
İkinci Raunt
17 dk
Avrupa basketbolu, 2000 yılında Euroleague-Suproleague kırılması yaşamıştı. FIBA ve Euroleague bir kez daha karşı karşıya...
Pandemi, tüm hayatı olduğu gibi Avrupa basketbolunu da durma noktasına getirdi. İspanya ve Almanya gibi birkaç yerel lig Haziran'dan itibaren maçları oynatsa da kıtasal şampiyonalar bunu sağlıklı bulmadı. Basketbol Şampiyonlar Ligi (BCL) son sekiz maçlarını Eylül ayına ertelerken EuroLeague ve EuroCup ise sezon iptalini tercih etti. Takip eden gelişmelerse bu süreci yıllar sonra yeni bir dönemin başlangıcı olarak görmemizi sağlayacak cinstendi.
Oyuncuların Sesi
Avrupa basketbolu, çoğunlukla verilen kararlarda basketbolcuların pek söz hakkı bulamadığı bir oluşum olarak anılırdı. Ancak bu kez, bazı şeylerin değiştiğini gördük. Önce, Nisan sonunda EuroLeague Oyuncular Birliği (ELPA), ligle bir anlaşma yaptı ve sezon oynanmasa dahi oyunculara yıllık maaşlarının yüzde sekseninin ödeneceği garantisini aldı. Akabinde, sezonun gidişatıyla ilgili kararın açıklanacağı 25 Mayıs'tan hemen önce Shane Larkin, Mike James gibi yıldızların başı çektiği birçok oyuncu sosyal medyada sezonun devam etmemesi yönünde görüş bildirip bir anlamda EuroLeague'i köşeye sıkıştırdı. 23 Mayıs'ta lig yönetiminin, ELPA yetkilileri ve basketbolcularla sezonun devam edebileceği olası senaryoları paylaştığı telekonferansta da oyuncular çok iştahlı olmadıklarını ilettiler. Telefonla görüşlerine başvurduğum, İtalya merkezli basketbol sitesi Sportando'nun CEO'su Emiliano Carchia'ya göre bu duruş, lig yönetimini de şaşırtmış: "Kulağıma gelenlere göre telekonferansta oyuncuların sezonun devam etmemesi yönündeki tavrı Jordi Bertomeu'yu da şaşırtmış ve bir miktar da kızdırmış çünkü ligin hedefi, sezonu devam ettirmekti. Tüm oyuncular karşı çıkarken, A lisans sahibi altı-yedi kulüp devam etmek istemiyorken bu mümkün değildi."
Yalnızca iki yıl önce kurulan ELPA, henüz çok büyük bir güç olmaktan uzak belki ama bu süreçte ne kadar etkili olabileceklerini gösterdiler. Carchia'ya göre, hâlâ önlerinde uzun bir yol var: "ELPA ileride daha iyi bir organizasyon haline gelebilir ama bunun için tüm oyuncuları temsil etmeliler, onların sadece yüzde altmışını, yetmişini değil."
Mevcut sezonun kaderi çizilmişken, kulüpler kara kara gelecek sezon hesaplarına girişmeye başladılar. Milano ya da Barcelona'ysanız hava hoş fakat gelir-gider defterini denk tutmanız gerekiyorsa ufuk çok da parlak değil: "Birçok takım bütçe düşürecek. EuroLeague'in üst seviyedeki takımları bir istisna olabilir. Milano, bütçesini koruyor veya Barcelona, Calathes'e üç yıl için yaklaşık 6 milyon euro'ya yakın para veriyor olabilir fakat ASVEL, hatta Panathinaikos gibi takımlar çok zorlanacak. Yüzde otuzlara varan kesintiler oldukça normal. Yeni sezon için en büyük tehdit maçların seyircisiz oynanması ve yaşanacak gişe kayıpları" şeklinde durumu özetliyor Carchia. EuroLeague dışındaki kulüpler için durum daha da hayatiydi ve önlerinde bir seçim yapma şansları vardı. O seçim, birçok elit kulüp için EuroCup yerine Basketbol Şampiyonlar Ligi'ne adım atmak oldu.
İlk Temaslar
Bilbao, Rytas Vilnius, Fortitudo Bologna, Limoges gibi markaların yanında, Şampiyonlar Ligi'nin en güçlü transferleri ülkemizden geldi. Galatasaray ve Darüşşafaka gibi son beş yılın iki EuroCup şampiyonuyla, iki sezon öncenin lig finalisti TOFAŞ, önümüzdeki yıl EuroCup'tan Basketbol Şampiyonlar Ligi'ne geçiş yaptılar. Geçen sezon turnuvada yer alan Türk Telekom ve üç sezon önce boy gösteren Pınar Karşıyaka'nın dönüşüyle, beş sağlam takımını Şampiyonlar Ligi'ne gönderiyor Türkiye.
Bu geçişi cazip kılan sebepleri öğrenmek için TOFAŞ genel menajeri Tolga Öngören ve Galatasaray adına görüşmeleri yürüten eski genel menajer Ömer Yalçınkaya'ya ulaştım. İki yönetici de görüşmelerin pandemi sürecinden çok daha önce başladığının altını çiziyor. Yalçınkaya'yla başlayalım: "Yaklaşık bir sene önce Şampiyonlar Ligi CEO'su Patrick Comninos bizden bir randevu talep etti ve İstanbul'a geldi. Bizi organizasyonlarına değer katacak bir marka olarak gördüklerini belirtti. Bizim daha önce EuroLeague ve EuroCup organizasyonlarında geçirdiğimiz 13-14 sezon var, o sebeple sadece maddi olarak bakmadık duruma. Görüşmeden sonra Nisan ayında karar verip, Temmuz'da kuraya girip bir anda Şampiyonlar Ligi'ne katılmamız çok olası değildi. İleride daha detaylı düşüneceğimizi iletip kendilerini uğurladık. Akabinde bu yılın Mart ayında Patrick beni yeniden aradı, yeni yatırımcıların tüm organizasyona değer katacağına dair tüyolar verdi. 1 milyon euro ödüllü Final Four'a ev sahipliği yapabilecek bir marka olarak bizleri gördüklerinden bahsetti. Bizi heyecanlandırdı bu da." Öngören de ilk görüşmelerin geçmiş yıllara dayandığını onaylıyor: "Şampiyonlar Ligi birkaç yıldır sürekli bizimle konuşuyordu. Fakat biz stratejik planlamamızı, şehrimize EuroCup'ı getirmek üzerine kurmuştuk. Prestijli bir turnuva olarak şehirdeki basketbol ateşini yukarı çıkaracağını düşündük. Doğru da yaptık, üç sene orada oynadık. EuroCup hâlâ iyi bir turnuva, operasyon tarafında çok iyi profesyonellerle çalıştık orada. Kulüp olarak büyük tecrübe kazandık. Fakat geldiğimiz noktada hem sportif hem finansal anlamda Şampiyonlar Ligi'nin bizim için doğru olduğunu gördük."
Görüşme masasının diğer yakasına kulak vermek üzere Skype üzerinden Basketbol Şampiyonlar Ligi CEO'su Patrick Comninos'a ulaştım. Enerjik görüntüsünü "Biz burada her zaman mutluyuz. Avrupa basketbolunun da ihtiyacı bu" şeklinde açıklayan Comninos'tan görüşmelerin ana hatlarını dinliyorum: "Şampiyonlar Ligi'ne yeni katılan takımlarla geçmişte de iletişimimiz olmuştu. Avrupa'daki tüm kulüplerle, kuruluşumuzdan beri temas halindeyiz. Misyonumuz bu. Görüşmeler, pandemi krizinden dolayı ivmelenmiş olabilir ama kesinlikle iletişimimizin başlangıcı çok daha eskiye dayanıyordu. Bence görüşmelerin satırbaşlarından biri şuydu: Kulüplerin çoğu için güvence, istikrar gibi konular gitgide daha önemli hale geliyor. Bu da günün sonunda tam olarak BCL'in sunduğu şeyler zaten."
EuroCup’taki Sorunlar
BCL'in sunduklarından önce, EuroCup'ın ve dolaylı olarak EuroLeague'in sunamadıklarını dinlemekte fayda var. Söz Öngören'de: "EuroLeague organizasyonu, EuroCup'a yatırım yapmıyor. Açık söyleyeyim. Bütçemizde dip toplam hep eksi EuroCup tarafında. Mesela televizyon geliri, üç sene oynadık, sıfır lira aldık. Sıfır. 1 euro değil, 1 lira bile değil, ne euro'su. Sıfır yazıyor. Avrupa kupası oynamak çok güzel bir şey. Türkiye'yi temsil etmek, şehrimize ve taraftarımıza iyi takımları izletmek, hafta içi basketbol oynamak çok güzel bir şey. Fakat bunun kulüpler üzerinde yönetilemeyecek bir yük olmaması lazım. Tamam, EuroLeague bileti var ucunda ama yönetemiyorsunuz EuroCup'ı şu an geldiğiniz yerde. Şunu da söyleyeyim, yeni oluşan finansal düzende bizim EuroLeague'de beş-on sene kalıcı, sürdürülebilir şekilde oynama imkânımız yok. O zaman bizim daha akılcı olmamız lazım. Bizi hem finansal hem sportif açıdan yukarı çekecek, başarılı olabileceğimiz bir yere gitmemiz lazım. Oturup değerlendirdiğimizde şunu gördük, EuroCup ne kadar yatırım yapmıyorsa, Basketbol Şampiyonlar Ligi de o kadar yatırım yapıyor turnuvasına."
Oldukça çarpıcı. Biraz da malumun ilamı. EuroLeague organizasyonunun her geçen sezon daha dışlayıcı bir yapıya bürünmesi de kulüpler için EuroCup'ın cazibesini yitirmesinde rol oynuyor. Yalçınkaya'dan dinleyelim: "Bizim için eksilerden bir tanesi EuroLeague'in çok kapalı bir hale gelmesiydi. Galatasaray gibi bir markanın anca EuroCup'ta final yapabilirse EuroLeague kapısını açabilecek olması çok hakkaniyetli gelmiyor bize. EuroLeague'e girseniz bile, ilk sekiz yapamadığınızda tek sezon kalabiliyorsunuz. Daha çok para harcamak zorundasınız, sonraki sezonsa EuroCup'a dönmeye mecbursunuz. Organizasyona katma değer yaratıyorsunuz ama size bir artısı olmuyor. Koskoca Galatasaray camiasının bu durumda olmaması gerektiği konusunda hemfikir olduk yöneticilerimizle. Bu açıdan Şampiyonlar Ligi'ndeki yarışma ortamı daha adil geldi bize. 2012-13 sezonunda şampiyon olduk, ertesi yıl EuroLeague'e katıldık. Sonra sistem iyiye gitmedi bence, Türkiye Ligi'ni şampiyon bitirseniz bile EuroLeague'e katılamıyorsunuz. Hal böyleyken 2016'da EuroCup'ı müzemize getirerek oradaki vazifemizi tamamlamış olduk bence."
Lig şampiyonuna dahi EuroLeague kapısının açılmaması, Comninos'a göre kulüp basketbolunun yeterince gelir üretememesinin önündeki temel sorunlardan biri: "Eğer bir yatırımcı bir kulübe kaynak sağladığında ligde başarılı olup Avrupa'da yarışma hakkı kazanacağını bilirse yatırım yapma ihtimali artar. Ne kadar yatırım yaparsa yapsın, yerel ligi kazansa dahi Avrupa'nın en iyilerine karşı oynama şansı bulamayacağını bilirse, yatırım için fazla sebebi kalmaz."
Uzun yıllar UEFA Şampiyonlar Ligi'nde kulüp operasyonlarının başında yer alan Comninos, doğru bir model için örneği futboldan seçiyor: "Leicester örneğinin ne kadar büyük yatırım fırsatları doğurduğunu görüyoruz. Herkes, Premier Lig'de bir takım satın almak istiyor. Neden? Çünkü bir hayalleri, bir fırsatları var. Evet, bu küçük bir ihtimal belki ama spor, bu hayali sunmaktan ibarettir zaten." Başarılı hikâyelerin yaratacağı yeni kaynaklarla ilgili en somut örnek, geçen sezon yaşanmış: "Külkedisi hikâyelerini hepimiz severiz öyle değil mi? Geçen sezonun sürprizi Macaristan'dan Falco Szombathely'yi ele alalım. Dolu salonda maçlarını oynadılar, üst düzey rakipleri ağırladılar ve şu anda Macar medyasından, Macar sponsorlardan ciddi bir ilgi var Şampiyonlar Ligi'ne. Sporunuzu büyütmenin yolu budur. Falco Szombathely, ne yaparsa yapsın örneğin Galatasaray'la karşılaşamayacaksa nasıl büyüyebilir ki?"
Uçurum
Adil bir sportif rekabet, organik büyüme ve sürdürülebilir finansal koşullar, Comninos'un ısrarla altını çizdiği konular arasında. Yeniden finansal tarafa dönelim. Yalçınkaya, Galatasaray'ın yeni sezon planlarıyla ilgili "Yönetim kurulumuzun uygun gördüğü bütçe dahilinde yine yarışmacı olmayı hedefleyeceğiz, her maça kazanmak için çıkacağız" dese de ekonomik gerçekleri yadsımıyor: "Bizim gibi çok branşlı kulüpler pandemiden çok etkilendi, gelirlerimiz çok azaldı. Geçen sene harcadığımız rakamlardan daha az harcamak zorundayız önümüzdeki sezon." Pandemi döneminin gerçekleri buyken, Şampiyonlar Ligi'nin bir can simidi işlevi göreceğini söylemek yanlış olmaz. Lig yönetimiyle yapılan centilmenlik anlaşması gereği kulüpler finansal detayları paylaşamıyor. Yalçınkaya, bu konuyla ilgili "Detaylara giremeyeceğim ama basına yansıyan rakamların birçoğu yanlış" derken Öngören, kafamızda kıyaslayabilmemiz adına birkaç ipucu paylaşıyor: "Genel toplamda Şampiyonlar Ligi'yle EuroCup'ın finansal boyutu aynı masada dahi konuşulmayacak kadar Şampiyonlar Ligi lehine. O kadar söyleyeyim. (Gülüyor.) Uçurum var arada."
Basketbolun kendi ekonomisini üretebilmesi, belki de kıta basketbolunun tek çıkış bileti. Comninos, bu durumu "Halihazırda basketbol, kendi yaratmadığı bir parayla dolduruluyor. Bir futbol kulübü, basketbol şubesine para pompaladığında bu, basketbol ekonomisinin bir başarısı olmuyor" şeklinde açıklıyor. Yalçınkaya da kendi açısından benzer bir ifade kullanıyor: "Şu ekonomik şartlarda, borca girerek kulübümüzden bütçe istemek dünyanın en saçma şeyi. Elimizdeki bütçe çerçevesinde Şampiyonlar Ligi'nde daha yukarıları hedefleyebileceğimizi düşünüyorum." Denk bütçe, ayağını yorganına göre uzatma konularında yıllardır başarılı bir sınav veren Öngören de kendine yetebilmenin önemini vurguluyor: "Kulüplerin toplam bütçelerinde basketbolun yarattığı kazanımların oran olarak yükselmesi, basketbol operasyonlarının sürdürülebilirliği açısından çok önemli. Seyirciye yatırım yaptık, gişeden kazanıyoruz, sponsorlarımız var. Bir de buna Şampiyonlar Ligi kalemini ekledik biz. Yoktu öyle bir kalem açıkçası... (Gülüyor.) İnan bana çok önemli, bazen duygusal bakıyoruz, 'Şu oyuncuyu alalım' diyoruz ama nasıl alacağız? Veya 'EuroLeague'de oynayayım.' E bir sene oynayan takımlarımız oldu, hâlâ mali tablolarını düzeltemediler. Spor bu mudur? Şampiyonlar Ligi'nin orada getirdiği katma değer çok kıymetli."

2016 EuroCup şampiyonu Galatasaray Odeabank
EuroLeague'de tepeyi hedefleyen takımlar ya futbol takımlarının gelirleriyle bütçe yaratıyor ya da zengin oligarkların hibeleriyle... Comninos'a, kendi kendine yetebilen bir Avrupa basketbolu için reçeteyi soruyorum: "Dışarıdan bakan biri olarak Avrupa basketbolunda olup bitenlerle alakalı basit bir gözlem yapabilirsiniz. Popülarite çıtası şuradaysa, (Eliyle yukarıda bir seviyeyi işaret ediyor.) yaratılan ticari değer bunun çok çok altında. Bu, iş deneyimi olan, yeni fırsatlar peşindeki herkes için mantıklı bir yatırım fırsatı olarak görülür. Basketbol ekosistemindeki herkesin kendine sorması gereken soru da bu: Ticari değeri, popülerlik seviyesine nasıl yaklaştırabiliriz? Futbol örneğinden gidelim. Evet, futbol çok daha popüler bir spor ama futbol ve basketbol arasındaki gelir farkı, popülarite farkının katbekat ötesinde." Söylemesi kolay, uygulamaya geçirmesiyse çetrefilli bir hedef. Yine de halihazırda birkaç ülkeden sponsorlarla kaynamaya çalışan mevcut EuroLeague kazanına kıyasla diğer ülkeleri de ekonomiye dahil etme gayesi, akla yatkın görünüyor.
Dejavu?
Panathinaikos Basketbol Kulübü sahibi Dimitris Giannakopoulos, 9 Haziran'da alışılagelmiş hararetli açıklamalarından birini yaptı. Takımı satışa çıkardığını, EuroLeague'in bir kara kutuya döndüğünü ve gelirlerin nereden, nasıl geldiğini açıklamadıklarını söyleyip Euroleague CEO'su Jordi Bertomeu'ya çattı ve Şampiyonlar Ligi'nin yakında Avrupa'daki tek güç olacağını, Panathinaikos'un da Şampiyonlar Ligi'ne katılmasını umduğunu ekledi. Bu sözleri, yarattıkları değer adına "Yüreklendirici" bulduğunu ifade eden Comninos, şöyle devam ediyor: "Şu an Avrupa'daki sistemin ideal düzen olmadığını kabullenmeliyiz. Bu da kulüp basketbolunu büyütmenin önündeki engellerden biri. Bence günün sonunda, Avrupa'da karşımıza çıkan şey, sporun nasıl gelişebileceğine dair farklı modeller ve farklı felsefeler. Biz, bu ayrımın kapsayıcı, organik büyümeyi hedefleyen tarafındayız. Birkaç kulübün bağımsız olarak büyümeye çalıştığı, kalın sınırları olan tarafta değil. Dimitris
Giannakopoulos'un altını çizdiği konu da bu iki model arasındaki farklardı. Panathinaikos, EuroLeague'in bir parçası, o model hakkında fikirleri var. Birçokları gibi o da bizim modelimizin ne ifade ettiğine, vizyonumuza tanıklık ediyor ve günün sonunda kıyaslamalarını yapıyor. Bu sözler, basketbol çevreleri için oldukça önemli bir mesajdı." Giannakopoulos'un kehanetlerini sorduğum Yalçınkaya, "Basketbol Şampiyonlar Ligi'nin hedefi EuroLeague'e rakip olmak değil ama o ayarda bir organizasyona sahip olmak. Buna sahip olursa da birçok mühim takım buraya ortak olmak isteyecektir.
Gemi limandan ayrılırken bu gemiye binmemiz hem Galatasaray hem Şampiyonlar Ligi için kıymetli diye düşünüyorum" derken Öngören de Şampiyonlar Ligi'nin geleceğini parlak görenlerden: "Türkiye'nin EuroLeague dışındaki en iyi beş takımı gidiyor Şampiyonlar Ligi'ne. İspanya'ya bak, bu sezon (Pandemi öncesi) Real Madrid ve Barcelona'nın arkasındaki üç takım Zaragoza, Tenerife, Bilbao; üçü de Şampiyonlar Ligi'nde. Hapoel Jerusalem, Bamberg, Sassari... Rekabet seviyesi çok yükseldi ve Şampiyonlar Ligi'nin bizim için doğru adres olduğuna eminim. Şampiyonlar Ligi kısa vadede EuroCup'ı sportif olarak zaten geçer, bu yatırımı, vizyonu koymaya devam ederse beş sene içinde EuroLeague'e alternatif olma gücü var. Avrupa'nın iki büyük turnuvası olur. Bunu görüyorum."
2000 yılında Euroleague, FIBA'ya savaş açmış, Suproleague-Euroleague kırılması sonrası yeni bir düzen kurulmuştu. Pandemi, hayatın akışını değiştirirken Avrupa basketbolu için de yeni bir milat anlamına gelebilir. Yirmi yıl önceyi yeniden yaşayacaksak sıfır noktası, içinden geçtiğimiz şu günlerde çizilmiş olacak.