
İkinci Bahar
10 dk
Beş yıl Grand Slam kupası olmadan geçti ama Ekselansları 35 yaşında yeniden zirveye döndü. Peki bunu nasıl başardı? Milli antrenörler Ali Göreç ve Can Üner'e sorduk.
“Roger Federer tekrar Grand Slam kazanacaksa artık sadece Wimbledon’da kazanabilir” savını çok fazla duyduğumuz yılları geride bıraktık ancak şeytanın bacağı Avustralya Açık’ta kırıldı. Bu durum sizleri ne kadar şaşırttı?
Can Üner: Tabii ki şaşırdım ama oynadığı oyunu görünce, sonuç asla sürpriz değil. Gerçekten inanılmaz bir seviye yakaladı. Bütün turnuva boyunca sürekli daha iyiye giden bir forma ulaştı. Uzun bir sakatlığın ardından bir anda bu kadar iyi gelmesi ise beni daha çok şaşırttı. Bu sene Avustralya’daki kortlar biraz daha hızlandırılmıştı, sanki birkaç tık daha hızlı gibiydi. Bu da Federer’in işine geldi çünkü şartlar oyununa çok uydu. Yeni raketiyle beraber backhand’lerini geliştirmesi de hem turnuvadaki diğer rakiplerine hem de Rafael Nadal’a karşı son maçtaki üstünlüğünün en önemli nedeniydi.
Ali Göreç: Kesinlikle çok enteresan. Benim ve birçok tenis otoritesinin onun artık sadece Wimbledon’da başarılı olabileceğini düşünmesinin sebebi oyun tarzıydı. Bu hâliyle daha fazla file önüne çıkar, servisini hep yaptığı gibi çok iyi çeşitlendirir ve puanları bitirir diye düşünüyordum ama büyük bir sürpriz gördük. Federer, ara verdiği o altı ay içinde oyununda da birkaç gelişim kaydetmiş; birincisi backhand’i, diğeri ise çok net ve taviz vermeden geri çizgi üzerinde oynaması. Bu da tabii backhand’e bağlı biraz. Eskiden ister istemez bu kanatta hata yapmamak için geriye doğru çekilirdi. Şimdi ise tutuş değişikliği sonrası artık hiç geri gitmiyor. Bu sayede hem rakibin üzerinde hızlı baskı kuruyor hem de sevdiği gibi fileye çıkma şansları buluyor. Bütün bunlardan daha önemlisi ise kafasının içinde olan bir şey... Rafael Nadal’a karşı yaşadığı kötü hatıraları silmiş oldu. Eskiden ona karşı geriye düştüğü zaman önce morali ve ardından oyunu çöküyordu. Avustralya Açık’ta ise final setinde servis kırdırıp geri düşmesine rağmen oradan dönmeyi başardı. Bunu kafasından atmış ve oynamak istediği oyunu, hiç taviz vermeden, düşüş yaşamadan korta yansıtıyordu.
Can Üner: Ivan Ljubicic’i oynarken hatırlıyorum da; Federer ile çok yakın arkadaşlardı... Sık sık beraber antrenman yaptıklarına şahit olmuştum. Bence Edberg, Federer’e zaman içinde çok şeyler kattı, onun gelişime katkı sağladı. Ivan Ljubicic de Federer’in oyununu çok iyi biliyor. Ufak dokunuşlarla çok etkisi olmuştur. Federer gibi bir oyuncuda, yüzde bir katkınız bile olsa çok büyük fark yaratırsınız. Tam da bu sebeple, böyle bir başarı varsa antrenörü katiyen es geçmemek lazım. Backhand’lerdeki gelişim mesela... Belki de o konuda Ivan Ljubicic ikna etmiş olabilir Federer’i. Dinlediği, takdir ettiği birini antrenör olarak görmesi, kolay ikna olmasına neden olmuştur belki.

Ali Göreç: Bir koç, illa oyuncusunun tarzını yansıtacak diye bir şey yok. Ljubicic ve Federer arasında da böyle bir benzerlik yok belki ama o da en üst düzeyde performans vermiş, oyunu iyi okuyabilen, profesyonel dengeleri bilen bir oyuncuydu. Antrenörlükte de en kilit nokta şudur; verebileceğiniz çok önemli bilgiler vardır ama oyuncuyla kurulan iletişim esastır. Ljubicic de Federer’le iletişiminde o kanalı buldu sanırım. Edberg gibi biraz… Mesela takımında en başından beri Severin Lüthi vardı Federer’in. Dikkat ederseniz bunlar hep çok sakin, patlayıcı olmayan, tıpkı Federer gibi karakterler. Hepsinin rolü var, Ljubicic’in de…
Şu ana kadar görüşleriniz, 2017 model Roger Federer’in yarattığı en büyük farkın backhand olduğu üzerinde birleşti. Peki 35 yaşında bir oyuncu, bu kadar temel bir vuruşta nasıl değişikliğe gitti?
Can Üner: Federer topu artık biraz daha erken almaya, biraz daha backhand vurmaya başladı. Muhakkak ki bu, verdiği ara esnasında üzerinde çalıştığı bir şey. Zaten böyle büyük şampiyonlarda beni en çok etkileyen özelliklerden biri, yaşları kaç olursa olsun, kariyerlerinin her anında oyunlarına devamlı bir şeyler eklemeleridir. Zaten başka bir denklemde Nadal’ı iki üç maç üst üste yenme ihtimali yoktu. Çünkü eskiden çok fazla backhand slice oynamak zorundaydı. Bu, Nadal’a topları forehand’ine alacak zaman veriyordu. 2017 itibarıyla bu ortadan kalktı. Eskiden, sadece zemin hızlıyken Nadal’a karşı iyi oynayabiliyordu. Şimdi sırf Avustralya’da değil; daha yavaş zeminde, Miami’de olanları da gördük...
Ali Göreç: Bir ayarlama yapmış ve benim gördüğüm kadarıyla backhand tutuşunu değiştirmiş. Çok değil, belki bir milim kadar filan kapatmış raketini. Eski tutuşundan çok az daha farklı. Geçmişte semi continental’e yakın bir tutuşu vardı. Şimdi daha bir continental olmuş. Hâlâ çok alışıldık bir top spin backhand tutuşu değil ama ona yaklaşmış. Bu, Federer’e iki farklı avantaj sağlıyor. Birincisi, topu daha vücudunun önünde almak… Mesela forehand’inde topu vücudunun çok önünde alıp hem erken buluşuyor hem de kontrol edebiliyor. Backhand’de ise eski tutuşu sebebiyle bunu yapamıyordu. Şimdi hem birazcık önde alıyor hem de eskiden yaşadığı problemleri yaşamıyor. Neydi o problemler? Göğüs hizasındaki toplarda zaman zaman, omuz ve baş hizasındaki toplarda ise genelde yaşadığı sıkıntılar. Artık konfor bölgesi, benim gördüğüm kadarıyla daha yukarı çıkmış. Oraya çıkan toplara da etkili vurabiliyor yani. Sırf Nadal’a karşı değil, tüm turnuvada çok efektif kullandı bu vuruşu.

Avustralya Açık, Indian Wells ve Miami… 2017’nin üç büyük kupayla geçen ilk dört ayı sonrası toprak korta çıkmamak ve ara vermek makul bir karar mıydı?
Can Üner: Mesela Fransa Açık’taki kazanma şansını düşünelim… Zaten kendi de “Yapamam” dedi ki bence de yapamazdı. Federer akıllılık etti ve yıpranmadı. En iyi olduğu zamanlarda bile Roland Garros’u bir kere kazanabilmiş ki onda da Robin Söderling’in Nadal’ı yenmesi nedeniyle… Şimdi orada oynasaydı, en sevdiği ve en etkili olduğu çim sezonuna yıpranmış girebilirdi. Andy Roddick, “Tenisi bilen hiç kimse Federer’in Fransa Açık’ta neden oynamadığını sorgulamamalı” yazdı mesela Twitter'da. Tabii ki gönül orada Federer’i görmek isterdi ama bence çok yanlış bir karar vermedi.
Ali Göreç: Bence mantıklıydı. Arada bir Roland Garros oynandı ki orada Nadal’ı yenebilecek kimse görünmüyordu, Federer de dâhil olmak üzere. Yenemez miydi? Belki yenerdi ama ihtimal gerçekten düşük. Dolayısıyla bence çok iyi yaptı ve mutlu çıkacak çim korta. Bir de tabii işin enerji tarafı var. Toprak gibi talepkâr bir zeminde, vücudunu hiç hırpalamadı.
Kusursuz Rekabet
Can Üner: Federer’le turnuvalarda denk geliyoruz. Uzaktan selam verip geçebilecekken yanıma gelip elimi sıkması, sohbet etmesi çok hoş. Belki adımı bile bilmiyor, sima olarak tanıyor ama her gördüğünde saygıyla yaklaşıyor. Nadal da çok kaliteli bir insandır. Bunca yıldır izleriz, bir raket fırlattığını hatırlıyor musunuz? Aileleri çok büyük sporculardan önce, kaliteli insanlar yetiştirmişler. Başarılar gelip geçici ama bu davranışlarıyla daha da büyüyorlar. Tenis tarihinin en iyi iki oyuncusunun, çok da sağlıklı bir rekabeti var.
Ali Göreç: O eski, yıkıcı rekabetler artık yok. John McEnroe’ların rakiplerini düşman gören yaklaşımları bitti. Federer ve Nadal bambaşka tipte insanlar. Bu karşılıklı saygının kendilerine de olumlu döndüğünü çok iyi biliyorlar. Ben birbirleri hakkında bir tane olumsuz şey söylediklerini duymadım. Zaten daha iyi oynamak için rakibi kötülemeye ne gerek var ki? Onlar çok iyi arkadaşlar ancak hâlâ birbirlerinin popolarını tekmeliyorlar, birbirlerini daha iyi olmaya zorluyorlar

Uzun süre 90 kafalı, daha ‘eski moda’ bir raketle oynayan Roger Federer, 2013 yılında ilk denemelerini yapmaya başlamış ve 2014’te 97 kafalı, daha büyük bir rakete geçmişti. Sizce son yıllarda bunun faydasını ne kadar gördü?
Can Üner: Biraz daha büyük raketle oynaması Federer’e daha iyi geldi. Çünkü o eski tip küçük raketlerle ace ihtimali daha azdı. Eskiden çok fazla miss hit (ıska) yapıyordu, yeni raketle çok daha fazlasını sweet spot’a (raketin merkezine) denk getirebiliyor. Bu, özellikle de üstüne çok konuştuğumuz backhand kanadını epey rahatlattı. Yeni raket mevzusu, Federer’in dönüşümünün çok kritik bir parçasıydı. Çok da faydasını gördü. Şu oyununu eski raketiyle oynamakta zorlanırdı.
Ali Göreç: Mesela Pete Sampras'ı ele alalım... Kariyerinin sonuna kadar hiçbir şeyi değiştirmedi ama sonrasında yazdığı biyografisinde, “Ben yanlış yaptım, son birkaç senede daha büyük kafalı raketle oynamalıydım” dedi. Bunda kesinlikle gerçeklik payı var. Federer’e de ciddi katkısı olmuştur daha büyük raketin. Ama bu değişikliği geçmişte yapmış olsaydı, mesela Nadal’la maçlarında dramatik bir fark olmazdı diye düşünüyorum. Geçmişteki Federer-Nadal maçlarında ne oluyordu? Federer’in backhand’i ve Nadal’ın forehand’i arasındaki rallide bitiyordu iş. Nadal bir yolunu bulup orada kalıyordu ve Federer’i mat ediyordu. Kendisi de söylüyordu; “Benim Roger’a karşı bir taktiğim var, o da backhand’ine oynamak” diye. Bu sadece raketle düzelecek bir şey değildi. Burada köklü bir anlayış değişiminden bahsediyoruz, raket de yardımcı olmuştur muhakkak.
Roger Federer, 2012 Wimbledon sonrası, favori Grand Slam’inde hiç kupa kaldıramamanın üzüntüsünü yaşıyor olmalı... Sizce yaptığı değişiklikler ve formuyla birlikte bu sene şansı ne olacak?
Can Üner: Benim gözümde, o bahsettiğin dönemi de boş geçirmedi ve performansı gayet yerindeydi. Üç sene evvel Novak Djokovic’e finalde beş sette kaybetti… Novak inanılmaz oynadı o gün, Federer de kötü değildi. Ardından bir finali daha var ve 2016’da bir de yarı finali. Kötü diyemeyiz. Biz birinciliğe alışık olduğumuz için garip geliyor sadece. Bu sene, eğer Avustralya Açık ve devamındaki formu devam ederse neden olmasın diyorum ama başka favoriler de var. Zaten çim, her zaman sürprize açık bir zemindir. Kim tahmin ederdi ki 39 yaşındaki Tommy Haas, gelip de Stuttgart’ta Federer’i yenecek?
Ali Göreç: Buna sportif ve anlamlı bir cevap vermek çok mümkün değil. Fikstürün nasıl olacağına bir bakmak lazım. Nadal da çok iyi oynuyor ki şu anda görüntüsü, eskiden çim kortta oynadığı tenisin üstüne koyabilecekmiş gibi. Ancak 2012 sonrası Wimbledon’da yaşananları sorarsan, Federer çoktan unutmuştur bunları... Teniste geriye dönük düşünmek diye bir şey yok. Zaten turda bunu yapmaya vakit de yok! Profesyonelce tenis oynayan herkesin yaşam tarzı da buna göre değişiyor. “15-0 gerideyim, şimdi ne yapacağım?” sorusu, “Önceki sette, set puanını neden değerlendiremedim?” pişmanlığından çok daha faydalıdır. Tenis, bir şeylerin olduğu ve oyuncuların da ona karşı önlem aldığı bir oyun. Federer’i de diri ve olumlu tutan yaklaşım bu. Geçmişin negatif hatıralarıyla hiç uğraşmıyor. Teniste sadece anlık çözümler var, hep geleceğe bakmak lazım… Federer bunu yapmayı sürdürerek 19’uncu, belki 20’nci Grand Slam’ini kazanabilir. Tabii arkasından onu kovalayan Rafael Nadal’ı da unutmayalım. Yakalamak ve geçmek için her türlü şansı olacaktır.