
İkon
4 dk
Carl Lewis, şık bir delikanlı olarak geldiği olimpiyatlara 'efsane’ statüsüyle veda etti.
Carl Lewis, Ağustos 1983’te Sports Illustrated dergisinin kapağını süslüyor. Bu, daha sonra birçok kez daha kapağına çıkacağı dergiyi ilk ziyareti. Finlandiya’nın Helsinki şehrinde düzenlenen Dünya Atletizm Şampiyonası’nda 100, 4x100 ve uzun atlama olmak üzere elde ettiği üç altın madalyaya ithafen, kapaktaki resminin yanında “Dünyanın En İyisi” ibaresi var. Prestijli spor dergisine son kez kapak konuğu olduğu Ağustos 1996’da ise bu ibare “Gelmiş Geçmiş En İyi” olarak değişmiş durumda. Bu aynı zamanda, Carl Lewis’in yaklaşık 15 yıllık kariyerinin bir özeti...
ABD’nin boykotu sebebiyle ilk olimpiyat oyunları olması beklenen Moskova 1980’e katılamayan Carl Lewis, Los Angeles 1984 ile birlikte olimpiyat defterini açtı. Şık giyimli bir delikanlı olarak oyunlarda yerini almış, boy göstermişti. Ancak onun için asıl sahne, pistin kendisi olacaktı. 100, 200 ve 4x100’de altın madalya almak, çok zor olmakla beraber anlaşılabilirdi ama bunların yanına uzun atlamayı da ekleyerek altınların sayısını dörde çıkarmak başka bir şeydi. Amatörlükten profesyonelliğe geçiş döneminde Lewis, adeta modern bir Jesse Owens profili yaratarak herkesi etkilemişti.
Yine de evinde düzenlenen olimpiyat, her yönüyle parlak değildi. Kendini diğer yarışlara saklamak için uzun atlamadaki son haklarını kullanmayan Lewis, tribünlerden tepki görmüştü. Dört yıl sonra sıra Seul’e geldiğinde de sorunlar vardı. Bu kez Lewis için mükemmel kavramını bozan ‘tarihin en kirli yarışı’ olarak da nitelendirilen o 100 metre oldu. Lewis, Ben Johnson’a geçilmiş ancak rakibi dopingli çıktıktan sonra ilk sıraya çıkartılmıştı. 1992 Barcelona ise başkaydı. O olimpiyatlarda ‘rüya’ kelimesiyle yan yana gelen, sadece ABD’nin basketbol takımı olmayacaktı. İlerleyen yaşıyla birlikte 100 ve 200 metrede yer almayan efsane Lewis, yine de şehri tamamen fethetmişti. Uzun atlamada üst üste üçüncü altınını aldıktan hemen sonra, “Planlarımı yıl yıl yapacağım ama Atlanta 1996’da olmak isterim” diyordu.
Takvim yaprakları dört sene ileri atıldığında, olmak istediği yerdeydi. Saçlarına aklar düşmüş, bacakları yaşlanmıştı ama tarih yazmaya devam ediyordu. Bir kez daha uzun atlamada şampiyonluğa ulaştı. Disk atmacı Al Oerter’den sonra bir disiplini üst üste dört olimpiyatta kazanan ilk sporcu olmuştu. Spor yazarı Rick Reilly, bir makalesinde “Carl Lewis; yılları, yer çekimini, tarihi, mantığı ve dünyanın geri kalanını yendi” diyordu.
İlk olimpiyatına şık bir delikanlı olarak gelen Lewis, Atlanta 1996’yla birlikte adını oyunlar tarihine yazdırmayı başarmıştı. ‘Tarihin en iyisi’, olimpiyatlara bir atletten ziyade saygı duyulan bir anıt olarak veda edecekti...