İkizlerin Sporu

10 dk

Belirli bir amaca, uyum içinde ulaşabilmek... Kürek, takım sporları içerisinde en senkronize dallardan biri. İkiz olmak da mücadeleye 1-0 önde başlamak demek.

Kürek yarışlarında neden bu kadar çok ikiz var?

ABD’li Winklevoss’lar, Yeni Zelandalı EversSwindell’lar, İrlandalı O'Donovan’lar… Saymakla bitmez. 1980 Moskova Olimpiyat Oyunları’ndaki erkekler iki tek finalinde altın madalya da gümüş madalya da ikizlere gitmiş: Doğu Alman Landvoigt ve Sovyet Pimenov Kardeşlere. Eurosport’ta yıllardır kürek anlatan Şevket Furkan Erbay, “Yedi-sekiz ikiz saydığım organizasyonlar hatırlıyorum” diyor.

Türkiye’nin en başarılı ikiz kürekçileri ise Balkan ve ülke şampiyonlukları bulunan Sami ve Saim Kaya Kardeşler. İlk iş, Sami Kaya’ya sordum: Kürekte bu kadar çok başarılı ikize rastlamamız tesadüf eseri olabilir mi? Kaya, ikizlerin aynı şeyleri düşünüp hissedebildiklerini, uyumun esas olduğu kürekte bunun büyük avantaj sağladığını söylüyor. “Biz birbirimizin nerede yorulup nerede yorulmayacağını, ne zaman stresli olup ne zaman olmayacağını bildiğimiz için bu konuları konuşmazdık bile. Potensiyellerimizi, ne yapabileceğimizi hep bilirdik.”

Kürek camiası; boyları 1.90’ın, kiloları 100’ün üstündeki Kaya Kardeşlere ‘Pandalar’ lakabını takmış. Hem Galatasaray hem de Fenerbahçe’nin kürek takımlarında yarışan Pandalar, bir ara milli takımda ayrı düşmüşler. Saim Kaya’nın bir başka sporcuyla takım arkadaşı olması denenmiş. Fakat teknede denge bulunamamış, bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmış, ikizler yeniden bir araya getirilmiş. Kaya, bu deneyimden de yola çıkarak takım arkadaşlarının birbirine güvenmesinin önemini vurguluyor: “Kardeşim bana güvendiği için kafası rahattır. Benim de kafam rahattır. Hiçbir zaman ‘Acaba kardeşim şu anda su vuruyor mu, kendini taşıtıyor mu?’ diye düşünmeyiz.”

Bir dönem Pandalar’ın antrenörlüğünü yapan Recep Akıcı da yıllar önce Milliyet’e verdiği bir röportajda şöyle demiş: “(Pandalar’ın) Birbirleri için fedakârlık yapma oranları diğer takımlardan daha fazla çünkü tek yumurta ikizleri. Ayrıca daha dirençli olduklarını gözlemliyorum.

Su üstündeki uyum, karaya taşınmayabiliyor. Kaya Kardeşlerden Sami anlatıyor: “Sosyal hayatta kardeşimle hiç alakam yoktur. Ben hayvanları, doğayı, sade yaşamayı severim. Kardeşim evde bilgisayar oyunu oynamayı sever, dışarı çıkmaz. Ama sporda, ikimiz arasında hiçbir fark yoktur.”

Kürek yazılarını topladığı harika bir blogu olan eski milli kürekçi ve antrenör Celal Gürsoy’a da ikiz sporcularla ilgili deneyimlerini sordum. Gürsoy, Frankfurter Germania 1869 kulübünde antrenörlük yaparken ikiz kürekçilerle çalışmış. “Birbirleri ile dışarıdan bir komut almadan anlaşabilmeleri, yarış içinde ani olarak atak yapabilmeleri, tempo veya kürekteki kuvvet derecesini değiştirebilmeleri şaşırtıcı derece mükemmeldi. Başka ekiplerde saatler süren uyum antrenmanları ikizlerde gerekli değildi."

Saim Kaya & Sami Kaya

Saim Kaya & Sami Kaya

Uyum İçin Liderlik

Sekiz sporcunun bir teknede mücadele verdiği herhangi bir kürek yarışını izleyen biri, bu sporda ahengi tutturmanın, uyumlu hareket etmenin ne kadar önemli olduğunu hemen kavrayabilir. Şu açıkça görülür: Bir kürekçinin ortak hızın, ritmin dışına çıkması, küreğine gereğinden az ya da fazla güç vermesi tüm oyunu bozabilir. Her biri farklı bedensel/zihinsel özelliklere sahip bu sporcular tek beden gibi hareket etmek zorundadır. Peki bu nasıl sağlanıyor?

Eurosport spikeri Şevket Furkan Erbay ile bir araya geldik, olimpiyat oyunlarına katılan üç Türk kürekçiden biri olan Cem Yılmaz’ı aradık, kendisine sorduk. Yılmaz, işin takım kurma aşamasında başladığını, takım arkadaşı yapılacak sporcuların birçok testten geçirildiğini anlattı. Oksijen kapasitesini belirleyen, sporcunun kürek çekerken en çok hangi evrelerde gücünü verdiğini gösteren testler gibi. Bu sporcuların birbirlerine uyum sağlaması, senkronize olması için ise haftalar, aylar, yıllar süren başka çalışmalara ihtiyaç oluyor. Yılmaz, gözleri bağlı hâlde birlikte kürek çekmenin bunlardan biri olduğunu anlattı.

Uyumu sağlamak deyince tüm sporcuların eşzamanlı olarak, aynı şekilde hareket etmesi gelmesin aklınıza. Bir kere bazı kategorilerde, kürekçilere bir dümenci eşlik ediyor. Kürekçilerin karşısında oturan ve onların yanında minyatür bir insan gibi görünen dümenci, takımın harcayacağı gücü ve ritmi belirliyor.

Dümencisiz takımlarda da lider sporcular oluyor. Diyelim ki dört kişilik teknelerin mücadele ettiği bir yarış sırasında, aniden rüzgâr çıktı. Yılmaz, böyle bir durumda lider rolünü üstlenen bir sporcunun birkaç kelimeyle takımını yönlendirebildiğini söylüyor: “Mesela sağ arkamızdan rüzgâr geldi, tekne sola kaydı, hamla (en önde oturan ve tempoyu belirleyen kürekçi) bizi parkura sokar, o sokamazsa onun hemen arkasındaki adam ‘Sol daha güçlü’ der, tekne rotaya girer.” Bu kadar. Yarış boyunca sporcular doğru dürüst cümle bile kurmadan inanılmaz bir uyum yakalıyor.

İki kürekçiden ibaret bir kürek takımında bile sporculardan biri liderliği üstleniyor. Örneğin, Kaya Kardeşlerin lideri Saim’miş. Pandalar’a antrenörlük yapan Akıcı, ilginçtir, ikizlerin bu konuda güçlük çektiğini söylüyor: “Birinin baskın olması gerekiyor. Birbirlerine çok yakın oldukları için liderliği sağlamak, sürdürmek zorlaşıyor. Kardeş, ikizinin liderliğini kabul etmiyor (…) iki kardeş de birbirinden çok farklı değil, karakterleri benziyor. Fiziksel performansları da hemen hemen aynı.”

Şevket, güçlükle yakalanan uyumu korumak için takımların sık sporcu değiştirmekten kaçındığını söylüyor. Yılmaz da bunu doğruluyor, Ahmet Yumrukaya ile 11 yıl aynı teknede oturduklarını anlatıyor. “Bu sayede takım arkadaşınızın karakter özelliklerini ezberliyorsunuz” diyor. “Biz Ahmet’e çok güvenirdik. Bizi bir orkestra şefi gibi yönetirdi. Dümencisiz teknelerde liderlik vasfı taşıyan bir sporcunun olması büyük avantajdır.”

Yılmaz, 2016 Rio Olimpiyatı’nda, Hüseyin Kandemir ile birlikte hafif kilo iki çifte kategorisinde yarıştı. Orada da lider rolünü Kandemir üstlenmiş. “Kürek geçmişim daha uzun olduğu hâlde ben daha heyecanlıydım. Hüseyin çok soğukkanlıydı. Beni yönlendirdi, yarışı hatasız bitirdik.”

Şevket, son iki olimpiyatta altın madalya kazanan Yeni Zelandalı Mahé Drysdale gibi tek kişilik yarışlara odaklanan sporcuların kalabalık takımlarda güçlük yaşayıp yaşamadığını soruyor. Yılmaz, ünlü Alman kürekçi Marcel Hacker’den örnek veriyor. “Hacker takımdaki diğer erkek sporcularla takılmazdı mesela. Alman kadın takımıyla daha çok iletişime geçerdi. Tek başına yarışan kürekçiler biraz daha uç oluyorlar ama takımda da sorun yaşamıyorlar. O seviyede uyum problemi yaşanmıyor. Uzun süre kürek çekmiş sporcuların kişilikleri zaten oturmuş oluyor.”

Bugünlerde, İzmit’te Galatasaray’ın küçük erkek ve kız takımları çalıştıran Yılmaz, gençlerin birbirlerine daha kolay uyum sağladığını da ekliyor sözlerine. “Kızlar, erkeklerden daha erken olgunlaşıyor, daha kolay kavrıyor. Daha duygusal oluyorlar, birbirlerine daha kolay ayak uyduruyorlar. Erkeklere daha fazla telkinde bulunmanız gerekiyor.”

Ruh Damıtımı

Kürekçilerin teknede yakaladıkları uyum, hayatlarının diğer alanlarına da işe yarayabilir mi peki? Mesela akademik başarıyı artırabilir mi? Ya da tam tersi, akademide başarıyı getiren özellikler, kürekte de işe yarıyor olabilir mi? İngiltere’de Oxford ve Cambridge üniversitelerinin kürek rekabeti 1829’a kadar uzanıyor. ABD’de Harvard ve Yale üniversiteleri de 1852’den beri yarışıyor. Bu okulların akademik alanda ve kürek takımlarında yakaladıkları başarıların birbiriyle bağlantısı olabilir mi?

Bunu, 1962’de kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi kürek takımının antrenörlüğünü yürüten Baha Er’e soruyorum, şöyle diyor: “Kürek sporunun akademik başarıyı artırabileceğini düşünüyorum. Kürek, diğer sporlardan daha fazla disiplin kazandırıyor. Bu spora çok zaman ayırmanız gerekiyor. Performansınızın daima yüksek olması gerekiyor. Her antrenmanda çok fazla enerji tüketiyorsunuz. Bu alanda çok zorlandığınız için diğer alanlarda karşınıza çıkan zorlukları çok daha rahat taşıyorsunuz.”

Şevket, kürekçilerin kararlılıklarını, odaklanma yeteneklerini de dikkat çekici buluyor. “Hayatları boyunca bir şeye odaklanarak ilerliyorlar ve o odaklandıkları şeyi görmüyorlar çünkü finişe sırtları dönük yarışıyorlar... Suyun içindesin, yeşilliğin arasında. Su belki de insanı rehabilite ediyordur. Yapacağın iş belli, sekiz dakika kürek çekeceksin, en hızlı şekilde o işi bitirmeye çalışıyorsun. Zamanla damıtılmış bir ruh hâlleri oluyor.”

Amacını bilmek ve birlikte olduğun insanlarla bu amaç için uyum içinde çalışmak güzel bir şey, tabii. Ruhunuz damıtılmasın da ne olsun?

Socrates Dergi