Geleceğin Yıldızları: #2 Paulo Dybala

4 dk

Bu listede farklı nedenlerle seçilmiş 30 sporcunun irili ufaklı portrelerini okuyacaksınız. 1 Ocak 1993 sonrası dünyaya gelen bu isimleri yan yana sıralayan şey ise kendi dallarında birer efsaneye dönüşme ihtimalleri olması. Bazıları hâlihazırda yaptıkları işin en iyisi, bazıları da henüz yolun ortasında. Ama şimdiden birçok genç sporcuya ilham verdikleri bir gerçek.

Agnelli Ailesi'nin elini cebine atmakta zorlandığı son beş yılda bonservisi elinde yıldızları Juventus armasının büyüsüyle ikna eden kulüp yönetimi, 2015 yazında 15 yıl önce Zidane'dan gelen parayla yürüttükleri transfer kampanyasının bir benzerini sahneye koymuştu. Juventus tarihinin en pahalı transferi olmayı başaran ‘çocuk’a 32 milyon Euro+8 milyon bonus önerdiklerinde Palermo Başkanı bir kez daha parlatıp satmış olmanın keyfiyle purosunu yakıyordu. Yıllar önce Arjantin, Cordoba'dan genç bir orta sahayı getirmiş, vitrine çıkarmış ve onu Paris Saint-Germain'e satmıştı. Javier Pastore gibi, Paulo Dybala da Cordoba'dan yetişmiş bir gençti, onu ülkesinden kopartırken az çekmemişti Palermo Başkanı Zamparini.

19 yaşında İtalya'ya getirdiği çocuğa Arjantin'de ‘mücevher’ lakabını takmışlardı ama birinci ligde bir takım forması bile giymeyen ikinci ligde iki sezonda sadece 38 maça çıkmış Dybala, doğrusu işlenmemiş elmas gibiydi. İtalya, Gabriel Batistuta ve Hernan Crespo gibi efsane Arjantinli santrforlar görmüştü ama başkanın "Yeni Sergio Agüero" dediği Dybala, bir ikinci lig topçusu olarak kapalı kutuydu. Birçok Arjantinli gibi onun ailesinin kökleri de Avrupa'ya dayanıyordu. Dedesi Polonyalıydı, annesinin ailesi ise Arjantin'e İtalya'dan göç etmişti. Babası onun elinden tutup Cordoba'daki Instituto kulübüne götürdüğünde 10 yaşındaydı. Birinci ligden Newell's Old Boys'un yetenek avcıları onu istediğinde babası "Hayır" dedi. Paulo'yu ağabeylerinden ayıramaz, uzaklara yollayamazdı. Haftanın altı günü evlerinden bir saat uzaktaki Cordoba'ya oğlunu getirdi götürdü. Çocuk, 15 yaşında kulübün tesislerinde kalmaya başladı, onu artık idmanlara götürecek bir babası yoktu…

Kulübü, profesyonel olduğunda kendisine sendikanın belirlediği asgari ücret olan 900 Euro'yu verdi. Palermo onu İtalya'ya getirdiğinde ise 500 bin Euro'ya imza attı. Büyük para! İkinci ligden gelen Dybala, Palermo'daki ikinci sezonunda kendini ikinci ligde buldu. Takım küme düşmüştü, üstelik bu lig yangın yeriydi. Palermo ertesi sezon Serie A'ya çıkarken Dybala'nın kartvizitinde sadece 8 gol yazıyordu. Ne olduysa ertesi sezon oldu. 34 maçta 13 gol attığı sezonda İtalya'nın transferdeki bir numaralı yıldızı oldu ve Carlos Tevez'i kaybetmiş Juventus, Mario Mandzukic ve Simone Zaza gibi iki önemli golcüyü kadrosuna katmış olsa da onun için 40 milyonu Palermo başkanının önüne serdi. Juventus ile iki şampiyonluk (belki üçüncüsü de yolda), geçen sezon Şampiyonlar Ligi Finali ve bu sezon Wembley’de Tottenham’ı yıkan gol…

Dybala, Polonya ya da İtalya Milli Takımı forması da giyebilirdi. Ancak Arjantin’in mirası ve geleceği olduğunu biliyor; çünkü o, bir ölçek Maradona, bir ölçek Messi, bir ölçek Crespo, bir ölçek Carlos Tevez, bir ölçek ter, bir ölçek yetimlik ve bir ölçek… Dybala 24 yaşında ve kolundaki iki siyah bant dövme, babasız geçen dokuz yılın hatırası… Her şeyi başardığı dokuz yılın…

Socrates Dergi