Henry ve Dallas: Düzeni Değiştirenler

8 dk

Günümüzün bizi getirdiği yer, Henry Turner ve Dallas Comegys’i soyu tükenmış birer varlık gibi görmemize neden oluyor.

Efes Pilsen hanedanının yaratıcısı Aydın Örs, 90’lı yıllara boylu boyunca ambargo koymanın yolunun ‘atmak’tan değil de ‘attırmamak’tan geçtiğini tüm basketbolseverlere ezberletti. Kralı kendi oyununda yenmenin zorluğuna hürmeten, baş rakipler Ülker ve Tofaş, büyük müdaafanın bile durduramayacağı yetenekler ile Efes’e kılıç çekmeyi öngördüler. Kaleyi fethetmek adına Michael Anderson, Kenny Smith, Tanoka Beard Ülker’e, Rashard Griffith, Slaven Rimac ve en önemlisi David Rivers Tofaş’a getirildi. Müessese takımlarının oligarşisi tam 16 yıl sürdü. 1991’den 2007’ye kadar şampiyonlukların tamamı bu üç kulüp arasında pay edildi. Diğer kulüplerin düzene taarruzları ekseriyetle başarılı olamadı fakat tek bir istisnai dönem, basketbolseverlerin hafızasında yerini almayı başardı: Henry Turner ve Dallas Comegys’li Fenerbahçe sezonları... Amerika’nın iki ayrı yakasından gelip yolları İstanbul’da kesişen iki oyuncu, büyük şutör İbrahim Kutluay’la bir araya gelince, rakiplere korku salan üç sezon yaşatmayı başardılar.

Sihirli 44

1995 yılında ciddi bir kadro revizyonuna giden Fenerbahçe, itibarı yüksek Türk oyunculardan Hakan Köseoğlu, Hüsnü Çakırgil ve Cenk Renda gibi isimlerle yollarını ayırdı. İskeletteki ciddi değişim, koç Murat Özgül’ü, taşıyıcı özelliği olan, topu kritik zamanlarda da çemberin içinden geçirebilecek yabancı tercihlerine yöneltti. Önceki sezonu Sacramento Kings bench’inin derinliklerinde geçiren Henry Turner, skorer forvet rolü için epey uygun görünüyordu. NBA sezonu öncesinde Yunanistan’da yaptıkları unutulacak cinsten değildi: 1993-1994 sezonunda Panionios formasıyla Koraç Kupası’nda 27.5 sayı ortalaması ile sayı krallığı ve oynanan yarı final. Djordjevic, Bodiroga, Rivers ve Jamchi’nin Koraç oynadığı bir yıldan bahsediyoruz. Tesadüf odur ki o sezon ilk turda Fenerbahçe ile Panionios ile aynı grupta yer aldı. Atina’daki ilk maçta Turner, 86 sayının 44’ünü attı ve takımını 15 farklı galibiyete taşıdı. 15 Aralık 1993’te Abdi İpekçi’deki rövanşta ise roller değişti. Bu kez Fenerbahçe’nin 9 numarası 44 sayı attı ve takımına 15 sayılık galibiyeti getirdi. Harun Erdenay’ın tarihi performansı, Fenerbahçe’yi Panionios ile üst tura taşıdı.

Skor yapmak, Henry Turner için yürümek ve nefes almak gibi bir şeydi. Topa ulaşabildiği her an skor tehdidine sahipti. Barcelona’ya bir maçta 52, PAOK’a bir yarıda 30 sayı attı. Modern çağın büyük kısaları adam eksiltmek, pick and roll oynamak üzerine uzmanlık geliştirirken o, California sahillerinden kalma alışkanlığıyla bir şekilde ‘basket yapmaya’ devam etti. Hücum ribaundu almak, çemberin yakınlarında topsuz hareket etmek, açık sahada eksik yakalamak onun skorerliğini besledi. Kafasının üzerinden çıkarttığı, asla kesilemeyen imza atışı jump shot’ı en büyük silahıydı. Dripling ile adam geçmesine fazla gerek olmadı, savunmacısının üstünden şutunu attı. Ribaunda kıymet verdi, 1997-1998 sezonunda 7.9 ribaund ortalaması tutturdu. Tutulamadı, tutmaya çalışanı rencide etti. Sayısız sayıyı, sayısız şekilde attı. Hem Yunanistan’da hem Türkiye’de sayı kralı oldu. Yabancıların tek sezonu tamamlamakta güçlük çektiği ülkede üç yıl aynı takımda oynadı. Sonunda Türk vatandaşı oldu; Hakkı Uzun adını aldı.

Outlet

Henry Turner’ın bitirdiği fast break hücumlarının başlangıç adresi üç yıl boyunca hiç değişmedi. Çember hizası ve üzerindeki her topa hâkim olan, en azından dokunan Dallas Comegys açık saha oyununun lokomotifiydi. Yüksek oyun görgüsü ve maharetli elleri sayesinde ilk pası (outlet) neredeyse orta saha çizgisinde guard’larla buluşturur ve geri kalan işleri kolaylaştırırdı. Eskilerin “Toptan daha hızlı koşamazsın” önermesi, basit pası iyi veren oyuncuyu her daim yüceltir. Topu dripling ile karşı sahaya taşıyabilen uzunlara methiyeler yazılan günümüzde bu resim farklı gözükse de iki eliyle gökyüzünden savunma ribaundunu çekerken göz ucuyla sahaya bakan oyuncunun itibarı bakidir.

Henry’den iki yaş büyük olan Dallas, 1964 yılında Atlantik kıyısı şehirlerinden Philadephia’da dünyaya geldi. Lise yıllarında McDonald’s All American seçildikten sonra DePaul Üniversitesi’nin yolunu tuttu. Dört sezonda 297 blok yaptı, okulun blok rekorunu kırılmaz bir noktaya çekti. Bu, tarihin ilk modern pivotu kabul edilen George Mikan’ın aynı üniversitede yaptığı blok sayısının iki katıydı. Dallas, 1987 yılında 1. tur 21. sıradan draft edildi. Boyu 2.06 metre olmasına rağmen 100 kilonun altında kalması, NBA’de tutunamamasına sebep oldu. O da dümeni Avrupa’ya kırdı. İtalya ve İspanya’da geçirdiği beş sezonun tamamında double-double ortalamaları tutturdu. Henry Turner gibi 1995 yılında Fenerbahçe’ye geldi, kaldığı yerden devam etti. 1997-1998 sezonunda -inanılması güç ama- maç başına 3.6 blok yaptı. Fenerbahçe savunmasını tek başına yönetti, hızlı hücumu ateşledi. Takımının ruhu oldu.

Dallas Comegys saha içindeki bütün boşlukları kapatma becerisini yıllar içinde oyun olgunluğuna yansıtmayı başardı ve farklı rolleri benimsemeyi öğrendi. Oyundan neredeyse hiç çıkmadığı 10 sezonun ardından yeteneklerine limitli dakikalarda ihtiyaç duyan Maccabi’ye transfer oldu. Pini Gershon’un taktik dehasıyla Nate Huffman ile birlikte ikiz kuleleri oluşturdu. 2000 yılında Selanik’in ev sahipliğindeki Final Four’da final oynadı. Kim bilir, Oded Kattash eski takımına karşı mucizevi bir maç sonu oynamasaydı, Obradovic’in bir şampiyonluğu eksilecek ve Dallas da kariyerindeki ilk şampiyonluğu yaşayacaktı. Sonrasında 2002’de bambaşka bir rolle yolu tekrar Türkiye’ye düştü. 38 yaşında, 17 sayı ortalama ile Karşıyaka forması giydi, kurtarıcı rolüyle geldiği takımının play-off’a girmesinde başrol oynadı.

Sevilmenin Sırrı

Henry Turner ve Dallas Comegys, Türkiye’ye gelmiş sayısız üst düzey oyuncudan sadece ikisi. Onlar, 90’lı yılların basketbol izleyicilerinde her daim saygı uyandırmayı başardılar. Sevilmek ve hürmet görmek, kitlelere hitap eden kulüplerde yetenekten ibaret olmadı, olamıyor. Daha fazlası gerekiyor; takımına misafir değil ev sahibi gibi davranan, sahip çıkan, zor anda liderlik eden yabancı oyuncular sınırları kaldırıyor. Her daim takdir ediliyor. Henry ve Dallas da böyle oyunculardı. Döneme tanıklık etmiş herkes, 2 Şubat 1996’da Henry’nin, maç içinde ayak bileğini kırdığı Galatasaray karşılaşmasının sonunda tekrar oyuna girip maçı kazandıran bloğu yaptığını hatırlar. Aynı şekilde Bursa’da arkadaşı Larry Spriggs’in neden olduğu bir kavga sonucunda göğsünden yaralanıp hayati tehlike atlatan Dallas’ın, annesinin tüm ısrarlarına rağmen Türkiye’de kalıp ertesi sezon yine Fenerbahçe’ye dönmesi de bilinen bir hikâyedir.

Günümüzün bizi getirdiği yer, Henry’leri, Dallas’ları soyu tükenmiş bir varlık gibi görmemize neden oluyor. Oysa biraz iyi araştırma, bir tutam yeniyi denemekten çekinmeme ve bir dem uyumu bireysel beceriden öteye koyma, her şeye deva olabilir. Unutmayalım; yirmi yıl sonra dahi adı güzelliklerle anılabilen oyunculardır oyunu güzel yapan. Henry ve Dallas’a hürmetlerimizle...

Socrates Dergi