"İlişkiler değil, insanlar önemlidir"

5 dk

Futbolculuktan yorumculuğa geçen yıldızlara artık daha sık rastlıyoruz. Les Ferdinand da onlardan biri. Aradaki farkları kendisine sorduk.

Başarılı bir futbol kariyerinin ardından, BBC’de Match of The Day programında yorumculuk yaptınız. Hangisi daha kolaydı?

Bir tarafta eleştirilen taraftasınız, diğer yanda ise görüşlerinizi ortaya koyuyorsunuz. Gördüklerinizi söylediğinizde insanları mutsuz edebilirsiniz. Bazen de tam tersi olur. Futbol oynamak çok daha keyifli fakat bir o kadar da zorlu; her gün antrenman, hafta sonu maç... Ayrıca, yorumcu olarak hiçbir şansın kaçmaması gerektiğini söyleyebilirsin ancak sahadayken bunun ne kadar zor olduğunu bilirsin. Yine de sahada olmanın zevki çok başka. Dünyada hiçbir şey bana futbol oynamak kadar coşku ve keyif vermez. Hiçbir şey.

Futboldan geliyor olmak, diğer yorumculara karşı bir avantaj sağladı mı?

Bence izleyiciler futboldan gelmeyen yorumcuları tercih ediyor çünkü onlar da futbolu bu şekilde, izleyerek öğrenmişler. Ama bence, ancak bizler sahada yaşananları tam olarak anlayabiliriz çünkü o anları yaşadık ve deneyimledik.

Türk basınını İngiliz basınıyla kıyasladığında neler söylersiniz?

Türk basınının oyunculara ulaşımı çok daha rahattı. Hala aynı mı bilmiyorum ama ben oradayken öyleydi. Takımlarla iyi ilişkilere sahip muhabirler vardı ve sadece o takımlarla ilgili yazarlardı. Burada ise gazeteciler ne görürlerse onu yazarlar. İlişkiler değil, insanlar önemlidir. Türkiye’de yaşadığım garip bir anım vardı hatta, anlatayım; dizimdeki ağrı için doktora gitmiştim, muayene bitti, doktor iyi olduğumu söylemişti. Derken bir anda içeri bir muhabir girip fotoğraflarımı çekmeye başladı. Bu İngiltere’de asla yaşanamayacak bir olay. Herkesin bazı sınırları olmalı.

Türkiye’de bazı eski futbolcular istatistiklere mesafeli yaklaşıyorlar. Eski takım arkadaşınız Metin Tekin "Ne kadar olduğu değil, nasıl olduğu önemlidir" der hep. Katılır mısınız?

Artık oyun istatistiklere çok bağlı. Takımlar şu kadar şey yapmalı, şu oyuncu şu kadar mesafe kat etmeli… Bir oyuncu, istenen sayılara ulaşamadığında kötü bir maç geçirdiği kabul ediliyor. Ben buna katılmıyorum. Sahaya bakarım, hangi oyuncunun nasıl oynadığına dair bir kanaat geliştiririm. Sayıları ise hepsinin sonunda fikrimi sağlamlaştırmak için kullanırım. Bir oyuncu, 11 kilometre koştu diye iyi bir maç çıkarmış sayılamaz. Belki de topu o kadar çok rakibe kaptırdı ki geri kazanmak için fazladan koşmak zorunda kaldı. Sadece sayılara bakarak nasıl anlayacaksınız bunu?

Beşiktaş’a geldiğiniz dönemde, Türkiye pek de iyi ve tanınan bir futbol ülkesi değildi. Neden burayı seçmiştiniz?

Temel neden Gordon Milne’in varlığıydı. Bizzat kulübümle iletişime geçmişti. Benim de süre alacağım bir takıma ihtiyacım vardı.

John Barnes, iki yıl önce Caner Eler’e verdiği röportajda 80’li yıllarda İngiliz futbolu içindeki ırkçılıktan bahsetmişti. Siz bu ayrımcılığı hissettiniz mi? Beşiktaş tercihinin bir nedeni de bu muydu yoksa?

Evet, hissettiğim zamanlar olmuştu ama ayrılma sebebim ırkçılık değildi. Sadece, kafamı toplayıp tamamen sahaya odaklanabilmek için bir yıllığına yeni bir yere gitmem gerekiyordu ve Beşiktaş bana bu fırsatı sundu.

Sizce 90’lı yıllarda milli takım formasını çok az giymenizde ırkçılığın etkisi var mıydı?

Dürüst olmam gerekirse olduğunu düşünüyorum. 1996 yılında oyuncular tarafından 'yılın futbolcusu’ seçilmiştim ki bu bence çok büyük bir onur. Çalışma arkadaşlarınız tarafından böyle bir ödüle layık görülmek çok güzel. Buna rağmen, 1996 yılında tek bir milli maça dahi çıkamadım. Dünyanın hiçbir yerinde, yılın futbolcusu seçilen bir ismin -sakatlık benzeri durumlar olmadıkçatek bir dakika bile milli takımda oynayamadığı görülmemiştir.

Beşiktaş taraftarı sizi çok seviyordu. Sizden sonra da Amokachi, Nouma ve Ba gibi siyah forvetlerle yakınlık kurdular. Etkiniz olduğunu düşünüyor musunuz?

Beşiktaş’ta çok keyifli bir zaman geçirdim. Daha fazla kalmak isterdim ama QPR beni geri istedi. Benden sonra gelen Amokachi, Nouma ve Ba gibi isimler de bu güzel atmosferin tadını çıkarttılar. Bu onlar için büyük bir şanstı.

Son olarak, eski futbolcu ve yorumcu kimliğinizle Premier Lig’deki şampiyonluk yarışı ile ilgili görüşlerini alalım o zaman?

Manchester City çok güçlü görünüyor. Ama sezon uzun tabii. Chelsea berbat başladı, bakalım nasıl devam edecekler. Manchester United da ilgi çekici bir takım. Yine de bugünden konuşmam gerekiyorsa City’nin mutlu sona daha yakın olduğunu söyleyebilirim.

Ya Arsenal? Sizce ne zaman şampiyon adayları arasına girebilecekler?

Biraz para harcamaya başladıkları zaman.

Socrates Dergi