
İkinci Bahar
10 dk
Bahar Toksoy Guidetti’nin, yaşadıklarından öğrendiği şeyler var. Annelik mesaisi ve iki madalya kazanmakla meşgul olduğu sezonu, kendisinden dinledik.
Öncelikle tebrikler, 2017 CEV Avrupa Voleybol Şampiyonası’na çok iyi başlayamasanız da zor bir gruptan çıkarak bronz madalyaya ulaştınız. Turnuvayı nasıl değerlendirirsiniz?
Bu madalya gerçekten çok kıymetli. Özellikle milli takımın jenerasyon değişikliğine gittiği şu dönemde, birkaç tecrübeli oyuncu ve genç yüzlerden oluşan bir kadroyla önemli başarı yakaladık. Dediğin gibi, turnuvanın en zor gruplarından birindeydik. Her ne kadar iyi bir hazırlık süreci sonrası oraya tam özgüvenle gitmiş olsak da grup maçlarında alınan sonuçlar da bunu gösterdi bize.
“Üçüncülük başarısızlıkmış gibi gösterildi” mi demeliyim, bilemiyorum. Fakat Rusya, İtalya ve Bulgaristan gibi büyük takımlar veda ederken biz madalyaya ulaştık. Türk voleyboluna ileride büyük katkı sağlayacak bir yaz geride kaldı.
Çeyrek finalde Rusya’yı 3-0’la geçerek turnuvanın henüz bitmediğini gösterdiniz. Gruptaki Rusya maçı ile çeyrek final arasındaki altı günlük sürede neler değişti?
İlk maçta, grup mücadelesi olması sebebiyle içimiz daha rahattı belki. Çeyrek final ise çok farklı bir psikoloji. Uyanmayla başlayan, sabah antrenmanından maça kadar devam eden yüksek bir konsantrasyon gerek. Yüksek seviyelerde odaklanmaya alışkın bir takımız. Sırbistan’daki 2011 Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde de yine Rusya’yı elemiştik. Bu turnuvaya gitme amacımız da madalyaydı ve ona bir adım daha yaklaşmak için çeyrek finale çıkıyorduk. Nasıl konsantre olduysak, Rusya’ya top oynatmadık! Ertesi gün Sırbistan maçında ise tam tersi oldu... Sırbistan, genç kadrosu ve yüksek fizik kapasitesiyle Avrupa’nın tartışmasız en iyisi.

Blok disiplini, bu turnuvada takıma hem skor hem motivasyon anlamında pozitif döndü. Kaptan Eda Erdem Dündar’ın turnuvanın en iyi orta oyuncusu seçilmesi de bunun bir ödülüydü. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Eda ve Kübra (Akman Çalışkan) gerçekten turnuvanın en iyi blokörleri arasındaydı. Türkiye’nin uzun süre orta oyuncu sıkıntısı yaşamayacağını söyleyebilirim. Yanlış hatırlamıyorsam bir maçta bloktan 15 sayı aldık. İnanılmaz bir istatistik!
Milli takımda sizi as oyunculardan biri olarak görmeye alışkınız. Ancak bu sene durum biraz daha farklıydı. Turnuvada çok fazla süre almadığınız Avrupa Şampiyonası’na kendi adınıza nasıl bakıyorsunuz?
Sahada olup sorumluluk alan oyuncu olmaya o kadar alışkındım ki bu turnuva bana yardımcı konumda bir oyuncu rolünü öğretti. Daha genç dönemlerimde, “Sahada değilken takıma nasıl yardım ederim?” büyük bir soruydu. Oynayıp oynamamaktan ziyade, takıma manevi destek olmak da çok kıymetliymiş, bunu öğrendim.
Bu konuyu takım arkadaşlarımla özellikle konuşmadım ama turnuvayı madalyayla bitirdiysek ben de üzerime düşeni yapabilmişim demektir. Eğer dışarıdan genç orta oyuncumuz Kübra’ya destek olabildiysem rolümü yapmışımdır mesela. Buna takım sporlarında daha çok ‘ablalık’ deniyor ama ben öyle düşünmüyorum. Genç oyuncuların da aynı desteği kenardan verebileceklerine inanıyorum. Sahada olmayı, o sayıyı almayı, blok yapmayı çok istiyorsunuz... Ancak orada değilsiniz ve bunun yerine ne yapabileceğinizi öğrenmek, kariyer uzatabilecek bir özellik. Bu sezona kadar ben de yaşamamıştım, öğrendiklerimden çok mutluyum.
Hamilelik döneminizden sonra kısa bir sürede sahalara döndünüz. Geri dönüş süreci nasıldı?
Şaşkınlık vericiydi. Doğumdan 42 gün sonra antrenmanlara başladım. Şu anda Fenerbahçe’nin kondisyonerliğini yapan Alessandro Braccheschi ile bir buçuk ay bireysel çalıştık. Bir kulüpte oynayabilecek duruma gelince de Fenerbahçe ile anlaştım. Takıma katıldıktan iki hafta gibi bir süre sonra topla çalışmalara başladım. Sonrası zaten kendiliğinden geldi. Sezon ortasında, eski kondisyonuna daha kavuşmamış bir oyuncuya kapılarını açmak herkesin cesaret edebileceği şey değil. Fenerbahçe’ye ne kadar teşekkür etsem az.
Giovanni (Guidetti) de yaz başlamadan, bildiğim kadarıyla herkesle yaptığı gibi, benle de bir konuşma yaptı. Milli takıma geniş bir kadro çağıracağını, Alison (kızı) konusunda içim rahat olacaksa deneyebileceğimi söyledi. Milli takım kondisyoneri Alessandro’yla yazın çalışmayı sürdürdük. Faydalı bir kamp süreciydi, yazın top antrenmanı yapmamak sakıncalı olabilirdi.

Sizin için ‘geçiş dönemi’ sayılabilecek bir dönemde, Fenerbahçe’yle Türkiye şampiyonluğu ve ardından milli takımla Avrupa üçüncülüğü derken dolabınıza yeni madalyalar eklendi bile... Bu kadarını bekliyor muydunuz?
En azından bir sezon kaybedeceğimi düşünüyordum. Sakin bir geri dönüş beklerken stresli maçlar ve madalyalarla bitirdim sezonu! Hamileyken Eczacıbaşı’nda bir süre oynadım, ligde üçüncü olduk. Sonra Fenerbahçe ve milli takımla elde ettiğim başarılar geldi... Böyle başlayan bir sezona madalyalar ekleyebildiğim için çok mutluyum. Hele ki kariyerime Fenerbahçe gibi bir kulüpte dönebilmek, bana “Demek ki bu işi yapabiliyorum” dedirtti. Tabii bunun altında büyük bir emek ve fedakârlık mevcut. Doğum sonrası biraz kafa dinlemeye ihtiyacım vardı. O da 42 günden fazla sürmedi! Hamilelik öncesi kiloma ve ritmime kavuştum. Benim pozisyonum (orta oyuncu) için önemli olan sıçrama da geri geliyor. Bu sezonla birlikte kariyerim, sanki hamilelik ve geri dönüş hiç olmamış gibi devam edecek.
Büyük başarılar yaşadığınız VakıfBank’tan ayrılıp, İtalya yolunu tuttunuz. İlk yurt dışı tecrübenizde, Türkiye Ligi’ne göre ne gibi farklılıklar gözlemlediniz?
İtalya, çok eğlenceli bir tecrübeydi. Gerçek bir voleybol ülkesi olduklarını rahatça kazanılabilecek maçlarda bile tribünlerin doluluğundan anlıyorsunuz. Kulübüm Savino Del Bene, Floransa’nın Scandicci isimli küçük bir kentindeydi. Voleybol, tanıtımı ve seyircisiyle keyifli bir hafta sonu etkinliğine dönüşmüştü. Salonda sürekli çocuklu, köpekli aileler görmek çok hoşuma gitmişti. İtalya’da her maç bir savaş. Ligdeki diğer takımlar sizi her an yenebilir. Ancak maalesef, Türkiye’nin büyük kulüplerinde bazı maçlara üstün taraf psikolojisiyle çıkıyorsunuz. İtalya’da da favori takımlar var elbet ama bu, diğerleri karşısında yüzde 80 performansla oynamanın yeteceği anlamına gelmiyordu. Seyirci faktörü ve ligdeki 12 takımın da birbirini yenebilecek kalitede olması sebebiyle İtalya benim için çok farklı ve keyifli bir yarım sezondu.
Keyifli bir ilk devre geçirmiş ve tam da lige alışmaya başlamışken sezon ortasında dönme kararını nasıl aldınız?
Yönetim ve benle alakalı birkaç durum vardı. İlk devreyi bitirdim, ikinci devrede tek maç oynayıp İstanbul’a döndüm. Bir bakmışım, sezona Eczacıbaşı’nda devam ediyorum! Birkaç gün iznimiz vardı, evime dönmüştüm, bir daha da geri dönemedim (Gülüyor). Eczacıbaşı büyük bir aile. Çok değerli oyuncularla oynadığım, güzel bir yarım sezondu. VakıfBank’ta birlikte forma giydiğim ve çok şey öğrendiğim isimler Maja Poljak ve Neslihan (Demir Güler) ile yeniden takım arkadaşıydık. Jordan Larson yine inanılmaz bir oyuncu. Tam takıma alışırken hamile olduğumu öğrendim. O süreçte de herkes çok yardımcı oldu.
Yurt dışı tecrübesini daha genç yaşta tatmayı diler miydiniz?
Özellikle İtalya tecrübesini daha erken yaşta tatmayı isterdim. Geç kalmış olmayı bırak, hâlâ aklımın bir köşesinde “Fırsat olsa bir sezonluğuna yine İtalya’ya gidebilir miyim?” sorusu var. Yurt dışına gittiğimde 27 yaşındaydım. Belki geç kaldım ama VakıfBank’ta kariyerim iyi gidiyordu. Vakıf’ın üç şampiyonluğunun ikisinde sahadaydım. Başka bir kulübe gitmek avantajlı olmayabilirdi. Ne zaman ki şartlar değişti, o zaman kararı aldım. Genç oyunculara da bu tecrübeyi geç kalmadan tavsiye ederim. Ellerine fırsat geçerse orada da kendilerini görsünler.
Biraz da yeni sezon hakkında konuşalım… Fenerbahçe’de fenomen bir yüz olan Kim Yeon-koung artık takımda değil. Bu ayrılık sizi nasıl etkileyecek?
Voleybolda tek bir oyuncunun eksikliğinin takımı çok fazla değiştireceğini düşünmüyorum. Fakat Kim’i karakter olarak çok arayacağız. Sahada her zaman çok eğlenceli, profesyonel ve takımı sürekli ileriye taşıyan bir oyuncu. Kendisiyle çok uzun süre oynamadım ama defalarca rakibi oldum. Kim, filede insanın kafasını gerçekten çok meşgul ediyor. Eksikliği tabii ki dezavantaj. Öte yandan, hücumda bu sene onun yerini dolduracak Polina Rahimova ve manşet yükünü kaldıracak başka oyuncularımız da var.
Sırf CEV Şampiyonlar Ligi değil, Vestel Venüs Sultanlar Ligi de güçlü ve iddialı rakiplerden oluşuyor. Sizleri ve izleyicileri nasıl bir sezon bekliyor?
Sezon çok çabuk başladı. Milli takımdan yeni gelenler oldu, daha sistem üzerine pek antrenman yapamadık. Yeni antrenörümüz Jan de Brandt, Fenerbahçe’yi eskiden çalıştırmış olsa da sistemini yeni oyuncularla oturtması gerekiyor. Maalesef bir sıkıntımız da smaçörümüz Natalia Pereira’nın sakatlığı oldu. Onun iyileşmesi ve zamanla Jan’ın sistemine adaptasyonla birlikte takım hızlıca ritim bulacaktır. Eczacıbaşı, VakıfBank ve Galatasaray haricinde Seramiksan, Bursa ve Halkbank takımlarıyla zorlu deplasmanlar bizi bekliyor. Ligde geçen sezon başlayan yükseliş sürecek.
Tabii her hafta zorlu maçlar yapmak sizi de sıcak tutan bir şey...
Esasında İtalya’ya yaklaşıyoruz. Diğer kulüplerin de artan yatırımlarıyla Türkiye Ligi’nde bu yönde bir gidişat var. Artık, oyuncuların forma giyip sahada kalabileceği daha fazla takım mevcut. Bu da milli takıma genç, yetenekli ve tecrübesiz oyuncudan ziyade; aynı şekilde genç, yetenekli ve tecrübe kazanmaya başlayan oyuncular katacak.
Kızınız Alison Yaz’a gelmek istiyorum... Antrenmandan yahut maçtan çıkıp eve gittiniz, evdeki durumu sizden dinleyelim...
Stresli bir günse eve dönüş çok daha keyifli. Kapıyı açtığınız gibi, karşınızda ağzındaki emziği düşürecek kadar kocaman bir gülümse buluyorsunuz. Onu görünce zaten üzerinizde stres, kızgınlık, ne varsa hepsi eriyip gidiyor. Sahada çok stresliyimdir, maçın her anını yaşarım. Artık gündelik hayata dönmek benim için daha kolay çünkü gündelik hayatım Alison demek! Giovanni artık ikinci planda!
İşimin stresiyle kızımın birleşimi aslında benim için çok güzel bir şey oldu. Bu noktada annemin ve Giovanni’nin desteği çok önemliydi. Giovanni, “Alison annesiz büyüyor, onunla senin ilgilenmen lazım” da diyebilirdi ama bunu seçmedi ve işime saygı gösterdi. Sahalara dönüşüm de bu sebeplerle daha kolay oldu. Maça giderken, evden içim rahat ayrılıyorum.