
Kader
4 dk
François Cevert, 1970'li yıllarda geleceğin en büyük yıldızlarından biri olabilecek yetenekte görülüyordu. Ama sporunun ve döneminin kaderi bunu engelledi.
— Kaza yapan kim?
— Cevert.
— Yapma be! Ne kadar kötü?
— Çok kötü.
1973 ABD Grand Prix'sinin sıralama turlarında bir şeylerin ters gittiği, pitlerde herkesin koşuşturmasından belliydi. Lotus takım menajeri Peter Warr, endişeli Colin Chapman'a Tyrrell pilotu François Cevert'in kaza haberini verirken Chapman'ın yüzünde tanıdık bir üzüntü vardı. O dönem tüm pilotlar piste çıktıkları her gün ölüm riski taşıyordu. Bu yüzden herkes bir ailenin fertleri kadar sıkıca bağlıydı birbirlerine. Ne yazık ki her ölüm bu bağı güçlendiriyor ve bir sonraki cenazeyi kabullenmesi daha zor hâle getiriyordu. O gün bu büyük aile, sıradaki cenazenin masmavi gözlü, yakışıklı ve herkesin sevdiği François Cevert'in cenazesi olacağını öğrendi.
1970'lerin en büyük pilotlarından Sir Jackie Stewart'ın öğrencisi, aile dostu ve takım arkadaşı François Cevert, geleceğin şampiyonu olabilecek bir yetenekti. 1970 yılında Jackie Stewart'ın yanında Tyrrell ile Formula 1'e adım atan genç Fransız, yarım kalan hikâyesinde pek çok acayip tesadüf taşıyordu.
François, yarış kariyerinin henüz başındayken, 1966 yazında, falcılara gitmeyi çok seven kız arkadaşının ısrarına dayanamamış ve kendisine katılmaya karar vermişti. İşin doğrusu, biraz da falcı kadınla dalga geçmek istiyordu. Kadın, François'nın gelecekte güzel şeyler ve büyük başarılar göreceğini söyledikten sonra durdu. “Otuzuncu yaşını göremeyeceksin” dedi. François ise "Önemli değil, 30’umda çoktan dünya şampiyonu olmuş olacağım!" dedi. Evet, belki yaşasa bir dünya şampiyonu olabilirdi. 1973'te Watkins Glen'de hayatını kaybettiği o hafta sonu, 29 yaşında ölen Cevert'in 30. yaş gününden önceki son Grand Prix'ydi.
Aynı yıl, kız kardeşi Jacqueline ve annesi Huguette'i ziyaret etmişti. Annesi, o yıl sürekli ikinci olan François'ya bunun büyük bir başarı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. François ise üzgün bir tavırla "Ama bu yıl dünya şampiyonu olamayacağım" dedi. Jacqueline'e göre, sanki hiç şampiyon olamayacağını hissediyor gibiydi.
Aslında Cevert, o gün işlerin iyi gideceğine inanıyordu. 1971'de kariyerinin ilk galibiyetini burada almıştı, pek batıl inancı olmasa da o gün takım patronu Ken Tyrrell'a rakamlardan bahsetmişti. Ekim ayının altıncı gününde, 6 numaralı ve 066 motor kodlu aracı Tyrrell 006'nın kokpitine oturacağı için şanslı gününde olduğunu düşünüyordu. Stewart ise ertesi gün 100'üncü yarışına çıkacak ve sezonun son yarışının ardından, o ana kadar kimseye söylemediği emeklilik kararını açıklayacaktı. Jackie Stewart, Cevert'in kazasından sonra yarışa katılmadı ama F1'e veda etmeden önce, kazayı anlayabilmek için son kez piste çıktı. Watkins Glen'in meşhur S virajlarında kendi stilinin aksine, beşinci vites yerine François'nın yaptığı gibi dördüncü vitesi kullandı. Kazanın nedeni, düşük viteste yüksek devir çeviren kısa aks mesafeli Tyrrell'ın kontrolü kaybetmeye elverişli olmasıydı. (Arşivlerde var; sıralama turları öncesi Cevert, Stewart'a S virajlarında hangi vitesi kullanması gerektiğini sorarken görülüyordu.)
Watkins Glen'e gelmeden önce Stewart ailesi, François ile birlikte Bermuda'da bir tatil yapmıştı. François her fırsatta otel lobisindeki piyanoda Beethoven'ın 8 No'lu Piyano Sonatı'nı, Sonata Pathetique’i çalıyordu. Sir Jackie Stewart, otobiyografisi Winning Is Not Enough’ta şarkının hikâyesini şöyle anlatıyordu:
"1973 Noel’inden birkaç gün önce alışverişe çıkmıştık. Oğlumuz bize hediye almak istediğini söyledi ve bir plakçıya girdi. Eşim Helen dışarıda beklerken, raflara boyu ancak yeten Mark, kapağı gözüne hoş gelen bir albümü harçlığıyla satın aldı ve hediye paketine sardırdıktan sonra bir şekilde yanımıza geldi. François, Helen'le çok yakındı. Bir gün kendisine bir şey olursa bir şekilde bize bir mesaj göndereceğini söylemişti. Öldüğü yılın Noel sabahında, beş yaşındaki bir çocuğun rastgele seçtiği albümün paketini açtığımızda ne düşündüğümüzü hayal bile edemezsiniz; Beethoven'ın 8 No'lu Piyano Sonatı... Bir diğer adıyla, Pathetique."
François Cevert'inki, motor sporları tarihinin yarım kalan ilk hikâyesi değildi, sonuncusu da olmayacak. Ama pistlerde elde ettiği tek galibiyeti, ikonik kaskı, mavi gözleri ve tıpkı sürekli çaldığı sonat gibi hazin tesadüflerle dolu yaşamı, hatırlanmaya devam edecek.