İki Mehmet'in Hikâyesi

5 dk

Eşsiz yeteneğine rağmen Bundesliga'da tutunamayan Mehmet Ekici Türkiye'de nasıl parladı? Alman gazeteci Kai Psotta, Socrates için yazdı.

Ayağı mıknatıs gibi, oyunu okuma yeteneği neredeyse Bayern Münih’in İspanyol yıldızı Xabi Alonso kadar olağanüstü. Serbest vuruşlarında topu inanılmaz isabetli şekilde kaleye gönderiyor. Kafa topları bile iyi sayılır. Mehmet Ekici, mükemmel bir futbolcunun barındırdığı birçok özelliğe sahip. Ama bunlara rağmen, Ekici’nin çok büyük bir eksiği de var.

O, Opel motoru olan bir Ferrari gibi. Ya da şöyle söyleyelim; vücudu onun eksik yanı. Neredeyse tüm gençliğini geçirdiği Bayern Münih altyapısında Mehmet Scholl’ü bile kendine hayran bırakmıştı. Sekiz kez şampiyon olmuş, beş kez Almanya Kupası’nı kazanmış, Şampiyonlar Ligi kupasını havaya kaldırmış Mehmet Scholl, adaşı ile özel hayatında bile ilgileniyordu. 3. Lig’de teknik direktörlüğünü yaptığı oyuncusunu, yaz aylarında bir baba gibi bire bir çalıştırıyordu.

Scholl, ona her zaman inandı. 2010’da Nürnberg’e kiralanınca, bu hamleyi yapan kulübü şu sözlerle kutlamıştı: “Eşi benzeri zor görülen bir oyun kalitesi var, tekniği mükemmel. Ona her zaman güvenebilirsiniz. Takımı için varını yoğunu ortaya koyar.”

O yıl Bundesliga’da, 29’u ilk 11 olmak üzere 32 maça çıktı. 3 gol ve 9 asiste imza attı. Şimdilerde Wolfsburg’u çalıştıran Dieter Hecking, Mehmet’i takımında tutmayı çok istemişti ama Nürnberg’in kiraladığı oyuncunun bonservisini ödeme gücü yoktu. Yeni durağı, bonservisi için 5.5 milyon Euro’yu gözden çıkaran Werder Bremen oldu. Dönemin sportif direktörü Klaus Allofs, “Burası onun için bir basamak” demişti. Ekici’nin yeni Scholl olmasını bekliyordu. Ama yanılmıştı… Zira Werder Bremen artık, eskisi gibi hücum futbolu oynayıp herkesi kendine hayran bırakan kulüp değildi. Mehmet de teknik kapasitesi kısıtlı bu takımda hünerlerini sergilemekte zorlanıyordu. Teknik direktörü Thomas Schaaf da onu yanlış bölgede oynatıyordu. Sağ kanatta görev alan Mehmet, bu bölge için yeterince hızlı değildi. Hücuma yön vermek yerine defansif koşular yapmak zorundaydı. Alışkanlıklarının dışına çıktı.

Bremen’e birkaç yıl önce gitseydi, Weser Nehri’nin bitişiğinde bugün Fenerbahçe forması giyen Diego ile birlikte forma giyip çok daha farklı bir gelişim gösterebilirdi. Ancak en kötüsü, yanlış zamanda, yanlış teknik adamın elinde, yanlış yerdeydi. Üstelik de yanlış bir vücudun içinde…

Mayıs 2010’da iki kasığından da ameliyat oldu. Bremen’e transferinden sonra karın bölgesindeki sakatlık onu bir operasyona daha zorladı. Berlin’de uzun süreli bir rehabilitasyon dönemine girdi. Futbolcu olacaktı, sakatlıktan başı kurtulamayan daimi bir şanssız oldu.

Özel becerileri vardı ama vücudu, bu becerileri kaldıramadı. Hiçbir Ferrari, Opel motoruyla dünya şampiyonu olamaz. Mehmet Ekici de bu yüzden Bundesliga’da tutunamadı. Genelde maçın bitimine yarım saat kala oyundan alınan bir oyuncu oldu, bu tempoyu kaldıramadı. Aynı nedenlerden ötürü, en büyük hayaline erişmesi de zor görünüyor. Premier League’de asla forma giyemeyecek.

Ekici çok gururlu bir insan, biraz da kibirli. Ne yazık ki etrafında onu gerektiği zaman eleştiren ve kendisini sorgulamaya iten insanların eksikliğini hissediyor. Kariyeri boyunca çok fazla pohpohlandı. Hep çok iyi olduğu yönünde telkinler aldı. Oysa yapıcı eleştiriler sizi ileriye taşır. Ancak, Mehmet bunları kimseden duymadı.

O yüzden, gösterdiği gelişim mutluluk verici. Türkiye Ligi’nin Bundesliga’ya göre düşük tempoda oynanması ona iyi geliyor ve avantaj sağlıyor. Meziyetlerini daha rahat sergiliyor. Bulunduğu yerde, bir Opel motorunu sonuna kadar zorlamak başarı için yeterli olabilir. Üstelik, motorun etrafı Ferrari’nin tüm üst düzey parçaları ile süslüyken…

Çeviri: Fatih Demireli

Socrates Dergi