
İnan Özdemir: Fransa beyaz
Ozan Can Sülüm: Fransa mavi
Emre Özcan: Almanya yeşil
Erman Yaşar: Fransa beyaz
Buğra Balaban: Japonya lacivert
Emre Gürkaynak: Meksika beyaz
En üzücü an
Caner Eler: Cavani’nin sakatlığı
Onur Erdem: Gimenez'in ağlaması
İlhan Özgen: Cavani'nin sakatlığı
Atahan Altınordu: Cavani'nin sakatlığı - Mbappe’nin taç hırsızlığı
İnan Özdemir: Yok
Ozan Can Sülüm: İranlıların 2 dakika kadar sevindikten sonra golün sayılmadığını fark ettikleri an
Emre Özcan: Gimenez'in ağlaması
Erman Yaşar: Gimenez'in ağlaması
Buğra Balaban: Senegal'in sarı kart yüzünden gruptan çıkamaması
Emre Gürkaynak: Fas’ın Portekiz maçı son dakikaları
Afrika'nın Düşüşü
2018 Rusya’dan önce ‘yeni umutlar’ Senegal ile Fas olmuştu. Fakat ilk turu dahi geçemediler. Afrika futbolundaki bu başarısızlığı oyuncuların konsantrasyon eksikliğine bağlayanlar var. Eski İngiliz futbolcu John Barnes, kulüp takımlarındaki odaklanmaları ile milli takımdakinin farklı olduğunu söylüyor. Fildişi, Fas ve Cezayir’de görev yapan Vahid Halilhodzic, Afrikalı oyuncuların ilk amaçlarının Avrupa’da oynamak olduğunu savunanlardan. Özellikle 2006 ve 2010’da başarısız olan Fildişi Sahili’nin altın kuşağının orta sahası Yaya Toure ise Afrika futbolunun siyasiler ve federasyon tarafından yeterince desteklenmediği görüşünde.
Bütün bunlar kabul edilebilir sebepler ama bir de Afrika temsilcilerinin ne kadar Dünya Kupası takımı olduklarına bakmak lazım sanki. 1980’lerde dünya futbolu bir nevi geçiş dönemindeydi. 1982’de İtalya, 1986’da Arjantin hem dizilişleri hem de oyun anlayışları ile fark yaratmıştı. Ama futbol, birçok ülkede hâlâ boş alanların çok olduğu ‘özgür’ hâliyle oynanıyordu. 1990’da fiziksel oyun yavaş yavaş karşımıza çıktığında, Afrikalıların -özellikle de kıtanın güneyindeki ülkelerin- büyük bir avantajı vardı. Atletik kabiliyetleri ve bunların yanında Jay Jay Okocha ya da Nwankwo Kanu gibi harika yeteneklere sahip oyuncularıyla fark yarattılar, izleyiciyi büyülediler.

2000’lerle beraber futbol değişti. Her geçen turnuva daha taktiğe dayalı, daha skor almaya oynayan takımlar karşımıza çıkıyor ve bu takımlar genelde yıllarca yürütülen bir projenin ürünü oluyorlar. Ama Afrika takımlarında bu çok zor. Altyapı eğitimlerini yurt dışında alıyorlar, ülkelerinde herhangi bir kulüpte birlikte oynama şansları yok… Bir de ‘tek tip futbolcu’ yetiştirme döngüsü var. Eskiden Okocha’nın çıktığı topraklar artık güçlü defansif oyuncular ya da atletik, hızlı forvetler yetiştirip Avrupa’ya ithalat yapma amacındalar. Afrika futbolu, hiçbir zaman Fransa ya da İtalya gibi sistem takımları çıkarmadı, kültürlerini yansıttıkları tempolu futbolu oynayıp başarılı olmaları ise yeni dünyada zor. 1990’larda Afrika’nın Dünya Kupası şampiyonu çıkaracağını düşünenler vardı ama gidişata bakınca işleri daha da zorlaşacak gibi görünüyor… / İlhan Özgen
Messi ve Ronaldo
Sosyal medyanın basit bir kuralı var: Ne kadar büyük bir futbolcu olursanız olun, son maçınız kadar iyisiniz. Messi ve Ronaldo için de 2018 Dünya Kupası böyle geçti. Arjantin, İzlanda kilidini açamadığında Messi “Bir Maradona değil”i duydu, Hırvatistan’a mağlup olduğunda “abartılmış bir futbolcu”ya dönüştü, Nijerya’yı yendiğinde ise dünyanın en iyisiydi. Ronaldo için serüven başka gelişti ama abartılı övgüler ve eleştiriler yine sahnedeydi. Onun avantajı, Euro 2016 zaferinin verdiği rahatlıktı. Bir de tribünlerin tepesine baktığında sarhoş bir Maradona görmüyordu. Lakin ne olursa olsun, dünyanın en iyi iki futbolcusu için değişen bir şey yoktu. Bu kupada da eleme maçlarında gol atamadılar, turnuvaya damga vuramadılar. Ama vurmalarına da gerek yoktu. Milli takım, hiçbir zaman onların kariyerini tanımlamadı. Yine ellerinden geleni yaptılar ve kulüp sezonları öncesi tatillerine çıktılar. Dinlenmeye ihtiyaçları var çünkü önümüzdeki on ayda da yargılanacakları çok an olacak. Sırayla bir gün tarihin en büyüğü olacaklar, bir gün en abartılanı... / İnan Özdemir
Renk Katan Takım
Caner Eler: İsveç
Onur Erdem: İngiltere
İlhan Özgen: İsveç
Atahan Altınordu: Fas
İnan Özdemir: İran
Ozan Can Sülüm: İsveç
Emre Özcan: Rusya
Erman Yaşar: Hırvatistan
Buğra Balaban: Peru
Emre Gürkaynak: Peru
Fas
İspanya ve Portekiz'in bulunduğu B Grubu, Rusya 2018'in en potansiyelli gruplarından biriydi. Nihayetinde beklenen oldu ve ikisi birlikte gruptan çıktı. Ancak akıllarda kalan, grubun diğer iki üyesi Fas ve İran'ın performansı oldu. Özellikle Fas'ın pozitif futbolu, onlar adına sonuç getirmese de izleyenlere bolca keyif verdi. Herve Renard'ın ekibi biraz daha şanslı olsa ikinci turu görebilirdi. / Atahan Altınordu
İngiltere
Yer aldığı turnuvalara genelde hayal kırıklıklarıyla damga vuran İngilizler bu kez hadlerini bilerek geldikleri Dünya Kupası'ndan mutlu, tatmin olmuş ve keyif almış hâlde döndüler. Üstelik bu keyfi, futbolseverlere yansıtmayı da bildiler. Euro 2016'nın Will Grigg's On Fire'ı Rusya 2018'de Football's Coming Home'du. Saha içinde eğlenen, saha dışında mütevazı beklentilerle ilerleyen İngiltere, belki de tarihinde ilk kez herkesin sempatisini toplayarak evine döndü. / Onur Erdem
Rusya
Turnuva öncesinde Rus taraftarlar dahi Rusya’nın gruptan çıkabileceğine şüpheyle yaklaşıyordu. Takımın savunmasında inanılmaz eksikler varken bunu kapatabilecek savunma önü oyuncusu Igor Denisov da Cherchesov’la ihtilafı nedeniyle kadroya alınmamıştı. Ama arkadaki tüm problemlere rağmen Rus hoca takımın ön tarafındaki kaliteyi muazzam bir enerji futboluyla birleştirmeyi başardı ve ortaya çok başarılı bir takım çıkardı. Yarı finalin kıyısından dönen Rusya şüphesiz ki en büyük renklerden biri oldu. / Emre Özcan
İsveç
İlk maçlarında, Güney Kore’ye diş geçireceklerini tahmin etmiştim. Çünkü İtalya’yı da acayip fiziksel özellikleriyle geçmişlerdi. Ama daha sonraki Almanya ve Meksika maçlarında hiç tahmin etmediğim derecede golü istediler. Granqvist, Ekdal ve Augustinsson müthiş turnuva oynadılar hatta sezonun hayal kırıklıklarından Lindelöf bile iyiydi. Belki 1994 İsveç kadar kaliteli değillerdi ama onlar kadar etki bıraktılar bende. / İlhan Özgen
Peru
Schmeichel’ın -çoğu zor- altı kurtarışı, Cueva’nın kaçan penaltısı ya da Guerrero’nun dışa falso alan topuk vuruşu... Kim bilir, belki bir nüans, devasa şeyleri değiştirebilir ve Peru, Hırvatların final yolunu erkenden keserek çok daha büyük puntolara konu olabilirdi. Olmadı. Yıllar sonra kupadan geriye kalanlar arasında muhtemelen Peru’nun esamesi okunmayacak ama oynadıkları futbolla, Moskova sokaklarını dolduran on binlerce taraftarıyla nazarımda hatırlanmayı hak ediyorlar. / Buğra Balaban
İran
Mehdi Taremi’nin İspanya ve Portekiz maçlarının sonunda kaçırdığı iki pozisyon, İran adına turnuvanın simgesiydi. Carlos Queiroz’un öğrencileri kupanın en iyi savunma duvarlarından birini ördü ama bu bir yandan da sonları oldu. İran, İspanya ve Portekiz gibi büyüklere karşı da hücum yapabileceğini, fırsat bulabileceğini geç fark etti ve bunun bedelini kıl payı farkla elenerek ödedi. / İnan Özdemir

İran Milli Takımı
Turnuvadan Geriye Ne Kaldı?
2018 Dünya Kupası, bir ay boyunca ortaya koyduğu gibi, topu bırakanların ve savunmada kompakt bir şekilde bekleyenlerin turnuvası oldu. Finale kadar gidip şampiyonluğu kazanan Fransa da turnuvanın sonunda bunun sağlamasını yapmış oldu ama Fransa şampiyon olamasaydı da bu çok fazla değişmeyecekti. Pas oyunu oynamaya çalışan iki büyük takım İspanya ve Arjantin ortaya hiçbir şey koyamadan elendiler. Oyunu oynamaya çalışan Belçika ve İngiltere’yse üçlü savunmalarıyla yarı finali gördüler ama orada turnuvanın trendine daha hâkim takımlar tarafından elenerek üçüncülük maçı oynamak durumunda kaldılar. Bu tarz bir aylık turnuvalarda savunmacı yapıların daha iyi sonuç aldığı zaten bilinen bir gerçekti fakat bunu oynayan takımların bu kadar dominant şekilde sonuç aldığı daha önce galiba görülmemişti. Kosta Rika’nın, İran’ın, hatta Panama’nın zaman zaman büyük ülkelere ne kadar problem çıkardığına şahit olduk. Derinde bekleyenler, top oynamaya çalışanları yendiler, yenilseler bile acı çektirdiler. En azından hiçbir surette rahat geçilmediler.
Bunun bir başka sonucu da oyuncu performanslarıyla zirveye çıktı. Savunma odaklı takımların domine ettiği bir turnuvada nasıl ki oyunu oynamak isteyenler bekledikleri performansa çıkamadıysa sürpriz bir oyuncu performansına da şahit olamadık. 2014’te çıkan bir James Rodriguez bu turnuvada yoktu. Mbappe dışında ışıl ışıl parlayan bir oyuncu da… Bunun da en büyük nedeni negatif takımlardı. Oyunu oynamak isteyenlere izin vermeyen bu takımlar dolaylı olarak oyunculara da çok fazla fırsat tanımadılar. Turnuvada çok fazla iyi oyuncu gördük ama oyunu domine eden, değiştiren, oyuna damga vuran oyuncu pek yoktu ki bu kadar negatif bir futbol ortamında bu da çok fazla şaşırtmadı. Sistemler hiyerarşisindeyse dörtlü savunmanın hükümranlığı devam ediyor. Turnuvada ilk maçından son maçına kadar üçlü savunmayla oynayan iki takım vardı: İngiltere ve Kosta Rika. Arjantin, Nijerya ve Belçika, dörtlü savunmayı da zaman zaman kullanma yolunu seçtiler. Dörtlü oynayanlarda 4-3-3 ve 4-2-3-1 yine öne çıkan yapılardı. Fakat özellikle 4-2-3-1’de 10 numaraların pek kullanılmaması da bu turnuvayla birlikte bir pozisyonun ölümünün devam ettiğini bize gösteriyor olabilir.
Şampiyon Fransa’nın 10 numarada Griezmann’ı kullandığı turnuvada Hırvatistan zaman zaman Kramaric’le ve Meksika da Carlos Vela’yla farklı şeyler gösterdiler. İsveç’in oynadığı sert ve klasik 4-4-2 ise bu defansif yapının ilerleyen yıllarda daha çok kullanılacağını müjdeliyor gibiydi. / Emre Özcan