
Evden Uzakta
4 dk
Roger Federer, yirmi yılı aşkın bir sürenin ardından Nike'la olan bağlarını kopardı. Dünyanın konuştuğu kararın bir benzeri, geçmişte Andre Agassi tarafından da alınmıştı.
Ilie Nastase, 70’li yılların önde gelen tenis şampiyonları arasında ayrıcalıklı bir konumdaydı. Rumen raketin kort üstünde başarılarla dolu bir CV’si ve oldukça renkli bir özel hayatı vardı. Sahip olduğu popülarite ona az bilinen ama oldukça önemli bir payeyi de getirmişti. Nastase, şimdilerde sahip olduğu muazzam sporcu portfolyosuyla bu anlamda zirve markalardan biri olan Nike’ın ilk anlaşmalı atletiydi. Nastase’yi takip eden yıllarda her ne kadar John McEnroe gibi yine benzer aykırılıkta bir tenis figürüyle çalışmayı sürdürse de Oregon’lu üreticinin odağı 80’lerin ortasında basketbol sahalarına kaydı. Bunun nedeni çok fazla söze gerek bırakmayan bir isim; Michael Jordan’dı…
Fakat Nike’ın tenis kortlarının hâkimiyetini de kimseye bırakmak gibi bir niyeti yoktu. 1988’de markaya katılan Andre Agassi, tıpkı Nastase ve McEnroe gibi ‘kötü çocuk’ imajını haizdi. Sahip olduğu yaratıcılık tam da Nike’ın kurucularından Phil Knight’ın, markasında sahip olmak istediği türdendi. Renkli tişörtler, kot şortlar ve günümüz hipster’larının hâlâ giymeye devam ettiği cafcaflı ayakkabılar onun ‘farklı’ imajını perçinlerken bir yandan da tenisin geleneksel tavrına karşı duruyordu. Agassi 90’lar boyunca Jordan, Pete Sampras ve Tiger Woods gibi isimlerle birlikte markasının taşıyıcı kolonlarından olmayı sürdürdü. 2005 yılında ani bir kararla Adidas’a geçmesi de bu yüzden büyük bir şok etkisi yaratmıştı.
Bu sene Wimbledon’daki ilk tur maçı için korta çıkan Roger Federer’i gören birçok kişi o şokun benzerini yaşadı. 36 yaşındaki efsane raketin üstünde, kariyerinde ilk kez Nike’ın meşhur logosu ‘Swoosh’ yoktu. Federer tarihin en iyi tenisçisine dönüşürken Agassi’ninkine zıt, daha şövalyevari bir imaj yaratmıştı. Mercedes-Benz, Rolex, Möet&Chandon gibi lüks sponsorlarla oluşturduğu kalite algısının temelinde ilk günden beri Nike duruyordu. Zarif ‘RF’ logosuyla birlikte markanın elindeki en değerli birkaç yüzden birisiydi. Nike’sız Federer’e ve Federer’siz Nike’a alışmak pek kolay olmayacaktı.
Peki ne oldu da 20 yılı aşkın süredir devam eden bu sağlıklı ortaklık bozuldu? Geçmiş dönemde Novak Djokovic’le de çalışan ama bu yatırımdan istediği verimi alamayan Japon giyim firması Uniqlo’nun güçlü hamlesi burada belirleyici unsurdu. 36 yaşındaki Roger Federer’e 10 yıl için tam 300 milyon dolarlık bir anlaşma önerdiler ve Nike’ın karşılık vermeyi tercih etmeyeceği bir maliyetin altına girdiler. Yaşı sebebiyle artık profesyonel tenisteki günleri sayılı olan Federer de eline geçen fırsatı reddetmedi ve zaten dünyanın sponsorluklardan en fazla kazanan sporcusuyken eski giyim anlaşmasının üzerine yılda 20 milyon dolar daha koydu. Üstelik tenisi bıraktığında dahi, sözleşmesi bitene dek bu miktarı kazanmaya devam edecek...
Roger Federer’in, hayranları arasında büyük bir üzüntüyle karşılanan ‘mantıklı’ kararı şu anlama geliyor ki onu Nike kıyafetleri içinde bir Grand Slam kupası daha kaldırırken görme imkânımız yok. Uniqlo’nun o pazarda olmaması sebebiyle giymeye devam ettiği Nike ayakkabıları ise sadece yeni bir anlaşma yapana kadar orada olmayı sürdürecek. Hakları Oregon’lu üreticinin elinde bulunan meşhur ‘RF’ logosunun akıbeti ise şu anda muğlak ama ileri bir gelecekte sahibi tarafından tekrar kullanılabilecek. Tabii şimdilik köprüler atılmış gibi görünse de sporun iki devi günün birinde yeniden buluşabilir. Zira Andre Agassi, 2013’te emekli bir tenisçiyken “Eve dönmek gibi” açıklamasını yapıp Nike’la yeniden masaya oturmuştu. Günün birinde aynı kapı, muhtemelen Federer için de açık olacaktır.