İnsan İsterse

14 dk

Paralimpik yüzücü Elif İldem, 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları'nda ülkemizi temsil etmek için gün sayıyor. Başarılı sporcuyla yüzme kariyerini, eğitim hayatını ve hedeflerini konuştuk.

Elif İldem, kendi deyimiyle 'istediğinin peşinden giden, mücadele eden' bir yapıya sahip. Rehabilitasyon amacıyla başladığı yüzme sporunda onu önce milli sporcu olmaya, sonra da paralimpik oyunlarına katılmaya götüren süreç de onun bu özelliğinin bir tezahürü. Elif'le 2020 Tokyo Paralimpik Oyunları öncesinde bir araya geldik. Biraz yüzme sporundan bahsettik, biraz da klinik psikolojiden… Ama sohbet esnasında yolumuz dönüp dolaşıp hep aynı yerden geçti: Azimden ve mücadeleden…

Yüzerken kendinizi daha özgür hissettiğinizi söylüyorsunuz. Yüzme serüveniniz nasıl başladı ve sizde neleri değiştirdiğini düşünüyorsunuz?

Yüzme serüvenim bir doktorun tavsiyesi üzerine başladı. İlerlemekte olan nörolojik bir hastalığa sahibim (CMT 2) ve bu hastalığı durdurabilmek, daha sağlıklı kalabilmek için doktorlar yüzmeyi önerdi. Dayım Hüseyin İldem, İBB Spor Kulübü'nde güreş antrenörlüğü yapıyordu ve bana "Bizim kulüpte yüzebilirsin" dedi. Tabii ki ilk zamanlar daha çok rehabilitasyon amaçlı düşünüyorduk ama yüzmeye başladıktan sonra antrenörlerim çok iyi yüzdüğümü söylediler ve yarışmalara katılmamı önerdiler. Profesyonel anlamda sporla tanışmam ilk olarak böyle oldu.

Yüzmeye başlamak hayatımda bir dönüm noktasıydı. Tabii ki fiziksel açıdan çok faydası oldu. Bunun yanı sıra, hayata bakış açımı daha da olumlu yönde değiştirdi. Ben aynı zamanda psikoloji bölümü mezunuyum. Spor ve psikoloji, hayatımda birbirini besleyen iki önemli unsur. Bu anlamda çok mutluyum.

Yirmi yaşında profesyonel olarak yüzmeye başladınız. Müsabakalara katılmak bir yarışma güdüsünü de beraberinde getiriyor. Bu olguya nasıl uyum sağladınız?

İlk zamanlarda büyük şaşkınlık yaşamıştım. Yüzmeye 20 yaşında başlayıp milli sporcu olmak ve paralimpik oyunlarına katılım kotası almak… Tüm bunlar kısa bir zaman dilimi içinde gerçekleştiği için çok şaşkındım ama aynı zamanda da çok mutlu oldum. Her ne kadar farklı bir alan olsa da kolay adapte olduğumu düşünüyorum.

Çocukluğumdan beri her zaman istediğinin peşinden giden, mücadele eden birisi oldum. Okul hayatımda da böyleydi. Sınavlardan projelere kadar hep en iyisini yapmaya çalıştım. Yüzme serüveninde de bu şekilde oldu. Özellikle uluslararası yarışmalarda bu istek katbekat arttı. Hâlâ aynı içgüdü ve heyecanla yüzüyorum.

Bir de şöyle bir durum var: Engeli olan bir birey olarak yaşadığımız toplumda hayata zaten çok da iyi bir noktadan başlamıyorsunuz. Bir yerlere gelmek, bir şeyleri başarmak için ekstra bir çaba gerekiyor. "Yapamazsın" diyenlere inat daha da azimle istediğim noktaya gelmek ve hayallerimin peşinden gitmek için çabaladım. Bu anlamda da hayat zaten benim için bir yarış serüveni.

Ben de engelli olduğum için geçmişte deneyimlediğim üzere, Türkiye'de engelli bireylerin yaşamın akışına katılması pek de kolay olmuyor. Bunun için çok daha fazla çabalamak gerekiyor. Bunu siz nasıl deneyimlediniz?

Yaşadığım aile ortamında ve arkadaş çevremde hiçbir zaman dışlanmış hissetmedim ya da onlardan farklı olarak görülmedim. Ama üniversite döneminde sosyal ortamlara daha fazla girdiğim zaman, insanların olumsuz düşünceleriyle ve önyargılarıyla karşılaştım. Dışlandığımı hissettim ve tabii ki hâlâ da hissediyorum.

Erişilebilirlik açısından yaşadığımız çevre kesinlikle bize göre değil. Her zaman destek almaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Kendi başınıza hareket edemiyorsunuz. Bu durum tabii ki engeli olan bireylerin toplumsal yaşama adapte olmasının önüne geçiyor ve bu durumun çok da önemsendiğini düşünmüyorum.

Aynı şekilde, psikolojik açıdan çok yıpratıcı bir ortamda yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü sizi bir birey olarak görmekten ziyade sadece sahip olduğunuz engele göre değerlendiriyorlar. Mesela ben yürüyemeyebilir veya kısıtlı şekilde hareket ediyor olabilirim. Ama bunlar benim sosyalleşmeme, psikoloji bölümü okumama, hayattan zevk almama engel değil. Karşımızdaki insanlar da bu şekilde değerlendirip böyle bir tavır sergilerlerse toplumda ortak bir yaşam sürebiliriz. Aslında hepimizin farklılıkları var. Önemli olan bu farklılıkları kabul ederek yaşayabilmek.

Kuzeniniz Cenk İldem başta olmak üzere ailenizin ve çevrenizin size spor öncesi bu konuda yaklaşımları nasıldı? Yüzmeye başladıktan sonra nasıl gelişti?

Aslında spor, ailemizde her zaman var olan bir olguydu. Dayım, Cenk abim, kuzenlerim sayesinde profesyonel spor her zaman hayatımızın bir parçası oldu. Öte yandan ben rehabilitasyon amacıyla yüzmeye başlamıştım. Bu işe profesyonel olarak devam etmeye karar verince ailem çok şaşırdı ve mutlu oldu. Çok acıdır ki daha öncesinde paralimpik branşlardan bihaberdik. Engelli bireylerin de spor yaptığını çok sonra öğrendik. Hep olimpiyat oyunlarını takip ederdim. Cenk abimi heyecanla izlerdik. Ancak paralimpik oyunlarını bilmezdik çünkü paralimpik sporlar medyada da toplum nezdinde de hep geri planda kalıyor.

Şimdi iki kuzen olarak Tokyo Olimpiyat Oyunları ve Tokyo Paralimpik Oyunları'nda ülkemizi temsil edecek olmak hem bizim için hem de ailemiz için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı.

"İki kuzen olarak Tokyo Olimpiyat Oyunları ve Tokyo Paralimpik Oyunları'nda ülkemizi temsil edecek olmak hem bizim için hem de ailemiz için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı."

"İki kuzen olarak Tokyo Olimpiyat Oyunları ve Tokyo Paralimpik Oyunları'nda ülkemizi temsil edecek olmak hem bizim için hem de ailemiz için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı."

Ulusal ve uluslararası şampiyonalarda birçok başarı elde ettiniz. Bunun için elbette disiplinli bir çalışma gerekiyor. Ancak her sporcunun desteğe de ihtiyacı oluyor. Annenizin her zaman yanınızda olduğunu görüyoruz. Annenizin sizin spor hayatınıza etkisini bizimle paylaşabilir misiniz?

Annem her zaman yanımda oldu. Gerek fiziksel ihtiyaçlarımda gerek psikolojik açıdan beni her zaman destekledi ve desteklemeye devam ediyor. Kısaca ifade etmek gerekirse biz yol arkadaşıyız. O hep kendi yaşamından ödün verdi. Ama onun yaşadığı mutluluğu ve heyecanı hissedebiliyorum. Antrenmanlarda ve müsabakalarda beni her zaman motive ediyor. Müsabakalarda onun verdiği destek sayesinde daha da azimle yüzüyorum. Çünkü biliyorum ki bu sadece benim verdiğim bir mücadele değil, birlikte verdiğimiz bir mücadele. Ben onun için de yüzüyorum. İyi ki hayatımda, iyi ki yanımda diyorum.

Paralimpik müsabakalar sporcuların engel seviyelerine göre kategorilere ayrılıyor. Çoğu zaman üst kategorilerdeki sporculara karşı yarışmak durumunda kalıyorsunuz. Bu sizi nasıl etkiliyor?

Gerçekten çok üzücü bir durum. Çünkü dünyada ağır engelli kategorisinde sporcu az, özellikle de kadınlar kategorisinde. Bunu ilk deneyimlediğim zaman çok üzülmüştüm. Sonra kendi kendime dedim ki; belki madalya alamayabilirim, kendimle aynı kategorideki insanlarla yüzemeyebilirim ama bu beni yıldıramaz.

Büyük bir çaba sarf ediyorsunuz, hayatınızın başka yönlerinden fedakârlık yapıyorsunuz ve bunun bir karşılığı olmalı. Madalya olmasa dahi bir saniye daha iyi yüzebilmek büyük bir başarı ve verdiğiniz emeğin karşılığı orada. Şu da var, bu durum her zaman böyle olacak değil. Sürekli ölçümler yapılıyor ve karşınıza yeni rakipler çıkıyor. Dolayısıyla siz de fiziksel ve psikolojik anlamda hazırlıklı olmalısınız ve en iyi şekilde ve sonuna kadar mücadele vermelisiniz.

Türkiye'de paralimpik/engelli spor branşları ne ölçüde destekleniyor? Bu konuda sizin deneyimleriniz ve gözlemleriniz neler?

Son yıllarda olumlu gelişmeler olsa da paralimpik sporcuların olimpik sporcular kadar desteklendiğini ve ön plana çıkarıldığını düşünmüyorum. Sanki verdiğiniz mücadele ve emek değerli görülmüyor da size verilmiş bir lütuf olarak görülüyor. Bu anlamda çok üzücü. Gerek maddi destek gerekse gösterilen tavır ve davranışlar açısından daha olumlu gelişmeler olmasını temenni ediyorum. Olimpik sporlar gibi maddi ve manevi destek verilirse daha ileri bir seviyeye ulaşabiliriz.

Gözlem demişken, bir röportajınızda insanları gözlemlemeye yatkın olduğunuzu belirtiyorsunuz. Yüzme sporunun yanı sıra mesleki olarak klinik psikoloji alanına yönelmenizde bu durum ne kadar etkili?

Bedensel engelli biri olarak hayata başlamak, karakter yapımın farklı yönde şekillenmesine neden oldu. İnsanlar hastanelerden korkarken sürekli hastanelerde vakit geçirmek, bana fiziksel ve ruhsal açıdan bozukluğu olan birçok insanla iletişime geçme, onları gözlemleme ve onları anlamaya çalışma fırsatı sağladı.

Sokakta gezinirken bile oturduğum yerden insanları gözlemlemek ve çözümlemeye çalışmak bana zevk veriyordu. Düşüncelerim çerçevesinde insanların davranışları, yaşadıkları, kafamda merak uyandıran soruların oluşmasına neden oluyordu. "Bu davranışların, ruhsal sorunların altında yatan nedenler nedir? Nasıl ortaya çıkmıştır?" gibi. Ayrıca kendi ruhsal yapım da bu konularda kafa yormama önayak oldu. Bunları daha da anlamlandırabilmek ve kendimi de keşfedebilmek adına psikoloji bölümüne adım attım ve çok da mutlu olduğumu söyleyebilirim.

"Bedensel engelli biri olarak hayata başlamak, karakter yapımın farklı yönde şekillenmesine neden oldu."

"Bedensel engelli biri olarak hayata başlamak, karakter yapımın farklı yönde şekillenmesine neden oldu."

Bir yandan yüzme antrenmanları, diğer yandan klinik psikoloji eğitimi. İkisini bir arada yürütmek oldukça zor olmalı. O yoğun dönemi bize anlatabilir misiniz?

İlk başladığımda antrenman saatlerim yoğun değildi ve zorluk yaşamadım. Zamanla haftanın altı günü idman yapmaya başladım ve okulda da derslerim, projelerim yoğunlaştı. Bir yandan da staja gidiyordum. Şimdi düşündüğümde o dönem çok zorlandığımı hatırlıyorum. Zamanla hepsini bir dengeye oturttum ve şunu gördüm ki planlı bir şekilde hareket ederseniz, sosyal yaşamınıza da vakit ayırabiliyorsunuz.

Aslında en çok zorlandığım dönemi yüksek lisans tezimi yazarken yaşamıştım. Antrenmanlardan çıkardım, okulda derslere girdikten sonra eve gider ve bilgisayarda yazamadığım için telefonda tez yazmaya çalışırdım. Zamanla yorgunluğun ve hastalığımın etkisiyle ellerim güçsüzleşmeye başladı. Büyük bir telaşa kapılmıştım. Ben de dudaklarımla ve sonra da burnumla yazmaya başladım.

Her ne kadar çok stresli bir dönem geçirsem de yaptığım iki işe de dört kolla sarıldım ve istedikten sonra başarabileceğimi gördüm. Tezimi başarıyla sundum ve o dönemki müsabakalarımdan da iyi sonuçlar aldım. Evet, benim için zorlu bir yoldu. Ama hayallerimi ve istediğim hedeflerimi gerçekleştirme yolunda sonuna kadar mücadele verdim. İnsan isterse neden olmasın ki?

Antrenmanlar ve müsabakaların zihinsel bir hazırlığı oluyor. Bu hazırlık için neler yapıyorsunuz? Meditasyon gibi belirli rutinleriniz var mı?

Kesinlikle fiziksel çalışmanın yanında zihinsel hazırlık da elde ettiğiniz başarının büyük bir parçası. Ben klinik psikoloğum ama aynı zamanda spor psikolojisi üzerine de eğitim aldım. Edindiklerimi uygulamaya çalışıyorum.

Antrenman döneminde ve müsabakalarda zihinsel antrenman yapmaya özen gösteriyorum. Kendimle içsel konuşmalar yapıyorum ve stresimi azaltmak için de nefes egzersizi yapıyorum. Kesinlikle faydası olduğunu düşünüyorum. Dönem dönem meditasyon da yapıyorum. Kendimi farklı hobiler edinerek de (resim yapmak, video çekmek) psikolojik açıdan beslemeye çalışıyorum.

Ayrıca şöyle bir rutinim de oldu. Katıldığım ilk büyük uluslararası müsabakaya el sallayarak çıkmıştım ve çok iyi sonuç almıştım. Daha sonra birkaç kez daha bunu deneyimledim. Yüzüm gülerek çıktığımda kendimi daha güçlü hissediyor ve daha inançlı bir şekilde yüzdüğümü düşünüyorum.

"Fiziksel çalışmanın yanında zihinsel hazırlık da elde ettiğiniz başarının büyük bir parçası."

"Fiziksel çalışmanın yanında zihinsel hazırlık da elde ettiğiniz başarının büyük bir parçası."

Pandemi elbette 2020 Tokyo için hazırlık sürecini belirli ölçüde etkiledi. Pandemi sürecinde antrenman takviminizi nasıl yönettiniz?

Aslında bu süreci olumlu yönde kullanabileceğimi düşündüm. Çünkü ben yaklaşık dört-beş senedir yüzüyorum. Bu, yüzücüler için pek de uzun bir süre değil. Eğer bu süreçte daha çok çalışırsam sudaki derecemi daha iyi seviyelere çıkarabileceğimi düşündüm.

Havuza gidemediğimiz için kara antrenmanı ağırlıklı çalıştık. Haftanın yaklaşık dört günü antrenmanlarımızı görüntülü şekilde yapıyorduk. Ben S2 grubunda (ağır engelli) olduğum için yapabildiğim hareketler daha kısıtlı olabiliyor. Biz de ona göre bir program çıkardık. Bir gün aerobik, ağırlık ve lastik çalışması; ertesi gün ise sadece aerobik ve yoga çalışmalarıyla ilerledik.

Yüzme kısmına da şöyle bir çözüm getirdim kendi kendime. Pilates topu üzerinde sırtüstü yatarak ya da yüzüstü kollarım yanda boş şekilde, kol çevirmesi yaparak yüzüyordum. Bu sayede antrenmanlara tekrar başladığımda çok da gerilemiş hissetmedim. Çabuk adapte oldum.

Bunların yanı sıra iki günde bir zihinsel antrenman yapıyordum. Açıklamak gerekirse, kendi zihnimde yüzüyordum ve yarış havasını zihnimde kurgulayıp yaşayabiliyordum. Bu süreçte hocalarla sürekli iletişimde kalmak ve koordine bir şekilde ilerlemek de süreci çok rahat atlatmamızı sağladı.

2020 Tokyo Paralimpik Oyunları'na gitme hakkı kazandınız. Bu kotayı nasıl aldınız? Tokyo'ya gidecek, orada yarışacak olmak size neler hissettiriyor?

Bu tarif edemeyeceğim bir mutluluk. Çünkü sadece dört senedir yüzüyorum. Kısa sürede bu noktaya gelmek beni çok mutlu etti. Verdiğiniz emeklerin karşılığını alabilmek size destek veren antrenörlerinizin, çevrenizdeki insanların ve ailenizin mutlu olduğunu görmek de çok ayrı bir mutluluk.

Paralimpik oyunlarının ertelenmesinin ardından YouTube'da paylaştığınız mesajda "Hedefimiz değil, sadece tarih değişti" demiştiniz. Peki Tokyo'da hedef olarak kendinize hangi noktayı belirlediniz?

2020 Tokyo Paralimpik Oyunları'na katılmak benim için bir hayaldi gerçek oldu. Şimdi ise ülkemi en güzel şekilde temsil etmek ve iyi derecelerle, gururlu bir şekilde dönmek istiyorum.

2020 Tokyo sonrası geleceğe dair planlarınız ve hedefleriniz neler?

Elde edeceğim deneyimlerin yanı sıra Tokyo'da güzel bir sonuç alabilmeyi istiyorum. Daha sonra ise kendimi geliştirerek spor hayatıma devam etmek ve aynı zamanda klinik psikolog olarak çalışmak istiyorum.

Engeli olan bireyler ile toplumsal çalışmalar yapmak istiyorum. Hem psikolog hem de engeli olan bir sporcu olarak, ikisini bütünleştirebileceğimi düşünüyorum. Klinik psikoloji bölümünü bitirdiğim ve spor psikolojisi üzerine de eğitim aldığım için bunu yapabileceğim kanısındayım.

Sporda psikolojik desteğin çok önemli olduğunu söyleyebilirim. Özellikle bedensel engelli spor branşlarında bence bu bir ihtiyaç. Bu alanda çalışabilmeyi ve katkı sağlayabilmek çok isterim.

Socrates Dergi