Haim'den Hayat Şarkıları

11 dk

Haim, son yılların en başarılı grupları arasında. Ünlü kız kardeşlerin zirveye giden öyküsünün başında ise eski bir futbolcu olan babalarının düşü var.

Sahnede üç kız kardeş; Alana, Danielle ve Este... Days Are Gone albümleri yeni çıkmış, şarkılarını söylemek için 40 bin kişinin huzurundalar. Kalabalık baş döndürücü olsa da neredeyse bebekliklerinden beri birlikte müzik yapan kardeşler için bununla baş etmek çok da zor olmasa gerek. En büyükleri Este bas gitarda, en küçükleri Alana ritim gitar ve perküsyonda, ortanca Danielle ise grubun hem vokali hem de gitaristi. En yetenekli olanı o, diğerleri de onun müzikal liderliğini kabul etmiş durumda. Kıskançlık hiç mi olmadı? Yok; belki çocukken Este’nin kızıp da Dani’nin saçlarını kesmesi dışında…

HAIM’in Days Are Gone’ı, 2013 yılının en iyi 50 albümünden biri seçilmekle kalmadı; Justin Timberlake’in Britanya’daki ilk hafta satış rekorunu da kırdı. Kaliforniyalı kardeşler, NME dergisinin ‘2014’ün En İyi Uluslararası Albümü’ ilan ettiği çalışmaları ile 2015 yılında ‘En İyi Yeni Sanatçı’ dalında Grammy Ödülü’ne aday gösterildi. Kazanamadılar ama geçtiğimiz yaz çıkardıkları ikinci albümleri ile müzikal kariyerlerindeki hızlı yükseliş devam etti.

Asri zamanların R&B’si ile yetmişlerin rock sound’unu bir araya getiren kız kardeşlerin müziği pek çokları için hem tanıdık hem yeni. Eleştirmenler bu yüzden HAIM için ‘zamansız’ nitelemesini kullanıyor. 80’lerin ortasında dünyaya gelen bu üç kardeşin yetmişler ve seksenler sound’u üzerinde sahip oldukları hâkimiyet ise aslında müzik aşığı anne ve babalarından ileri geliyor. Yoksa kızlar 90 kuşağı, kendilerinin de itiraf ettiği gibi Spice Girls gençliği. Ancak onlar, Baharat Kızlar’ın sahnedeki büyüleyiciliğini ancak enstrüman çalarak aşabileceklerinin bilinciyle büyüyor. Ve tüm bunlar, babaları Moti Haim’in yönlendirmesi sayesinde.

Haim Kardeşlerin babası Mordechai, namıdiğer Moti, İsrailli eski bir futbolcu. Aslında kız kardeşlerin sadece müzik kariyerleri değil, varoluş hikâyeleri de büyük ölçüde babalarının kaderine yaslanıyor.

Yafa'dan Los Angeles'a

Moti hayata gözlerini İsrail’de, yeryüzünün en eski kentlerinden biri olan Yafa’da açar. Kentin merkezindeki Kudüs Bulvarı civarında geçer çocukluğu; top oyunları ve haylazlık peşinde…

Futbol kariyerine Maccabi Jaffa’da başlar. Ülkenin en eski kulüplerinden biri olan Maccabi Jaffa, bir zamanlar Bulgaristan’dan göçen Yahudiler tarafından kurulmuştur. Moti, takımın orta sahasında görev yapar. İkinci ligdeki Maccabi Jaffa, yetmişlerin başında birinci lige yükselmeyi başarır. Moti profesyonel olduktan sonraki kayda değer en büyük başarı ise 1976-77 sezonunda ligi Maccabi Tel Aviv’in ardından ikinci sırada tamamlamaktır Moti’nin hayatta bir büyük tutkusu daha vardır: Müzik! Çocukluğundan beri ritim ve vurmalı çalgılara duyduğu ilgi, ilerleyen yaşlarında müzikle daha içli dışlı bir ilişki kurmasına neden olur. Öyle ki İsrail ordusundaki görevini bando takımında davulcu olarak tamamlar. Hatta bu nedenle Arap devletleri ve İsrail arasında çıkan ve Yom Kippur olarak da bilinen 1973 Savaşı’nda ön cephedeki askerler arasında yer alır. Çünkü komutanların talimatı gereği, müzisyen askerler yüksek tandanstaki şarkı ve marşları çalıp söyleyerek cephedeki birlikleri motive etmek zorundadır!

Moti’nin futbol kariyerine Maccabi Jaffa’da devam ettiği yetmişli yıllar, İsrail futbolunun kabuk değiştirdiği bir döneme denk düşer. Futbol, 1950 doğumlu genç İsrail devleti için uluslararası arenada boy göstermenin bir aracı, diğer ülkelerle kültürel ve diplomatik ilişkiler kurmanın önemli bir yolu olagelmiştir. Ülke futbolu yıllar boyunca yerine getirdiği bu siyasi işlevden yetmişlerin ortasından sonra yavaş yavaş arınmaya; daha doğrusu profesyonelleşmenin de etkisi ile ticarileşme gibi farklı boyutlar kazanmaya başlar. İlk defa bu dönemde İsrailli futbolcular şanslarını memleketleri dışında deneyerek ‘meslek’lerini yabancı ülkelerde icra etmeye başlar. İşte Moti de bu futbolculardan biridir. 27 yaşında, ABD’ye gitmek üzere ailesini ve sevdiklerini geride bırakarak ülkesini terk eder.

İlk durak Ohio, Cleveland’dır. Dondurucu bir kış günü vardığı bu kenti sevemez Moti, zira çölde kış yüzü görmemiştir hiç… Daha batıya, sıcağa gitmek ister. Soluğu Yahudilerin yoğun olarak yaşadığı Kaliforniya’da alır. Los Angeles’taki Yahudi göçmenlerin kurduğu Los Angeles Maccabi, Moti’yi transfer etmek ister. Bir parantez açıp belirtmek gerekir ki LA Maccabi, bir yönüyle ABD tarihinin en başarılı kulübü sayılmaktadır. 1971’de kurulan kulüp 1982’de faaliyetlerini sonlandırana dek National Challenge Cup’ta yedi defa finale kalmış ve beşinde şampiyon olmayı başarmıştır. Bugün US Open Cup olarak bilinen National Challenge Cup, ABD’nin en eski ve uzun soluklu futbol turnuvasıdır.

Moti bir yandan Los Angeles Maccabi’de ‘yarı-profesyonel’ olarak futbol oynarken diğer yandan da inşaat işçiliği, tesisatçılık gibi farklı işlerde çalışır. Kulüp 1982’de faaliyetlerini sonlandırdıktan sonra Moti de İsrail’e dönmeye karar verir. Artık sıla özlemi ağır basmaktadır. İşte tam da bu sırada Haim Kardeşlerin annesi Donna ile tanışır. Moti gibi göçmendir Donna da; ailesi seneler önce Polonya’dan gelmiştir. Müzik âşığı bu genç kadın, tıpkı hayranı olduğu Bonnie Raitt gibi, gitarı ve güzel sesiyle kafelerde, barlarda müzik yapar. Birkaç televizyon programında ve müzik yarışmalarında boy gösterir. Donna, yıllar boyu tek başına sürdürdüğü müzik kariyerini bir dost evinde tanıştığı Moti’yle birlikte geleceğe taşıyacak; çocuklarını, kurdukları ‘aile grubu’ Rockinhaim’in birer üyesi olarak yetiştirecektir. Kız kardeşler ise zamanı geldiğinde, müziklerini ev içlerinden dünya sofrasına arz edeceklerdir.

Boomerang'dan Rockinhaim'e ve Haim'e

Donna, bu genç adama ilk başta yüz vermese de kısa bir süre sonra onun mutfak dolabından aşırdığı tabak çanakla nasıl müzik yaptığını görünce hayranlığını saklayamaz. 1982'de tanışan çift, 1984’te dünya evine girer. Moti, eşini de alıp İsrail’e gider. Bir yılın ardından Los Angeles’a dönen çift emlak sektöründe çalışmaya başlar. Bir yandan da arkadaşlarıyla Boomerang isimli bir müzik grubu kurarlar. Ne var ki topluluk, Moti’nin gördüğü bir rüya yüzünden pek de uzun ömürlü olmayacaktır. Moti, rüyasında birkaç sene içinde art arda dünyaya gelen küçük kızları ile beraber bir ‘aile grubu’ kurduğunu görür. Genç adam, bir gece düşünden kocaman bir hayal devşirmiştir. Donna içinse bu gerçek olamayacak kadar ‘absürt’ bir olaydır çünkü büyük kızları Este henüz dört yaşındadır! ‘’Sorun yok’’ der Moti ve o gecenin sabahında bir müzik markete gidip kızlarına enstrümanlar alır.

Haim çifti bir süre sonra Boomerang’dan ayrılıp kızlarıyla birlikte Rockinhaim adıyla kendi müzik gruplarını kurar. Ellilerden yetmişlere uzanan bir seçkide, Amerikan pop-rock’ının güzide örneklerini, çoğunlukla Yahudi cemaatinin çeşitli etkinliklerinde ve ücretsiz olarak çalıp söyleyeceklerdir. Moti ve Donna, işten arta kalan tüm boş vakitlerini kızlarıyla müzik yaparak geçirir. Moti, evlerinin oturma odasında kızlarına saatlerce davul öğretmekle kalmaz; gitar, vokal ve piyano dersleri de aldırarak kızlarına müziğin sihirli kapılarını birbiri ardına açar. Her birinin müziğe karşı büyük bir ilgi ve yeteneği vardır ama içlerinde en yatkını, ortancaları Danielle’dir. Dani, ablası Este ile birlikte Valli Girl adıyla bir pop-teen grubu kurar. En küçükleri Alana büyüyüp anne ve babalarından biraz uzaklaşınca, birlikte müzik yapmaya başlarlar. Ve öyle bir zaman gelir ki ebeveynler Rockinhaim’den kovulur. Oysa ki Moti’nin gece düşünde bu yoktur! Artık birer yetişkin olan Danielle, Este ve Alana, HAIM adlı yepyeni gruplarıyla Amerikan müzik piyasasını kasıp kavurmaya başlar.

Haim, İbranice ‘hayat’ demektir. Haim Kardeşlerin hayatta ilk öğrendikleri şey ise ‘müzik’tir. San Fernando Vadisi’nden üç genç kadın, henüz bebekken başladıkları müzikal serüvenlerini bugün dünyanın en popüler müzik topluluklarından biri olarak sürdürüyor...

Socrates Dergi