GOAT

8 dk

Spor tarihi birçok efsane gördü ama belki de hiçbiri Bo Jackson kadar çok yönlü değildi. Eski bir hayranının gözünden Bo'yu hatırlayalım...

Getty Images

Ocak 1991 benim için unutulmaz ve bir o kadar da üzücü bir tarihtir. Bir Raiders taraftarı olarak Bo Jackson'ın kalçasından sakatlandığı ve Amerikan futbolu kariyerini bitirmek zorunda olduğu o günü aklımdan hiç çıkaramam. Aslında, sakatlanmasına neden olan an tipik bir Bo Jackson koşusuydu. 34 yarda koşup Cinncinnati Bengals oyuncusu Kevin Walker tarafından yere indirilmişti. Çıplak gözle izlendiğinde pozisyonda Jackson'ın futbol kariyerinin sona ermesini gerektirecek bir durum yok gibi gözükse de ağır çekimde dikkatle seyredildiğinde ciddi bir sakatlık olabileceği gözüküyordu.

Bo Jackson gelmiş geçmiş en büyük atletti. Hem beyzbol hem de Amerikan futbolunda Şöhretler Müzesi'ne girebilirdi. Ama ikisini birden profesyonel olarak yapması belki de onun sonunu hazırlayan faktörlerden biriydi. Mesela beyzbol sezonu bittiğinde hiç dinlenmeden NFL takımlarından Raiders forması giyip sezona dâhil olurdu. Raiders'ın dâhi takım sahibi, genel menajeri, eski koçu Al Davis dışında belki hiç kimse Bo Jackson'ın şartlarını kabul etmezdi. Tekrar altını çizelim, beyzbol sezonu bittiğinde hiçbir hazırlık dönemi geçirmeden, hiçbir özel çalışma yapmadan NFL sezonuna katılıyordu. Bunun ne kadar kabul edilemez bir şey olduğunu anlamak için iki sporu da çok iyi bilmek ve takip etmek gerekir.

Ama belki de bu iki spora yönelmeyip atletizme önem verseydi şu anda biz Bo Jackson'ın kaç tane olimpiyat madalyası olduğunu konuşuyor olurduk. Şöyle ki hem basketbol hem de voleybolda efsane olan, atletizmde de üniversitede önemli başarılara imza atan Wilt Chamberlain gibi birçok efsane izledim ama Bo Jackson başka bir seviyedeydi. Bambaşka... Topla koşabiliyordu, topa vurabiliyordu, topu yakalayabiliyordu; rakipten daha hızlı koşabiliyor, rakibin tren gibi üstünden geçebiliyordu. Mesela basketbolcu olmayı hiç düşünmedi ama daha sekizinci sınıftayken rahatlıkla smaç yapabilen, hava hârekatlarıyla herkesin ağzını açık bırakan birisiydi. Lisedeyken dekatlonda iki kez, 100 metrede bir kez eyalet şampiyonu oldu. Auburn Üniversitesi'ndeki ilk iki yılında NCAA finaline 100 metrede katılma hakkını kazandı. Şimdi bu belki çok inanılmaz bir başarı değil ama Auburn'deyken Bo, futboldan dolayı rakiplerine göre ekstra kilo ile koşuyordu. Jackson her zaman en sevdiği sporun atletizm olduğunu söylerdi ama beyzbol ve futboldan kazanılacak paralar tabii ki çok daha fazlaydı. Bu nedenle NCAA kariyerinin son iki sezonunda sadece bu sporlara konsantre oldu. Ama başta da belirttiğim gibi, atletizm serüvenine devam etseydi olimpiyat kadrosuna girebileceğinden emin olan çok uzman var.

Bo Jackson, 1985 yılında Heisman Ödülü'nü kazandı. NCAA'deki en iyi Amerikan futbolcusuna verilen bu ödülün ardından 1986'da Tampa Bay Buccaneers tarafından ilk sıradan draft edildi. Buccaneers'ın sahibi Hugh Culverhouse onu doktor muayenesine getirmek için özel uçağını yollayınca, henüz devam etmekte olan beyzbol sezonunda NCAA kuralları gereği Bo artık oynayamayacaktı. Jackson bu olayın kasten yapıldığını, onu beyzboldan uzaklaştırıp Tampa Bay ile imzalamaya zorladığını düşünerek bu hareketi hiç affetmedi. Tampa Bay ile imzalamadı. 1986 MLB Draft'ında Kansas City Royals Bo Jackson'ı NCAA beyzbol sezonunda oynayamamış olmasına rağmen seçti. Royals formasıyla vurduğu ilk 'home run' hâlen Royals tarihinin en unutulmaz anları arasında. Genç yıldız, 1989'da All-Star oldu ve o maçın da MVP'si seçildi.

Bo sadece beyzbol oynasaydı, bu başlangıçla tünelin sonunda gideceği yer Şöhretler Müzesi'ydi. Ancak NFL'in kötü çocuğu ve dâhisi Al Davis'in başka planları vardı. Davis, 1987 NFL Draft'ında Jackson'ı yedinci turda seçti. Onun beyzbolu bırakmayacağını bilmelerine rağmen, Bo'ya 'part-time oyuncu' olarak beş yıllığına 7,4 milyon dolar ödemeyi önerdiler. Hatırlıyorum, o dönemde Bo'nun beyzbolda yaptıkları günlerce konuşulurken, sadece olağanüstü home run'ları ve top yakalayışları değil, aynı zamanda topu uzaya yollamaya çalışırken ıskalamaları da medyanın gündemini meşgul ederken Raiders ile anlaşması beni çok mutlu etmişti. Raiders'ta zaten koşucu Marcus Allen vardı ve bu ikili NFL tarihinin en muhteşem, en benzersiz, en can alıcı ikilisini oluşturacaktı.

Bo Jackson'ın 1986 Draft'ı öncesi NFL Kombine'de 40 yardayı 4.12 saniyede koşması halen bir rekor. Tabii o zamanın şartlarında saat elle başlatıldığı için bu dereceyi bir şehir efsanesine dönüştürmeye çalışanların sayısı da hiç az değil. Fakat Auburn Üniversitesi'nde, Kansas City Royals'ta ve Oakland Raiders'ta onu izlemiş birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bo, tek spora konsantre olsa Şöhretler Müzesi'nde olurdu, hangisini seçerse seçsin... NFL kariyeri sadece dört sezon sürdü çünkü Cincinnati Bengals'a karşı oynadığı bir play-off maçında kalçasından ciddi bir şekilde sakatlandı. Ama NFL tarihinde 90 yardanın üstünde touchdown koşuları yapabilen tek oyuncu. Bir tane de 88 yarda koşusu vardı. Marcus Allen da Raiders tarihinin unutulmazları arasına giren büyük bir koşucudur ama Bo topu aldığında daha koşmaya başlarken herkes ayağa kalkardı. Ne demek istediğimi anlamak için YouTube'a 'Bo Jackson Greatest Runs' yazın. Mutlaka defalarca geri alıp tekrar tekrar izleyeceksiniz. Kalça sakatlığı o kadar ciddiydi ki Jackson'ın futbol kariyeri kimse ona doyamadan bitmişti.

Kalça protezi takılmıştı. Beyzbol oynayıp oynamayacağı bile tartışılıyordu. Royals bir daha oynayamayacağını düşünerek onu serbest bıraktı. NFL'deki takımımın formasını belki bir daha giyemeyecekti ama MLB'deki takımım Chicago White Sox hemen onunla kontrat imzaladı. Dönüp dönemeyeceği bile tartışılırken White Sox formasıyla ilk vuruş şansı geldiğinde protez kalçasıyla topu uzaya kadar vurmayı başardı. Ama kalçasındaki sakatlık onu tekrar rahatsız etmeye başladı ve Bo Jackson'ın beyzbol kariyeri birkaç sezon sonra sona erdi.

Gelmiş geçmiş en büyük atletler listesinde Bo Jackson dışında kimler sayılabilir? Wilt Chamberlain (atletizm, NBA ve voleybol), Charlie Ward (Heisman ödülü kazanıp NBA kariyeri olan tek oyuncu), Brian Jordan (Bo'dan başka hem NFL'de Pro Bowl hem de beyzbolda All-Star seçilen tek oyuncu ama NFL'de alternatif Pro Bowl seçilmişti), Bob Hayes (İki olimpiyat altını olan, Adolf Hitler'in 1936 Berlin'i terk etmesine neden olan koşucu, sonraki yılların NFL yıldızı), Jim Brown (NFL ve Lakros), Deion Sanders (Beyzbol ve NFL) ve belki de Bo'ya en yakın olan (İki olimpiyat altını, NFL ve beyzbol) Jim Thorpe gibi isimler... Ama bence hiçbirisi Bo gibi değildi.

1989 yılında Nike'ın başlattığı ve 1990'lı yılların en iyi reklam kampanyası seçilen 'Bo Knows' reklamlarının Jackson'ın mirasına zarar verdiğini düşünenlerdenim. Kampanya o kadar başarılı olmuştu ki Nike kısa bir süre içinde ayakkabı satışlarında uçtu. Herkes Nike ve Michael Jordan'ı bir tutar ama Bo Jackson'ı da unutmamak lazım. Ancak kampanya büyük başarılara imza atarken, kısa süre sonra Bo Jackson'ın yaşadığı sakatlık ve onun akıbeti sanki Jackson'ın televizyon için yaratılmış, ayakkabı kampanyası için çizilmiş bir Marvel karakteri gibi görülmesine yol açtı. Sonuçta firmanın gözdesi Jordan tarih yazıp dünyanın bir numarası olurken Bo önce gözlerden uzaklaştı ve sonunda kayboldu.

Bo Jackson ile ilgili üzüldüğüm çok nokta vardır. Raiders formasıyla daha yapacağı çok şey, kıracağı çok rekor ve belki de kazanacağı çok Super Bowl vardı. White Sox formasıyla yaptığı o muhteşem başlangıç sonrası yıllarca takımı sırtlayarak World Series şampiyonluklarına taşıyacağını hayal ederken sakatlığın tekrar nüksetmesi gibi başka hayal kırıklıkları da yaşamıştı. Sonuçta ikisi de çok sevdiğim ve desteklediğim takımlardı. Evet, Nike reklamlarının onun bazı başarılarının sorgulanmasına neden olmasını da ekleyebiliriz. Ama sorgulanacak bir şey yok. YouTube eksik olabilir ama onun nasıl bir yıldız olduğunu görmek için yine de yeterli görüntü var. Arada üzüldüğüm şeyler olsa da en mühimi Bo ne zaman yeter diyeceğini bildi. Profesyonel spor yaşamı sonrası normal hayatını riske atmamayı tercih etti. Amerikan futbolunun verdiği zararların, oyuncuların emeklilik yıllarında yaşadığı beyin sarsıntılarının (CTE) hiç bilinmediği dönemlerde geçirdiği kalça sakatlığının gizli bir nimet olduğunu, o sakatlıktan dolayı Tanrı'nın onu koruduğunu düşünüyor. Öyle ki bugün çocuklarının Amerikan futbolu oynamasını yasaklamış durumda.

Bo Jackson bir efsaneydi, bence gelmiş geçmiş en iyi atletti ama Tampa Bay patronunun kendisine yaptığından dolayı o takımla imzalamayacağını açıklamasından tutun, sağlığı ve ailesi için her şeyi elinin tersiyle itmesine kadar sergilediği duruş, prensiplerine sadık kalması, sadece parayı ve kendini değil ailesini de düşünmesi zaten bu efsaneyi daha da derinleştiriyor. Kısa sürdü belki ama her şey için minnettarım Bo.

Socrates Dergi