
Gurur Dolu 21 Yıl
5 dk
Jonathan Edwards’ın üç adım atlama dünya rekoru, atletizmin uzun süredir aşılamayan derecelerinden. Şimdilerde Eurosport’un atletizm yorumcusu olan Edwards ile Paris’te buluştuk.
1995’ten beri üç adım atlama dünya rekorunun sahibisiniz. Neler hissediyorsunuz?
Dürüst olmak gerekirse bu rekorun bu kadar süredir nasıl kırılamadığını anlamıyorum. 1995’ten sonra belki tekrar kırabilirim diye düşünmüştüm; çünkü rekoru çok rahat kırmıştım. Bazı dönemlerde daha hızlı ve daha güçlüydüm belki ama teknik olarak ideal birleşimi yakalayamadım. Başkasının rekoru kıracağını düşünürsünüz hep, sonuçta bu işler genelde böyle yürür. Bu nedenle son 21 yıldan gurur duyuyorum ama hâlâ inanamıyorum.
Rio’da rekorunuz kırılabilir mi? Teddy Tamgho yok ama belki Christian Taylor...
Teddy’nin çok fazla sakatlık problemi oldu. Moskova’da 18 metre üzerine çıkmıştı, aynı seviyeye tekrar dönebilirse çok şaşırırım. Christian Taylor ise olağanüstü bir atlet. Rekorumu kırma ihtimali çok fazla. Pedro Pablo Pichardo’nun da şansı var ama Taylor bana daha büyük bir ihtimal gibi görünüyor.
Atletizmin diğer branşlarında sürpriz beklediğiniz isimler var mı?
Bence şimdiki süper yıldızlar Rio’dan sonra da süper yıldız olarak kalmaya devam edecekler. Usain Bolt, Jessica Ennis-Hill, Mo Farah, David Rudisha… Şu an çok iyi görünen sporculardan biri de Amerikalı Kendra Harrison. Öne çıkacak isimlerden biri o olabilir. Caster Semenya’ya da dikkât etmek gerekiyor. Onun dönüşü de önemli bir hikâye olacak. Dekatlondaki şampiyonluğunu korumaya çalışacak Ashton Eaton da önemli bir yıldız. Dafne Schippers ise belki de en büyük çıkışı yapan isim olabilir.
Onu nasıl değerlendirirsiniz?
Nasıl bu seviyeye çıktığını bilmiyorum ama sonuçta bunu başardı. Bu da çok iyi bir şey. “Sprintte başarılı olamam” diyen birçok beyaz atlet vardır ama o, bunun mümkün olduğunu gösterdi. Schippers’a gerçekten büyük saygı duyuyorum. Olağanüstü bir yıldız.
2012'de organizasyon komitesindeydiniz. Parçası olduğunuz bir şeyin gerçekleşmesini izlemek nasıldı?
Atletizm kariyerimde olduğum kadar onurluydum. 2012 Londra ve Paralimpik Oyunları’nı organize eden küçük bir ekibin parçasıydım ve çabalarımızın gerçekleştiğini görmek çok tatmin ediciydi. Ülkenin tepkisini, sporcuları ve sadece Londra’da değil, ülke genelindeki izleyicileri görmek olağanüstüydü. Hayat boyu hatırlanacak bir deneyimdi.
Bisikleti de çok sevdiğinizi biliyorum. Britanyalı bisikletçilerin Rio’daki madalya şanslarını nasıl görüyorsunuz?
Yol bisikleti ve zamana karşı yarışlarının parkurları dağlık. Chris Froome bunları hedeflediğini söylemişti ve bence kazanma şansı var. Olimpik yarışlarda takımlarda az sayıda bisikletçi oluyor ve bu yüzden işbirlikleri çok önemli. Dört bisikletçinin takım liderini koruması zor. Tahmin etmek güç ama Froome eğer Le Tour’da iyi durumda olursa Rio’da da şansı yüksek olur. Nibali’nin Giro’daki geri dönüşünü hatırlayın, belki o ya da Valverde gibi biri de kazanabilir. Sagan da belki son tırmanışı geçebilir. O tırmanıştan sonra 24 kilometre var. Froome belki o 24 kilometreyi aşamayabilir ama Sagan bunu yapabilir. Çok ilginç bir karakter ve bir o kadar da iyi bir bisikletçi. Hemen her şeyi yapabilir.
Bisiklet doping sorununu atlattı ve iyileşme sürecinde. Rio 2016 öncesi aynı problemi atletizm de yaşıyor…
IAAF’in Rusya’yı Rio’ya almamak dışında başka bir karar vermesi bence çok zordu. Cezadan sonra Rusya’da neler olduğuna bakınca önemli bir gelişme görmüyorsunuz. Soçi’yle ilgili iddialar, Londra ve Pekin’den gelen pozitif testler, meldonyum… Bu yüzden Rusya’nın tekrar yarışlara katılması yanlış olurdu. Temiz sporcular da bu durumdan etkileniyor belki ama onların olimpiyat bayrağı altında yarışmasına izin verilebilir. Bir sporcu eğer yeterince test edildiğini kanıtlarsa ona olimpiyata katılma şansı verilmeli.
Dindar bir Hristiyan olarak biliniyordunuz. Kariyerinizin başında pazar günleri yarışmazdınız mesela. Fakat sonra inancınızı kaybettiğinizi açıkladınız. Bunun nedeni neydi?
Pazar günleri yarışmadığım için 1991 Dünya Şampiyonası’nı kaçırmıştım. 17 metrenin üzerinde atlamıştım ama eleme turu pazar gününe denk geliyordu ve ben de şampiyonaya gitmedim. Garip ama öyleydi. Sonra Tanrı’ya inanmamaya başladım bir anda. Nasıl olduğunu ben de bilmiyorum. Uzun süre Hristiyan’dım. Atletizmden sonra dini sorgulamaya başladım. Sonra da inancımı tamamen kaybettim.