
İnadına Hagler
11 dk
Marvin Hagler'a hiçbir şey altın tepside sunulmadı. Ne tarihe geçen maçları ne de şampiyonluk kemerleri. 66 yaşında hayatını kaybeden efsane, her şeyi dişiyle tırnağıyla kazıyarak aldı. İsmini bile.
Marvelous Marvin Hagler, orta sıklet dünya şampiyonluğuna 54. maçında ulaşabildi. Hagler'ın şampiyonluğa kavuşmasının bu kadar uzun sürmesi kendisindeki eksikliklerden ziyade önüne çıkan engeller yüzündendi. Kafasına koyduğunu yapardı. Yaptı da. Zor yoldan da olsa dünya şampiyonluğuna ulaştı. Hagler'dan başkası, muhtemelen bu engebeli yolda boksu bırakırdı. Yeteneği, nakavt gücü yerindeydi. Tarihin en sağlam çenelerinden birine sahipti. Belki o kadar iyi olduğu için rakipleri ondan çekindi. Belki de o kadar iyi olmasının sebebi bu uzun süreçti.
Hagler o kadar iyiydi ki Eylül 1980'de İngiliz Adam Minter'ı yenip dünya şampiyonluk kemerini aldıktan sonra yedi yıl o kemeri kimse belinden çıkaramadı. Tam 12 kez kemer korudu. Bernard Hopkins (20) ve Carlos Monzon'dan (14) sonra orta sıklet kemerini en fazla savunan şampiyondu. Thomas Hearns ile tarihin en iyi maçlarından birini yaptı. Sugar Ray Leonard ile tarihin en tartışmalı karşılaşmasına imza attı. Roberto Duran ile 15 rauntluk bir savaş verdi. Hagler ile birlikte Leonard, Hearns ve Duran; tarihe 'Dört Kral' olarak geçti. Ağır sıkletin hüküm sürdüğü boksta, Muhammad Ali ile Mike Tyson arasındaki döneme orta sıkleti yerleştirdiler. Orta sıkletin bu altın dönemini aralarında yaptıkları maçlarla işlediler.
Hagler, şampiyonluğu döneminde "Sugar Ray Robinson ve Jake LaMotta'nın geleneğine uyarak, orta sıklete duyulan saygıyı canlı tutmak için en iyisini ortaya koymaya çalıştım" demişti. Öyle de oldu. Yukarıdaki isimlerden Robinson ve LaMotta'ya kariyer olarak da benzeyen Hagler'dı. Onun karakteri, tarzı, kariyeri zaten 1980'lerin boksöründen ziyade daha çok 1950'lerinkini andırıyordu.
Hagler boksa, kendisinden büyük bir boksörle sokakta giriştiği kavganın ardından başladı. Kendini koruması gerekiyordu. Brockton, Massachusetts'te Petronelli kardeşlerin salonuna ayak bastı ve kariyerinin sonuna kadar onlarla çalıştı. Goody ve Pat ile... Hagler'ın üvey kardeşi Robbie Sims de boksördü. Cheryl, Veronica, Genarra ve Noreen adlarında dört de kız kardeşi vardı. Babası o küçükken evi terk etmişti ve annesi Ida Mae onları büyütmüştü.
Hagler aslında Brockton'da doğmamıştı. Newark'ta yaşıyorlardı ancak 1967'de çıkan ayaklanmaların ardından yaşanan güçlükler ailenin iki yıl sonra Brockton'a göçmesine neden oldu.
'The Brockton Blockbuster' Rocky Marciano'nun şehrinde Hagler amatör kariyerine giriş yaptı. Amatörde sadece bir kez yenildi ve 55 maç kazandı. 1973'te ABD şampiyonluğuna ulaştı. Amatörde devam edip olimpiyata gidebilirdi, madalya şansı yüksekti. Fakat üç yıl beklemeye niyeti yoktu çünkü para lazımdı. Bu sebeplerden görece kısa amatör kariyerinin ardından aynı yıl profesyonele geçiş yaptı.
Hagler, büyük bir boks eyaleti olmayan Massachusetts'te liselerin spor salonlarında maçlara çıktı. Her maçını kazandı. Ancak bir süre sonra rakip bulmakta zorlandı. En iyisi olmak istiyordu. Bunun için en iyilerin olduğu, o dönemin boks başkentlerinden Philadelphia'ya gitti. Orta sıklette en iyi on boksörden beşi Philadelphia'daydı. Ev sahibi boksörlere karşı puanla kazanmak kolay değildi. Hagler'ın ilk mağlubiyeti de Bobby Watts'a karşı çoğunluk kararıyla geldi. Ardından Willie Monroe'ya yine hakem kararıyla kaybetti. Hagler yenilgileri kabul etmese de karnesinde artık iki mağlubiyet vardı. Profesyonel kariyerinde 67 maça çıktı. Üç kez yenildi ve iki maçı berabere bitti. Hagler hayatı boyunca hiçbir yenilgiyi ve beraberliği kabul etmedi. Belki de haklıydı. Biri hariç yenildiği ya da berabere kaldığı rakiplerinden rövanşları aldı. Hem de nakavtla.
Philadelphia macerasından sonra çoğu yine nakavtlı galibiyetler geldi. Hagler dünya şampiyonluğu için bir numaralı aday olsa da bir türlü kemer maçına çıkamıyordu. Joe Frazier rakip bulamaması konusunda ona "Senin önünde üç engel var: Siyahsın, solaksın ve boksta iyisin" demişti. Kendine güveni, kemeri hak ettiğine inancı yüksek olsa da Hagler diğerlerinin sahip olduğu imtiyazlara sahip değildi. Bununla beraber boksun siyaseti içerisinde, kemer maçına çıkabilmesi yine bir siyasetçi sayesinde oldu.
Petronelli kardeşler, Massachusetts kongre üyelerine Hagler'a karşı adil davranılmadığına dair mektup gönderdiler. Kongre üyesi, sonradan en önemli menajerlerden olacak Adalet Bakanlığı avukatı Bob Arum ile iletişime geçti. Eğer Hagler'a unvan maçı verilmezse boks organizasyonlarına soruşturma açılacağını söyledi. Bela istemeyen Arum, çalışmalara başladı. Görüşmelerin sonunda Hagler; WBA ve WBC şampiyonu Vito Antuofermo ile 1979'da karşı karşıya geldi. Maç 15 raunt sürdü ve hakem kararına gitti. Pek çokları Hagler'ın kazandığını düşünse de hakemler ayrık kararla gelen beraberlikle kemerlerin Antuofermo'da kalmasına karar verdi. Ellinci karşılaşmasında, sonunda dünya şampiyonluk maçındaydı ve bir kez daha hakem kararıyla, kemeri alma şansını kaybetti. Bu karşılaşmanın ardından bir prensip belirledi. Rakibini nakavt etmeden ya da nefes aldırmadan o kemeri alamayacaktı. Bir yıl sonra bir fırsat daha doğdu.

Hagler, Alan Minter ile Wembley Arena'daki düşmanca atmosferde unvan için ringdeydi. Minter, "Dünya şampiyonu olmam 17 senemi aldı. Bir siyahın onu benden almasına izin vermeyeceğim" demişti. Bu, ortamı daha da gerdi. Hagler üçüncü rauntta Minter'ı teknik nakavtla yenip 54'üncü maçında çok istediği dünya şampiyonluğuna ulaştı. Bu kez işi şansa bırakmamıştı. Ancak maç boyunca ırkçı sloganlar atan izleyiciler, ellerinde ne varsa ringe atmaya başladı. Hagler, takımının ve korumalarının sayesinde soyunma odasına gitti. Gönül rahatlığıyla zaferini kutlayamamıştı. Yine bir engel kendini gösterdi. "Bir daha İngiltere'ye gitmeyeceğim" dese de yıllar sonra oradaki izleyicileri affettiğini söyledi. Fakat kemerleri ona ringde değil, soyunma odasında verilmişti. Buruk bir zaferdi. Yine de Hagler artık orta sıkletin kralıydı.
Hagler, belki de bu kadar zor yoldan kazandığı için bırakmamak üzere tutunduğu kemerlerini yedi yıl boyunca korudu. Kendisine yapılanın aksine, ona meydan okuyan herkesle dövüştü. Sıklet yükselten efsane Roberto Duran ile 15 raunt kapıştılar, puanla kazandı. Herkesin çekindiği, 25 maçının hepsini nakavtla kazanan John Mugabi'yi 11. rauntta devirdi. 62 galibiyetinin 52'sinde rakiplerini nakavt etti. Tüm bunların yanında Marvin Hagler deyince pek çokları onu iki maçla hatırladı.
Hagler, 1985'te kendisi gibi Şöhretler Müzesi'nin üyelerinden Thomas Hearns ile karşılaştı. Bu dev maçın ismi 'The Fight' olarak duyuruldu ancak o gece olanların ardından 'The War' olarak boks tarihine geçti. Bu iki farklı karakter birbirinden hazzetmiyordu. Gong çalar çalmaz ortada buluştular ve birbirlerine vurmaya başladılar. Daha uzun boylu ve hızlı olan Hearns'ün ringi kullanarak Hagler'ı yorması beklenirken o da kendisine doğru gelen rakibine eşlik etti. Hearns'ün koçu Emanuel Steward, kenardan öğrencisine taktiği hatırlatsa da nafileydi. İlk raunt, ilk üç dakika bittiğinde sanki günler geçmiş gibiydi. O derece bir yoğunlukta dövüştüler. Pek çoklarına göre bu, tarihin en iyi raunduydu. Birbirini yok etmek için her şeylerini ilk saniyeden ortaya döktüler. Hagler'ın kaşı açıldı ancak ikinci rauntta aynı tempoyla devam etti. Üçüncü raunda gelindiğinde hakem, Hagler'ı kenara çekti ve kaşını doktora gösterdi. Doktor dövüşmesine onay verdi. Ancak Hagler, kendisinin de daha sonra dediği gibi bu durumun daha fazla sürmeyeceğini, maçın durdurulabileceğini biliyordu. Tüm yırtıcılığıyla Hearns'ün üzerine gitti. Bulduğu güçlü sol sonrasında sağ yumrukla rakibini devirdi. Sekiz dakikada 339 yumruk atılmıştı ve bu akılalmaz savaştan galip çıkan Marvelous Marvin Hagler'dı. Kemerlerini yine korumuştu. Bunun da ötesinde ikili tarihin en iyi unvan maçlarından birine imza attılar. Hagler'a göre de bu onun en iyi performansıydı.
Hagler'ın kariyerinde başlıca yer eden ikinci karşılaşma aynı zamanda son maçıydı. Sugar Ray Leonard ile beklenen karşılaşması, 1987'de gerçekleşebildi. Leonard üç yıllık emeklilikten bu maç için dönüyordu. Belki de 33 yaşındaki Hagler'ın artık yavaşladığını düşünüyordu. Ancak Leonard'a bu da yeterli değildi. Koşulları vardı. Üst düzey hız ve tekniğe sahip olan Leonard, normalden büyük ringde, daha büyük 10 ons'luk eldivenlerle karşılaşmak istiyordu. Ve karşılaşma 15 değil, 12 raunt olacaktı. Tüm bunlar Leonard'ın lehineydi ancak Hagler kazançtan daha büyük pay almak için bunları kabul etti. Leonard maçın başlarında mesafeyi, hızını iyi kullandı. Ancak daha sonra yakalanmaya başladı. Maç çok yakın geçiyordu. İki taraf da vuruşlar buluyordu. 12 raundun ardından maç puana kaldı. Hakemler galibiyeti ve kemerleri ayrık kararla Leonard'a verdiler.
Hagler'ın hükümdarlığı bitmişti. Yedi yıl süren hâkimiyet... Fakat Hagler hiçbir zaman yenilgiyi kabul etmedi. Boks dünyası ve izleyiciler de ikiye bölündüler. Bu maç da tarihe en tartışmalı maçlardan biri olarak geçti. Bununla beraber Hagler'ın kurduğu haklı bir mantık vardı ki kendisi de buna Antuofermo ile yaptığı maçta varmıştı: Şampiyondan kemerleri almak için net bir şekilde kazanmanız gerekir. Ancak Leonard ayrık kararla şampiyondu
Hagler bu maçın hemen ardından boksu bırakmadı. Bir yıl Leonard'ın rövanşı kabul etmesini bekledi. Kendisi isteyen herkese istediği maçı vermişti. Ancak Leonard'dan o teklif gelmedi. Yıllar sonra bile Leonard'ı eleştiren Hagler, "En fazla saygı duyduklarım Duran, Tommy Hearns, Mugabi çünkü bu adamlar benim unvanımı almaya geldiler. Leonard gibi değiller, o kaçtı" diyordu.
Hagler, bir yılın ardından, 34 yaşındayken İtalya'ya gitti. Orada evlenip film yıldızı oldu, western'lerde, aksiyon filmlerinde oynadı. Birkaç yıl sonra kendisine Leonard'ın rövanş teklifini getiren Arum'a "Gitsin, kendine bir hayat kursun" demişti. Pişman değildi, belki de içten içe zaten kazandığını biliyordu. Kariyerinin başlarında lakabı 'Marvelous' (Müthiş/Harika) olan Hagler, bir maçta bu lakapla tanıtılma isteği reddedilince, mahkemeye gidip ismini değiştirdi. Marvelous artık onun ismiydi. Marvelous Marvin Hagler. O, engellere rağmen kafasına koyduğunu yaptı.
Hagler, geçtiğimiz Mart ayında, 66 yaşında hayatını kaybetti. Boksun bir dönemini onsuz düşünemeyiz. Zorlu yoldan kendini, kariyerini inşa etti. Bir keresinde, "Zirvede olmak ve odağınızı korumak için sizi motive eden şeylere ihtiyacınız var. Benim için bu motivasyon, boks dünyasından ve medyadan yeterli saygıyı görmemekti. Bu da beni, daha fazla çalışmayı ve harika olmayı istemeye itti" demişti. Hagler bu azmi ve inadıyla var oldu.