
Eyjafjallajökull
2 dk
Euro 2016, İzlanda'yı tanımlayan birkaç kültürel faaliyetten biri oldu. Daha öncesinde ise Eyjafjallajökull Yanardağı ve Björk vardı.
İzlanda’nın güneyindeki Eyjafjallajökull Yanardağı, 2010 Mart’ının son günlerinde 190 yıllık sessizliğini bozarak harekete geçti. Bu sıradışı doğa olayı, hayatı tam anlamıyla felç etmişti. Sadece İzlanda değil, neredeyse tüm Avrupa bundan etkilendi; patlama sonucu yanardağdan yükselen lavlar ve devamında gelen kül bulutu, gökyüzünü kapladı. Hava trafiği sekteye uğradı, seferler birer birer iptal edildi.
Şampiyonlar Ligi yarı finalinde Inter ile karşılaşacak Barcelona kulübünün yetkilileri, o sıralarda uygun bir çözüm arayışındaydı. Volkanik hareketlilik, hava ulaşımına müsaade etmiyordu. Milano’ya gitmek için başka bir yol bulmaları gerekiyordu. Fransa’daki raylı sistem taşımacılığı çalışanlarının grevi nedeniyle, trenle seyahat ihtimali de ortadan kalkmıştı. Kara yolu dışında bir şansları yoktu artık.
Bir gün öne çekilen seyahatin ilk etabında 600 kilometre yol alıp geceyi Fransa’nın Cannes kentinde geçirdiler. Ertesi sabahki 400 kilometrelik yolculuk sonunda Milano’ya vardılar. Toplam 14 saatlik seyahatin ardından bitkin durumdaydılar. Bu, oyunlarına da yansıdı.
‘Tarihin en iyi takımı’ yakıştırmalarına mazhar olan Barcelona, bir gün sonra Giuseppe Meazza Stadı’nda oynanan maçtan 3-1 mağlup ayrıldı. Jose Mourinho’nun öğrencileri ise elde ettikleri avantajı rövanş maçında da kullanacak ve 1-0’lık yenilgiye rağmen turu geçip adlarını finale yazdıracaklardı. Santiago Bernabeu Stadı’ndaki finalde Bayern Münih’i de yenip kupaya uzandılar. Barcelona’lılar, ezeli rakipleri Real Madrid’in stadında Avrupa şampiyonu olma fırsatını kaçırmıştı. Ve hepsinin sebebi, belki de sadece bir yanardağdı.
Bu, İzlanda’nın o güne kadar dünya futboluna en büyük etkide bulunduğu andı. Sıradan ve küçük bir ada ülkesi olarak başka da bir şansları yoktu zaten. Ancak küçüklükleri nedeniyle edindikleri dertler, bunlarla sınırlı değildi. Ülke, Eyjafjallajökull’dan yaklaşık 18 ay önce, 2008 yılında, finansal açıdan iflasını açıklamıştı. ABD’de Kara Cuma’yı yaratan finansal felaket İzlanda’yı da vurmuş, ülke âdeta darmadağın olmuş, alışveriş sitesi eBay’de sembolik olarak satışa sunulacak hâle gelmişti. Eski Beşiktaş futbolcusu ve dönemin milli takım teknik direktörü Eyjölfur Sverrisson, sermaye kontrolü nedeniyle ATM’den para bile çekemiyordu. Finans balonu patlamış, işsizlik tavan yapmış, her şey kontrolden çıkmıştı.
Bu durum, tüm dünyanın gözlerini İzlanda’ya çevirmesini sağladı. Daha önce bunu tek bir kişi başarabilmişti; o da ülkenin dünya çapında en bilinen markası Björk’ten başkası değildi. 30 yıla dayanan müzik kariyerine beş Brit Ödülü, 14 de Grammy adaylığı sığdıran sanatçı, 325 bin nüfusa sahip ülkesinin gururuydu âdeta. Onun ardından, müzik grubu Sigur Ros ya da İzlanda’nın futboldaki en büyük ihracı, Barcelona ve Chelsea formaları giymiş Eidur Gudjohnssen’i sayabilirdiniz belki. O da belki... Gudjohnssen bile Alman 11Freunde dergisinde yayımlanan bir röportajında, hangisinin daha çok tanındığı ile ilgili bir soruya “Elbette Björk; o bir yıldız, bense sadece bir futbolcuyum” yanıtını vermişti.
Ancak bu yaz, işler biraz değişti. Az bilinen bu ülke, Euro 2016’daki muhteşem performansıyla tüm dünyaya adını ezberletti. Sempatik bir takıma ve muhteşem taraftarlara sahiptiler. Ülke nüfusunun yüzde 10’u, bu yaz şampiyonayı takip etmek için Fransa’ya yol aldı. Gruptan çıkmaları sürpriz olarak karşılandı, onlar ise bununla yetinmeyip devamında İngiltere’yi elediler. Çeyrek finalde ev sahibi Fransa’ya yenilseler de desteklerin en büyüğünü aldılar ve ülkelerine kahraman olarak döndüler. Alkışlarıyla imza attıkları “Boom, Boom, Huh!” tezahüratlarını, dünyanın her köşesine yaydılar. Üç yıl önce FIFA sıralamasında 131. sırada yer alan bir takım için, hiç de fena bir başarı değildi doğrusu.
Daha önceleri futbolu bir ‘doğum festivali’ olarak tanımlayıp “Sanki 11 tane sperm bir yumurtaya girebilmek için yarışıyor, kalecilere çok üzülüyorum” diyen Björk bile bu başarıya kayıtsız kalamadı. İzlanda’nın Euro 2016 maçlarındaki performansıyla ünlenen spiker Gudmundur Benediktsson’un çıkardığı sesleri çalışmalarında kullanacağını söyledi: “Onun manyakça bağırışları, daha önce hiç karşılaşmadığım türde bir ses; umutsuzluk, mutluluk ve delilik, sanki hepsi bir arada. Aynı şekilde, İzlanda taraftarının ‘Viking alkışı’nı da kayıtlarımda kullanmak istiyorum, o da aynı derecede etkileyici.”
Björk, bundan birkaç ay önce Twitter’a “Royal Albert Hall’a çıkacağım için çok mutluyum, biraz övünmek gibi oluyor ama lütfen idare edin” yazmış, Eidur Gudjohnssen de kendisini, “Eminim ki yıllar boyu başardıklarınla biraz olsun övünme hakkı kazanmışsındır” sözleriyle yanıtlamıştı.
Galiba aynı hakka, artık Eidur ve arkadaşları da sahip.