
En Kısa 100 Metre
10 dk
Usain bolt, kayıtlara göre tarihin en hızlı insanı... The Guardian yazarı Donald McRae’ye, daha önce üç kez röportaj yaptığı Jamaikalı sprinterle ilgili görüşlerini sorduk.
Birçok atletle röportaj yaptınız, Bolt’u diğer atletlerden farklı kılan nedir?
Usain Bolt bence olağanüstü bir atlet, müthiş bir yıldız. Muhammed Ali’nin başını çektiği; kendine has bir havaya, karizmaya sahip sporcular kulübünün üyelerinden biri. Sporla ilgilenmeyen, sporu sevmeyen insanlar bile Usain Bolt’un kim olduğunu biliyor. Sanırım dünyadaki en hızlı insan olması bir yana -ki bu da başlı başına güçlü bir şey- insanlar, onun koşmasını görmekten heyecan duyuyorlar. Kişiliği zaman içinde değişim geçirmiş olabilir ama 2008 Beijing’de hayatlarımıza dâhil olduğunda birçok insan, Usain Bolt’un çizdiği o rahat, “Özel biri değilim” tavrını gerçekten sevdi. Bana göre Bolt bundan çok daha fazlasını ifade ediyor ama yüzeyde gördüğümüz; ünü, inanılmaz yeteneği ve eğlenceli havası.
2008’den önce Bolt, atletizm dünyası dışında pek tanınmıyordu. Çok büyük potansiyeli vardı ancak 2008 Beijing, izleyiciler için müthiş bir şok oldu.
Kesinlikle. Ben mesela; hakkında bir şeyler duymuştum ama çok fazla ayrıntı bilmiyordum. Ama koştuğunu görmek, 2008 Beijing’de olduğu gibi, hepimizi şoke etti. Ve heyecanlandırdı da... Çünkü Bolt’u son hız görmek, uzun bacaklarının hareketlerini izlemek... Gerçekten insanın bununla karşılaştırabileceği çok fazla şey yok. İnsanların yaşadığı bu sürpriz, onun büyük bir sansasyona dönüşmesinde önemli bir faktördü.
Bolt ile ilk röportajınızı 2008 Beijing’den hemen sonra mı yaptınız?
Sanırım 2009, belki de 2010 yılındaydı. Oldukça ilginç bir röportajdı; çok büyük bir yıldız haline gelmişti ama onunla evinde röportaj yapıp onu daha iyi tanıyabilmek müthişti. Sabaha karşı 4’te, Kingston’da bir gece kulübünde ilk defa tanıştık; DJ’lik yapıp, dans ediyordu. Müziğin sesi çok yüksekti, birbirimizi çok iyi duyamadık ama en azından selamlaştık ve kendini evinde hissedip rahat davrandığını, eğlenebildiğini görme fırsatı yakaladım. Sonraki gün Kingston’ın dışındaki Hellshire sahilinde buluştuk. Bir pazar öğleden sonrasında, bir plajda, insanlarla sohbet edip çocuklarla ilgilenmesi ama bir yandan da profesyonelliği elden bırakmayıp dediklerine ve yaptıklarına dikkat etmesi çarpıcıydı. Aslında oldukça eğlenceli biri ama onunla baş başa kaldığınızda medyaya çok da güvenmediğini hissedebiliyorsunuz. Hep bir şekilde onu faka bastırmaya çalıştığımızı düşünüyordu, oysa benim böyle bir amacım yoktu. Ama gerçekten büyük bir yıldız olduğunun farkındaydı ve sözlerine dikkât ediyordu.
Aynı Muhammed Ali gibi, insanların gözündeki imajının farkında olduğunu söylüyorsunuz...
Kesinlikle farkında. Şunu belirtmem gerek; onu görme fırsatını, Puma’nın (Bolt’un ana sponsorlarından biri) ayarladığı bir röportaj sayesinde elde ettim. The Guardian’da sponsorlar aracılığıyla ayarlanan görüşmelere biraz mesafeliyiz çünkü sponsorların ticari kaygılarla bunu yaptıklarının farkındayız. Ama her şey şahane geçti; ona istediğimi sorabildim, röportajı baş başa sürdürebildim. Daha 2009 yılında bile, içten içe sahip olduğu ticari potansiyelin ciddi şekilde farkındaydı. O yüzden, tartışma yaratacak şeyleri söylemekten imtina ediyordu çünkü sponsorları korkutmak istemiyordu.
Bolt aslında bir ikilem yaratıyor; çok sıradan, rahat bir atlet gibi görünüyor ama müthiş bir profesyonel, çok ciddi bir şekilde çalışıyor…
Kesinlikle doğru. Jamaika’da onunlayken fark ettiğim bir şey; evet şakalaşıyor, dans etmeyi seviyor, kadınlara yakın ilgi gösteriyor, yaptığı işten keyif alıyor ama aynı zamanda çalışmasını hiçbir şekilde aksatmıyor. Yaşlandıkça da daha sıkı çalışmaya başladı; çünkü vücudu eski dinçliğini kaybediyor. O kadar çalışıyor ki birkaç kişi, sınırlarını zorladığı birkaç antrenman sonrası kustuğundan bahsetmişlerdi. Bolt gerçekten çok çalışıyor, sadece bir yetenekten bahsedemeyiz yani.
2012 Londra’dan önce, Bolt kendine güvenen bir tablo çiziyordu ki bu haklı bir güvendi; zira olimpiyat rekorunu bir kez daha kırdı. Sizce 2016 Rio’dan önce de aynı özgüvene sahip olacak mı? Biliyorsunuz, sakatlıklarla uğraşmak durumunda kaldı...
Açıkçası, kendisiyle birkaç yıldır konuşma fırsatı bulamadım. Tam olarak nasıl bir havada olduğunu bilmem mümkün değil. Ama 2012 yılı oldukça ilginçti; zira başka bir Jamaikalı atlet, Yohan Blake, yavaştan kendini göstermeye başlıyordu ve Bolt’a ciddi bir rakip olarak görülüyordu. Londra öncesi Bolt’la röportaj yapan son kişi olduğum için şanslıydım aslında. O gün oldukça büyük açıklamalar yapmıştı; “Olimpiyat efsanesine dönüşeceğim” benzeri bir şey söylemişti.
Sanırım, “Efsaneler geçip giderler ama bu benim zamanım” demişti...
Kesinlikle, tam olarak böyle söyledi. Kendine bütünüyle güveniyordu ve bundan etkilenmiştim; çünkü şaka yapmıyordu, aksine epey ciddiydi. “Bu benim zamanım” ve “Efsaneler geçip gider” dedi. Yohan Blake ciddi bir rakibe dönüşmüştü ama Bolt, beni kazanacağı konusunda tam anlamıyla ikna etmişti. Bu kez bilmiyorum, arka adalesindeki sakatlığı bu kadar hızlı atlatabileceğini düşünmüyorum ama sakatlığı ne kadar ağır, onu da bilmiyorum. Belki de hazır olacaktır. Söyleyebileceğim tek şey var; bu kez onu zorlu bir yarış bekliyor.

2008 Beijing ve 2012 Londra’dan sonra, özellikle 100 metre yarışlarında birçok atlet Usain Bolt gibi davranmaya başladı. Özellikle de yarışlardan önce...
Diğer atletlerin üzerinde çok büyük bir etkisi oldu, bunu rahatlıkla görüyorsunuz. Ama yalnızca bir tane Usain Bolt var ve tüm gözler, koştuğu sürece kendisinin üzerinde olacak.
Onun tüm zamanların en iyisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence öyle... Son yıllarda, bisiklette de yaşananlardan dolayı, gazeteciler ve izleyiciler olarak biraz şüpheci yaklaşıp “Bu adam gerçekten dürüst ve temiz mi?” diye düşünmeye başladık. İnsanların aklının bir noktasında hep aynı soru var: Acaba Usain Bolt göründüğü kadar temiz mi? Öyle olduğunu düşünmek istiyorum. Jamaikalı atletler doping konusunda birçok sorun yaşadılar ama Bolt’u bir saniyeliğine bile olsa kesinlikle suçlamıyorum. Evet, tüm zamanların en iyisi... Ama insanların sporda bazen hileye başvurduğu zamanlarda yaşıyoruz. Neden bahsettiğimi biliyorsunuz, her zaman için köşede duran bir kuşku bulutu söz konusu. Aslında bu kuşku, başardıklarından dolayı değil. Mesela şu anki en büyük rakibi Justin Gatlin ve ben Gatlin’le röportaj yapma fırsatı yakaladım. Bildiğiniz gibi o, doping yapmaktan suçlu bulundu. Birçok Jamaikalı atlet de dopingden dolayı yakalandı. Jesse Owens zamanında bunlar mesele değildi ancak şimdi önemli bir sorun. Gerçekten dikkâtli olmak gerekiyor ama evet, şu anda temiz ve masum olduğunu varsayıyoruz ve bu şartlar altında onun gerçekten tüm zamanların en iyisi olduğunu söylemem gerek.
Ben Johnson’ın Seul’de yaptığı doping hakkında ne düşünüyorsunuz? Bazı insanlar, spor tarihinin en büyük skandalı olarak yorumluyor bu olayı. En azından Lance Armstrong skandalı kadar büyük...
O, tüm zamanların en kirli yarışı olarak biliniyor... Atletizmin gerçekten lekelenmiş olduğuna inanılan günlerdi. İşte o yüzden, asıl büyük soruya geliyoruz: Acaba şu an ne kadar temiz? 2008 Beijing ve 2012 Londra’da altın madalya kazanan Yeni Zelandalı gülle atıcı Valerie Adams ile yaptığım bir röportaj var. O mesela, dopingin en az eskisi kadar yaygın olduğunu düşünüyordu. Halterci genç bir kadınla röportaj yapmıştım, onun antrenörü de halter dünyasında birçok dopingli sporcunun varlığından bahsetmişti. Atletizmde birçok isim ve örnek dolaşıp duruyor, bunları ele alırken dikkâtli ve ihtiyatlı olmalıyız ama yine de doping testlerinin daha iyi hale geldiğini düşünmek istiyorum.
Usain Bolt’a dönmek istiyorum... Michael Johnson ve Carl Lewis gibi atletlerin de şova yatkın karakterleri var. Neredeyse ‘dünyanın en hızlısı’ kabul edilen bu atletlerin yarışlara yaklaşımları da oldukça benzer; hepsi bir nevi şovmen ve film yıldızı. Peki Bolt’u bu alanda diğerlerinden farklı kılan nedir?
Jamaikalı karakteriyle çok yakından ilgisi var. Klişe yaratmak istemiyorum ama birçok Jamaikalı sporcuyla röportaj yapma şansı buldum. Asafa Powell daha farklı bir karaktere sahip, daha çekingen ve sessiz, konuşmayı çok sevmiyor. Medyanın ilgisini o kadar da sevdiğini söyleyemem. Ama genelde Jamaikalılar, ünü ve onun getirdiklerini seviyorlar. Bolt bana göre, -sebebini bilmiyorum ama- ilgi görmek isteyen insanlardan biri. Ve dünyanın ilgisi ona döndüğünde, tam anlamıyla kendini gösterebiliyor. Daha önce demiştim, Muhammed Ali gibi... Onu iyi tanıyan insanların söylediği üzere Muhammed Ali, baş başa kaldığınızda oldukça sessiz bir karakter ama kameralar ve insanlar ortaya çıktığında, tamamen farklı bir karaktere bürünüyormuş. Bence Bolt, tam olarak böyle biri. Bire bir, baş başayken, sürekli şakalar yapmıyor; aksine ciddi bir şekilde düşünüp sessizce sorulara yanıt veriyor. Ama televizyon kameraları gelir gelmez değişiyor. Bazı insanlar içten içe güvensiz olduğunu, dünyanın sevgisine ihtiyacı olduğunu söyleyebilir... Ama bilmiyorum, ben psikolog değilim. Tek bildiğim, bu değişimi çok rahat yapabildiği.
Asıl sormak istediğim, genç Usain Bolt nasıl biriydi? Özellikle Beijing öncesi?
Beijing’den öncesi hakkında benim de çok fazla fikrim yok. Onunla ilk 2009’da tanışmıştım. Jamaika’da okullar arasında düzenlenen atletizm yarışması Champs’e gitmiştim. Gerçekten çok büyük bir etkinlik; 20-30 bin kişi izleyici olarak katılıyor. Bolt henüz okuldayken, Champs’in yıldızı haline gelmiş ve birçok kez yarış kazanmış. Yani, o dönem bile Jamaika’da tanınan bir isimmiş. Ama tabii, 2008 sonrasında küresel bir fenomene dönüştü. Jamaikalılar için çok sürpriz değildi belki; çünkü daha 14-15 yaşındayken Bolt’u keşfetmişlerdi, dünyanın geri kalanı ise sonradan haberdar oldu. Tek fark bu galiba...
Jamaika’dayken yaşadığınız, Guinness ile ilgili anekdotu hatırlıyorum. Sizce hâlâ bolca Guinness içiyor mudur?
Pek sanmıyorum. Gece kulübündeyken bolca içiyordu, Guinness miydi emin değilim ama... Güzel zaman geçiriyordu. Ancak geçtiğimiz seneden beri, Rio’ya doğru giden yolda, kesinlikle daha disiplinli bir tavır takındığını düşünüyorum. Yani o kadar çok Guinness içmiyordur.
Bolt yarışmayı bıraktıktan sonra atletizm dünyasının nasıl olacağını düşünüyorsunuz?
Sanırım, koşu sporları onun yerine birini bulmakta ciddi sorun yaşayacak. Çünkü insanlar, mutlaka Bolt’u izlemek istiyorlar. Ve dediğiniz gibi; izleyici çekiyor, hatta sporla o kadar ilgisi olmayan insanlar bile Bolt’u izlemek istiyor. Gerçekten iyi atletler var ama Usain Bolt gibi biri yok. Şöyle söyleyebilirim; Birleşik Krallık’ta atletizme ilginin azalması ciddi bir kaygı yaratıyor. Eskisi kadar izleyici yok. Bir de Usain Bolt giderse... Gerçekten doldurması epey zor bir boşluk doğacak. Atletizmi zorlu zamanlar bekliyor.