socratesXreflect_alt

Hikâyeler Yolda Çıkar

13 dk

Hangisi daha zor? Fransa Bisiklet Turu'nu yerinde takip edip neredeyse her gün YouTube'da bir video yayınlamak mı yoksa profesyonellerle aynı pelotonda yarışmak mı? Mikrofonlarımız, konunun uzmanı Bas Tietema'da…

Bas Tietema ve arkadaşlarının YouTube kanalı Tour de Tietema'yı ilk keşfettiğimde çok heyecanlandığımı hatırlıyorum. Bir yandan televizyonda Fransa Bisiklet Turu'nu izlerken bir yandan da sanki Fransa'daymışım gibi etap dışında olan bitenleri görebileceğim bir pencere bulmuştum. Bas, Josse ve Devin hem çeşitli meydan okumalar deniyor, bisikletçilerle eğlenceli videolar çekiyor hem de pelotonla beraber Fransa'yı dolaşıyordu. O günden bugüne birçok yarış geçti, kanal gitgide büyüdü ve şu an yaklaşık 140 bin abonesi var. Ayrıca YouTube kanalı ile yeniden bisiklet dünyasına dahil olan Bas Tietema, bu yıl ilk profesyonel kontratını imzaladı ve artık resmi olarak da yarışlarda yer alıyor. Bir Tour de Tietema izleyicisi olarak uzun süredir kendisiyle röportaj yapmak istiyordum. Hazır Fransa Bisiklet Turu da gelmişken Bas Tietema ile spor dolu hayatını ve YouTube kanalını konuştuk.

Bu sene profesyonel oldun ve Paris-Roubaix'ye katıldın. Karar verme süreci nasıl gelişti?

Arada başka adımlar vardı. Geçen sene YouTube kanalımız için yeniden kendi aramızda yarışmaya başlamıştık. Önceden profesyonel bir bisikletçi olmaya çalıştığım zamanlar da oldu ama sonra bırakıp YouTube kanalımı açmıştım. O dönemde, yaklaşık iki buçuk-üç sene, hiçbir yarışa katılmadım. Geçen eylül ayında yeniden başladım. Hollanda'da, amatör seviyede yarışırken. "Hmm, gerçekten iyi gidiyor" hissine kapıldım ve şu an yarıştığım takımla kontrat imzaladım. Paris-Roubaix'ye giden macera öyle başladı. Yarıştan birkaç gün öncesine kadar Paris-Roubaix'de yarışıp yarışmayacağımı bilmiyordum bile. O yüzden yarış için gerçekten yeterli olduğumu göstermem, kendime meydan okumam gerekti.

Gerçekten çok tarihi bir yarış. Yarış boyunca neler düşünüyordun? Bitiş çizgisini geçtiğinde bazı mekanik sorunlar yaşadığından bahsettin.

Yarış oldukça zordu. Normalde küçük kaçış gruplarında olurum ama o yarış, başından sonuna kadar tam gaz ilerliyordu. 20-30 kilometre sonra peloton gruplara ayrıldı. Bu durum işleri kolaylaştırmadı çünkü kazanmak için yarışan bisikletçilerle aynı seviyede değilim. Bir yarışta olabilecek en pozitif başlangıç değildi. Arnavut kaldırımlı yollara gelindiğinde ise bazı kazalar yaşandı. Ben de yarış ortasında gidonumu kırdım. İlk başta tamamen kırık değildi ama çok kaotik bir yarış koşuluyordu ve durup bisiklet değiştirmek kolay değil. O şekilde bitişe ulaşmak da rahat olmadı.

Paris-Roubaix'den sonra sosyal medyada birçok insan seni tebrik etti. O ilgiyi görmek nasıl hissettirdi?

İlk başta biraz rahatsızdım. Çünkü yarışta daha iyisini yapabilirdim. Öyle de hissetmiştim. Bir de yoğun duygular içindeydim. Ama birkaç saat sonra "Tamam, gurur duyabilirim. Elimden gelen her şeyi yaptım. Yarım yılda amatör seviyeden Paris-Roubaix'ye ulaşabilen çok fazla insan yok" diye düşünmeye başladım. O andan itibaren gelen mesajların keyfini çıkarıyordum.

Bu yıl Türkiye'ye, Antalya Turu'na da geldin. Profesyonellik sonrası ilk yarışındı. O nasıl geçti? Küçük bir yarış olsa da…

Belki en büyük yarışlardan biri değil ama benim için çok büyüktü. Çünkü ilk yarışımdı ve bana çok uygundu. Daha büyük yollarda sürdüğünüz için daha kontrollü bir yarış. Bazı yokuşlar olsa da genellikle sprint etapları var. Bacaklarını alıştırmak ve yarış kilometresi edinmek için çok uygun bir yarış. Benim için güzel bir sezon başlangıcıydı. İlk günlerde iyi gidiyordum. İlk 10'a girebilecek gibi değil ama finalleri sürebiliyordum. Çok keyifliydi. Takım olarak da iyi sonuçlar aldık.

Biraz geriye gidersek, ülken Hollanda'daki birçok çocuk gibi bisikletle küçük yaşta tanışıyorsun ama ondan daha da önce futbol oynuyordun. Futboldan bisiklete neden geçiş yaptın?

12-13 yaşıma kadar futbol oynuyordum. Sonra tendonlarımdan bir sakatlık geçirdim. Büyük bir sorundu. O zamanlar sıkça bisiklet izliyordum. Tour de France'ı da hep ziyaret ederdim. İyileşme dönemimde bisiklete başladım.

"Birkaç gün öncesine kadar Paris-Roubaix'de yarışacağımı bilmiyordum bile."

"Birkaç gün öncesine kadar Paris-Roubaix'de yarışacağımı bilmiyordum bile."

Hollanda'da, Belçika'da bisikletin ne kadar büyük bir yer kapladığını anlayabilmek bizler için o kadar da kolay değil. Örneğin Amstel ya da Ronde günlerinde atmosferin ne kadar etkileyici olduğunu hep duyarız. O günler sana neler hissettirirdi?

Hollanda'da herkes bisiklet sürer. Okula, spor salonuna, markete giderken… Türkiye'yle kıyaslarsak bisiklet tabii ki Hollanda'da büyük bir spor ama özellikle gençler için futbol, hokey gibi sporlar bisikletten çok daha popüler. Belçika'da gündelik bisiklet kullanımı Hollanda'ya göre daha az ama orası da yarışlar için daha iyi bir ülke. Gerçekten bir kültür var Belçika'da. Mesela Ronde van Vlaanderen, ulusal bir gün gibi. Herkes dışarı çıkıyor ve yarışı birlikte izliyor.

Profesyonel hayata başlama hikâyeni anlatan Plan Bas videosunda baban, bisikleti bırakmana neden olan kazadan bahsediyor. Şöyle bir cümlesi var: "Bazen çok negatif şeyler, çok pozitif şeylere yol açar." Bisiklet kariyerinde her şey durduğunda neler hissediyordun?

Çocukken her zaman sporla ilgili bir şeyler yapmak istiyordum. Kaza yapıp köprücük kemiğimi kırdıktan sonra bir de deri problemleri yaşayınca hayatta kendim için bir yol aramaya başladım. Spor dünyasında bir şeyler yapmak istiyordum. Okulu bıraktım. Profesyonel olmak için doğru yönde gitmediğimi düşünmeye başlamıştım. "Ne yapabilirim?" diye bakınıyordum. Sonra YouTube hikâyesi çıktı yoluma. Tıpkı babamın da dediği gibi, eğer bisikleti bırakmasaydım, YouTube dünyasına adım atmazdım. Her şey böyle başladı. Öbür türlü belki de sadece bisikletimi sürer ve yeteri kadar iyi olmadığımda da başka bir işe geçerdim.

Kanalda eğlenceli ve orijinal içerikler üretiyorsunuz. İlk fikir nasıl çıkmıştı?

BMC Development takımında yarışırken de bazı videolar çekiyordum. Instagram'ın ilk yıllarıydı. YouTube'da içerik üreten diğer insanları da görüyordum ama bisiklet sadece gazetecilik ile sınırlıydı. Amacım, YouTube içeriklerini bisiklet sporuyla bir araya getirmekti. İlk olarak bir içerik listesi yaptım. Sonra bana yardımcı olacak insanlar aradım çünkü hiç video tecrübem yoktu. -Gerçi, o kısmı hâlâ ben yapmıyorum- Josse ve Devin ile iletişime geçtim. Kanal böyle başladı. İlk başta düşüncemiz bir tane Tour de France yapmaktı. Ama o çok iyi gidince bir yarış daha yaptık. Sonra da yıl boyunca devam eden bir YouTube kanalına dönüştü.

Tour de Tietema için en yoğun ay temmuz olmalı. Tour de France'ı takip ediyor, birçok video paylaşıyorsunuz. Sizin için tur nasıl geçiyor?

Çok tempolu. Tur boyunca yaklaşık yirmi video yapıyoruz. Her güne bir video yapmak çok zorlu. Pelotonu da kovalamak zorundasın. Şehirden şehre geçiyorlar. Hep acele ediyor, bitişe ulaşmaya çalışıyorsun. Ertesi gün için de uyuyacak yer bulman lazım. Bir de akşam yemeği ve montaj işleri… 

İlk yıl genellikle Devin videolarla ilgileniyordu. Gece 3'te montaj yapıyordu, sonra sabah 7'de alarm çalıyordu. O konuda çok geliştik artık. Plan yapıyoruz ve önceden hangi videoları çekeceğimizi biliyoruz. Ama bir yandan da plan yapmak zor çünkü turda ne zaman ne olacağını asla bilemiyorsun. Yolda da hikâyeler yaşanıyor...

En sevdiğim videolarınızdan biri, geçen sene Primoz Roglic turu bıraktıktan sonra o ve ailesiyle çektiğiniz video. Çok duygusaldı. O günden biraz bahsedebilir misin?

Çoğu videomuzdan daha farklı bir video. Önceden nasıl ilerleyeceğini kestirebileceğimiz bir şey değildi. İlk olarak Primoz ile ilgili bir şarkı yaptık. Sonra eşi, çocuklarının şarkıyı dinlediğine dair bize bir mesaj attı. Böylece iletişime geçtik. Primoz da turda bir kaza yapmış ve henüz iyileşmemişti. Bırakacağını biliyorduk. Eşi, o gün aileye katılabileceğimizi söyledi. Tignes'de, yarışın bittiği yerde kalıyorlardı. Duygusaldı ama aşırı üzücü değildi. Biraz da ironikti çünkü bir ay sonra 2020 Tokyo'da zamana karşıyı kazandı. Bu sezon Primoz'la birlikte bir yarıştaydım. O günden beri tanışıktık. Kötü günler ve zaferler… Sanırım bir insanı kötü günler geçirdiği dönemde daha iyi tanıyorsun.

Roglic'le olan yakınlığınızı biliyoruz. Özel bir ilişkinizin olduğu başka bisikletçiler de var mı?

Evet, yakın olduğumuz bazı bisikletçiler var. Mads Pedersen, Daniel Oss, Nils Politt, Lukas Pöstlberger, Tadej Pogacar… Ayrıca, genç yaştaki bisikletçiler YouTube gibi platformlara çok alışkın. Onlar da izliyorlar. Mesela bir yarışta Ben Turner geldi ve "Kontratın için tebrikler!" dedi. Gerçekten kanalı izliyormuş. O zaman ben onu tanımıyordum çünkü 21 yaşında daha. Bisiklet sürmediğim sürede her şeyi takip etmiyordum. Yarış dışında farklı şekillerde de bisikletçileri tanıma şansımız oluyor.

Fransa Bisiklet Turu gibi üç haftalık bir yarışı takip etmek birçok olağandışı hatıra edinmenizi sağlıyordur. Hiç unutmayacağım dediğin bir an var mı?

Özellikle ilk senemize bakarsak mesela Galibier'de çadırda kaldık. Her gün her yerde WiFi arıyorduk. McDonald's'ta bile… O macerayı üç hafta birlikte geçirmek çok güzel bir duygu ama yarışı izlemek istiyorsan bu, en doğru yol değil. Zira gerçekten yarışı izleyemiyorsun. Genellikle son beş kilometreyi falan görebiliyorsun sadece. Ben aynı zamanda bu sporun hayranıyım. O yüzden televizyonda da olup biteni, tüm yarışı izlemek isterim.

Bu seneki Tour de France için planladığınız özel bir şey var mı?

Bu yıl yeni bir seri yapacağız. Sadece, bu sefer benim rolüm biraz farklı olacak. Çünkü antrenman da yapmam lazım. Tüm üç hafta boyunca değil de bazı günler orada olabileceğim. Ama yine aynı meydan okumalar deneyecek ve bir bisiklet yarışının diğer tarafını da göstermeye çalışacağız.

"Ben Turner geldi ve 'Kontratın için tebrikler!' dedi. Gerçekten kanalı izliyormuş."

"Ben Turner geldi ve 'Kontratın için tebrikler!' dedi. Gerçekten kanalı izliyormuş."

Peki senin kendi yarış takvimin nasıl ilerleyecek?

İlk yarışım 24 Haziran'da. Sonra Ulusal Şampiyona var. İyi bir sonuç almak istediğim, büyük bir yarış. Tour de France süresince çok fazla yarış yok. O arada antrenman kamplarımız olacak. Ondan sonra ise katılacağım daha çok yarış var.

Bisiklet, diğer sporlara göre biraz farklı bir başarı anlayışına sahip. Tek bir başarı tanımı yok. Pelotonda birçok sporcu var; hepsinin sorumluluğu ve amacı farklı. Bence sporu güzel yapan unsurlardan biri de bu. Başarı bir sürü sonuçla gelebiliyor. Sen bu konuda neler düşünüyorsun?

Evet, sporda çoğunlukla iki takım arasında bir maç olur ve biri kazanır. Ama bir bisiklet yarışında başlangıçta 200 sporcu var. Birçok kişi, yarış kazanmadan da başarılı olabilir. Yarışı birinci bitirmesen de iyi bir yarış geçirmiş olabilirsin. Ya da domestiksen ve takım arkadaşın kazandıysa çok iyi bir gün geçirebilirsin. Bence öyle bir seviyede kazanmadan kişisel başarı elde edebilmen çok güzel. 

Bunun yanında tabii ki herkes kazanmak ister. Çok iyi bisikletçiler var. Mesela Dauphine'de Carlos Verona sekiz-dokuz yıl sonra ilk kez kazandı. Çok güçlü bir bisikletçi olmasına rağmen. Bu yüzden çok iyi olsan bile sprintin yoksa ya da belirli bir limitin varsa bazen çok zor olabiliyor. Bisikletçiler, yardım ve taktikten oluşan kombinasyon, bu sporla ilgili benim de çok sevdiğim bir durum.

Socrates Dergi