
Dünya Yanarken
12 dk
Armand Duplantis, olimpiyata ihtiyaç duymadan atletizm fenomeni olmayı başardı. Mondo, tıpkı Bubka gibi, bir anda sırıkla atlamayla özdeşleşti.
Şubat 2016'da sırıkla atlama dalında, erkeklerde ABD liseler rekoru kırılmıştı. Louisiana eyaletindeki yerel gazeteler dışında dünya üzerinde bu habere pek ilgi gösteren olmadı. Hatta belki bir şekilde haberi gören atletizm istatistik sevdalıları bile umursamamış olabilir.
Aradan beş yıl bile geçmedi, bugün hepimiz o gün rekor kıran çocuğu tanıyoruz hatta ondan hayranlıkla bahsediyoruz. 2016'da 5 metre 49 santimetre atladığı için sevinen 16 yaşındaki çocuk bugünlerde neredeyse Usain Bolt popülaritesine sahip hale geldi. Artık değil 5.49, 6 metre atlasa bile bu sıradan karşılanıyor. O dönemde Armand Duplantis'in gelişimine tanıklık eden 1984 Olimpiyat Oyunları üçüncüsü Earl Bell sanki geleceği görür gibi bir isim takmıştı ona: "Sırıkla atlamanın Tiger Woods'u."
Hükümdar
Bugünlerde herkes atletizmin yeni prensinin -annesinden dolayı- İsveç bağlantısını konuşuyor, isim ve soyadından anlaşılabileceği üzere geçmişten gelen bir Fransız bağlantısı da var ama Duplantis doğma büyüme Louisianalı. Çocukluğunda, Mondo daha bezle dolaşırken komşunun bahçesindeki ağaca tırmanmış ve ancak 911 aranarak kurtarılabilmiş. Babası Greg'in bahçeye kurduğu mini sırıkla atlama aparatından bir dünya markası çıkacağını o günlerden öngörmek kolay değildi.
Yaşı genç diye prens dedik ama kral desek yanlış olmaz. Pandeminin dünya sporunu paramparça ettiği 2020 yılına atletizm adına damga vuran iki kişiden biri oldu. Diğeri de 5 bin ve 10 bin metre dünya rekorlarını yaklaşık bir buçuk ay içinde kıran Ugandalı Joshua Cheptegei'den başkası değildi. Ama daha sık yarışma imkânı bulup üst üste rekorlarla ortalığı kasıp kavuran Duplantis oldu. Peki Duplantis'i ya da herkesin onu çağırdığı ismiyle Mondo'yu yirmi yaşında bir spor fenomenine dönüştüren neydi? Salonda ulaştığı 6 metre 18 santimetre ve açık havada son kırdığı 6 metre 15 santimetrelik rekorların anlamı neydi? Bunun için geçmişe gitmemiz lazım.
Tarih 13 Temmuz 1985 ve sıcak bir Paris akşamındayız. Merak etmeyin, öyle romantik bir hikâyemiz yok. O gün yapılan atletizm müsabakalarında müteveffa Sovyetler Birliği adına yarışan 22 yaşındaki Sergey Bubka, tarihte 6 metreyi geçen ilk sırıkla atlamacı oluyordu. Öyle ki dört yıl daha bir başka sırıkçı 6 metre atlamayı başaramayacaktı. 1989'da ise bir başka Sovyet sporcu Radion Gataullin bu özel barajı Bubka'nın tekelinden kurtarıyordu. Lakin koca Ukraynalı artık çoktan alıp başını gitmişti. Uzun kariyerinde 35 dünya rekoru kıran Bubka, 6 metre veya daha üzerini 45 kez atlamıştı. İşin acı veya biraz eksik yanı sadece bir kez olimpiyat şampiyonu olabilmesiydi. Üstelik çok sevdiği ülkesi, bağımsız Ukrayna adına değil, SSCB bayrağı altında kazanmıştı o büyük zaferini de…
Diğer taraftan sırıkla atlama denince artık akla tek bir isim geliyordu, 100 metre denince Usain Bolt'un akla gelmesi gibi. Bu dal neredeyse Bubka'nın ismiyle özdeşleşmişti. Bubka öyle popüler bir ikon haline gelmişti ki Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin yüzüncü yılı onuruna meşhur 'Citius, Altius, Fortius' sloganlarına seçilen sembollerden biri olmuştu. En hızlıya Colin Jackson, en güçlüye Naim Süleymanoğlu ve en yükseğe Sergei Bubka layık görülmüştü. Ukraynalının rekorlarının kırılmasına neredeyse imkânsız gözüyle bakılıyordu. Eric Rivera, 2011'de Bleacher Report'ta yayımlanan makalesinde ünlü antrenör Vitali Petrov'un öğrettiği eşsiz stille kırılan bu rekorların erişilemez olduğunu yazmıştı.
Ukraynalı, emekli olduktan sonra da çok yetenekli sporcular çıkmıştı. Ne var ki bu yıldız adaylarının en büyük sorunu istikrardı. Bubka gibi 6 metre üstünü sürekli arka arkaya göremiyorlardı. En sonunda Fransız Renaud Lavillenie, bu gidişata dur dedi. Hem de Ukrayna'nın Donetsk kentinde, Bubka adına düzenlenen oyunlarda, 15 Şubat 2014'te 6.17 ile salon dünya rekorunu kırdı. Lavillenie, bir dönem sırıkla atlamanın en büyük yıldızı olsa da bu dala Bubka gibi hükmedemedi. Yaşadığı sakatlıklar ve bazı şampiyonalardaki şanssızlıklar başına bela olmuştu.
Aile
Sergey Bubka'nın son dünya şampiyonluğundan iki yıl sonra, 1999'un 10 Kasım günü dünyaya geldi Mondo Duplantis. Sporcu bir anne babanın oğluydu. Babasının antrenörlüğünde kısa sürede başarı kazanmaya başladı. Temsil etmek için de İsveçli eski bir atlet olan annesinin ülkesini seçti. Kariyerinde 45 kez 6 metreyi geçen Bubka'ya nazire yaparcasına pandemi sıkıntılarına rağmen sadece 2020'de 10 kez 6 metre veya üzerinde atlayış yaptı. Eskiden girmesi herkese nasip olmayan 6 metre kulübünü farklı bir seviyeye taşıdı. Önce 6.18 metre ile salonda, akabinde de 6.15 ile açık havada dünya rekorlarını dümdüz etti. İşin en ilginç yanı neredeyse katıldığı her müsabakada o gün rekor kırabileceği izlenimini vermesiydi.
Bubka bile geçtiğimiz günlerde Mondo'nun 6.25 atlayabileceğini söylüyordu. Ama Ukraynalı efsaneden daha iddialı konuşanlar da var. Atletizm antrenörü Ertan Hatipoğlu'na göre Duplantis'in 6.30 metreler atlaması bile mümkün olabilir: "Mondo küçük yaştan itibaren babası tarafından yetiştiriliyor. Atladığı derecelerin haberleri bizlere birkaç yıl önceden gelmeye başladı. Bir kere Bubka'ya göre genetik avantajı var. Bubka, sporcu bir aileden gelmiyordu. Mondo'nun babası da annesi de atlet. İkincisi, Bubka da fiberglas sırık kullanıyordu ama teknoloji gelişti. Sırıklar daha iyi. Ayrıca müthiş süratli bir yaklaşma koşusuna sahip. Çok sert bir sırık kullanıyor. Bunu bükebilmesi ancak çok hızlı olmasıyla mümkün."
Tüm bunların yanında birbirine destek veren ve neredeyse dekatlon müsabakalarında yarışan atletler gibi dayanışma içinde davranan bir atlet nesli mevcut. Abi konumunda Lavillenie var. Piotr Lisek, Sam Kendricks, Duplantis ve diğerleri sanki aynı takımın sporcuları gibi davranıyorlar. Bir gün salonda yarışıyorlar, başka bir gün Lavillenie'nin bahçesinde. Mangal partisi de cabası... Böyle bir ortamda en sıkı, en heyecanlı yarışmalar bile arkadaş partisine dönüşüyor. Belki de genç Duplantis, yeteneğinin dışında stresten de daha az nasibini alıyor diyebiliriz. Mondo yetişme dönemine dair de çok şanslı olduğunu söylüyor: "Büyürken başarılı olmak için gerekli her şey vardı hayatımda. Ne kadar şanslı olduğumu anlatamam. Küçük yaşta iyi bir destek grubum vardı. Annem de diyetisyen. Planın tam anlamıyla tutması çılgınca geliyor. Ama bu bir sürpriz değil." Babası Greg'in 5.80 atlamış bir eski sırıkçı olduğunu ve yıllarca Bubka ile yarıştığını unutmamak lazım. Mondo da zaman içinde dünya rekoruna ulaşabileceğini önceden hissetmiş: "Rekor giderek daha kırılabilir hale geldi gözümde. Hatta ilerde daha çok rekor kırabileceğime inanıyorum."
En çok tartışılan konulardan biri de Mondo'nun İsveç adına yarışması. Aslında buna 15 yaşında karar vermiş. İsveç atletizm takımı antrenörü Jonas Anshelm, bu konuda etkili olmuş. Ama asıl neden, ABD'deki sistem. Büyük şampiyonalar öncesi çok fazla elemeden geçerek milli takım kadrosuna girebiliyorsunuz. Bu da kaliteli birçok atleti şampiyonaların dışına itebiliyor. Seçmelerin stresi özellikle sırıkla atlama gibi branşlarda daha etkili. İsveççe konusunda pek yeterli olmasa da ne o ne de İsveçliler bunu sorun ediyorlar. Bazı Amerikalı basın mensuplarının ise kızgınlıklarını saklayamadıklarını söylemek lazım. Fakat Duplantis, bunları kafaya takmıyor. Ona en büyük desteği verenlerden biri, rakibi ve dostu Sam Kendricks. ABD ordusunda subay olan sırıkçı, "Sonuçta annesi de İsveçli. Tercihini böyle kullanmasına saygı göstermeliyiz. Mondo, bu şekilde bu sporu yüceltebileceğine inanıyor" diyor. Duplantis'in önemli özelliklerinden bir diğeri de sırıkla atlama tarihine hâkim olması. Kendricks, onu gerçek bir ansiklopedi olarak tanımlıyor. Genç sporcunun yetiştiği dönemdeki kahramanı ise Bubka değil. Şimdilerde yakın dost olduğu Lavillenie onun ilham kaynağı. Birkaç yıl öncesine kadar Duplantis'in odasında Fransız sporcunun imzalı posteri duruyormuş.
Tarih
Mondo'nun yakın gelecekte -eğer pandemi izin verirse- en büyük hedefi olimpiyat şampiyonluğu. Bubka'nın lanetli olimpiyat serüveni 1984 Los Angeles'ta boykota kurban giderek başlamıştı. 1992 ve 2000'de sıfır çekişi ile 1996'daki sakatlığı da görkemli kariyerindeki en flaş başarısızlıklar. Tek olimpiyat zaferi 1988'de gelmişti. Mondo için de olimpiyat macerası pandemiyle başladı. Geçtiğimiz yaz yapılması planlanan ama ertelenen 2020 Olimpiyat Oyunları, 2021 yazında yapılabilecek mi? Bu kadar formdayken böyle bir fırsat kaçarsa Duplantis adına da bu büyük organizasyon lanetli hale gelir mi? Bu sorular akla geliyor.
Peki Mondo en büyük olabilir mi? Günümüzde neredeyse her spor dalında 'GOAT' yani tarihin en iyisi tartışmaları var. Ama bu tartışmaların atladığı en önemli ayrıntı, başka dönemlerde başka teknolojilerin olması. Ayakkabılardan sırıklara, vitaminlerden sponsorlara kadar nice farklılık mevcut. Atletizme Sovyetler Birliği'nde başlayan, büyük yarışmalar haricinde müsabakalara gitmek için binbir takla atmak zorunda kalan genç Bubka ile Duplantis'i aynı kefede tartmak zor. Bu tartışmanın ya da karşılaştırmanın içinde Mondo'nun sırıkla atlamanın popülaritesini ne kadar artıracağı da kıracağı rekorlar kadar önemli olacak.
Mondo'yu bu kadar popüler kılan, hiçbir müsabakayı küçümsememesi. Her yarışında sanki olimpiyat finali gibi yarışıyor. Her mücadelede dünya rekoru kıracak hissi veriyor. Atletizm tutkunları, belki de ilk defa bir sırıkla atlamacıda Usain Bolt gibi bir heyecan yaşıyorlar. Bu ne kadar devam edecek? Asıl soru bu. Sergey Bubka, son rekorunu 30 yaşında kırmıştı. 21 yaşındaki bu delikanlı aynı tempoda kaç yaşına kadar gidecek? Mondo'nun tarihteki yeri böyle belirlenecek. Şimdiden çok heyecan verici bir gelecek bizi bekliyor.