“Başarılı olmak etrafınızda size inanan insanlar varken daha kolay”

5 dk

Filipe Çelikkaya son yıllarda Avrupa futboluna büyük yıldızlar kazandıran Sporting Lizbon projesinin mimarlarından biri. Birlikte çalıştığı Ruben Amorim şu günlerde Manchester United’daki yeni görevine hazırlanırken biz de Çelikkaya ile altyapılarda oyuncu yetiştirme sürecini ve yakın arkadaşının Premier League’e geçişini konuştuk.

Öncelikle kişisel hikâyenizle başlamak istiyorum. İsminizi ilk kez iki yıl önce gördüğümde, açıkçası isminiz ve soyadınız beni biraz şaşırtmıştı.

Hikâyem oldukça basit aslında. Portekiz’de doğdum. Babam Türk, annem ise Portekizli. Sekiz yaşımdan beri futbolla iç içeyim, hiç ara vermeden. Şu an neredeyse 40 yaşındayım. Futbolun içinde uzun yıllar geçirdim. Futbol oynadım ama iyi bir oyuncu değildim; büyük şeyler başarmış bir oyuncu olamadım. Kısa sürede büyük bir kulüpte yer alamayacağımı fark ettim. Lise sonlarında ve üniversiteye geçiş sürecimde antrenör olmayı düşünmeye başladım. Eğitim aldım ve en alt seviyelerden başlayarak antrenörlük yapma fırsatı buldum.

Bu süreç beni UEFA Şampiyonlar Ligi’ne, Avrupa Ligi yarı finallerine ve Ukrayna şampiyonluğuna kadar taşıdı. Benfica Akademisi, Sporting Akademisi gibi yerlerde çalıştım; hem Portekiz'de hem de yurt dışında çok önemli isimleri izleme fırsatım oldu. Son dört yıl boyunca da Sporting’de başlattığımız büyük projede çalıştım. Sporting’de B Takımı'nın teknik direktörü olarak görev aldım. Bu projeyi Ruben Amorim gibi önemli isimlerle çalıştım. Ruben şimdi Manchester United'ın yeni hocası oldu bildiğiniz gibi.

Biraz akademide çalıştığınız günler üzerine konuşalım istiyorum. Türkiye’de şöyle bir problemimiz var: Çok yetenekli oyuncularımız var, ancak bu oyuncular profesyonel seviyeye çıktıklarında genelde başarısız oluyorlar. Renato Sanches’in ilk profesyonel maçlarından birini anlattığımı hatırlıyorum; Kazakistan’da, Astana deplasmanında, yapay bir çimde ve zorlu hava koşullarında oynamıştı. Sadece 18 yaşındaydı ama bir “canavar” gibiydi. “Bu oyuncu kim? Bu yaşta nasıl böyle oynuyor?” diye şaşırmıştım. Renato Sanches’i bu seviyeye getiren antrenörlerden biriyle röportaj yapmaktan dolayı gerçekten çok heyecanlıyım. Sizce bir oyuncunun başarısını veya başarısızlığını belirleyen faktörler nelerdir? Akademiden en üst seviyeye nasıl bir yol izlenmeli?

Öncelikle, eğitim bir süreçtir, hemen bir sonuç bekleyemezsiniz. Oyunculara yıllarca eğitim verilmesiniz ki elit seviyede kendilerini gösterebilsinler. Çalıştırdığım tüm oyuncularla bu süreci uyguladık ve bugün en üst seviyede yer alıyorlar. Örneğin Ruben Dias, Rafael Leao, Renato Veiga, Tete, Mykhailo Mudryk… Renato Sanches’i de uzun süre çalıştırma şansım oldu.

Oyuncuların yetenekli olması gerekiyor, ama aynı zamanda antrenörlerin de yetenekli olması lazım. Yetenek, yeteneği geliştirir. Bu nedenle antrenörler yetenekli oyuncuları eğitmek için de yetenekli olmalı. Eğitim, birkaç yıl süren bir süreçtir ve her geçen sene oyuncuların farklı şeyler öğrenmesi gerekir.

Genç yaşlarda oyuncular temel şeyleri öğrenir, ama büyüdükçe vizyonları ve oyun hissiyatları genişler. Bu süreçte oyunculara taktiksel ve teknik yönler öğretilmeli. Ancak bu şekilde başarılı olabilirler.

Günümüzde sokak futbolunun kaybolması sadece Portekiz veya Türkiye’de değil, tüm dünyada bir problem. Artık küçük yerleşim yerlerinde bile sokak futbolunu görmek zorlaştı. Oysa birçok büyük oyuncu sokak futbolu oynayarak kendini geliştirdi. Örneğin, Kerem Arktürkoğlu şu an Benfica’da oynuyor. Türkiye’de daha önce üçüncü ligde oynayan bir oyuncunun birkaç yıl içinde büyük bir sıçrama yapması, doğru keşfedilmediğini gösteriyor. Genç oyuncuları keşfetmek için kullanılan kriterler doğru olmayabilir. Bu karmaşık bir sistem. Oyuncuların beş-altı yıl sonra nasıl bir potansiyel taşıyacağını önceden görüp buna uygun modeller geliştirmek gerekiyor.

Organizasyonların, kulüplerin genç oyunculara yönelik net bir vizyonu olmalı. Geçiş süreci çok önemli. B takımından A takımına geçişteki kriterler neler olmalı? Biz son dört yılda Sporting B takımından yaklaşık 15-16 oyuncuyu A takımına çıkardık. Bazılarını sattık. Örneğin, Leicester City’ye 14 milyon euroya transfer olan Abdul Fatawu. Everton’a transfer olan Youssef Chermiti, ve Southampton’a giden Mateus Fernandes... Bu, organizasyonumuzun net kriterlere ve genç oyunculara yatırım yapma isteğine sahip olması sayesinde oldu.

Genç oyuncular büyük bir yatırım olarak görülmeli. Ya A takımına yükseltilirler, ya da yeterli olmadıklarında başka bir takıma kiralanarak tekrar geri kazanılabilirler. Ya da satılırlar, çünkü kulüplerin maddi ihtiyaçları da var. Bu süreç, eğitim ve genç oyuncular konusundaki net bir vizyonla yönetilmeli. Ama elbette A takımlarda sonuç odaklı olunmalı. Oyuncuların baskıya dayanabilecek şekilde hazırlanması gerekiyor. Türkiye'de de çok büyük yetenekler var. Sporting’de çalıştırdığım Merih Demiral da onlardan biriydi. O zamanlarda da çok yetenekli bir oyuncuydu.

Ruben Amorim ve Manchester United’daki durumuna da değinmek istiyorum. Birkaç gün önce bir açıklamasında United’ın spesifik bir oyun karakteri olacağını söyledi. Siz de onla çalıştınız. United’da neler yapabilir sizce?

Ruben benim en yakın arkadaşlarımdan biri. 14 yaşımızdan beri birlikte oynadık. O zamanlar antrenör olacağımızı bilmiyorduk. Hele de aynı kulüpte... Sporting'de geçirdiğimiz dört sezon çok başarılıydı. Ben Shakhtar Donetsk’ten Sporting’e döndüğümde kulüp zorlu bir durumdaydı. Ama net bir vizyonumuz vardı. Sporting’in tekrar başarılı olacağına inanıyorduk. Başarılı olmak da etrafınızda size inanan insanlar varken daha kolay. Biz de bir hedefe doğru yola çıkmıştık. Ama bu yol her zaman düz olmuyor. Bazen iniş ve çıkışlarla karşılaşmak mümkün. Ama ne istediğinizi biliyorsanız zor da olsa hedefe ulaşırsınız. Sporting’in başarısının nedeni buydu. Eğer United ne istediğini biliyorsa ve Ruben’e zaman verirlerse çok başarılı olacaklardır. Ruben net bir oyun stili olan bir antrenör. Ayrıca, bence en önemlisi, çok iyi bir insan. Değerleri ve etik anlayışı olan saygılı biri. Bunlara sahipseniz zaten bir takıma liderlik etmek çok daha kolay oluyor.

Her antrenörün sabır ve vakte ihtiyacı vardır, ama aynı zamanda bir noktada sonuçlara da ulaşması gerekir. Sonuçlar gelmezse, vizyonunuz ve oyun stilinizin önemi kalmaz. Bu dengeyi sağlamak sizce nasıl mümkün olabilir?

Öncelikle bir yapı ve kimlik oluşturmanız gerekir. Ne istediğinizi, nasıl gol atmak istediğinizi, nasıl dengede kalacağınızı ve nasıl fırsatlar yaratacağınızı belirlemelisiniz. Örneğin, 3-4-3 sisteminde oynuyorsanız, topu savunmadan kurarak mı ileri taşımak istiyorsunuz yoksa topu en kısa sürede rakip kaleye mi ulaştırmak istiyorsunuz? Bu tamamen ne istediğinize bağlı.

Tabii ki top ağlara gitmezse işiniz zorlaşır. Premier League dünyanın en iyi ligi ve rekabet çok sert. Ancak doğru bir yapı ve organizasyonla işler daha iyiye gidebilir. Ruben’in Manchester United’da şampiyonluk kazanıp kazanamayacağını bilemem, ama doğru koşullar sağlanırsa başarılı olacağına inanıyorum. Antrenmanlarda yaptıklarını sahaya yansıtabilen bir takım oluşturma konusunda çok başarılı. Rubern’in güçlü yanlarından biri de bu. United’ı iyi bir noktaya taşıyabileceğini düşünüyorum o yüzden. Zor olacaktır ama kariyerinde bu adımı atmaya hazır.

Premier League şampiyonluk yarışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Arne Slot ve Liverpool’un bu yılki performansı beni etkiledi. Jürgen Klopp gibi bir dönemin ardından zorluklar yaşanması beklenirdi. Arsenal ve diğer bazı takımlar da yarışta yer alıyor. Üst sıralardaki takımlar bir diğer Sporting oyuncusu Viktor Gyökeres’in sonraki durağı da olabilir yakın zamanda…

Üst sıralardaki takımlar için her zamanki gibi zorlu bir Premier League sezonu olacağı zaten açık. Ama benim şampiyonluk adayım Manchester City. Pep Guardiola ile bir hafta vakit geçirme fırsatım oldu ve antrenmanlarını izledim. Guardiola sadece bir antrenör değil, aynı zamanda oyunu değiştiren bir vizyoner. Oyuncularına oyun içindeki problemleri çözmeleri için birçok çözüm öğretiyor. Bu detaylı ve karmaşık bir düşünce yapısı gerektiriyor. Bu nedenle de hâlâ favorim City.

Liverpool geçen sezonla aynı temel üzerine farklı bir şey inşa etti. Arne Slot çok şey değiştirmedi, birkaç detay üzerinde değişiklik yaparak takımın performansını yukarı taşıdı. Bu daha önemli zaten. Her antrenörün rüyasını yaşıyor şu anda Liverpool’da.

Arsenal de yarışta hâlâ. Nottingham Forest şampiyon olamaz belki ama çok iyi işler yapıyorlar Portekizli hocaları Nuno Espirito Santo ile.

Viktor’a gelirsek… Sporting’de ilk antrenmanında gördüğümde çok etkilenmiştim. Tabii ki onu daha önceden biliyorduk ama antrenmanda oyuncuları daha iyi tanırsınız. O antrenmanından sonra Ruben’le onun hakkında konuşmuştuk. “İnanılmaz bir oyuncu, çok büyük işler yapacak” demiştim. Yapıyor da. Ama kabul etmem lazım, bu kadar çok gol atmasını ben de beklemiyordum. Sporting öncesi “kayıp bir yenetekti” demek istemiyorum, bu kulağa kötü geliyor. Ama Championship’te oynuyordu, kimse ona şans vermezken Sporting gibi bir takıma geldi ve kendini gösterdi. Oyuncu ve bir insan olarak kendini geliştirmeye devam ederse daha da iyi yerlere gelecektir.

Pep Guardiola’yla bir hafta geçirdiniz. Futbol konusunda ne kadar takıntılı olduğunu hepimiz biliyoruz artık ama günlük hayatta nasıl bir izleniminiz oldu?

Az önce dediğim gibi, yetenekli oyuncuları çalıştırmak için yetenekli antrenörlere ihtiyacınız var. Pep de futbol tarihinin gördüğü en yetenekli antrenörlerden biri. Pep’in oyuncularının sahada her soruna çözüm üretebildiğini görürsünüz. Bu da detaylar ve komplike durumlar üzerine çalışmakla olabilecek bir şey. Guardiola’nın oyun modeli, futbolu büyük ölçüde değiştirdi. Sahadaki pozisyonlar, sahanın bir bölümünde sayısal üstünlük yaratma gibi konularda devrim yarattı. Antrenmanlarını izlediğinizde, nasıl müdahalelerde bulunduğunu, egzersizleri nasıl şekillendirdiğini ve oyunculara bilgiyi nasıl aktardığını görebiliyorsunuz. Futbolu gerçekten 24 saat düşünen bir insan.

Guardiola gibi bir antrenörün başarısı sadece kendisinden değil, etrafındaki ekibin kalitesinden de gelir. Yardımcı antrenörler, analistler ve diğer departmanların desteği çok önemlidir. Doğru bilgilerle desteklenen bir antrenör, en iyi kararları alabilir. Bu nedenle, Guardiola’nın başarısı sadece kişisel yeteneklerinden değil, çevresindeki profesyonel ekibin katkılarından da kaynaklanıyor.

Shakhtar Donetsk’te üst yaş gruplarıyla çalıştınız, Sporting’de ise genç takımlarla. Bir sonraki adımınız ne olacak?

Sporting’de başlarken, akademi seviyesinde değil, profesyonel seviyede çalışıyorduk. Çünkü Sporting’de U23, B Takımı ve A Takımı birbiriyle çok bağlantılı ve aynı sahada, aynı anda çalışıyor. Bu nedenle buradaki deneyimimizi profesyonel seviyede bir tecrübe olarak kabul ediyoruz.

Shakhtar’a gitmek benim için büyük bir adımdı. Oradaki proje çok iyiydi, genç ve olgun oyuncuların karışımıyla güzel bir denge yakaladık. Manor Solomon, Mudryk, Tete, Marcos Antonio gibi isimler… Şu anda çoğu hem milli takımlarında hem de büyük kulüplerde oynuyor.

Sporting’e dönüşüm ise benim için çok özel bir deneyimdi. Yıllar sonra aileme daha yakın olma ve Sporting gibi büyük bir kulüpte yeniden çalışmanın mutluluğunu yaşadım. Ancak bir sonraki adımım kesinlikle bir A takımı çalıştırmak olacak. Hangi takım olacağını bilmiyorum ama hedefim, iyi sonuçlar alarak profesyonel kariyerimi ilerletmek. Tüm dünyada başarılı işler yapabileceğime inanıyorum.

Socrates Dergi