
Elçi
12 dk
Voleybolun en büyük koçlarından Giovanni Guidetti, eşitlik mesajı yaymayı görev edindi. Yıldız voleybolcu Bahar Toksoy'la birlikte UNDP’nin ülkemizden Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucusu seçtiği ilk spor insanlarından olan Guidetti, Socrates'e konuştu.
Giovanni Guidetti, Türkiye voleyboluna çağ değiştiren katkılarının yanı sıra eşitlik için verdiği mücadeleyle, başarıların dönüştürücü bir etki bırakmasını da sağlıyor. VakıfBank ve milli takım antrenörü ile evlerimizin çalışma alanlarından çevrimiçi olarak bir araya geldik ve voleybolun güçlendiriciliğini, dezavantajlı bölgelerdeki deneyimlerini, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve Tokyo Olimpiyat Oyunları'nı konuştuk.
UNDP'nin (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) hedeflerinden biri, 2023'e kadar cinsiyet eşitliğini sağlayabilmek. Bu alanda sizi ve eşiniz Bahar Toksoy Guidetti'yi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucuları seçtiler. UNDP sizi neden seçti sizce?
Cinsiyet eşitliği sadece Türkiye'de değil, dünyada da hâlâ çok önemli bir konu. Daha bugün, Katar'da FIFA Kulüpler Dünya Kupası'nı izliyordum. Tüm hakemler, FIFA Yönetim Kurulu ve organizasyon yetkililerinden tebrikleri kabul ettiler, maçta da iki kadın hakem görevliydi. Katar Şeyhi, erkek hakemlerin elini sıktı ama kadın hakemlerin elini sıkmadı. Takvime bakıyorsunuz, 2021 yılındayız, hâlâ böyle şeyler görüyoruz. Kadınlar ve kız çocukları, hâlâ eşit fırsatlara sahip değiller. Bu sadece Türkiye'nin sorunu değil maalesef...
Bahar ve ben şuna inanıyoruz: Paylaştığımız kadar varız. Spordaki bilgimizi paylaşmak istedik, tutkumuzu paylaşmak istedik, bunlar bir işe yarasın istedik çünkü ben spordaki tüm başarılarımı, kadın takımlarını çalıştırarak elde ettim. Antrenör olarak ben ve sporcu olarak Bahar, Türkiye'ye ilk Şampiyonlar Ligi Kupası'nı getiren takımın bir parçasıyız. Biz Şampiyonlar Ligi kazanan ilk kadın takımı değiliz; biz Türkiye'de Şampiyonlar Ligi kazanan ilk takımız. Bu başlı başına kadınların neleri başarabileceklerinin bir göstergesi. Türkiye'de, sporda, voleybolda... Sonra aynı seviyede bir kupayı Fenerbahçe Erkek Basketbol Takımı kazandı. Ama bu başarıyı ilk kazanan kadınlardı.
Ben Yarının Sultanları'nda, Bahar ise Bahar Toksoy Academy'de bu düşünceyi ilerletmek istedik. Spor hem kadınlara hem de erkeklere, bize sağladığı gibi müthiş bir hayat sağlayabilir. Ben de tam bu sebeple Türkiye'nin sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı bölgelerine gittim. Bahar'ın da akademi açmak istemesinin sebebi bu. Evet, tüm bunların merkezinde voleybol var ama sadece voleybol değil, başka konularda da önemli kazanımlar hedefliyoruz. Dezavantajlı bölgelerdeki kız çocukları birçok alanda farklı şeyler keşfedebiliyor. Sosyo-ekonomik bariyerler, kız çocuklarını hâlâ bazı aktivitelerden uzak tutuyor fakat biz bununla mücadele etmek için buradayız. Böyle devam etmesin diye, bizim kızımız da 15-20 yaşına geldiğinde bunlara maruz kalmasın diye çalışıyoruz. Bence UNDP eşitsizlik konusundaki bireysel çabalarımızı gördü, bu sebeple görev için bizi seçti.
Yarının Sultanları projesinde dezavantajlı bölgelere gidiyorsunuz. Kız çocukları belki voleybolla tanışıyor, oynamayı ilk kez deniyor; sizinle ve Bahar'la tanışıyor. Büyük şehirlere kıyasla orada voleybola yaklaşım nasıl?
Biz uçaktan indiğimizde doğrudan okula gitmeyip Bitlis'te şehir turu yaptık. Sokakta hiç genç kadın yoktu, kız çocuğu yoktu, neredeyse hiç kadın yoktu. Sadece erkekler vardı, kart oynayıp çay içiyorlardı. Bu başlı başına çok garip ve benim için şok ediciydi. Okula girdiğimiz andan itibarense çok eğlenceli ve güzeldi. İstanbul'dan farkı çok büyük tabii. Spor gereçleri konusunda bile... Kız çocuklarının yarısından fazlası spor salonuna ekipmansız geliyordu. Voleybol oynamaya derslerdeki kıyafetlerle gelenler vardı. Kızların yarısından fazlasının spor kıyafeti yoktu. Sonra ne kadar çabuk etkilendiklerini, ne kadar çabuk öğrendiklerini, ne kadar keyif aldıklarını görmek inanılmazdı.
Oraya gittiğimde beş öğrenci mi olacak, elli mi bilmiyordum, bu yüzden antrenman programı hazırlayamamıştım. Her şeyi doğaçlama yapmak zorunda kaldım. Bazen beklemek zorunda kaldılar ama hiç önemli değildi. Sadece eğleniyor, eğleniyor, eğleniyorlardı. Gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Aynı zamanda potansiyelin ne kadar büyük olduğunu görmek açısından da harikaydı. Tabii, Bahar ve başka oyuncular da benimle birlikteydi. Onların profesyonel voleybolcu olduklarını, voleybolu hayatları haline getirdiklerini görmeleri belki de "Başka türlü bir hayat mümkün" demelerini sağladı. Belki de imkân sunulursa evde yemek ve temizlik yapmak yerine farklı hayatlar yaşayabileceklerini gördüler. Bu deneyim onlar için çok ilham vericiydi ama benim için daha çok ilham vericiydi.
Yarının Sultanları projesinin amacı kız çocuklarına spor yapmaları için fırsat eşitliği sunmak ama her antrenmandan sonra kızlar, Bahar ve diğer oyuncularla sohbet etmek fırsatı yakaladığı için bu amacın ötesine geçtik. Kız çocuklarının profesyonel sporcularla voleybol dışında hayata dair birçok konuda dertleştiğini gözlemledim. Yarının Sultanları, bu paylaşım ortamını yaratıp voleybolun ötesine geçti. Bahar Toksoy Guidetti Academy, kız çocuklarına voleybolun yanı sıra bilim, sanat, doğa gibi farklı alanlarda eğitim veren, erkek egemen sektörlerde de hayallerini gerçekleştirmeleri için cesaretlendiren bir kurum. Bahar da dezavantajlı bölgelerden akademiye gelmek isteyen çocuklara burs imkânı sunuyor, o da fırsat eşitliği yaratıyor. İlham kaynağı olmanın ötesinde, sorunun çözümüne katkı sağlamaya çalışıyoruz. Yarının Sultanları ya da Bahar Toksoy Guideti Academy geleceğin voleybol yıldızlarının peşinde değil, aksine kız çocuklarına hayatta istedikleri her şeyi gerçekleştirebileceklerini hissettirmek amacındayız.

"Orada voleybolcularla tanışmaları, konuşmaları belki de "Başka türlü bir hayat mümkün" demelerini sağladı."
Anladığım kadarıyla yaptığınız şey, çocukların perspektifini değiştirmek, onlara yeni ufuklar açmak. Aslında voleybol öğretiyorsunuz, ama aslında voleyboldan çok daha fazlasını da...
Evet, ben bunun her şeyin temeli olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman gazeteciler "Giovanni, Bitlis'e gidiyorsun, milli takıma yeni oyuncular bulmaya çalışıyorsun" diyorlar. Ben "Kesinlikle böyle değil" diyorum. Bu ülkede, genç yetenekleri keşfetmek için başka bir sistemimiz var, o işi yapan başka antrenörler var. Ben yeni Gözde'yi (Kırdar), yeni Neslihan'ı (Demir Güler) bulmaya çalışmıyorum, işim o değil. Ben burada bir mesaj vermeye çalışıyorum. Cinsiyet eşitliğinden bahsettiğimizde, bu UNDP için çok önemli bir tema, benim için de öyle. Cinsiyet eşitliğinin öznesi sadece kadınlar değil. Eşitsizliğin en büyük parçası erkekler. Erkeklerin bunu anlamasını sağlarsak, erkek kardeşleri dışarıda saatlerini geçirirken 15 yaşındaki kızların evde kalıp annelerine yardım etmelerinin önüne geçebiliriz. Neden? Kızlar da erkekler gibi dışarı çıkabilir, erkekler gibi futbol oynayabilir, spor yapabilir. Temel sorun, erkeklerin bu eşitsizliği belki kadınlardan daha fazla anlaması lazım. Bu sebeple Bahar ve ben, olabileceğimiz en iyi örnek olmaya çalışıyoruz.
Voleybol, sizce kadınların güçlenmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
Voleybolun birçok açıdan en eşitlikçi spor olduğunu söyleyebilirim. FIVB, 2004'ten beri kadın ve erkek turnuvalarında aynı para ödülünü veriyor. Olimpiyatlarda kadın ve erkek voleybol maçları aynı miktarda seyirci çekiyor. Türkiye'ye baktığımızda, örneğin bir erkek voleybol koçunu veya bir erkek oyuncuyu röportaja alsanız kadınların daha iyi koşullarda olduğunu söylerler. Kadınların başarılarıyla doğru orantılı olarak görünürlükleri erkeklerden daha yüksek ve daha fazla sponsor çekiyorlar. Çoğu sporda bu mümkün değil. Erkekler de aynı başarıyla aynı şeyleri elde edebilirler. Hayatta hiçbir şey size altın tepside sunulmaz, hak etmeniz gerekir. Kadınlar voleybolda müthiş işler başardı ve bu statüyü kazandı. 2012 Londra'da Türkiye bayrağını Neslihan Demir taşıdı. Bu muhteşem bir başarı, Türkiye çok iyi iş çıkardı.
Türkiye voleybolu dediğimizde Ankara, İzmir ve çoğunlukla İstanbul'dan bahsediyoruz tabii, çünkü takımların yüzde yetmişi burada. Çok iyi iş çıkarıyoruz evet ama Elazığ'da, Bitlis'te doğan bir çocuk, İstanbul veya İzmir'de doğan bir çocukla aynı olanaklara sahip değil. Türkiye iyi işler başardı fakat hâlâ yapılacak çok şey var.
Voleybol takvimi genellikle çok yoğun. Siz de sürekli salonlarda olmaya alışıksınız. Salgın ile birlikte her şeyin durmasıyla voleybol da uzun süre oynanmadı. Bu süre size nasıl hissettirdi?
Dürüstçe söyleyebilirim ki evde geçirdiğim zamanı çok iyi hatırlayacağım. Söylediğin gibi normalde maç, antrenman, maç, seyahat, dönüşte hemen yine antrenman... VakıfBank bitiyor, milli takım başlıyor, milli takım biter bitmez kulüp sezonu yeniden başlıyor. Evdeki iki-üç ayda son on yılda okuduğumdan daha fazla kitap okumuş, daha çok şey öğrenmişimdir. Birçok çevrimiçi kursa katıldım, önceden vakit bulamadığım bir sürü şey izleme fırsatı buldum, kızımla vakit geçirdim.
Cinsiyet eşitliği konusundaysa çok kötü veriler var. Koronavirüs salgını, cinsiyet eşitliği için yapılan ilerlemeden 25 yılı götürebilir. Bu alanda kadınların insan haklarından da bahsetmek gerek. Bu salgında maalesef kadınların başına gelen kötü şeylerde katlanarak artış var, özellikle evlerin içinde. Bu, salgının kötü yüzlerinden biri, kadınların, erkeklerle beraber evde kalmak zorunda olması ve erkeklerin onlara kötü davranması. Biz kızımız Alison'a bu süreçte şunu göstermek istedik: Evin içinde erkek ve kadın rolü diye bir ayrım yok. Ben temizlik yaptım, Bahar yemek yaptı; bazen ben yemek yaptım, o başka işler yaptı. Evdeki işleri hep paylaşırız zaten, bunu göstermelik değil, eşitlik bizim içimizde olduğu için yapıyoruz.
İlişkinizin yapıtaşları arasında eşitliği sayabilir miyiz peki?
Evet. Bence her evlilikte, her ilişkide, işte, oyuncuantrenör veya öğretmen-öğrenci ilişkisinde en önemli şey saygı. İkimiz de birbirimize büyük saygı duyuyoruz. Sevgi, saygı mühim. Ben inanıyorum ki oyuncu-koç olsak da aynı alanda çalışıyoruz, birbirimizin iyi ve kötü anlarına hâkimiz. Anahtar bu. Bir çift aynı alanda çalışıyorsa birbirini daha iyi anlayabiliyor, bu iletişimimizi kolaylaştırıyor.
Bahar çok ilham verici bir kadın, bir rol modeli. Benim babam da koçtu. Hayatım kolay değildi ama voleybolun içine doğdum. Üç yaşından beri voleybol oynuyorum ama Bahar sporla ilgili bir aileden gelmiyor. Onu okulda keşfettiler, oradan başka kulüplere, VakıfBank'a geçti. İlk Şampiyonlar Ligi'ni kazandı, Olimpiyat Oyunları'na katıldı. Anne oldu, yeniden üst seviyede, İtalya'da, Fenerbahçe'de voleybol oynadı. Ben kızımın, annesinin sıkı çalışarak başarılı olduğunu görmesinden gurur duyuyorum. Hiçbir şey size kolayca verilmez. Eğer başarılı olmak istiyorsanız çalışmalısınız. Olimpiyata sıkı çalışarak gidebilirsiniz. Bahar da akademisinde bu mesajı veriyor. Akademinin sonunda onu oradaki kız çocuklarıyla birlikte dönem bittiği için ağlarken görmek, çok güzel.

"Umarım eşitliğe kavuşuruz ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucularına ihtiyacımız olmaz."
Kızınız için de bir ilham olmalı...
Alison, ilham almak için daha çok küçük ama nasıl bir insan olması gerektiği ile ilgili önemli ipuçları alıyor. Komik bir hikâye anlatayım, kızım aklınıza gelebilecek her şeyle oynar ama topla kesinlikle oynamıyor. Evde neredeyse her odada bir top var, hiçbiri ilgisini çekmiyor. Ben bazen top oynatmaya çalışıyorum, beni üzmemek için biraz oynuyor, bir dakika sonra "Haydi prenses ve prens oynayalım" diyor. Ama onun prensesi antrenmana gidiyor. Evet, annesi antrenmana gittiği için, Alison'un prensesi de prensine dönüp "Ben antrenmana gidiyorum, geleceğim." diyor. Olan bitenin ne kadarını anlıyor bilmiyorum ama bu örnek bile önemli. Kızımın, çalışan, üreten ve topluma fayda sağlamak için çaba gösteren bir anne ile büyümesi benim için çok değerli.
Hâlâ bazı Türk arkadaşlarımla konuşurken duyduğuma üzüldüğüm şeyler oluyor. "Giovanni, ben çalışıyorum, eşim neden çalışsın ki?" diyorlar, "Çocuklara kim bakacak?" diyorlar. Ben de "Endişelenmeyin, bakıcılar, kreşler var" diyorum. Çocuğun da büyümesi için biraz yalnız kalması gerekiyor. Eşimin sabah bir hedefle uyanması çok güzel. Sadece bebek bakmak bir hedef değildir, anne ve babanın çocuğuna bakması doğaldır. Bir hayat amacınız olmalı, her uyandığınızda bir hedefiniz olmalı.
2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları salgın sebebiyle ertelendi; olimpiyat biletini de yeni almıştık... Erteleme sizi, takımı, oyuncuları nasıl etkiledi?
Benim şöyle bir felsefem var, çözemeyeceğim konuda endişelenmem. Ertelendiyse ertelendi, yapabileceğim bir şey yok. Geri gidemem, değiştiremem. Biletimiz cebimizde, elimizden geleni yapacak ve orada olacağız. Bir yılda birçok şey değişebilir tabii, bu sezon çok iyi işler yapan oyuncular olabilir, farklı tercihler yapabilirim. Kulüp sezonu bitince milli takım sezonu başlayacak ve olimpiyata konsantre olacağız.
Şimdiden çizelge hazır ama çılgınca yoğun olmak zorunda. Bir örnek vereyim: Diyelim ki İtalyan takımı Conegliano, Şampiyonlar Ligi Finali'ni Fenerbahçe ile oynayacak. İki takımda da birden fazla milli takım oyuncusu var. Diyelim ki bir Fenerbahçe oyuncusu 1 Mayıs'ta Şampiyonlar Ligi Finali oynayacak. Bir hafta sonra 16 takım Voleybol Uluslar Ligi için otuz-kırk gün boyunca fanusa gidecek. Bu oyuncu, beş-altı gününü İstanbul'da geçirip Tokyo'daki fanusa gidecek. Tüm oyuncular, görevliler Olimpiyat Merkezi'nde kalacak. Salona gidecek ve merkeze geri dönecekler. Sonra bu oyuncu bir hafta dinlenecek, ardından Avrupa Şampiyonası'na gidecek. 4 Eylül'e kadar orada kalacak. Bu çılgınca. Ama hepimiz için geçerli bu tabii, delice bir yaz olacak.
Türkiye, voleybolda uzun yıllardır saygı duyulan bir ülke haline geldi. İkinci kez gidilen olimpiyatlar, Şampiyonlar Ligi'nde gelen altı kupa... Yüksek seviyede kalıcı olabilmek için neler yapmak gerekiyor?
Harika bir soru, bu konuda bir seminer düzenleyebiliriz. Bence koçlar, oyuncular, federasyon, kulüpler için anahtar şu: Alçakgönüllü kalmak. Bu noktaya ulaşabilmek için herkes çok fedakârlık yaptı. Eğer bunları hafife almaya başlarsanız geriye gidersiniz. İkincisi, Türk oyuncular için hayatı fazla kolaylaştırmamalıyız. Öyle yaparsak Bahar, Gözde, Neslihan, Naz (Aydemir Akyol) gibi bir nesil yetiştirmeyi riske atarız. Bu oyuncular bulundukları yere çalışarak ve kazanarak geldiler. Sıfırdan başlarsınız, çok çalışırsınız, başarılı olursunuz, bir yere gelip iyi para kazanırsınız, döngü böyle olmalıdır. Bir yere gelmeden iyi para kazanmak çok tehlikelidir. Öyle bir noktada olmalıyız ki oyuncular büyük başarılar kazandıktan sonra büyük para istemeliler, Türk oldukları ve benim Türk oyunculara ihtiyacım olduğu için değil. Bence Türkiye'nin önündeki en büyük risk bu.
Başladığımız noktaya dönersek, eşitlik için vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Ben bir toplumsal cinsiyet savunucusu olduğum için çok gururluyum fakat bir elçi varsa eşitliğe ulaşılamamış demektir. Hâlâ eşitsizlikle ilgili konuşuyorsak olmak istediğimiz yerde değiliz demektir. Umarım yakın bir zamanda eşitliğe kavuşuruz ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucularına ihtiyacımız olmaz.