
En Zor Sınav
10 dk
Gregg Popovich zoru sever. Kariyeri başarılarla, ödüllerle ve övgülerle dolu olan tecrübeli koç, 2019 Dünya Kupası'nda bambaşka bir sınavla karşı karşıya kalacak.
Ekim 2015'te ABD Basketbol Milli Takım direktörü Jerry Colangelo, 2016 Olimpiyat Oyunları'ndan sonra milli takımın başına NBA'de üç kez yılın koçu seçilen, San Antonio Spurs baş antrenörü Gregg Popovich'in geçeceğini açıkladı. Böylece Duke Üniversitesi koçu Mike Krzyzewski 2006 yılından beri başında bulunduğu Team USA macerasını 75 galibiyet, 1 mağlubiyet, 5 altın madalya ve 1 bronz madalya ile tamamladı.
En başta Popovich'in bu görevi kabul etmesi beni şaşırtmalıydı ama nedense pek de şaşırdığımı söyleyemem. Evet, kariyerinde ispat etmesi gereken hiçbir şey kalmamıştı, haklısınız. NBA tarihinin en büyük antrenörlerinden biri en nihayetinde. Üstelik 2002 Dünya Şampiyonası ve 2004 Olimpiyat Oyunları kadrolarında asistan koç olarak görev yapmıştı. 2002'de George Karl, 2004'te ise 'akıl hocam' dediği Larry Brown'ın yardımcısıydı. Bu iki takımın performansları rezaletten utanç vericiye kadar uzanan bir yelpazede küçük düşürücü sözlerle tarif edilmişti. Her ne kadar Atina'da şanslı bir bronz madalya kazanılmış olsa da iki ekip toplam altı maç kaybetmişti. NBA yıldızlarından kurulu kadrolar için bu istatistik kabul edilir değildi.
Böyle iki faciadan sonra milli takım kadrosunda kaç mega yıldız olursa olsun, olası bir sürpriz sonuçla onun topa tutulma ihtimalini göz önünde bulundurarak Popovich'in bu görevden uzak duracağını düşünenler vardı. Ancak onlar bütün bunlara rağmen onun Team USA'in başına geçmek istediğini atlamışlardı. Colangelo, zamanında Krzyzewski'yi tercih etmişti ama Popovich sorumluluktan kaçmanın tam aksine, on yıllık bir planın başında görev almayı ve projeyi yönetmeyi o dönem bile istemişti.

Rötarlı da olsa şimdi Team USA onun takımı oldu. 2004'ün tersine çıta çok yüksek. ABD, tarihinde ilk kez art arda üç FIBA Dünya Kupası kazanma şansına sahip. Olimpiyat oyunlarıyla birlikte altın madalya serisini altı yapma olanağı var. Beklentiler büyük, elbette baskı da... En azından Team USA yetkilileri oyuncu davetiyelerini göndermeye başladığında durum böyleydi. Tabii ki son birkaç ayda çok şey değişti. Önce niye bu değişim yaşandı, ondan söz etmek gerek. Şampiyonaya on gün kala kadroda sadece 13 oyuncu var ve bir ay önce bu kadroda yer alan oyunculardan belki sadece ikisinin, bilemedin üçünün bu noktada hâlâ kadroda olması bekleniyordu. Gönlü bu formayı giymekte olmayan yıldızlar, geçmişte de Atina'daki terör tehlikesini veya Rio'da olduğu gibi Zika virüsünü bahane göstermiş, kamuoyunda oluşabilecek eleştirilerden sıyrılmayı başararak kadrodan çekilmişlerdi. Ama burada tam tersine Çin pazarında sahneye çıkmak, yeni sponsorluklara kanat açmak isteyecekleri düşünülüyordu.
Fakat şu bir gerçek ki NBA oyuncuları için olimpiyat oyunları hep en önemli uluslararası turnuva olmuştur. FIBA Dünya Kupası ehemmiyet olarak arkadan gelir. Eskiden iki turnuva arasında boş bir yaz olurdu ama şimdi yıl değişimi sebebiyle bu yaz Team USA'e 'Evet' diyen mega yıldızlar, gelecek yaz da aynısını yaptıklarında üst üste iki yazı dinlenmeden geçirmiş olacaklardı. İkisi arasında seçim yapılacaksa, elbette 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları'nda forma giymek öne geçiyordu. İkinci sebep de sakatlıklar... Kevin Durant, Klay Thompson, Paul George, DeMarcus Cousins, Blake Griffin akla gelen ilk isimler... Her biri NBA play-off'larında ya yoktu ya da sakatlıklarına rağmen oynadılar.
Üçüncü olarak bu ölü sezonda yaşanan transfer trafiğini gösterebiliriz. Böyle bir 'free agency' dönemiyle daha önce karşı karşıya kalınmamıştı. Neredeyse ligin yüzde 25'i takım değiştirdi ve yeni ekiplerine en sağlıklı şekilde katılmak için milli takıma olumsuz yanıt verdiler. Ancak JJ Redick, Julius Randle ve son olarak da De'Aaron Fox gibi oyuncular yeni sezonu bahane ederek formaya 'Hayır' diyebiliyorlarsa ortada başka bir sıkıntı da olabilir. Fox'un yeni sezonda Sacramento Kings'i play-off'a taşıma hazırlıklarını neden olarak göstermesinden çok bence ilk hazırlık maçında İspanya karşısında aldığı sürenin azalması bu kararını etkilemiş olabilir. Bu da bizi başka bir faktörü konuşmaya itiyor. Yani, ego.
Mesela bence Damian Lillard hâlâ 2014 kadrosundan yediği kesiği unutmuş değil. Zion Williamson ilk başta Team USA davetiyesi yerine Select Team (Antrenman takımı) davetiyesi gönderilmesini kendine yedirememiş muhtemelen. Bunun gibi egolarını rafa kaldıramayan başka oyuncular da var. Son olarak da CJ McCollum'un açıkça belirttiği 'korku' faktörü devreye giriyor. Sakatlanma korkusu değil, kaybetme korkusu. Mega yıldızlardan başlayarak, kademe kademe aşağıya doğru inen ve domino taşı etkisi gösteren bir virüs. Muhtemel başarısızlıkta fatura bana kesilecek korkusu...

Kadroya katılmayan oyuncuların niye gelmemiş olabileceklerini biraz inceledikten sonra esas konuya dönmekte fayda var. NBA mega yıldızlarının, süper yıldızların, yıldızların ve All-Star seviyesindeki oyuncuların çeşitli nedenlerden dolayı Çin'de oynamama ihtimalini Popovich'in bile tahayyül ettiğini sanmıyorum. Şunu açıkça söyleyebiliriz ki 2019 Dünya Kupası'nda yer alacak Team USA takımının en büyük yıldızı Gregg Popovich olacak. Hatta ikinci en büyük yıldızı asistanı Steve Kerr bile olabilir. Sonuçta bu ikilinin şampiyonluk yüzüğü sayısı (13) maç kadrosunda yer alacak oyuncu sayısından fazla. Hatta asistanlardan Jay Wright bile Villanova Üniversitesi ile iki NCAA şampiyonluğu kazandı.
Pop'ın mevcut kadrosunda NBA şampiyonluğu kazanmış oyuncu var mı? Harrison Barnes (1). Tecrübeli koçun kadrosunda geçen sezon All-NBA seçilmiş oyuncu var mı? Evet, Kemba Walker üçüncü beşteydi. Daha önce Team USA ile altın madalya kazanmış oyuncu sayısı? Barnes (2016) ve Mason Plumlee (2014). Plumlee'yi de Barselona'da Christian Laettner ile başlayan, Carlos Boozer ile devam eden Duke kontenjanı içinde değerlendirmekte fayda var. Neyse devam edelim. Mevcut kadroda All-Star seçilmiş oyuncu sayısı? Walker (son üç sezon), Khris Middleton (geçen sezon) ve Brook Lopez (2013). Toplam beş All-Star maçı. Koçun kadrosunda NCAA'de hâlen oynayabilecek yaşta olan oyuncular kimler? Jayson Tatum (21), Donovan Mitchell (22) ve Jaylen Brown (22). Bu verilere bakarak, ABD Milli Takımı'nın NBA oyuncularını almaya başladığından bu yana en zayıf, en tecrübesiz ve en genç kadrosuyla böylesine büyük bir şampiyonaya katıldığını ifade edebiliriz.
Bu Dünya Kupası'nın bir de siyasi tarafı olacak... ABD ile Çin ticari bir savaşın ortasındalar. 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları'nda yaşanan tarzda bir boykot kararı bile benim için çok şaşırtıcı olmazdı. İşin ilginç tarafı Team USA, Donald Trump döneminde ilk kez dünya sahnesine çıkmış olacak.
Popovich'in ve hatta Kerr'ün düşüncelerini özetlemek gerekirse, Trump kesinlikle onların başkanı değil. Popovich, Trump için "Ruhsuz korkak, patolojik yalancı, zorba" gibi sıfatlar kullanıyor ve onu "Psikolojik, duygusal, birikim açısından ülke yönetebilecek seviyede değil" şeklinde yorumluyor. Takımına ise "Ayrılık yaratan, bölücü tutumu belki tamir edemeyiz. Ancak ortak bir hedefte bütünleştiğimiz zaman neler yapabileceğimizi tüm dünyaya gösterebiliriz" konuşmasını yaptığında, yıldızların yokluğunun olumsuz etkisini ortadan kaldırmak için ilk adımı da atmış oldu.

Popovich'in vatanseverliğinden kimsenin şüphesi yok elbette. Sırp bir baba, Hırvat bir annenin oğlu olarak büyüyen Gregg Popovich, Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri Akademisi'ni bitirip beş yıllık mecburi hizmetini tamamladı ve orduda görev yaptı. Tıpkı Mike Krzyzewski'nin West Point Akademisi'ni bitirip, ABD ordusunda görev yapması gibi Popovich de askeri disiplini ve düzeni çok iyi bilen bir basketbol adamı. Coach K, kariyerinde beş NCAA, Popovich ise beş NBA şampiyonluğu kazandı. Ama ikisi arasında mühim farklılıklar da yok değil... Popovich'in büyüdüğü East Chicago, Indiana'da nüfusun yüzde 42,9'u siyahiydi. İnsanın derisinin rengi onun için hiçbir zaman bir sıkıntı olmadı. Pasaportları veya hangi kültürden geldikleri de... Popovich'in başında olduğu Spurs takımları ABD dışında farklı ülkelerde basketbol yetenekleri arayan ve keşfeden bir kulüp oldu hep. Hatta bu konuda öncüydüler. Draft ettikleri oyuncular arasında Fransa, Arjantin, Slovenya, Brezilya, Litvanya, Rusya, Hırvatistan, Macaristan, Sırbistan gibi ülkelerden yetenekler vardı. Son şampiyonluk sezonunda (2013-2014) kadroda iki Fransız, birer de Arjantinli, İtalyan, Brezilyalı, Avustralyalı, Kanadalı, Yeni Zelandalı yer alıyordu. Son beş sezonda Avrupa'nın en iyi koçlarından İtalyan Ettore Messina onun asistanıydı. Şarap yudumlarken Messina'nın beynini sıkça kurcaladığından emin olabilirsiniz. Uluslararası basketbola, oyunculara, koçlara yabancı olmadığını artık herkes biliyor. Bunun Çin'de önemli bir avantaj olacağı kesin. 2006'da Coach K'in yaşadığı gibi, Theo Papaloukas, Dimitiris Diamantidis veya Vassilis Spanoulis tarzı oyuncuların kariyerleri, oyun stilleri ve alışkanlıklarından bihaber olma ihtimali sıfır. Popovich ve ekibi rakipleri, oyuncuları, ekolleri çok iyi tanıyacaklar. Team USA'in de nasıl oynaması gerektiğini iyi çözümleyeceklerdir.
Team USA kadrosundaki her basketbolcu NBA oyuncusu nihayetinde. Ancak bu şampiyonaya bir NCAA oyuncusu gibi gelmeliler.
Bu da takım olan, topu paylaşan, savunma ve hücuma aynı önemi veren ve her maça odaklanan kafa yapısıyla mümkün olabilir. Takım olmak, özellikle de bu kadar kısa sürede kolay değil. Burada Popovich'in hünerleri devreye giriyor. Onun için takım olmak basketbol dışında başlıyor. Aslında o bugün birçok oyuncunun kulüp takımlarında bulunan yaşam koçlarının en benzersizi. Her ne kadar Team USA çağrısına 'Hayır' diyen oyunculara bakıldığında buna inanmak zor gibi gözükse de geçen sezon oyuncular arasında yapılan bir ankette NBA'de forma giyen oyuncuların yüzde 40'ı en çok takımında oynamak istedikleri baş antrenör olarak Popovich'in adını verdiler. Colangelo'nun onu istemesinin nedenlerinden birisi de mutlaka buydu. Ama bu, tecrübeli antrenörün Team USA ile ilgili yaşayacağı tek hayal kırıklığı olabilir. Larry Brown da bir sistem koçuydu, 'doğru' oynamak onun için önemliydi ama başarısız oldu. Tabii ki bunlar Popovich için de önemli. Ama onun yaklaşımı hem farklı hem de çok daha fazlasını kapsıyor

Pop için güçlü ve temeli sağlam ilişkiler çok önemli. Oyuncularını, birlikte çalıştığı insanları yakından tanıyıp onların kendisi için insan olarak önemli olduklarını hissettirmeye, onların güvenini ve dostluğunu kazanmaya önem veren birisi. Oyuncularının sadece basketbolu iyi bilmeleri ona asla yetmiyor. Mesela Çin'de bir takım toplantısında basketbol konuşmadan önce Mao Zedong ile ilgili bir belgesel seyrettirip, oyuncularına birikimlerinden bir şeyler aktardıktan sonra "Ne düşünüyorsunuz? O durumda siz olsaydınız ne yapardınız?" gibi sorular sorabilir, cevaplara göre de tüm oyuncuların dâhil olduğu bir fikir tartışmasına girebilir. Amacı sadece karşılıklı iletişimi güçlendirmek, oyuncularının genel kültürünü arttırmakla birlikte, onlara hayatta basketboldan daha önemli şeyler olduğunu göstermektir. Belki de bu nedenle onun Spurs takımları yirmi yıldır NBA'in en sakin kalabilen, stresten en az olumsuz etkilenen takımlarının başında gelirler.Bu yöntemin etkili olabilmesi için koç-oyuncu ilişkisinin en sağlam temeller üzerine kurulmuş olması gerekir. Bu güveni kazanmak sanıldığı kadar kolay değildir. Eski oyuncuları Popovich için "Gerçekleri suratına söyler. Onda oyun, palavra yoktur. Seni ölümüne sever ve sana her zaman sahip çıkar" diyerek yaklaşımını ve samimiyetini dile getiriyorlar. Spurs'te asistanlarına, oyuncularına yaklaşımları ile ilgili "Onlara sımsıkı sarılın ve sakın bırakmayın" gibi tavsiyelerde bulunur. Oyuncular onu tanıdıkça yaptığı işe tutkusunu daha iyi kavramaya başlarlar. Basketboldan daha önemli şeyler olduğunu sık sık hatırlatır. Diğer yandan bu oyunu oynuyorsanız bunu tutkuyla, kendilerini adayarak yapmaları gerektiğini, kendisinin de aynı şekilde olduğunu oyuncuları tanıdıkça daha iyi anlar. Bunları belirttikten sonra bu kadar kısa bir sürede bu seviyeye gelinir mi? İşte cevaplanması gereken soru bu.
Fox'un ayrılmasının yanı sıra Marcus Smart'ın da sakatlığını düşünürsek Kemba Walker ve Spurs'ten gelen genç oyun kurucu Derrick White dışında bu mevkide fazla alternatif yok. Bu mutlaka sıkıntı yaratacak bir durum çünkü White da sadece bir sezon NBA'de gerçekten dümenin arkasına geçmiş bir isim. Houston Rockets ile oynanan play-off serisi sonrası "Mormon Monta Ellis" gibi eleştiriler alan Donovan Mitchell belki de takımın en kritik ismi. En büyük yıldızı. Onun 'combo guard' oynayabilmesi ve bu sahnede süper yıldız seviyesinde olduğunu göstermesi Team USA adına büyük önem taşıyor. Atletik ve hareketli kısalar ribaundlara destek olmazsa, Team USA ribaund sıkıntısı yaşayabilecek bir görüntü sergiliyor. Kemba ilk hazırlık maçında İspanya karşısında takımın en çok ribaund alan oyuncusuydu. Genel olarak bu takımın savunma performansı alacağı dereceyi belirleyecek asıl unsur olacak. İspanya gibi bir rakibi hazırlık maçı da olsa yüzde 40,8 genel şut yüzdesinde tutmalarının bir tesadüf olmadığını her maç gösterebilecekler mi? Göreceğiz... Öte yandan, mağlup İspanya'nın o maçta 16 top çalması Team USA'in zaaflarından bir diğerini ortaya çıkarıyor.
ABD Milli Takımı, NBA oyuncularıyla katıldığı her şampiyonada favori gösterilir. Dünya Kupası'nda da bu değişmeyecek. Ancak bu takımın zaafları var. Aşil tendonları daha görünür durumda. Bunları takımın en büyük yıldızı Popovich ne kadar örtbas edebilecek? Bobby Knight'ın 1972 takımını seçerken, çok iyi bir hazırlık dönemi geçirmiş olmasına rağmen kendisini son anda olimpiyat takımına almamasının onu yıllarca ne kadar rahatsız ettiğini ve içinde ukde kaldığını hatırlattıgeçen ay mikrofonlara. Bu nedenle milli formayı giymenin büyük bir ayrıcalık olduğunu her maç öncesi oyuncularına vurgulayacaktır.
Popovich zoru seven, kendisini yenilemeyi, test etmeyi, sıfırdan ekip, takım ve aile kurmayı seven bir efsane. Belki de kariyerindeki hiçbir sınav onu bu şampiyonadaki sınavı kadar zorlamamıştı. Çünkü Spurs hedeflerine ulaşamadığında, üzülen sadece taraftarıydı. Şimdi koca bir ülke neler yapacağını dört gözle bekliyor. 2002 ve 2004 deneyimlerinin hayaletleri de dolapta. Son on yılda ABD'de yetenek seviyesi çok üstün olduğundan takım kimyasını sağlamak yıldızların sırayla sahne almasını temin etmekle oluşabiliyordu. Ama Çin'de durum öyle olmayacak. Kimya, takım ve aile olarak sağlanacak. Bu da kolay değil. Olası bir başarısızlıkta eleştirmenlerin insaflı olacağını düşünmüyorum. Başta da Donald Trump'ın... Gregg Popovich'in en zor sınavını merakla bekliyorum.