İmkânsız Görev

9 dk

Napoli, Carlo Ancelotti yönetiminde sezona fena bir giriş yapmadı. Peki tecrübeli teknik adam, Şampiyonlar Ligi'nden elenen takımını Serie A'da nereye kadar taşıyabilecek?

Carlo Ancelotti'nin Pep Guardiola'dan sonra devraldığı Bayern Münih'te yaşadıkları, her gittiği takımda başarı yaşayan teknik adamlık profiline biraz zarar verdi. Bayern'de de Bundesliga şampiyonluğu elde etti ama bunun sadece bir yılla sınırlı kalması, o ligin dinamikleri içinde önemini biraz kaybediyor gibiydi. İkinci sezonunun başında Paris Saint-Germain karşısında aldığı ağır Şampiyonlar Ligi mağlubiyeti, kariyerinde daha önce de işinden olan Ancelotti'nin son dönemi için de yeni bir ilk olmuştu. İki farklı takımda yaşadığı üç Avrupa şampiyonluğuyla hâlâ futbol tarihinde tek olan İtalyan hocanın arkasından çıkan haberlerse problemleri büyütüyordu. Özellikle Guardiola'nın yoğun antrenman sisteminden sonra Ancelotti'nin tam tersine rahat geçen antrenmanları, üç yıl boyunca İspanyol'a alışan oyuncular arasında sorun yaratmış ve Kicker'in haberine göre başını Franck Ribery ve Arjen Robben'in çektiği takımın deneyimlilerinin Ancelotti'den gizli antrenman seansları düzenlemelerine neden olmuştu. Yaşanan -görece- başarısızlığın yanında özellikle bu durum, yeni teknik adamlar çağında Ancelotti'nin yerine dair soru işaretlerini beraberinde getiriyordu.

Dolayısıyla Guardiola gibi detaycı bir teknik adamdan sonra Bayern'in başına gelip sorun yaşayan Ancelotti için Maurizio Sarri gibi bir başka ayrıntı hastasından sonra Napoli gibi bir takımın başına geçmek biraz riskli görünüyordu. Sarri de üç yıl boyunca Napoli'nin başında kalmış, takımı çok iyi bir noktaya getirmiş ve şehrinin tüm hücreleri içine nüfuz etmişti. Onun da oyuna bakışı Guardiola'ya çok yakındı ve antrenman sistemleri de benzeşiyordu. Carlo'nun oyun yapısının tamamen esnek olması ve takıma göre uyum sağlaması onun bir artısıydı fakat özellikle bu kadar spesifik pas ve topa sahip olma oyunu oynayan dominant takımlarda aynı kontrolü elde tutmak da o kadar kolay görünmüyordu. Dolayısıyla Ancelotti için Guardiola'nın Bayern'inden sonra Sarri'nin Napoli'sini devralmak mantıklı olmayabilirdi.

Bunun üzerine eklenen Jorginho'nun Chelsea'ye satışı da soru işaretlerini artırdı. Jorginho, Sarri sisteminin oyuncusu olarak İtalya'da üç sezon boyunca büyük prim yapmış ve takımın en merkezi yapı taşı hâline gelmişti. Doğal olarak gidişiyle belirli bir güç kaybını da işaret ediyordu. Ne var ki Ancelotti'nin Brezilya asıllı oyuncu için tavrı netti: "Gidişi bizi etkilemeyecek zira zaten planlarım içinde yer almıyordu." Bunu kuyruğu dik tutma çabası içinde olan bir yeni teknik adam serzenişi olarak değerlendirebilirsiniz. Ama söz konusu Jorginho ve Ancelotti'yse daha farklı değerlendirmeler yapmak mümkün. Jorginho bugüne kadar sadece Sarri'nin yapısı içinde gerçek anlamda var olabilirdi. Zayıf fiziği ve savunmada özellikle bire birdeki problemleri onun topu domine etmekte ısrarcı olmayan bir takımda çok büyük bir zaaf noktası olmasını sağlayabilirdi.

Ancelotti aslında hâlâ yenilikçi bir teknik adam olabileceğini ligin ilk maçıyla birlikte gösterdi ve Jorginho'nun gidişiyle oluşacak boşluğu farklı şekillerde doldurabileceğini kanıtladı. Ligin ilk maçında Lazio'ya karşı sahaya çıkan Napoli sahaya yine 4-3-3 şeklinde diziliyordu ama savunma önünde, Sarri'nin üçlü orta sahasında en hücumcu oyuncu olan Marek Hamsik yer alıyordu. Napoli ilk yarıda geriye düşmesine rağmen maçı 2-1 kazandı ve sahada da iyi göründü. Daha da önemlisi, mükemmel bir maç çıkarmasa da Hamsik yeni pozisyonunu pek yadırgamıyordu.

İkinci maç Milan'a karşıydı ve skorun gidişatı benzerdi. Fakat bu kez özellikle ilk yarıda çok kötü bir futbol da skoru takip ediyordu. Milan'a karşı korkunç bir ilk 45 dakika çıkaran Napoli ikinci yarının başında yediği golle 2-0 geriye düştü. Ama son yarım saat her şey değişecekti. Oyundan Hamsik'i çıkaran ve Milik'in yanına Mertens'i alarak 4-2-4'e dönen Napoli'nin ezici üstünlüğü üç golü de beraberinde getirdi ve Napoli maçı yine geriden gelerek sansasyonel bir şekilde kazandı. Fatura Hamsik'e kesildi. Üçüncü hafta Sampdoria'ya karşı aynı 4-3-3 bu kez savunma önünde Amadou Diawara'yla sahadaydı. Napoli çok kötü bir performans ortaya koymadı. Hatta rakibinden iki kat fazla şut attı ama maçı 3-0 kaybetti. Hadise pek Hamsik'le alakalı gibi görünmüyordu. Artık takımın başında Maurizio Sarri yoktu. Onun mantalitesi elbette devam ediyordu ama Ancelotti'nin alametifarikası da zaten iyi yapılarda gidişatı bozmadan küçük değişikliklerle sonuç almayı başarmaktı. Sampdoria maçından sonra üç yıldır 4-3-3 oynayan takımı Milan maçının son yarım saatindeki 4-2-4'e çevirdi. Mertens-Insigne ikilisini santrforda kullanan Ancelotti, orta saha ikilisi olarak çift pivotta Hamsik ve Allan'ı görevlendiriyordu. Üst üste galibiyetler Juventus deplasmanındaki 3-1'lik mağlubiyetle bozuldu ama hemen arkasından Liverpool maçını 1-0 kazanan takımın oynadığı futbol işlerin daha iyiye gittiğini göstermişti. Sol kenarda o maça kadar Verdi ve Zielinski'yi deneyen Ancelotti, Liverpool maçıyla birlikte yaz transfer döneminde takıma katılan orta saha oyuncusu Fabian Ruiz'i sol kanada yerleştirdi ve sonrasında da özellikle hedef maçlarda bundan vazgeçmedi.

Napoli'nin fikstüründe ilk 10 hafta çok zor görünüyordu. Juventus, Lazio, Milan, Roma, Sampdoria, Fiorentina ve Sassuolo gibi ligin yüksek profilli takımlarıyla hep bu süreçte karşılaşacak olan Napoli'de teknik adam değişikliğinin problemli bir başlangıca neden olma ihtimali hiç az değildi. Ama Napoli, Ancelotti'nin küçük dokunuşlarıyla hem bu süreci yedi galibiyetle geçip zirveye tutundu hem de Şampiyonlar Ligi'nde PSG ve Liverpool'lu gruba Kızılyıldız beraberliğiyle başlamasına rağmen sonrasında son derece iyi performanslar gösterdi. Dördüncü maçlar sonunda iki büyük rakibinin önünde avantajlı görünen takımın sonrasında yaşadıkları kendi hatalarının dışında ciddi bir şanssızlığın da sonucu. Özellikle üçüncü maç olan PSG'ye karşı deplasmanda son dakika golünü yemeseler ve ikinci yarısını çok iyi oynadıkları PSG rövanşını kazanabilseler gruptan rahat bir şekilde lider çıkmaları dahi mümkün olabilirdi. Ama önce beşinci maç haftasında Fransız ekibin Liverpool'u mağlup etmesi, sonrasında da son maçta Napoli'nin Liverpool'a 1-0 kaybetmesi Şampiyonlar Ligi'ndeki maceralarının sonu oldu.

İlk 10 haftayı geçtikten sonra zirveyle aralarında oluşan sekiz puanlık fark onlar için küçük bir avantaj hâline gelmeye başlamıştı fakat o bölümü kolay geçen Juventus'un son 1.5 ayda arka arkaya aldığı Milan, Fiorentina, Inter ve Torino galibiyetleri şu an için ligdeki hesabın da tutmamasına sebep olmuş gibi görünüyor. 26 Aralık'taki Inter deplasmanı, Juventus'un Roma'yı da geçmesi durumunda Napoli ve Ancelotti'nin sezon seyrini belirleme konusunda çok kritik hâle gelebilir. Zira özellikle Şampiyonlar Ligi'ndeki dramatik eleniş sonrasında oyuncuların coşkusunda da önemli bir geriye gidiş olduğu Cagliari deplasmanında son dakikada kazanılan maça verilen reaksiyonlarda kendisini belli ediyordu. Şu an ellerinde Scudetto dışında hiçbir şey kalmayan ama Juventus'un yine insanüstü performansla puan kaybetmediği ligde kazanmanın da keyif vermediği Napoli'de Ancelotti, oyuncularının önüne yeni hedefler koymak durumunda.

Böylesine biyonik bir Juventus'la mücadele etmenin ne kadar sinir bozucu olduğunu Sarri de defalarca tecrübe etmişti. Ama özellikle üç sezonun ikisinde normal şartlarda şampiyon olabilecek seviyede puan toplamayı başaran Sarri, kupa alamasa da performansıyla adını Napoli'de parlatmayı ve bir üst seviyeye sıçramayı başardı. Carlo Ancelotti bu yönden biraz daha şanssız görünüyor. Gianluigi Buffon gibi bir kaleciyi kaybetmiş olmasına rağmen bu biyonik takıma eklenen başka bir makine Cristiano Ronaldo'yla Juventus sonuç olarak sahada biraz daha güçlendi ve baş edilmesi gerçekten imkânsıza yakın bir takım.

Dolayısıyla Ancelotti'nin şu anda yaşadığı şey farklı bir deneyim. Bugüne kadar hep en büyük şampiyonluk adayları tarafından tercih edilen hatta Şampiyonlar Ligi'ni daima birincil hedefi yapan İtalyan teknik adam şu anda çok zor bir Serie A hedefiyle baş başa kalmış durumda. Özellikle Şampiyonlar Ligi'ndeki bazı puan kayıpları ve Chievo maçı sonrasında Sarri üzerinden de eleştiriler almasına rağmen şu ana kadarki performansının yetersiz olduğunu söylemek haksızlık.

Fakat uyum sağlaması gereken yeni duruma henüz tam olarak adapte olup olmadığını görmek için de zamana ihtiyaç var gibi. Bu takımın seviyesini zirvede tutmak Juventus nedeniyle bir şey kazanmanın pek mümkün olmadığı bu ligde gerçekten imkânsıza yakın bir görev. Fakat tecrübeli teknik adam, daha önce gösterdiği performanslarla nasıl bir 'hayatta kalan' olabildiğini herkese göstermişti. Oyununu Hamsik ve yeni 4-4-2 özelinde güncellemeyi başarabilir ve Sarri'yle yükselen oyuncu performanslarını aynı standartta tutmayı başarabilirse kim bilir belki o da yeniden bir üst seviyeye sıçrama şansını elde edebilir.

Socrates Dergi