
Hız Sınırı
4 dk
Donald Campbell, hayatını sürate adadı. Babasını izlediği ilk günlerinden, eşinin gözü önündeki son gününe dek...
Tonia Bern kaygılı görünüyor. BBC kameraları, eşi Donald Campbell’ın kendisine ait suda sürat rekorunu geliştirme girişimini haberleştirmek için orada. Takvimler 1966’nın son yapraklarına doğru geri sayarken, Tonia’nın da mikrofonlara birkaç şey söyleme fırsatı var. 11 yıl önce saatte 200 mil barajını su üzerinde alt eden ilk kişi olarak eline geçirdiği rekoru altı kez daha geliştiren Campbell’ın gözü bu kez saatte 300 milde. Yan yana gelen bu rakamların Tonia için pek de anlamlı olduğunu söylemekse ziyadesiyle zor.
“Katıldığım her rekor denemesinde, bu kez son olmasını diledim. Ama bence bu son deneyişi olmayacak. Son diye bir şey, hiçbir zaman olmayacak.”
Tonia’nın sözlerini, inatçı eşinden yılmış bir kadının hayıflanması olarak yorumlayabilirsiniz. İster inanın ister inanmayın, şu üç kısa cümle, bir yakınmadan ziyade bir temenni aslında. Bir sonraki rekor denemesine dek dahi olsa hayatta kalacak bir Donald temenni ediyor yalnızca...
Donald Campbell, gözlerini sürat rekoru dünyasına açtı. Babası Sir Malcolm Campbell karada dokuz, suda ise dört kez dünya rekoru kırmış ve iki alanda da dünyanın sayılı isimlerinden olmuştu. Ardında bıraktığı 13 rekorluk miras -oğlu Donald’ın bu sayının uğursuzluğuna dair takıntısı düşünülürse- epey ironikti.
Baba Campbell 1948’de, çoğu rakibinin aksine bir rekor denemesinde geçirdiği kazada hayatını kaybetmedi; doğal sebeplerle kalp krizine boyun eğdi. Çok geçmeden 1950’de Stanley Sayres, Slo-Mo-Shun IV adlı teknesiyle rekoru Atlantik Okyanusu’nun öte yakasına taşırken Donald’ın da kaderi şekilleniyordu. Diana Bartley’nin 1957’de Sport için kaleme aldığı profile göre haberi alır almaz Campbell’ın gözünün önünde babasının hoşnutsuz yüz ifadesi belirmişti. Hem babasının başladığı işi yarım bırakmamak hem de kendi sözleriyle “o dönem birinci sınıf bir güç olmaktan uzaklaşmaya başladığı konuşulan” Britanya’nın onuru için yeni Bluebird’ün tasarımına girişti.
Sayısız hüsran ve dur durak bilmeyen çalışma iştahının ardından, nihayet tarihe geçme zamanı gelmişti. 1955’te kıracağı yedi su sürat rekorunun ilkini eline geçirdi. Birkaç ay sonra bu kez Arizona ile Nevada eyaletleri arasında uzanan Mead Gölü’nde rekorunu saatte 216.20 mile çıkardığında, Britanya’nın rüştünü ‘deplasmanda’ da ispat etmiş oluyordu.
Gelecek 10 yıl rekorlar kadar kazalar ve hayal kırıklıkları da barındırıyordu. 1960’ta, babasının 25 yıl önce kara rekorunu kırdığı Utah’ta yaptığı denemede saatte yaklaşık 360 mille seyrederken kaza yaptı ve kafatasında kırıklar oluştu. 1964’te aynı yıl içinde hem suda hem de karada sürat rekorunu eline geçirip bunu başaran ilk kişi olduğundaysa yeniden el üstündeydi. Gerçi niyeti hiçbir zaman takdir görmek olmamıştı ve bakış açısını The Price of a Record belgeselinde şu sözlerle açıklayacaktı: “Bu, insanları eğlendirmek için yapılan bir şey değil; eğer bir tiyatro oyunu sergileseydim ve kimse izlemeye gelmeseydi, o zaman kaygılanmamı gerektiren bir durum olurdu.” Tek gayesi sınırları zorlamaktı ve son saniyelerini de bu uğurda geçirdi.
1967’nin henüz dördüncü gününde, Campbell çıtayı saatte 300 mile koydu. Ama olmadı. Bluebird, o sürate dayanamayıp havalandı, ters taklayı andırır şekilde Coniston Gölü’ne çakıldı ve pilotuyla birlikte paramparça oldu. Geriye ise o elim kazanın görüntüleri, sürat dünyasında sarsılmayacak bir miras, temennisi bu kez yerini bulmayan Tonia ve 1984’te kadınlar için suda sürat rekorunu kıran kızı Gina kaldı.