İlham Kaynağı

9 dk

Türkiye'nin ilk kadın paralimpik şampiyonu Gizem Girişmen'ın altın madalya yolculuğu, yakın spor tarihinin gölgede kalmış hikâyelerinden birisi.

Twitter/TurkParalimpik

Antrenmanın her saniyesinden nefret ettim, ama her defasında kendime şöyle söyledim: Yılma. Şimdi acı çek, hayatının geri kalanını bir şampiyon olarak yaşa. - Muhammed Ali

Çalışmak, başarı öykülerinin temeli. Tek bir istisnası bile yok ki çabalamadan sonuç elde edilebilsin. Hayata dair bu temel kuralın eksikliğini asla affetmeyen sporculukta da antrenmansız bir varoluş mümkün görünmüyor.

Paralimpik okçuluk şampiyonu Gizem Girişmen, 2004'te yayı ilk kez eline aldığında ok atmaktan tarifsiz bir tat almış ve bir kaç gün içinde kendi kendine bir plan yapmış: 2008 Pekin'de altın madalya kazanmak. Okçuluk yapmaya karar verdiğinde 23 yaşında olan Girişmen, dört yıl içinde yüzlerce saatini antrenmanda geçirdi, onbinlerce ok attı. Zamandan kazanmak için Ayrancı'daki evlerinin otoparkına hedef yerleştirip 15 metrelik bir atış alanı oluşturdu.

Nihai bir hedefe odaklanarak çalıştığı dört yıl boyunca performansı giderek yükseldi ve istediği seviyeye ulaştı. 2008 Pekin Paralimpik Oyunları için kotayı aldı ve kendi sınıfında dünyanın en iyileri arasına girdi. Sıra, belirleyici adımı atmaya; yani Paralimpik altın madalyasını almaya gelmişti. Ama bu mekanik bir süreç değil, her şey planlandığı gibi gitmeyebiliyor.

“Yaşamım boyunca hiç depresyona girmemiştim. Geçirdiğim kazadan sonra bile hayatımda taşlar yeriden oynadı denilemez. Omurilik felci olduğum o süreci görece kolay atlattım” diyerek anlatmaya başlıyor Gizem Girişmen. Ama o konuşurken, yarışma baskısının başka hiç bir şeye benzemediğini hissedebiliyorsunuz.

“İletişim kopuklukları, antrenman yoğunluğu ve üzerimde hissettiğim müthiş baskı yüzünden oyunlara iki hafta kala ciddi bir depresyona girdim. Alışık olduğum bir durum değildi. Ama ailem, bana haber vermeden bir 'kriz masası' oluşturmuş. Bir bilene danışmışlar ve neler yapılması gerektiğini öğrenip uygulamaya başlamışlar. Sırtımda ağrılar hissediyordum ki aslında öyle bir ağrı yok. Hiçbir şey yiyemiyordum. Ama kısa sürede bunun mental bir mücadele olduğunu kavradım.

Pekin yolculuğuna sanıyorum 10 gün vardı. Nejat Hoca'yla (Nejat Üstün, Bedensel Engelli Okçuluk Milli Takım Antrenörü) son teknik çalışmalarımızı yapıyorduk, ama oklar sürekli karavana gidiyordu. Bunun tek bir sebebi vardı; zihinsel buhran. Ben, bugüne dek arka arkaya karavana atıp da hâlâ ok atmayı sürdüren bir sporcu görmedim. Ama ben gözümden yaş gelerek ok atmaya devam ediyordum. Annem bir ara 'Eve gidelim, seni kaybetmeyi göze alamam' diye tutturdu. Ben ısrarla orada kalıp üzerimdeki baskıyı yenmeye çalıştım.”

2006'dan bu yana performans grafiğini artıran Gizem Girişmen, Pekin 2008 Paralimpik Oyunları'nda favoriler arasındaydı. Sporcu, tekerlekli sandalyeli okçuların yarıştığı W1/ W2 kategorisinde sıralama atışlarını 590 puanla dördüncü tamamladı. Bu sonuç, en iyi iki rakibiyle yarı final öncesi karşılaşmasını engellemişti; ancak genelde 72 okta 600 puanı aşan Gizem, aldığı skordan memnun değildi.

“Normalde sıralamada ilk üç oluyordum, o yüzden sonuca biraz bozuldum. Ama ilk kez katılma stresinden olduğunu düşünerek kendimi avuttum. Birinciyle yarı finalde karşılaşıyordum. Ana tabloya geçince, ilk turdaki skordan itibaren puanlarım neredeyse beşer beşer indi. Finalde de en düşük skorumla altın aldım. Ama her atışı, o anın getirdiklerini ve özel koşullarını düşünerek değerlendirmek lazım. Çünkü final stresi çok başka bir şey.”

Sandalyede Tek Başına

13 Eylül 2008'de yarı final ve final için sahaya çıkan Gizem'i tıka basa dolu bir tribün karşıladı. Altın madalya için devirmek zorunda olduğu rakipleri; Xiao Yanhong ile Fu Hongzhi gibi, tribünlerin tamamına yakını Çinliydi.

'Okçuluk izlemenin ötesine geçen' seyircinin baskısı altında yarı finali 95-93 kazanan Gizem, finalde de Fu Hongzi'yi 91-85 ile devirdi. Sıralama atışlarında ve ana tablo müsabakalarında en fazla tam puan (10) alan Fu, Girişmen ile yaptığı altın madalya maçında 9'u bile göremedi. Son seride 10-9-8 atarak 27 yapan Girişmen, son üç oka bir puan geride girdiği finalden farklı bir skorla şampiyonluk çıkardı. Bu şampiyonluk, Türkiye spor tarihine bir kadının kazandığı ilk paralimpik altın madalyası olarak kaydoldu.

Gizem, TRT'de yayınlanmayan tarihi başarısının öncesinde defalarca zorluklarla karşılaşmasına rağmen yürüdüğü yoldan ayrılmayı hiç düşünmemiş. Kariyerinin dönüm noktası olarak, bir başına kaldığı 2006 yılını anımsıyor:

“Bana sorarsanız, Paralimpik altınına giden yolda dönüm noktası, yalnız başıma kaldığım 2006 yılıydı. Ya bırakacak, ya devam edecektim. O zor dönemde devam edebildim ve sonrasında hiçbir şey bana zor gelmedi. Tamamen yalnız kaldığınızı bir düşünün. Desteksiz, malzemesiz, antrenörsüz. Okçuluk bilginiz de pek yok. O halde bile vazgeçmezseniz, hiçbir zaman pes etmezsiniz.”

Olimpiyat şampiyonu olduktan sonra da standardını sürdüren Gizem Girişmen, 2009 yılında Antalya'daki bir yurt içi yarışmada 639 puan yaptı. Kariyerinin en iyi sıralama sonucu olan bu derece, o dönemde büyük farkla dünya rekorunun üzerinde olmasına rağmen, yarışmada uluslararası hakem olmadığı için kurallar gereği rekor olarak tescil edilmedi. Paralimpik okçulukta, Gizem'in skorunu bugüne dek iki sporcu aşabildi: 2012 Paralimpik şampiyonu İranlı Zahra Namati ve Ağustos 2015'te rekoru 650 puana yükselten Çinli Wu Chunyan.

Basamakları Çıkmayı Sürdürüyor

Olimpiyat altınından sonra kazandığı dünya şampiyonluğu, prestijli spor ödülleri Laureus'ta aday gösterilen tek Türk olması, üç yıl üst üste dünya klasmanı liderliğini bırakmaması, onun ne kadar özellikli bir sporcu olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Girişmen, 2012'den itibaren başka alanlarda da savaş veriyor...

Bu söyleşinin öncesinde EPC (Avrupa Paralimpik Komitesi) toplantısına ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin sporcu forumuna katılan Gizem, spor politikasına iyiden iyiye sarmış durumda. Türkiye'de performans sporu alanında işin eksik bırakıldığı mentorluk, spor psikolojisi, sporcu aktivizmi gibi alanlara eğiliyor. 2012 Londra Paralimpik Oyunları esnasında seçildiği IPC (Uluslararası Paralimpik Komitesi - IOC'nin eşdeğeri) sporcu komisyonunda kazandığı deneyimden şöyle bahsediyor:

“Bu komitede temel görevimiz, sporcuların sesi olmak. Sonuçta IPC de bir süre sonra ticari kaygılar gütmeye başlıyor. İşler, ne kadar sponsor bulabildiğiniz ile doğru orantılı yürüyor. Ama iş buraya kayınca spor, sporcudan kopmaya başlıyor. Bunu mümkün olduğunca sporcu bakışını yansıtarak engellemeye çalışıyoruz. Anti-doping komisyonunda bir sporcu temsilcisi bulunuyor. WADA bir süreç tasarladığında, bunda bir sporcu bakışının olması gerekiyor. Sporcu alanda ne yaşıyor, bunun bire bir aktarılması gerekiyor. Bizim yaptığımız da bu.”

Forumlarda başka konular da tartışılmış. Mesela Paralimpik hareketin geldiği nokta, Gizem Girişmen'in problematiği haline gelmiş.

“Paralimpik spordaki adaletsizliğin giderek artacağı endişesini taşıyoruz. Sebebi şu: ParaOyunlar, Olimpik hareketle birlikte aynı potada eridiği için 'Ne kadar rekabet izletebilirsek o kadar iyidir' mantığıyla giden bir süreç var. Oysa yüksek engele sahip ve desteğe ihtiyaç duyan sporcu grubunun koruma altına alınması gerektiğini düşünüyorum. Bu eğilim böyle devam ederse, iş olimpiyatta yarışmaya yakın sporcuların da yer aldığı tamamen ticari bir olay haline gelecek. Elbette insanların buraya gelebilmek için yaptığı fedakârlıkları küçümsemiyorum ama bu durumda bazı hak eden sporcular elimine olacak.”

Mentör Abla

Rio 2016'ya gitme şansına sahip dünya sıralamasının 46 numarasındaki tenisçi Büşra Ün, Gizem'in mentorluğunu yaptığı sporcu. Ama Girişmen'in derdi, Büşra'nın kendi izinden gitmesi değil:

“Womentoring isimli bir uluslararası destek programı kapsamında Büşra'nın yolunu çiziyoruz. Üst düzeyi hedeflemesini, kendini buralara hazırlamasını istiyoruz. Yoksa 'Küçük Gizem' olsun diye değil bu proje. Büşra'nın kendi hayalleri ve isteği neyse, ona yoğunlaşmaya çalışıyoruz. Bazen söylediklerimden etkilenip bana doğru kayabiliyor. Ama önemli olan, kendi hikâyesini yazması.”

Kadrosu Spor Genel Müdürlüğü'nde olmasına karşın geçici görevlendirme ile Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda çalışan Gizem Girişmen, Türkiye'nin spor politikasının gediklerini de bizzat sistemin içinde yaşayarak deneyimliyor. Arjantin'deki İstanbul 2020 sunumunda Türkiye'nin Paralimpik Oyunlar projeksiyonunu IOC Genel Kurulu'na anlatan Gizem'in henüz 33 yaşında olmasına rağmen edindiği deneyimler, ileride Uluslararası Paralimpik Komitesi'nde üstlenmesi muhtemel daha üst düzey görevler için basamak oluşturuyor.

11 yaşındayken paralize olmasına neden olan trafik kazasını hiç sormamış olmam dikkatini çekiyor Girişmen'in. “Neden sorayım ki? Herkes sormuş, beş yüz kez anlatmışsın zaten” dediğimde gülüyor. 'Engelli kızımız bakın neleri başardı' ajitasyonuna beraber karşı çıkıyoruz. Bunun üzerine konuşurken söyledikleri, mıh gibi çakılıyor söyleşiye:

“Biliyor musun, 'Yaşama sporla bağlandı' minvalinden başlıklar atıyorlar benimle ilgili. Yalanın daniskası! Zaten yaşama bağlı bir insanım, spor yapmasaydım da başarılı olurdum. Yaptığım iş neyi gerektiriyorsa en iyisini yaparım. Kendimle ilgili en ufak tereddüdüm yok.”

Kolay Mı Dersiniz?

  • Kullandığım yay 17.5 kilo. Bunu bir kere, beş kere çeker atarsınız. Ama farklı stres koşullarında 72 oku belirli bir performans aralığında atmanız, çok ciddi bir mental güç gerektirir.

  • Yere basan biriyle kıyaslama yapamam, çünkü o şekilde hiç atış yapmadım. Ama sandalyede atış zor. Ben, T5 seviyesinde omurilik felciyim, yani göğsümün altından itibaren -vücudumun üçte ikisinihissetmiyorum. Felçli bölümde kaslarımın zayıflığı yayla atış pozisyonu aldığımda dengemi etkiliyor.

  • “Oh, Gizem! Ne güzel geziyorsun” dendiğini çok bilirim. O iş o kadar kolay değil. Gittiğim birçok ülkede gördüğüm sadece iki yer var: Hava alanı ve okçuluk sahası. Bu özveriye günde yedi saat antrenman yaptığım Paralimpik Oyunlar hazırlığı da cabası.

Eşit Haklar Mücadelesi

Her bireyin eşit haklara sahip olduğu bilincini içselleştirmeden engellilerin sorunları aşılmaz. Seninle eşit koşullarda sokağa çıkıp toplumsal hayata katılamıyorsam, bu benim için bir engel. Şu önümüzdeki rampayı 45 derece eğimle yapıp, “Al kullan” diyorsan, bu da bir engel. Demek ki sen, kendine sunulan hakkı bana sunmayı doğru bulmuyorsun. Önce bunu değiştir! Ömrü hayatımda bir alışveriş merkezinde engelli park yerine park edebildiğim üçü beşi geçmez. Hep dolu, hep dolu. Keşke park edenler engelli olsa da desem ki “Ne güzel, engelli insanlar dışarı çıkıyor ve bana yer kalmıyor” ama öyle değil. Yasaya da koymuşsun, ne güzel. Ama ben park edemiyorum. Niye? Çünkü toplum henüz beni eşit birey olarak görmüyor.

Socrates Dergi