İmza

4 dk

Beyzbol sopası, 1920’lerin yeraltı dünyasında sık kullanılan bir suç aletiydi. Dönemin en karanlık ismi Al Capone için ise daha fazlası…

George Herman Ruth ya da spor tarihine geçen adıyla Babe Ruth, ABD spor tarihinin ilk büyük ikonlarından biriydi. Efsane vurucu, kariyeri boyunca yaptığı 714 home run (sayı turu) ile 40 yıla yakın süre kırılamayacak bir rekora imzasını atmıştı. Bu ulaşılması güç rakamın yanına yedi de World Series şampiyonluğu eklemesine rağmen beyzbola dair en çok arzuladığı şey, menajer olarak saha kenarında yer almaktı. Ama asla başaramadı. Bu sebeple kariyerinin sonuna doğru takım yöneticileriyle sorunlar yaşadı. Yine de ona bu şansı vermeyi kafasına koyan bir isim vardı; 1920’lerin bir diğer ‘ikon’ karakteri Al Capone...

2010 yılında yayımlanan ve Capone Ailesi üyelerinden Deirdre Marie Capone tarafından kaleme alınan Uncle Al Capone kitabında, olayın iç yüzü Al Capone’un abisi Ralph’tan destek alınarak şöyle aktarılmış: Chicago yeraltı âleminin lideri olan Al Capone, şehrin beyzbol takımlarından Chicago Cubs’ın başına geçmeyi hayal etmektedir. Takım sahibi William Wrigley ile bu konuyu görüşmeyi kafaya koyan mafya babası, takımı ülkenin en iyisi yapmak için planını hazırlamıştır; 500 bin dolar karşılığında Babe Ruth’u oyuncu-menajer olarak transfer edecektir. Ruth’la konuyu görüşmüş ve tahmin edilebileceği üzere olumlu yanıt almıştır. Peki, takımı satın almak için Wrigley Ailesi’ne vereceği ücret? Ralph Capone bu soruyu sorduğunda Al’dan gelen cevap manidardır: “Ona reddedemeyeceği bir teklif sunacağım!” Babe Ruth ile ‘Yaralı Yüz’ Capone’un tanışıklığı, efsane vurucunun hayatının anlatan The Babe filminde de yer alacaktı. Mafya babasının beyzbol âlemine yakınlığı ise Babe ile sınırlı değildi...

Chicago Cubs’ın kendi evinde oynadığı maçların hemen hemen hepsinde yerini alan ‘Yaralı Yüz’, oyuncuların yakın ilgisiyle karşılaşıyordu. Bu anlardan biri, 9 Eylül 1931’de şehrin iki takımı Cubs ile White Sox arasında oynanan hayır maçında ölümsüzleştirildi. Büyük Buhran mağdurları için düzenlenen karşılaşma esnasında Cubs tutucusu Gabby Hartnett, Capone’un yanına geldi ve bir süre konuştuktan sonra oğlu Sonny için bir top imzaladı. Bu an, foto muhabirleri tarafından yakalandı ve basındaki yerini aldı. Ligin o dönemki başkanı Kenesaw Mountain Landis, Hartnett’e bundan sonra Al Capone ile fotoğraf çektirmemesi gerektiğini belirten bir telgraf çekti. Hartnett’in cevabı net oldu: “Tamam, ama eğer Al Capone’la fotoğraf çektirmemi istemiyorsan bunu ona sen söyle.”

Capone’un beyzbol planları hiçbir zaman gerçekleşmedi. 9 Eylül’deki o maçtan bir süre sonra vergi kaçakçılığı nedeniyle hapishaneye girdi. Zaten bu sportif planının altında da Chicago halkına sık sık takındığı ‘Robin Hood’ rolü vardı. Yasa dışı işler yapan bir toplum düşmanıyken fakirler için yaptırdığı aşevleri ve evsizlere açtığı barınaklar, zenginden alıp fakire veriyormuş havası yaratmıştı. Chicago Cubs’ın başına geçip para harcayarak da şehri için çalışan bir adam imajı verecekti. Capone bunları yapamadı ama yıllar sonra kilometrelerce uzakta, Pablo Escobar adlı bir diğer suçlu da benzer yöntemlerle, bu kez futbolu kullanarak benzer bir role imza attı. Son zamanlarda Escobar’ın ‘marifetleri’ popüler bir dizi ile birçok hayran topladı. Capone’un beyzbol ‘sevgisi’ ise The Untouchables (Dokunulmazlar) filmindeki Robert De Niro’nun takım oyunu tiradı ve beyzbol sopası ile işlediği kanlı cinayet sahnesi ile akıllarda. Belki de iyi prodüksiyonlu ‘son model’ bir dizi ile Chicago’lu mafyanın ‘spor aşkı’ da yeni neslin ‘takdirini’ kazanır.

Socrates Dergi