Harcama Limiti 101

11 dk

Harcama limitlerini anlamak için temel finans bilgisine ihtiyaç var. Konunun uzmanı Kerem Akbaş’a danıştık.

Takım harcama limiti nedir, neden konmuştur? Hepimizin konuştuğu soru bu. Bir kulübün veya sportif faaliyet gösteren bir anonim şirketin bir sezon içerisinde futbol takımı için yapabileceği harcamaların üst sınırı bu. Nedir bu harcamalar? Profesyonel futbolcuların brüt ücret giderleri, A takım teknik kadronun brüt ücret giderleri ve bu işin vazgeçilmezi menajer ücretleri. Bunun dışında bir de limitler bize şunu söylüyor: Net transfer zararı sözkonusuysa, mesela Beşiktaş'ın geçen sene 13 milyon euro civarı net transfer zararı vardı aldığı ve sattığı oyuncular arasında, sözkonusuysa bunu düşerim diyor. Bir de eğer senin bu yıl bankalara yapacağın bir kredi anapara ödemesi varsa onu düşüyor. Neleri düşmüyor? Bir şirketin futbol dışındaki giderlerini... Sana verdiğim bu rakamla oyuncularına ücret ödeyebilirsin, teknik direktörüne ücret ödeyebilirsin, menajerlerine ücret ödeyebilirsin ama transferden zarar edersen bu ücretler düşer. Artı ödeyeceğin kredi anaparalarını da bu hesaptan düşerim. Olay bu.

Peki takım harcama limiti nasıl hesaplanıyor? İki yöntem var. Biri gelir-gider farkı dediğimiz bir yöntem. Bu yöntemde kabaca gelirlerin hepsi alınıyor. Hangi gelirler alınmıyor? UEFA gelirleri alınmıyor çünkü hesaplama sırasında tek senelik bir gelir olabilir, sürekli olmayabilir. İkincisi, transfer gelirleri alınmıyor çünkü bu da tek seferlik olabilir. Ama sürekli gelirlere dokunulmuyor. Maç biletleri, kombine satışları -ki pandemide bunun da sürekliliği tartışılıryayın gelirleri ve ticari gelirleri dediğimiz; forma satışı, reklam, sponsorluk anlaşması ve benzeri geniş perspektifteki gelirler. Bu sürekli gelirler yaptığın sözleşmeler süresince devam ediyor fakat bahsettiğim süresiz gelirlerde örneğin Galatasaray geçen seneye göre kabaca 30 milyon euro daha az kazanacak Şampiyonlar Ligi'ne gitmediği için.

Gider tarafında da şunu hesaplıyorlar: Senin geçtiğimiz yıl harcama limitine dahil olan giderlerini oradan çıkartıyorlar, sonra sana futbol dışında ne tür giderin varsa önce bunları bir garantiye al diyorlar. Bunları garantiye aldıktan sonra ben sana kalan gelirin üzerinden bir limit vereyim ve sen o limitin içinde kal, zarar etme diyor. Yani Buğra'nın diyelim bir evi var ve oraya kira ödüyor. Socrates'ten aldığı bir maaş var ve biz ondan kira, aidat ve borçlarını düşelim, kalan kısmı da Buğra'nın eğlence parası olsun. Bu eğlence parası işte harcama limiti aslında.

Bir de net borç-net faaliyet diye bir rasyo var. Burası biraz sıkıntılı bir kısım çünkü net borcun tanımı kesin olarak yapılmamış. Net borç şöyle hesaplanmış: Şirketin toplam yükümlülüklerinden bilançodaki dönen varlıkları çıkarılmış. Bilanço şöyle sıralanır: Aktif tarafta en likitten, en likit olmayana doğru; pasif tarafta da ilk ödenecek borçtan, son ödenecek borca. Bizim kulüplerimiz aslında birer dernek. Bizim anonim şirketlerimizin asıl sahibi ve karar vericiler dernekler. Ve maalesef karar vericiler, para kazanan tek yer futbol olduğu için diğer bütün branşları ve derneğin diğer giderlerini buradan karşılıyorlar. Böylece futbol kulübünün dernekten bir alacağı oluyor. Bu alacağı nasıl tahsil edeceği konusu tamamen bir soru işareti.

Şimdi siz bunu dönen varlıklar arasında sınıflandırırsanız, Beşiktaş ve Fenerbahçe'nin yaptığı gibi, net borç-net faaliyet rasyonuz yüksek çıkar. Ki bunu yapmamasına rağmen Galatasaray'ın limiti oldukça yüksek çıktı ve ortada da az bir para yok. Hatta daha detay vereyim: 31 Mayıs'ta mali tablolar açıklandı, bu mali tablolara göre Beşiktaş derneğe 962 milyon lira aktarmış. Galatasaray 1 milyar lira aktarmış, Fenerbahçe 1,7 milyar lira aktarmış. Yani kabaca bu rakamları biz düşersek dönen varlıktan, limitler çok daha düşük çıkacaktı zaten. Burada geçen seneye göre ne değişti? Bir önceki sene, iki yöntemle hesaplama yapıp iki yöntemin ortalamasını alacağız denmişti. 2020-2021 sezonunda ise hangisi düşük ise onu alacağız dediler ama maalesef pandemiyi de öne sürerek yine ikisinin ortalamasını aldılar ve bu, kulüplere kabaca yüzde on civarında bir artış sağladı.

Burada alternatif ne olabilirdi diye bakmak lazım çünkü bu yönteme geçen sene Fenerbahçe çok itiraz etmiş ama bir sonuç alamamıştı. O zamanlar nedense bu sene kadar gündem olmadı. Neden olmadığını inanın ben de bilmiyorum. Bu sene gelirler iyice azaldı, limitler de haliyle düştü. Fenerbahçe, belki ben de bu yapılandırmayı yapacağım ve limitim açılacak diye düşündü. Ama o da olmayınca çok komik bir limit geldi. Komik derken aslında trajikomik çünkü bu limitler bilançolardan çıkıyor. Hesaplama yöntemi doğrudur, yanlıştır bunları tartışırız ama Gaziantep FK ile Fenerbahçe'nin limiti arasında çok fark yok. Böyle olunca birilerinin mali tablosu Fenerbahçe ile aynı gözüküyor. Gelir anlamında oralara ulaşamadığını düşünüyorsak ki düşünüyoruz, gider anlamında orası Fenerbahçe'ye göre oldukça düzgün yönetilmiş ki, aynı hesaplama metoduyla farklı mali tablolarda neredeyse aynı sonucu almışız.

Yapılandırma dediğimiz şey bankaların bir kaynaktan vazgeçmesi demek. Banka size bir borç vermiş ve bunun bir vadesi var. Siz diyorsunuz ki ben bu vadeyi üç yılda ödeyemem, sen bunu on yıla yay. Haliyle banka da yapmış olduğu planlamada sizden gelecek paranın yerine başka bir para koymak zorunda. Bu da kolay değil. Dört milyar liraya yakın sadece dört kulübün borcu var. Bunun en yüksek rakamı Fenerbahçe'de. Fenerbahçe'nin 2020-21 sezonu için ödemesi gereken anapara tutarı 1,2 milyar TL. Diğer kulüpler bunları iki yıl anapara ödemesiz yapılandırdı, geçen yıl ödemediler ve bu yıl da ödemeyecekler. Ama Trabzonspor'un dört sene sonra bir sezonda ödemesi gereken para 600 milyon TL. Bu sezon iyi bir sezonu olmasına rağmen Trabzon'un geliri, oyuncu satışı ile birlikte, zaten 445 milyon TL. Bunun ödenme şansı yok. Diğer kulüpler kervan yolda düzülür hesabı gelecekte bakarız kafasındalar. Ama o gün geldiğinde ve baktıklarında, yapılandırılacak borç şimdikinden daha fazla olacak. Ali Koç'un oradaki serzenişi şu: İki yıl ödemesiz bir şeyin beş yılda, yani anaparanın üç yılda ödenebileceği bir sistem yok. Bunu hiçbir kulüp ödeyemeyecek zaten.

Bu yapılanma sorunu çözmeyeceği için Ali Koç'un serzenişini haklı buluyorum. Ali Koç da gider atar imzayı, der iki yıl anapara ödemeyelim ve zamanı gelince bakalım. O zaman bizim de limitimiz açılır diyebilir. Burada asıl sorulması gereken şey şu: Fenerbahçe bu limitler ilk açıklandığında yaptığı açıklamada, "Mevcut kurallara göre hesaplansaydı benim limitim eksi 400 milyon liraydı, nasıl oluyor da ben şimdi 170 milyon lira para harcayacağım?" diyor. Federasyon bunu açıklamakla bence yükümlü. 1,2 milyar TL sadece banka kredi borcu olan bir kulübün nasıl oluyor da eksi 400 milyon lira çıkması gereken limiti artı çıkıyor?

İki yıl anapara ödemiyorsunuz ama iki yıl boyunca o kredilerin faizlerini ödeyeceksiniz ve hiç borç ödemediğiniz için anaparanızda bir eksilme olmadığı gibi ödeyeceğiniz faiz de yükselecek. Eşit taksitli bir ödeme planı olsa, anapara düştükçe ödeyeceğiniz faiz de belli bir yere gelirdi ama siz iki sene anapara ödemeyip faiz ödeyeceğim derseniz, kazandığınızı bankalara vermiş olursunuz. Mesela Beşiktaş kazandığı her 100 liranın 42 lirasını banka ve finans kuruluşlarına vermiş. Galatasaray her 12 lirasını vermiş, Trabzonspor her 48 lirasını vermiş, Fenerbahçe her 17 lirasını vermiş. Bu takımlar sattığı her 100 formanın 42, 12, 48, 17 tanesini bankaya götürmüş. Faiz sarmalına giriyorsunuz ve o sarmaldan çıkmanız çok zor.

Gideri yönetmek ayrı bir konu, borcu yönetmek ayrı bir konu. Fenerbahçe'nin kısa dönem yükümlülüklerinde 1 milyar liranın üzerinde para var ama eminim Ali Koç da Fenerbahçe'den alacağı olan banka da bu paranın tahsil edilemeyeceğini ve yapılandırılacağını biliyor. Ama talimata öyle bir madde koymuşlar ki siz ilk yıl 1,2 milyar TL'nin 1 milyarını da ödeseniz o sene içerisinde tamamını ödemediğiniz için takım harcama limitiniz artmıyor. Haliyle Fenerbahçe bu takım harcama limitini kabul ederse o borcu azaltmak için bir şey yapmasına gerek kalmıyor çünkü teşvik edecek bir madde yok.

Lokanta

Fenerbahçe finans direktörünün güzel bir açıklaması vardı: Bizi lokanta gibi düşünün diyor ve bu lokantanın borçları var. Ama siz bu lokantanın domates, biber, zeytinyağı ve et almasına izin vermiyorsunuz. Bu adam bunları almadan nasıl yemek yapacak da borçlarını ödeyecek? Başka bir pencereden bakınca bu da doğru bir yaklaşım. Kobe eti almayacaksın da dana eti alacaksın. Tek sorun, bu limitle işin eşek etine gitmesi.

Ne olursa kulüpler düzlüğe çıkar? Harcama limitlerinde kulüplerin sahip olduğu futbolcu sözleşmelerinin hepsi federasyonda var, hangi takımın ne kadar yükümlülüğü var, bunların hepsi federasyonda gözüküyor. Belki bir milat belirlenirdi ve belli bir hedef konulabilirdi. Fenerbahçe diyebilir ki mesela benim 60 milyon euro sözleşmem var ve ben bunu 17'ye indiremem ama 40-45'e indiririm. Belki bu şekilde havuçlar göstererek beş yılın sonunda böyle hesaplamaya gideceğim denilebilirdi.

Futbolcuların elden çıkarılması konusunda kolaylık gösterilebilirdi. Mesela Beşiktaş Abdullah Avcı'ya ödediği tazminatı hâlâ takım harcama limitlerinden düşüyor. Belki tazminatlar bunun dışında bırakılır ve kulüplerin futbolcu göndermeleri kolaylaştırılabilirdi. Çünkü mevcut durumda bunu yapmak inanın zor. Mevcut harcama ve alışkanlıklarla, bu kurumsal hafızalarla ve hâlâ para harcama isteğiyle bu limitleri düşürmek kolay değil. Bu para harcama isteğini törpüleyecek limitler de ilk etapta çok sert verildi. Arabada 200 ile giderken bir anda freni köklediğinizi düşünün, ister istemez siz öne doğru gideceksiniz, o an araba ile durma şansınız yok. Bence frene daha yavaş basılması gerekiyordu orada.

Kulüpler, limitlerin uygulanmaması durumunda sert sonuçların doğmayacağına güveniyor gibi gözüküyor. Limitlere uymak da çok kolay değil. Sonuçta bu kulüplerin halihazırda tescil edilmiş sözleşmeleri var. Geçen sene Fenerbahçe'nin limit aşımı yaptığını hepimiz biliyorduk ama devre arasındaki transferler tescil edilebildi. Keza bakıyorsun Beşiktaş'ın devre arasındaki transferi tescil edilebildi. Yaptırımın ilk maddesi limiti aşan futbolcu sözleşmelerinin tescil edilmemesi üzerine. Göreceğiz bu sene de Fenerbahçe'nin yaptığı transferlerin tescil edilip edilemeyeceğini. Benim görüşüm, kulüpler şu anda o limitlerin altına inemedikleri için limite uyamıyorlar. Fiilen bunu yapmak çok kolay değil. Biz NBA gibi sıfırdan lig kursaydık ve o takımların hiç eski sözleşmeleri olmasaydı, onlara bu bütçeyle transfer yapacaksınız deseydik o zaman mantıklıydı.

Borç kârla ödenir. İki kere iki dört. Bir işletme kâr etmiyorsa, borcunu ödeyemez. Biz kulüpleri o zamanlar zarar etmeyin diye uyarsaydık, bugün kâr edin demek zorunda kalmaz ve daha zorunu istemezdik kulüplerden. Böyle bir şey yok, bu borçlar ödenemeyecek. Bu kulüplerin kapanma şansı da yok. Geçenlerde Bursalı bir yönetici diyordu, gidelim Merinosspor'u alalım, adını değiştirip Süper Lig'e çıkaralım. Ee, iyi de diğer taraftaki 450 milyon TL'lik borç ne olacak? Bunun adı nitelikli dolandırıcılık.

Anapara ödemeleri geldiği zaman kulüplerin güvencesi yine devletin araya girmesi ve borçların uzun vadeye taşınması olacak, başka bir alternatif yok. Ya da Kulüpler Yasası çıkacak, denilecek ki kardeşim sen kulüpsün, antrenman tesisi ve stadyum dışında hiçbir mülk edinemezsin. Senin ne işin olur AVM ile, otoparkla, benzin istasyonuyla? Belki bunların hepsi satılıp bir ödeme yapılabilir. Çünkü bakmayın, derneklerin üzerinde ciddi bir varlık var.

Borçlu taraf anonim şirketler olduğu için kulüplerin bütün varlıkları derneklerin üzerinde. Bu kulüpler kapanmayacak ama bu borçlar da ödenmeyecek. Bu borçlar yüzdürülecek. Bunu da hayatında futbol topunu hiç görmemiş bir insanın alamadığı krediyle veya bir fabrikanın yapamadığı yatırımla yüzdüreceğiz. Belki kulüp bazında tünelin ucunda ışık görebilirsiniz ama tüme baktığınız zaman bu takım harcama limitine uyulmadığı ve uymayanlar cezalandırılmadığı sürece çok zor.

Socrates Dergi