
Lise Defteri: Altın Jenerasyon, Kötü Son
14 dk
Türk basketbol tarihinin en unutulmaz maçlarından birinin tarafları iki okul takımıydı. Bostancı Doğa Koleji ve Mürüvvet Evyap Koleji, Diyarbakır’da karşı karşıya geldiğinde ortaya lise dizisi senaryosunu andıran bir hikâye çıktı. O hikâyenin kahramanlarıyla konuştuk.
“Damian Lillard’ın üstünden attığım üçlük ve Diyarbakır’da vurduğum smaç…”
4 Haziran 2014, yer Diyarbakır Seyrantepe Salonu. Bir tarafta Bostancı Doğa Koleji, diğer tarafta Mürüvvet Evyap Koleji. Türkiye Liseler Basketbol Şampiyonası’na ev sahipliği yapan Diyarbakır, yalnızca bir haftada birçok hikâyeye sahne oldu. İki okulun aynı gruba düşmesiyle beraber herkesin beklediği final için gün sayılıyordu, zira iki takım finale kadar karşılıklı oynamayacaktı. Fenerbahçe tesisleri ve Caferağa Spor Salonu’nda başlayan rekabetin nihai kazananı Diyarbakır’da belli olacaktı. Parkedeki gerilim, sahanın dışına da taşıyor ve sezon boyu fitili ateşlenen gerilim için artık zirve noktasına yaklaşılıyordu. Akabinde Türk basketbol tarihine geçen unutulmaz bir final maçı ve son düdükle başlayan kavga…
1-) Rekabet Nasıl Doğdu?
“Ulubay Ailesi Evyap projesini başlattı…”
Taner Günay (Bostancı Doğa Koleji Başantrenörü): O dönem özel okullar pazarlama yelpazesini genişletmek için basketbol dahil çeşitli sporlarda çocuklara burs verirdi. Çavuşoğlu ile Kültür Koleji’nden gelen bir kültürdür. Kulüpler bazen çocukları toplu halde bir okula yolluyordu.
Sead Ok (Mürüvvet Evyap Koleji Koordinatörü): U-16 turnuvalarını takip ediyorduk çünkü Evyap sadece lise öğrencilerine burs veriyordu. Eğer çok yetenekli biri varsa 10. sınıfta burs kazanıyordu. Furkan Korkmaz bunun bir örneği.
Furkan Korkmaz (Mürüvvet Evyap Koleji): Leyla Çalışkan döneminden itibaren sürekli burslu okudum. Elit Gençler Koleji’nden mezun olduktan sonra Okyanus Koleji’ne gittim. Sonrasında Evyap olayı canlandı.
Taha Sürmen (Mürüvvet Evyap Koleji): Ulubay Ailesi, Evyap’ta basketbol yapılanmasına başlamıştı. Okben ve Oktay (Ulubay) çok yakın arkadaşlarımdı. “Evyap’ta takım kuruyoruz, dünya şampiyonluğu için oynayacağız” demeleri üzerine lise ikinin orta döneminde Evyap’a geçtim.

Mürüvvet Evyap Koleji’nin Dünya Şampiyonluğu, 2013.
Okben Ulubay (Bostancı Doğa Koleji): O zamanlar Efes’te şampiyon takımlar kuruluyordu, bir okul burs verince o okulu şampiyon yapmak için oraya gidiyorduk. Bütün altyapı ama… Her sene okul değiştirdim. Lisede Doğa’ya gittim ilk. Cedi Osmanlar falan vardı. Babamdan dolayı Evyap’a geçtik. Orada bir proje başlattık. Dünya şampiyonluğu dahil her şeyi kazandık.
Taner Günay: İstanbul çok büyük bir şehir olduğu için trafik cepte olan bir problemdir. Kulüpler de çocukların antrenmanlara rahat gidip gelmesi, vakit kaybetmemesi ve salon bulma derdiyle uğraşmaması için böyle bir yola başvurdu. Okullar da bundan faydalandı çünkü her özel okulun -bildiğim kadarıyla- belli bir oranda burs verme zorunluluğu var. Bu zorunluluğu spora kaydırdılar.
Serkan Ulusoy (Bostancı Doğa Koleji Koordinatörü): 2004 yılından beri bir sistemimiz var. Yaz aylarında kulüplere gider, oyuncuların idmanlarını izleriz. Okulumuzda oynayabilecek oyuncuları alırız. Sadece bir sene için değil, genelde alttan alırız ve son senelerine kadar devam ederiz.
Taner Günay: Serkan Ulusoy ile yakınlığım 2007’ye dayanır. Fenerbahçe’den oyuncu istemişti. Serkanların kulüplerle arası çok iyidir zaten. Doğa’da göreve başlamam ise… 2013 yazında Avrupa şampiyonu olan milli takımın koçuydum. Sonrasında bana teklif yaptılar.
Barış Akgün (Mürüvvet Evyap Koleji Başantrenörü): Ben o dönem Beşiktaş’ta çalışıyordum. Evyap ve diğer okullarla diyaloğumuz başladı çünkü Taha Sürmen, Canberk Kuş, Mert Ali Sert, Mehmet Pazarbaşı benim oyuncularımdı. Onları da çeşitli okullar istiyordu.
Sead Ok: Barış Abi’yi Tekel döneminden bilirim. Ben Tekel’de forma giyerken o da yardımcı antrenördü. Tolga (Sayın) Abi koç arayışındayken Barış Akgün ismi önüne geldi, “Düşünmeden getirelim” dedim.
Utku Saraloğlu (Bostancı Doğa Koleji): Şişli Terakki’de okuyordum. Lisede hazırlık sonrası basketbolla okulu götürmek çok zor gelmeye başladı. Antrenmanım 16.30’da oluyordu, okul 15.30’da bitiyor. Akatlar’dan Ataşehir’e 1 saatte ulaşım imkânsız. Serkan Abi’yle iletişimdeydik, Taner Abi’yi de altyapıdan tanıyordum. Doğa’dan teklif gelince kabul ettim. Şişli Terakki sonrası ilaç gibi geldi. Hem uzaktı hem de çok disiplinlilerdi.
Bekir Karlı (Mürüvvet Evyap Koleji): Ortaokulu Bahçeşehir Koleji’nde okurken antrenörüm Volkan Aydın’dı. Lisede Avcılar Okyanus Koleji’ne gittim. 10. sınıfta Evyap, Volkan Abi üzerinden haber yollamıştı. Volkan Abi, babamla konuşmuştu, “Bekir’i çok istiyorlar, Evyap’ta okumak ister mi?” demiş. 2013 yazında Evyaplı oldum…
Umut Geçen (Mürüvvet Evyap Koleji): Evyap’tan önce Beylikdüzü’nde bir lisede okuyordum ama o lisede basketbol maçlarına çıkmıyordum bile. O dönem Enes Berkay’la bir okula gidecektik. Doğa, Evyap veya Okyanus...
Enes Berkay Taşkıran (Mürüvvet Evyap Koleji): Zeytinburnu’ndaki UPS Haluk Ündeğer Lisesi’nde okuyordum. Umut’la anlaşıp bir sene sınıfta kaldık. Umut devamsızlıktan kalmıştı, ben devamsızlıktan kalamadım. 60-70 gün okula gitmedim ama 19.5 gün devamsızlık yazmışlar. Sınavlara girmeyince sınıfta kaldım. Yoksa sınıfta bırakmıyorlardı beni.
Ege Arar (Bostancı Doğa Koleji): Galatasaray altyapısı için İstanbul’a 15 yaşında geldim. İki sene Kültür Koleji’nde okuduktan sonra okulun beni zorladığını gördüm. Serkan Abi ailemle görüştü ve sonrasında Doğa Koleji maceram başladı. Beni Evyap tarafı da istemişti tabii.
Kaan Kural: ABD’deki bütün okulların her kademesinde sporla entegre bir program var. Doğal olarak bu okulların müsabakaları var. Her birinin farklı seviyelerde takımları oluyor ve oyuncular arasında rekabet ilk olarak okulda başlıyor. Beden öğretmenin nezaretinde en temel bilgileri alıyorlar ve aralarında yetenekli olanlar seçilip daha rekabetçi okullara geçiyorlar. Ülke çapında bir tarama demek bu. Son olarak da Amerikan üniversitelerinden burs alıyorlar. Türkiye’de 18 yaşındaki bir sporcu üniversite sınavına mı hazırlanacak yoksa antrenmana mı gidecek? Geleceğine nasıl karar vereceğini bilmiyorken ABD’de hem okula hem de antrenmana gitme fırsatı buluyor. Girdikleri okullar da dünyanın sayılı okulları… Asıl mesele sporcu yetiştirmek değil. Binlerce genç arasından daha yetenekli olanlara bir eğitim veriliyor ve üniversite seviyesinde spor yapıyor. Bunların arasında çok küçük bir kesim profesyonel sporcu oluyor geri kalanlar burslu olarak iyi bir üniversite eğitimi almış oluyor.
2-) Okben Transferi
“Dengeyi değiştiren Furkan’dı…”
Furkan Korkmaz: O dönem “Ya bizdesin ya da karşıdasın” gibi bir durum vardı. Fenerbahçe-Galatasaray gibi bir ilişkiydi. Her iki okulda da böyle bir kültür çok çabuk oluştu.
Taner Günay: Rakipler belliydi açıkçası. Ona göre plan yaptık. Okben’i Doğa’ya geri getirdik.
Ege Arar: Bir önceki sezon Evyap her kupayı kazandı ama yazın sıkıntılar çıktı galiba. Detaylarını bilmiyorum.
Sead Ok: Okben’in ailesi onu götürmek istedi. Biz de ısrarcı olmadık. Evyap’ta oyuncuyu zorla tutmak diye bir şey yok. Okben’i çok sevmiştik biz, onun da isteyerek gittiğini düşünmüyorum.
Okben Ulubay: Evyap’tan gitme niyetim yoktu. Sonra söz vereceğime dair önüme kontrat koydular. Bana yanlış geldi bu çünkü kimsenin gitmeye niyeti yoktu. Niye böyle bir topa girdiklerini anlamadım. Sonrasında ayrıldım, son senemde Bostancı Doğa’da oynadım.
Furkan Korkmaz: Okben, Okan Abi ile gelmişti. Aile gibi hareket ediyorlardı. Herkes hem maddi hem manevi mutlu olmak istedi. Benim bildiğim hikâye bu. Yoksa Okben’in Evyap’ta mutsuz olup Doğa’ya gittiğini düşünmüyorum.
Taha Sürmen: 2013 yazında okumak için ABD’ye gittim. Cihan Emir Gül ve Doğukan Tekfidan da Evyap’tan mezun olunca Okben’in arkadaşı kalmadı. O yüzden onun için çok kolay bir karar oldu.
Taner Günay: Sene başında Furkan’ı da almak istedik ama alamadık. Dengeyi değiştiren unsur Furkan’dı.
Sead Ok: Furkan’ı istiyorlardı ama hiç oralı olmadı. Efes üzerinden ‘tatlı tatlı’ ikna çabaları vardı.
Taha Sürmen: Diyarbakır’daki finalin o kadar ateşli olmasının sebebi Okben’in Doğa’ya gitmesiydi zaten.
Ege Arar: O zamanlar ‘prime’ Okben bir de… Hâlâ çok iyi ama altyapılarda -çok uzun kariyerim yok- gördüğüm ender yeteneklerden biriydi. Oyun yeteneği olarak şu an bile Türkiye’de üç oyuncudan biridir.
Taner Günay: Okben acayip bir yetenekti. Böylesine bir skor yeteneği olmasına rağmen bencil olmadan takım arkadaşlarını işin içine dahil edebilecek kadar basketbol görüşüne sahip oyuncuyla karşılaşmadım. En azından Ersan İlyasova hariç diyeyim.
Furkan Korkmaz: Evyap için çok fedakarlık yapıyordum. Diyarbakır’dan 1 sene sonra Samsun’daki turnuva için Ivkovic’le konuştuk. Efes’te A takım çıkıyorum, koçum Dusan Ivkovic ve lise maçı için izin almaya çalışıyoruz. Baskonia deplasmanı vardı, Evyap beni özel uçakla aldıracaktı, sonrasında helikopterle Samsun’a geçecektim. Ivkovic’le ben konuştum. “Evyap benim için çok önemlidir. Evyap ile Türkiye Lise Şampiyonası’nda oynamam lazım” falan diye olayları anlatıyorum. Şu an mantığa çok oturmuyor tabii… Organizasyona bakın bir de… Lise takımı özel uçak gönderiyor, sonrasında da helikopterle Samsun’a gitmeye çalışıyorum. Evyap tarafı da benim geç kalma ihtimalimi düşünerek maçın başında sahaya bidonlarla su dökecekti. Başlama saati 30-45 dakika ertelensin diye. Neyse Ivkovic beni gönderecekti, sıkıntı yoktu. Sonrasında yattı bu iş. Doğa Koleji ile Efes işbirliği yapıyordu o dönem. Arkada biraz filmler döndü.
3-) Caferağa’da İstanbul Finali
“Dünyanın en hafif adamı Ayberk Olmaz çember kırdı…”
Enes Berkay Taşkıran: İstanbul finalinde yoktum. Beşiktaş’ta A takıma yükselmiştim. Finalin olduğu gün Paris deplasmanına götürüldüm. Bayağı üzülmüştüm, oturup ağlamıştım. Muratcan (Güler) Abi “Oğlum ağlama, ileride bunları gülerek hatırlayacaksın” diyordu.
Furkan Korkmaz: Ben de Diyarbakır’dan 1 sene sonra Samsun’daki turnuva için Ivkovic’le konuşmuştum. Baskonia deplasmanı vardı, Evyap beni özel uçakla aldıracaktı, sonrasında helikopterle Samsun’a geçecektim. Şu an mantığa çok oturmuyor tabii… Organizasyona bakın bir de… Lise takımı özel uçak gönderiyor, sonrasında helikopterle Samsun’a gitmeye çalışıyorum.
Utku Saraloğlu: Takımlar kurulduktan sonra herkes o finali konuşuyordu. Sezon öncesi Fenerbahçe’nin tesislerinde hazırlık maçı yapmıştık. Rahat geçmişti bizim için, o yüzden hafif rehavetteydik. Okul maçı olduğu için de salonun dolu olacağını düşünmüyordum. Hafta içi öğlen saatleri… Kim gelir? Salona bir girdik, salon tıklım tıklım.
Egehan Arna: Acayip bir rekabet doğmuştu. Maçların kalitesi zaten ortada. O dönemki oyuncuların birçoğu Süper Lig takımlarının kadrosundaydı. Süre bulamıyorlardı ama A takımla antrenmanlara çıkan, seyahat eden isimler vardı.
Furkan Korkmaz: Okul ortamında ‘kolej havası’ vardı. Okulun popüler çocuklarıydık. Cidden değer gördüğümüzü hissediyorduk. Hem Evyap hem de Doğa için öncelik takımın başarılı olmasıydı. Eğitim bile ikinci plandaydı. Derbi havası oluşuyordu. O yaşta daha ne isteriz ki…
Bekir Karlı: Caferağa’daki finalin şu anda herhangi bir okul maçında olabileceğini düşünmüyorum. Rekabet ve seyirci açısından çok farklı bir noktadaydı. Amerikan filmlerinde olur ya… Gerçekten öyleydi. Havası çok başkaydı. Ne yazık ki o finalde oynamadım, ayağım kırıktı.
Sead Ok: Geçen sene Türkiye finali Okyanus-Doğa arasında oynandı ama bakanlık doldurdu tribünleri. Caferağa’daki İstanbul finali öyle değildi. O dönem Evyap ve Doğa’da oynayan oyunculara bakın. 2014’teki finalden sonra bu işi yedi-sekiz yıl daha yaptım ama hiçbir zaman o oyuncu kalitesine yaklaşılamadı. Rekabet oldu ama oyun kalitesi yoktu.
Egehan Arna: Doğa-Evyap maçları seyircili oynanıyordu bayağı. Okul takımı maçlarına toplasan en fazla 50 kişi gelirdi. İstanbul finali ‘full’ çekmişti. Başka okullardan insanlar izlemek için sıraya giriyordu. Türkiye’de kendi yaş grubunun en iyi oyuncuları Evyap ve Doğa’ya dağılırdı. Jenerasyonlar çok iyi olunca ortaya All-Star maçı çıkıyordu.
Furkan Korkmaz: Final başlar başlamaz 20-30 sayılık bir fark oldu. “Beklediğimiz final bu muydu?” demeye başladı Doğalılar.
Bostancı Doğa Koleji (2013-14)
Utku Saraloğlu: Maç farka gidiyordu üçüncü çeyreğin sonlarında. Egehan turnike attı, faul çaldılar. Ayberk Olmaz arkadan koşarak çembere asıldı.
Ege Arar: Dünyanın en hafif adamı Ayberk Olmaz çember kırdı. Olacak iş değil… Yahu bir de smaç basarken değil, çembere asıldı da kırıldı. Maç uzun bir süre durdu.
Okben Ulubay: Soyunma odasına gittik. 25 sayı önde olduğumuz için herkes gırgır şamata… Maç tekrar başladı, Furkan dört tane üçlük attı. Bir anda maç kafa kafaya geldi.
Umut Geçen: Soyunma odasından döndükten sonra Furkan’a bir şey oldu. A.R.O.G’daki ekmek sahnesi gibi… O maçta iki tane sol turnike attım, içimden “Tamam, geldi bu maç” demiştim. Ben soldan atıyorsam iyi bir şeyin habercisidir.
Furkan Korkmaz: Arka arkaya dört-beş tane üçlük atmıştım. Dürüst olmak gerekirse o maçta ezildiğimizi çok hissettik. Çok dominantlardı. Ama biz hep ‘underdog’ takım konumundaydık, o yüzden kaybedeceğimiz bir şey yoktu. Günün sonunda şampiyon olamasaydık “Evyap niye şampiyon olamadı?” demeyecekti kimse.
Ege Arar: Maçın bitimine bir dakika kala iki top kaybettik. Hiç geri düşmedik ama maç bir anda bir-iki sayıya geldi. Sonrasında taktik faullerle maçı bitirdik. “Okben varsa bir şekilde kazanırız” hissi vardı bende. Bir şekilde o maçı alır…
4-) Tunceli’de Bir Hafta
“Terör saldırısı olmuş…”
Barış Akgün: Yarı finalde elemeler için 1 Mayıs’ta biz Tunceli’ye, Doğa ise Denizli’ye gitti. Şehir olarak güzel bir yerdi ama zamanlama olarak garipti bizim için. Her yerde gösteri vardı.
Sead Ok: Tunceli’yi hayatım boyunca unutamam. Çok güzel karşılanmıştık. İstanbul’dan anlatıldığı gibi değildi. Gece saatleri geziyorduk. Bizim sadece bir şanssızlığımız vardı. 1 Mayıs’a denk geldik.
Furkan Korkmaz: Tunceli’ye indiğimizde tanklar vardı havalimanı giriş ve çıkışlarında. Bölge sakinleşmişti ama her şey çok yeniydi. Otelde sürekli takım elbiseli insanlar geziyordu. Etrafımızda bir şeyler dönüyordu ama o zamanlar bunlara aklımız ermiyordu. Çok umurumuzda da değildi. Hakikaten sadece basketbol topunu düşünüyorduk.

Bostancı Doğa Koleji Yarı Final Eleme Turnuvası İçin Denizli’de.
Sead Ok: Kahvaltı ederken enteresan şeyler duyuyordum. Bir tane otel var zaten orada, yan masamızda vali konuşuyor. Diyor ki ”Şurada terör saldırısı olmuş.” İçimden “Ne oluyor?” falan diyorum. Onlar bizim kadar gergin değildi.
Enes Berkay Taşkıran: Takım toplantısı yaparken otelin oraya sis veya gaz bombası atılmış. Koştur koştur odalara çıktık. Sonra camdan bakıyorduk, polisler falan gelmişti.
Umut Geçen: Dışarıdan ses bombası duyduk. Gerginlik vardı. Turnuvaya giderken biraz korkuyordum açıkçası. 1 Mayıs sonuçta. “Niye buraya gidiyoruz? Normal mi?” diye düşünüyordum.
Bekir Karlı: 1 Mayıs’ta olaylar vardı ama bize yansıyan veya bizi huzursuz eden bir şey yoktu. Biz o dönem 16-17 yaşındaydık. Politik bilincimiz oturmamıştı. Herhangi bir şey olsa bile tepki verecek, zihnimize kazınabilecek bir durum yoktu. Sadece Tunceli’de tomaların çok fazla olduğunu hatırlıyorum.
Sead Ok: Polis, jandarma, göstericiler... Büyük olaylar olmadı ama ucundan dönüldü. Herkes sağduyulu davrandı diyelim. Çocukları otele yerleştirdiğimiz için bir şey olduysa da biz görmedik.
Furkan Korkmaz: Tunceli hakikaten güzel bir deneyim oldu çünkü o dönem siyasi süreçten geçen bir şehirde basketbol turnuvası oynamak güzel bir tecrübeydi.
Bekir Karlı: Herkes başta korkmuştu ama Tunceli’de maç yaptığımız saha kötüydü sadece. Maçlar zaten çok rahat geçiyordu. Umut Geçen’in ilk vurduğu smaç Tunceli’dedir.
Umut Geçen: Fast break’te ya Enes ya da Furkan’a atıyordum topu. Onlar zaten smaçlıyor. Bir oyun kurucu için rüya gibi bir şey. Tunceli’de bir pozisyonda her ikisini birden yakın savundular, koridor açıldı bana. Bomboşum, çembere doğru adımladım ve smaç vurdum. Şok oldum. Hayatımın ilk ve son smacıydı.
5-) Finalde Organizasyon Faciası
“Turnuvayı iptal etmek istediler…”
Egehan Arna: Diyarbakır’daki final turnuvası çok olaylı geçti. Normalde okul turnuvaları kulüp maçları bitmeden tamamlanır. O sene nedense kulüp maçlarımız bitmişti, iki hafta tatil yaptıktan sonra Diyarbakır’a gitmiştik. Akıllar basketbolda değildi. Organizasyon kaynaklı sıkıntılar oluyordu.
Taner Günay: Turnuva çok fazla spekülasyonla başladı. “Şu hakemler gelecek, bu hakemler gelecek” diye konuşmalar vardı. Bunlara kendimizi ne kadar kaptırmak istemesek de Doğa Koleji bir okul ve kulüpler kadar soğukkanlı kalamadı.
Serkan Ulusoy: Turnuvanın hemen başında skandallar patladı. Bir maç uzatmaya gitmişti, o dönem kural şuydu: Periyotlar 8’er dakikadan oynandığı için uzatma üç dakika oynanır. Diyarbakır’daki temsilciler “Onun yarısı beş, sekizin yarısı dört” gibi düşünüp uzatmayı dört dakika oynattılar. Üç maç iptal oldu ve tekrar oynandı.
Barış Akgün: Doğa Koleji ve Bursa Bahçeşehir Koleji’ndeki insanlarla kuralları anlattık ama bir türlü ikna olmuyorlar. Çeyrekler 8’er dakikadan oynanıyor, adamların uzatmayı kaç dakika oynatacaklarından haberi yok. Turnuvayı iptal etmek istediler bir noktadan sonra. Yahu böyle iş mi olur…
Taner Günay: Bu kadar önem verilen bir turnuvanın, okul sporlarını destekleyeceği olması adına büyükşehirlerde olmasında fayda var. Tek taraflı değilim bu konuda ama daha kalifiye hakemler gönderilebilirdi.
Barış Akgün: İkinci gün temsilci olarak Nihat Kara geldi. Çok tecrübeli bir hakemdir, halen üst liglerde maç yönetir. Nihat’la beraber işler yoluna koyuldu fakat itiraz yapıldı. İlk gün oynanan üç maç tekrar edildi.
Sead Ok: Yamanlar Koleji’nin maçı tekrarlandı. Şansımıza bir gün sonra da biz oynayacaktık onlarla. 24 saat içinde üç maça çıktı Yamanlar Koleji. Bizim karşımızda halleri yoktu.

Final Turnuvası Fikstürü
6-) Truva Atı
“Evyap’ta Okben hayranları vardı…”
Bekir Karlı: Kuralar çekildikten sonra Sead Abi, “Doğa’yla finale kadar oynamıyoruz. Böylesi daha iyi oldu. Onları finalde yeneceğiz” dedi.
Furkan Korkmaz: İstanbul’daki maç bizde bir travmaydı zaten. Çok ağır basmışlardı, sert oynuyorlardı. Aynı gruba düşmemiz bir anlamda finale kadar karşımıza çıkmayacaklar demekti. Bu, bizim için avantajdı çünkü final atmosferinde tek maçta artık kim kime ne yaparsa…
Ege Arar: Diyarbakır’da bizim gruba Evyap düştü. Grubun ilk maçını Evyap’la oynadık. Bayağı iyiydik o maçta.
Sead Ok: Doğa, bizi Diyarbakır’daki grup maçında net bir oyunla yendi. Rakibiz ve onlardan haz almıyoruz ama bazı şeyleri de kabul etmek lazım. Bizimkiler ağlamaktan soyunma odasından çıkamadı. “İstanbul’da yenemedik, burada da yenemedik. Nasıl yeneceğiz ki?” diye ağlıyor hepsi.
Okben Ulubay: Bizim iyi bir kadromuz vardı. O yüzden finale kadar her maç kolaydı.
Umut Geçen: Diyarbakır’da bizi grupta yendiler. Kafamda o maç hiç yok. Soyunma odası var sadece. Salya sümük ağlıyoruz. Ben hayatımda ilk defa Furkan’ı ağlarken görmüştüm.
Furkan Korkmaz: Çok uğraşıyorlardı bizimle ama bizim de aramızda birkaç tane Doğalı bulunuyordu. Okben hayranı vardı özellikle. O da içimizdeki ‘Truva atı’ydı.
Taha Sürmen: Grup maçında bizi yendikten sonra WhatsApp grubu kurdular. Gruba maymun resmi atıyorlar. Benim bazı komik fotoğraflarım vardı, onları gönderiyorlardı.
Enes Berkay Taşkıran: Bizden beş-altı kişiyi WhatsApp gruplarına aldılar. Küfür kıyamet her şey vardı.
Sead Ok: Çocuklara mesaj göndermişler. Japon bayrağı falan yollamışlar… Doğa’daki çocuklar bizimkileri kızdırmak için yapıyor, bizimkiler de kızıyor. Sonra daha çok yapıyorlar.
Furkan Korkmaz: İstanbul’da yendiler, grupta yendiler. Finalde şampiyon belli diye düşünüyorlar. Tişört hazırlamışlar. Bize telefonlar gelmeye başladı. “Şampanya gönderelim” diyorlar. Cidden sinirlerimizi bozmuştu. Abarttılar.
Umut Geçen: Kimseyi suçlamak istemiyorum ama gergin ortam hazırladılar oyunculara. Doğa’dakiler olayları saha dışına taşıdı. WhatsApp’tan mesajlar gelince finale farklı bir şekilde çıkıyorsun.
7-) Turuncu Yeşil Kafalar
“Şükürler olsun ki saçlarımızı yıkamışız…”
Sead Ok: Finalden önceki gece Diyarbakır’da geziyorduk Barış Abi’yle. “Bizim Doğa’yı şaşırtmamız, yapmadığımız bir şeyi yapmamız lazım. Maçın bir bölümünde 1-3-1 zone yapalım” dedim.
Furkan Korkmaz: Sead Abi, Barış Abi’yi işliyordu sürekli. Onun biraz farklı görüşü de vardı. Çoğunda da dediği tuttu. Barış Abi de kimyayı çok güzel oturttu.
Umut Geçen: Kimse Doğa’yı yenebileceğimizi düşünmüyordu ama inanılmaz kimyamız vardı. Rollerimiz çok iyi belirlenmişti. Herkes ne yapmasını gerektiğini çok iyi biliyordu.
Bekir Karlı: Kadroları yan yana koyduğun zaman katbekat ağır basan bir Doğa Koleji vardı. Serkan (Kırçe), Enes (Çebi) ve ben kiloluyduk. Furkan’dan uzun olmamıza rağmen hava atışına o çıkıyordu çünkü biz biraz şişkolar takımı gibiydik.
Furkan Korkmaz: Enes Berkay’ın performansı, Umut’un oyun kuruculuğu falan… Üç kısa oynuyorduk. Enes ve Serkan da görevlerini çok iyi yapıyordu.
Enes Berkay Taşkıran: Final maçını kazanacağımızdan emindim. O zamanın Furkan’ı acayip bir güven veriyordu. Furkan’ın hırsı bizi de hırslandırıyordu. Tolga Abi ve Sead Abi de bizi gazlıyordu. Maça çıkarken Doğa’ya karşı bildiğin düşman gibiydik. Ortada bir sebep yokken küfürleşmeye başlardık.
Umut Geçen: Rekabet öyle bir seviyeye çıktı ki kulüp takımlarına da sirayet eden şeyler vardı. Diyarbakır fitilin ateşlendiği seneydi, sonrası daha da kötü oldu. Katlanarak devam etti.
Ege Arar: Final sabahı maça garanti gözüyle baktığımız için saçımızı boyadık. Kafamızın bir yarısı yeşil, diğer yarısı turuncu. Utku’nun saçları kıvırcık olduğu için onunkini düzleştirip boyamıştık. Terleyince boyanın aktığını gördük, hemen saçlarımızı yıkadık. Şükürler olsun ki yıkamışız. (Gülüyor.)
Furkan Korkmaz: Maç günü beklentimiz vardı. Kendimizi o kadar da yermeyelim. Neden bilmiyorum ama içim çok rahattı. “Şampiyon oluruz” rahatlığı değil de iyi oynayacağımızdan emindim.
8-) Final Maçı: Mürüvvet Evyap Koleji-Bostancı Doğa Koleji
“Taha ‘White Chocolate’ gibiydi…”
Sead Ok: Diyarbakır’da final öncesinde bir kişi ıslıklandı: Ayberk Olmaz. “Diyarbakır’da turnuva mı olur?” tarzında saçma bir tweet atmıştı. 17-18 yaşında neyin egosu bu?
Okben Ulubay: Final maçında deplasmanda gibiydik. ‘Underdog’ takımlar biraz daha sevilir. Ayberk’in tweet’i de etkilemiştir.
Taner Günay: Evyap’ta iki tane ‘game changer’ vardı: Furkan Korkmaz ve Umut Geçen. Furkan’ı Okben’le savunuyorduk çünkü birbirlerini çok iyi tanıyorlardı. Umut’u ise Utku’ya vermiştik.
Furkan Korkmaz: Sistemin yüzde 70’i benim üzerime kuruluydu. Antrenmanda sürekli tepeden ikili oyun, perde çıkışları vs. çalışıyorduk. İstesen öyle bir takım kimyası da oluşturamazsın. Herkes rolünün yıldızıydı.
Barış Akgün: Final maçının devre arası Taner Abi’yle kapıştık. Ayıp etmiştim. Sonrasında konuştuk Taner Abi’yle.
Umut Geçen: Soyunma odasında Barış Abi “Beyler, Taner Abi’ye gider yaptım; artık yapacak bir şey yok, çıkıp kazanacaksınız maçı” dedi.
Enes Berkay Taşkıran: Herkes son maçı gibi oynuyordu. O maçı kazanmak, bizim son hedefimizdi. En büyük biz olacaktık.
Barış Akgün: Taha maç boyu arkama geçmiş, “Üç kısaya mı dönsek? Şimdi benim zamanım. Abi artık beni oyuna alman lazım” diyor. İllallah ettim. Soktum oyuna bunu. Girer girmez top çaldı. Üçlük attığı bir pozisyon vardı; Furkan topu istiyor, vermiyor ona.
Okben Ulubay: Taha afacan bir çocuktu. ‘Fundamental’ ve oyun görüşü açısından acayip bir seviyeydi. Ama boyu uzamadı. Ondaki yeteneği fizikli bir başkasına koy, NBA’e gider.
Ege Arar: Taha altyapıda ‘White chocolate’ gibiydi.
Taner Günay: Maçı fena götürmüyorduk. İkinci yarı Ege Arar faul problemine girince kenara aldık. Ayberk Olmaz’ın o dönem tecrübesi Ege kadar yoktu. Fizik olarak da onun kadar dayanıklı ve kuvvetli değildi. İki-üç pozisyonda ritmi tamamen Evyap lehine değiştirdi. Ayberk’ten istediğimiz sadece yardıma gitmesi ve gerekiyorsa faul yapmasıydı.
Okben Ulubay: Çok kötü oynadığımız bir maçtı. Aslında kontrol yine bizdeydi; ‘zone’a döndüler ikinci yarı, şut falan sokamadık.
Ege Arar: Bir yerden sonra bize “Set falan yok. Okben ile Ege ikili oynuyor” dediler. Bu sezon bile bazı maçlarda makara yapıyoruz, “Hadi! Doğa Koleji taktiği” diyorum Okben’e.
Sead Ok: Finalin ikinci yarısında 1-3-1’e döndük ve 10-0’lık seri yaptık. Maç dokuz sayıyla bitti, farkı belirleyen bu oldu. O kısa sekansta ritimleri bozuldu, topu çembere atamadılar.
Bekir Karlı: Ortadaki oyuncu Doğa’nın kısasıyla ‘match-up’ yapıyordu. Bir pozisyonda saçma sapan bir hata yaptım, Ege bomboş smaç vurdu. Doğa tekrar maça ortak oldu. İhale bana kaldı derken Furkan sahneye çıktı. Oynadığı oyun bambaşkaydı. Bizim esas oğlan…

Furkan Korkmaz & Mürüvvet Evyap Koleji Başantrenörü Barış Akgün
9-) Esas Oğlan
“Bu çocuk NBA’e gidecek…”
Sead Ok: Barış Abi takmıştı o lakabı.
Barış Akgün: Furkan bizim ‘Esas oğlan’dı. Ona öyle hitap ederdik.
Furkan Korkmaz: Garip gelecek ama bu turnuvanın oynadığım birçok milli maçtan, EuroLeague maçından, keza NBA’de oynadığım bazı maçlardan daha olgunlaştırıcı tarafı vardı. O dönem geçiş hücumunda kaldırıp üçlük atan yoktu. Koçlar da sevmezdi. O üçlüğe kalktığında hemen çizgiye geçip ‘line drill’ koşmaya başlıyordun.
Sead Ok: Herkes Okben’i konuşuyordu o dönem. Rahmetli babama “Bak, bu çocuk NBA’e gidecek” dedim. O dönem Furkan rüzgâr çıksa uçacak. İncecik ama çok büyük yetenek.
Furkan Korkmaz: Bende tamamen skorer psikolojisi vardı. Bu turnuvaya kadar çok fazla penetre eden bir isim değildim. Diyarbakır’daki turnuva beni penetreci yaptı çünkü sürekli şutumu kapatıyorlardı. Bu da doğal bir şekilde oldu. Birkaç maç içinde bir anda çembere giden bir oyuncu oldum. Repertuarım genişledi. Bu turnuva sonrası oyun karakterimi buldum gerçekten.
Ege Arar: Furkan’ın bu maçta iki pozisyonu var: Biri ortaya penetre edip vurduğu smaç, diğeri de geçiş hücumunda kaldırıp attığı üçlük. Zaten büyük bir oyuncu olacağını biliyordum da o pozisyonlarda “Bu herif bambaşka bir şey” dedim.
Furkan Korkmaz: Geçiş hücumunda attığım üçlüğü ve bir smacımı unutamıyorum. Vurduğum smaç cidden poster olsa asılır. Damian Lillard’ın üstünden attığım üçlük ve Diyarbakır’da vurduğum smaç… (Gülüyor.)
10-) Hakem Kararları I
“O pozisyonda ‘Tahasilin’ oldu…”
Barış Akgün: Onlarda hep “Biz bu maçı kazanırız” modu vardı. Baktılar, öyle olmuyor. Bu sefer de panik olmaya başladılar.
Ege Arar: Hâlâ “Okben var, bir şekilde kazanırız” diye hissediyorum. Onun rahatlığı var bende.
Furkan Korkmaz: Okben’in pozisyonu ilk çeyrekte ya da ikinci çeyrekte olsa direkt teknik faul çalınır. Hakemi aldatmaya yönelik bir hareket. Bunun hiçbir açıklaması yok. Okben’in faul beklentisi olmaması gerekiyor, hiçbir yerde de bu pozisyonun konuşulmaması lazım. O kadar net. Düşüşüne bakarsanız anlarsınız. Darbe olsa öyle düşmezsiniz.
Egehan Arna: O dönem NBA’de ‘flopping’ çok meşhurdu. Okben de onu yapmaya çalıştı ama hiç olmadı. Hemen ardından hakemler bizi cezalandırmak mı istedi bilmiyorum ama çok şüpheli bir düdük geldi.
Ali Yönetçi (Maçın spikeri): O pozisyona dair hatırladığım ilk şey İbrahim (Şahin) Abi’nin yorumuydu. “Yere attı kendini” demişti. Bana da öyle gelmişti ama doğru açıdan pozisyonu görmediğinde kanaate varmak zor oluyor. Çıplak gözle pozisyonu izlesen bile kesinlik ifade edemiyorsun.
Barış Akgün: Penisilin diye bir ilaç vardır. Taha o pozisyonda ‘Tahasilin’ oldu resmen. Çenesiyle yumuşattı, kafasına girdi Okben’in.
Umut Geçen: Okben yıldızdı. Bu tarz şeyleri denemesi normaldi, ki alıyordu az kalsın faulü. Taha, Okben’i en iyi tanıyan insan olabilir. Onun dışında kimse savunamazdı. Pozisyon tertemiz.
Bekir Karlı: O pozisyonda korktum çünkü Okben’in nasıl bir kumaşı olduğunu herkes biliyor. Muazzam bir yetenekti. 3 atışa gitseydi… Okben kaçırmazdı da. Taha, onu çok iyi tanıdığı için yemedi o fake’i. Taha yerine başkası olsaydı Okben üç atış kullanmaya giderdi.
Utku Saraloğlu: Bu maçta hakemlerin verdiği en doğru karar buydu. Birkaç tane pozisyon var, hepsi rezalet kararlar.
Enes Berkay Taşkıran: O an “Ya faul çalarlar mı?” dedim. Herkes duraksadı. Sonrasında topu alır almaz düşündüğümüz tek şey sayı atıp maçı kazanmaktı. Başka hiçbir şey yoktu.
Taner Günay: O pozisyonda hakem hatası yoktu. Takımın etkileyici oyuncusuysan sorumluluk alman gerekiyor. Karşı takım seni tanıyor zaten. İyi organize olamadık, topu kullanacak başka bir oyuncumuz da yoktu. İçimden “Kaybettik” dedim.
Okben Ulubay: Bugün hâlâ faul diyorum o pozisyona. Kamera açısından gözükmüyor ama dirseğime müdahale vardı. Sonuçta şuta kalkıyorum, yere düşecek kadar olmasa da temas var. Ben de o teması göstermek için abarttım biraz.
Taha Sürmen: Bu pozisyonun uzaktan veya yakından faulle alakası yok. Okben’e çok kızardım, “Senin faul aldırmak için ‘flop’ yapmaya ihtiyacın mı var?” derdim. Top ona gittiği anda faul aldırmaya çalışacağını biliyordum.
11-) Hakem Kararları II
“Garsonu çağıralım, ona da soralım.”
Egehan Arna: Ege’ye faul çaldıklarında neredeyse sahaya giriyorduk. Önümüzde reklam panosu yoktu. Gençliğin verdiği cesaretle düşünmeden hareket ediyorduk.
Okben Ulubay: Esas pozisyon budur. Benim pozisyonuma çalmadın, olabilir. Ama bu pozisyona diyecek bir şey bulamıyorum. Maç bu pozisyonda bitti.
Furkan Korkmaz: Temiz bloktu. Belki Okben’in pozisyonundan dolayı telafi düdüğü çalmış olabilirler.
Serkan Ulusoy: Ege Arar’ın pozisyonuna faul çalındıktan sonra sinirlendim, gittim otele. Maç bitmeden çıktım salondan. Diyarbakır’da üç tane arkadaşı krizin ortasında bıraktılar. Onlara da kızmamak lazım, bir şey yapamazlar ki…
İbrahim Şahin (Maçın yorumcusu): Hiçbir Türkiye şampiyonasında federasyon, A klasman hakemlerini göndermiyor. Şehrin hakemleri turnuvayı yönetiyor. İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa dışındaki illerin hakemleri nasıl yetişecek peki? Hayatlarında kaç tane maç yönetiyorlar ki… Diyarbakır’da kaç tane altyapı takımı var mesela?
Ali Yönetçi: İki pozisyonu birbirinden ayıramayız. Bir hengame oldu ama o pozisyonun netliğini, Okben’in pozisyonu kadar hatırlamıyorum. Bana göre maçın kırılması blok pozisyonu değildi, önceki pozisyondu. Doğa elindeki şansı kaybetti.
Taha Sürmen: Bu pozisyon tartışmaya açık değil; önümde oldu zaten, tertemiz blok. Ama Doğa, insanları irrite ediyordu. İpin ucunu kaçırıyorlardı bazen.
Bekir Karlı: Çok net bir bloktu ama düdük sonrası inanılmaz sevindim çünkü Doğa’ya karşı nasıl kazanacağımız umurumda değildi. O pozisyon bir kırılma tabii ki. Maç bir dakika sonra bitmedi, o pozisyonda çalınan düdükle bitmişti.
Furkan Korkmaz: Bu düdüğün maçı kurtardığını düşünmüyorum. Bu düdük çıkmasaydı da biz kazanacaktık. Mental anlamda Doğa’ya karşı tüm maçı önde götürmüşüz, çok ciddi bir üstünlük kurmuşuz, İstanbul’daki dominasyonun aynısını Diyarbakır’da biz yapmışız.
Utku Saraloğlu: Taner Abi’ye “Beni değiştir” dedim. Çıldırmıştım. Soyunma odasına gittim.
Taner Günay: O pozisyonda herkes kontrolünü kaybetti ama ben genelde kontrolümü kaybetmem. Sakin ve soğukkanlı olmak zorundayım. Çok final kaybettik, çok final kazandık ama Diyarbakır kötü bir hatıraydı maalesef.
Enes Berkay Taşkıran: Bu pozisyon tartışılır. Yalan yok, gri bir pozisyon… Çalabilirsin de çalmayabilirsin de… Ne yüzde yüz blok ne de yüzde yüz faul. Çünkü topa da temas var, elime de temas var.
Ege Arar: Ya bak… Garsonu çağıralım, ona da soralım. (Ege Arar kayıt esnasında garsonu çağırıyor) “Pardon! Şu pozisyonu izler misiniz? Blok değil mi?” Ama faul verdiler bu pozisyona. Düdük sonrası küfür ettim. Okben’le teknik aldık, maçtan atıldık.
Enes Berkay Taşkıran: O pozisyonda “Kazandık” dedim. Herkes son düdüğü bekliyordu artık.

Şampiyon Mürüvvet Evyap Koleji
12-) Malice in Diyarbakır (2014)
“İntikam alacaktık. Gençlik işte…”
Ali Yönetçi: Maç sonundaki gerginlik oyuncuların şampiyonayı sadece bir ‘okul turnuvası’ olarak görmediğinin kanıtıydı. İleriki yıllarda değer taşıyacak büyük bir organizasyonu anlatan bir detaydı.
Serkan Ulusoy: Ege Arar’ın yaptığı blok sonrası ortam gerildi, karşı takımdaki oyuncular da adrenalinle el kol hareketleri yaptılar ve ufak tefek tartışma yaşandı. Unutmamak lazım, hepsi arkadaşlar…
Okben Ulubay: Kavgayı kaçırdım ben, soyunma odasındaydım. Egehan ile Enes Berkay kavga etmişler ama ben çoktan gitmiştim.
Taner Günay: Kavganın çıkış ânını görmedim. Sonrasında iş gerçekten kavgaya dönmesin diye müdahale ettik. Böyle bir kavganın fitili bekleniyordu. Ekstra bir durum yoktu.
Sead Ok: Enes Berkay faul atarken Doğa bench’ine bir şeyler söylüyor. Doğalı biri de “Bana mı söylüyorsun?” demiş. O da “Sadece sana değil, hepinize söylüyorum” diyor.
Enes Berkay Taşkıran: Çizgiye gitmeden önce Doğa bench’inde kim varsa hepsine tek tek bakış attım. Kanlı bıçaklıyız, “Nasıl yendik?” bakışıydı... Yanlış anladılar diyemem çünkü yanlış anlaşılmaya müsait bir bakışım vardı.
Furkan Korkmaz: Saha dışında da bir sürü şey oluyordu. Sadece basketbol kaynaklı konular değildi. Enes Berkay’ın da tahrik edici bir oyun tarzı vardı.
Egehan Arna: Taha ve Enes Berkay bizim bench’e doğru hareket yaptı. Bizim için o dakikadan sonra maç bitti ve tek düşündüğümüz şey; maçın hemen ardından kavga etmekti. İntikam alacaktık. Gençlik işte… Ama kimse kimseye vuramadı bile. Araya girdiler ve bizi soyunma odasına götürdüler. Tunç Abi çok sakin biridir ama bir tane tokat atmıştı bana.
Tunç Dağal (Bostancı Doğa Koleji Koordinatörü): Olay bir anda çıkınca çok yüksek bir yerden sahaya atladım. Egehan’ı hemen çektim kenara, biraz da haşladım. Sonra soyunma odasına götürdük herkesi.
Ege Arar: Soyunma odasına giderken olayı gördüm. Sahaya koşarken beni Efe Güven tuttu. Efe Abi’yle aramız çok iyiydi, “Yapma oğlum” diye tuttu beni. Bir şey yapacağımdan değil; olayı gördüm, koşarak geliyordum. Yoksa birini döverdim gibi bir durum yok.
Utku Saraloğlu: Kavgada annemin çığlığını duydum. Soyunma odasından sahaya koştum. Egehan’ın kişisel bir olayı vardı, o kadar.
Bekir Karlı: Kavga takımlar arasında değildi, kişisel bir kavgaydı. Maç içinde bir kavga olsa zaten final öncesinde o sezon üç kere oynadık. İllaki daha erken çıkardı. Çok büyütülecek bir olay yoktu.
Furkan Korkmaz: ‘96 jenerasyonunda arkadaşlık biraz daha üst seviyedeydi ama ‘97 jenerasyonunda herkes birbirinin rakibiydi. Herkes iyi arkadaş gibi görünüyordu ama birbirini sevmeme, çekememe oluyordu. 1995 ile 1996 jenerasyonun yarattığı başarı ortadaydı. 1997 jenerasyonu da bu başarıyı kabullenmek istiyordu. O yüzden çekememezlik vardı.
Sead Ok: Maç sonu Enes Berkay’a “Niye yaptın?” diye sordum. “Abi artık burama kadar geldi” demişti. Enes Berkay da tatlı agresif bir oyuncudur.
Ege Arar: Maç sonu hoş olmayan bir olay oluyor ama İbrahim Şahin’in yaptığı yorumlar ağır ve tek taraflı. İki taraf kavga ediyor ama “Doğalıların yaptığı hoş değil” diyor.
İbrahim Şahin: Furkan yorumlarımdan dolayı Doğa Okulları bana düşman kesildi. Ama kaçırdıkları bir nokta vardı, Evyap’la aram iyi değildi. Oyuncumu çaldıkları için çok büyük kavga etmiştim. Furkan’ı çok seviyordum ama insanlar Evyap’ı desteklediğimi düşündü.
Ali Yönetçi: İbrahim Abi, Furkan’ı çok sevdiğini ve ülke basketboluna damga vuracağını dile getiriyordu. Hissinin içten olduğuna dair şüphem yok ama vurgusunu biraz fazla yapınca yanlış anlaşılabiliyor. Doğa tarafı da haklı olarak negatif anlayabilir.
Enes Berkay Taşkıran: 17 yaşında A takımla Paris deplasmanına gittiğim için ağlamıştım. Acayip beynimiz yıkanmıştı. Galeyana getiriyorlardı bizi. Her iki tarafı da… Biz de 17-18 yaşındayız, çabuk gaza geliyorduk. Maç içinde fair-play bile olmuyordu.
Egehan Arna: Hem bizim rekabetimizden kaynaklı hem de gençliğin verdiği tatlı atışmalar, bir yerden sonra idarecilerin de işin içine dahil olmasıyla başka yerlere gitmişti. O ‘tatlı’ kısımdan ziyade artık olayları biraz çirkinleştiriyorduk.
Umut Geçen: Şu an Evyap-Doğa rekabeti için yaptıklarımızı biri bana anlatsa “Manyak mısınız?” derim. Enes Berkay koşarken küfür ediyor mesela. Korkunç bir şey. Utku Saraloğlu benim match-up’ımdı, nefret ediyordum ondan. Kafama basmıştı bir kere.
Enes Berkay Taşkıran: Dün gibi hatırlıyorum. Utku gözümün önünde Umut’un kafasına bastı ve devam etti. Şu an bu ikili can ciğerdir.
Utku Saraloğlu: Hatırlamıyorum ama yapmışımdır. (Gülüyor.) Biz Umut’la, Furkan Korkmaz’la hep rakiptik. Onlarla altyapıda hiç aynı takımda oynamadık.
Umut Geçen: Utku’yla iki-üç sene sonra aynı takımda oynadık, adam dünya tatlısıymış.
Furkan Korkmaz: Ben de Utku Saraloğlu’nun sayı atmasına veya asist yapmasına dayanamıyordum. “Yahu adamı nasıl tutamıyoruz?” diye sinirleniyordum. Ama aslında Utku çok iyi biriymiş. Efes’ten takım arkadaşım Mert Başdan’dan da sayı yemek koyuyordu.
Ege Arar: Olay çıkmasa daha güzel olurdu tabii. İki tarafa da sorsanız kimsenin problemi yoktur. Enes Berkay benim yakın arkadaşım.
Egehan Arna: İnsanlar belki bizi düşman sanar ama maç bitti, ertesi gün beraberdik. Diyarbakır’dan beraber döndük.
Taha Sürmen: Çok güzel rekabetimiz oldu yıllarca ama kazanan hep biz olduk çünkü bizde Taha Sürmen vardı. Şaka şaka… Bizde Furkan Korkmaz vardı.
Bekir Karlı: Yazın antrenman yaparken biriyle tanıştım. İki-üç ay sonra Evyap-Doğa finaline denk gelmiş. Fotoğrafını yolladı, “Abi bu sen misin? Furkan Korkmaz oynuyor” falan diye atıyor.
Taha Sürmen: Bu maç sayesinde arada sırada Caddebostan’a basket oynamaya gittiğimde herkes tanıyor beni.
Ege Arar: Çok alakasız bir ortamda yeni tanıştığım insanlar “Senin bir maçını izledim” diyor. Ben de sanıyorum ki Galatasaray veya milli takım maçı falan. Ama bu maçı söylüyorlar direkt. Dün tedavi olurken biri geldi yanıma, “Senin Evyap-Doğa maçını izledim” diyor. Ben de “O maç hakkında yarın röportaj vereceğim” dedim.