İspat

15 dk

NBA'de ikinci sezonunu geride bırakan Furkan Korkmaz, kariyerindeki yeni evre için hazır. Genç yıldızın ilk durağı, 12 Dev Adam'la 2019 Basketbol Dünya Kupası...

Getty Images

Çaylak sezonunda geçirdiği sakatlık sebebiyle aylarca yürüyemeyen Furkan Korkmaz, ikinci yılında da kendini kaotik bir 76ers sezonunun ortasında buldu. Yeniden yapılanma safhasını tamamen bitiren Philly'de artık şampiyonluk ihtimali masadaydı. Uzun vadeli tüm hedefler arka planda kalmıştı ki buna opsiyonu kullanılmayan Furkan da dâhildi. Şimdi, boşanma evrakları mahkemeden geri döndü, bu evlilik en azından iki yıl daha devam edecek. Hem de daha az rakip şutörle...

Philadelphia'da kalış sürecini biraz anlatır mısın? Slovenya'daki milli takım kampına kontratı imzalayıp geldin...

Benim için zor geçti bu yıl. Takasımı istedim, olmadı. Takımda kaldım, opsiyonum kullanılmadı. Artık tam aidiyet duygum azalmışken... Jimmy Butler takası gerçekleşti. Bir anda rotasyona dâhil oldum. "Furkan, gelecek sene bizimle değilsin" diyen bir organizasyona karşı, yeniden sahiplenmem gerekmişti her şeyi... Durum böyleyken de 76ers'ta kalmayı beklemiyordum açıkçası. NBA'den üç farklı takımla görüşüyordum. Her şey iki günde oldu bitti.

EuroLeague'i hiç düşünmedin mi peki? Fenerbahçe Beko'nun ya da başka takımların girişimleri olmadı mı?

Oldu ama hiçbir zaman oturup enine boyuna da konuşmadık. Hep menajerler aracılığıyla ilerledi süreç, benim de NBA'den ayrılmak istemediğim biliniyordu. Yoksa Fenerbahçe'nin ardından Anadolu Efes sürece dâhil oldu, yine Real Madrid isteyenler arasındaydı... Fakat ben, NBA'den teklifler olduğu için ve burada oynayabileceğime inandığımdan EuroLeague ihtimalini pek dikkate almadım. NBA'deki görüşmeler garanti kontrat ihtimalinin dışına çıksaydı, mesela two-way'i falan konuşsaydık, o zaman "Bu adamların bana verecek bir dakikası bile yok, Avrupa'ya dönmeliyim" diyebilirdim.

76ers, malum, hareketli bir yaz geçirdi. Takıma katılan oyuncular ve Jimmy Butler'ın ayrılışı haricinde, esasen JJ Redick'in New Orleans Pelicans'la anlaşması planları çok değiştirdi. Kadronun bir numaralı şutörü ayrılınca, yerini benzer profilde biriyle doldurmak istediler. Kyle Korver'la uzun süre görüştüklerini biliyorum, hatta iş bir ara "Milwaukee olacak ya da Philadelphia..." noktasına gelmişti. Korver, Bucks'ı seçti ve Philly de başka veteran bir şutöre yönelmeyi tercih etmedi. Beni aradılar.

76ers GM'i Elton Brand'in sezon içinde yine senin opsiyonunu kullanmayan kişi olduğunu düşünürsek, aranızda nasıl bir konuşma geçti?

FaceTime bile yaptık valla... Hem koç Brett Brown hem de Elton Brand'le toplam yarım saat civarı konuşmuşumdur. Zaten biz bu NBA takımlarının sezon sonlarında 'exit meeting' adı altında yapılan görüşmesinde biraz 'helalleşir gibi' olmuş, kariyerimle alakalı da uzunca muhabbet etmiştik. Gayet samimiydi her şey. Yaz dönemindeyse; evet, belki benim önümde başka NBA takımlardan gelen teklifler de vardı ama Philadelphia bildiğim, tanıdığım yer. Sıcak baktım çünkü pozisyonumdan ortalama 30'ar dakika süre alan iki oyuncu, JJ Redick ve Jimmy Butler takımdan ayrılmışlardı.

Yani, bu sezon rotasyondaki sürenin 20 dakika civarına gelebileceğini hissediyorsun...

Şu an takıma bakın, en fazla altıyedi oyuncunun yeri garantidir. 2-3 pozisyonu için de ilk seçenekler gibi gözüken Josh Richardson ile Tobias Harris'in arkaları boş. Orada kavga olacak, kavga çıkacak. Ben de kendimi buna hazır hissediyorum. Yoksa kim bana "Furkan'cım buyur, senin 30 dakikan hazır bizde. Hadi gel" diyecekti? NBA'de böyle bir şey yok. Ben kendimi artık tamamen hazır hissediyorum. Koç Brown'la konuştuğum her şey de bunun üzerine, mevcut yapı beni oldukça motive ediyor. İlk gittiğim dönemlerde bir sakatlık sorunu yaşadım, sonrasında yönetim kademesindeki değişikliklerle birlikte takımın hedefleri de değişti, ben biraz ortada kaldım. Belki ilk iki senelik dönemde, olabileceğim en zor organizasyonda oldum süre alabilmek açısından... Kontrol edebileceğiniz şeyler bir yere karar. Ben de şans bulduğumda NBA'de fark yaratabileceğimi düşündüğüm, buna inandığım için 76ers'ta devam etme kararı aldım. Güzel bir kavga olacak bu sezon. Ben hazırım.

"Güzel bir kavga olacak bu sezon. Ben hazırım."

"Güzel bir kavga olacak bu sezon. Ben hazırım."

Brett Brown senin için "Furkan'ın kendine özgü bir havası, stili var. Buna çok saygı duyuyorum" demişti. Geride kalan iki yılda koçla iletişimin ne yönde gelişti?

Koç gayet açık sözlü biri. Mesela ben çaylak sezonumun ardından ikinci yılda da rotasyona giremeyeceğimi biliyordum. Buna rağmen çalışmaya devam ettim, takasımı istemişken bir yandan kadronun parçası olmaya çabaladım ve en nihayetinde Kasım ayının ikinci haftasında Butler takası gerçekleşti... Koç Brown sezon başı planlarından bahsederken hiç bu yönde sinyal vermemiş olsa da yıl sonuna doğru oynamaya başladım. Takımda kendime ilk kez ciddi anlamda yer bulmuştum. Çabaladım.

Bilmiyorum dışarıdan ne kadar belli oluyor ama koç, Spurs çıkışlı olduğu için 'kültür' kelimesine çok vurgu yapan biri. Mutlaka 15 günde bir takım kahvaltıları düzenlenmesine dikkat eder, iletişimin canlı tutulmasını sağlar. Örneğin bu bahsettiğim kahvaltıların her birinde bir oyuncu konu başlığı belirliyor ve asistan koçlardan biriyle hazırladığı slayt'ı herkesin önünde projeksiyondan anlatıyor. Sunumu da öyle sadece takıma yapmıyorsunuz, büyük salonda kulüp içinden tüm çalışanlar geliyor, 100-120 kişiyi bulan bir topluluğa seslenebiliyorsunuz.

Sen ne anlatmıştın?

Türkiye'yi tanıttım. Kahvaltı kültürü, çorba alışkanlığı... Yanıma gelip, "Ya sizin sadece yüzde üçünüz Avrupa kıtasında, nasıl Asya ülkesi değil de Avrupa ülkesi oluyorsunuz?" falan diyorlardı; tabii işin goygoyundalar biraz ama bunların hepsine cevap verdik. Güzel bir deneyim olmuştu benim için. Geçen sezon başında takımda Dario Saric vardı, o da çıkıp Yugoslavya Savaşı'na dair bir sunum yapmıştı.

Peki bu opsiyonunun kullanılmayışı, tesadüfen o dönemde de Brett Brown'ın rotasyonuna girme şansı yakalamışken, senin için ekstra bir motivasyon kaynağı mıydı? Butler takasıyla birlikte takım yapısının değiştiğinden bahsettin ama 76ers'ın seni tutmayacağını açıklamasının kısa bir süre ardından kariyer rekoru kırman da ilginç bir tesadüf oldu...

Ego sahibi olmasak zaten bu sporu yapamayız. Yeri geldiğinde takım arkadaşınla, koçla, rakiple... Hep bir mücadele var. Saha dışında bunu saklamaya, çok fazla şeyi belli etmemeye özen gösteriyorsunuz ama profesyonel sporun doğasında olan bir şeyi de görmezden gelmek mümkün değil bana göre. Ben draft edildiğimde 76ers 15-20 galibiyetle sezon bitiren bir takımdı, kendimi göstermek ve yeterli şansı bulabilmek adına çok uygun bir ortam olduğunu hissediyordum. Hem şans, hem şanssızlık işte: Gelişimle birlikte takım aşırı rekabetçi bir kimlik kazandı. Buradaki iki sezonumda da 50 galibiyeti geçtik, iki kez konferans yarı finali yaptık. Joel Embiid, Ben Simmons, Tobias Harris ve Jimmy Butler gibi oyuncularla birlikte oynayıp NBA finalinin kapısından dönen takımın parçası olabilmek bir yandan büyük tecrübe ama NBA'deki ilk yıllarınızda her şeyden önemlisi oynamak, sahada kalmak...

Embiid vs Furkan

Joel Embiid futbolla çok ilgili. Avrupa kültürüne yakın bir kafa yapısına sahip. Amerikan futbolu değil de 'bizim' futbolla daha çok ilgilendiği için de ilk etapta daha çabuk kaynaştık. Dışarı çıkmaz, malum dizler de sıkıntılı; pek öyle takım antrenmanına da gelme teşebbüsünde bulunmaz... Evde yemek yer, yatar, PlayStation oynar ya da masaj yaptırır. Ben de ilk sezonumda onun FIFA partneriydim. Baştan öyle kaynaşmıştık. Üstündü bana karşı, sonrasında dengeledim skoru.

Jimmy Butler'la takım arkadaşı olmak nasıl bir tecrübe? Minnesota Timberwolves'ta Karl-Anthony Towns ile Andrew Wiggins'e meydan okuduğu meşhur idmanı konuşma şansınız olmuş muydu mesela? JJ Redick'in konuğu olduğu podcast programında "Hatta sadece bir şut kullandım, hep pas verdim" gibi bir itirafta da bulunmuştu.

Butler takıma katıldığı ilk günden itibaren herkese abilik yapmaya çalıştı. Bizim takım, malum, çok genç bir çekirdeğe sahip. Takımın veteranı diyebileceğiniz Amir Johnson'ın bu bağlamda bir sorumluluğu vardı ama o da rotasyona giremediği için etkisi sınırlı kalıyordu. Butler daha en baştan itibaren beni sahiplenmeye çalıştı, "Bak ben de Chicago'da çok gençtim, hiç oynamıyordum. Bu dönemlerden hepimiz geçiyoruz" derdi. Bu bahsettiğim takım yemeklerini daha da sıklaştırmaya çalıştı, genç oyuncuların neredeyse tamamının üzerinde bir etkisi olsun istedi. Ama bir yere kadar... Çünkü NBA'de oyun planından günlük hayata kadar hep bireysellik ön planda ve sosyal hayattaki paylaşım sınırlı. Yüze yakın maç oynadık geçen sezon, idmanlar zaten çoğunlukla bireysel. Kim olursa olsun, ister istemez bir noktaya kadar etki edebiliyor.

Jimmy Butler efsanesini devam ettirecek bir öfke nöbetine, meydan okumaya falan şahit olmadın yani...

Ya şimdi, tabii daha birinci idmandan her şeye itiraz ettiğini hatırlıyorum. Daha doğru tabirle, koçun söylediklerini düzeltmeye, değiştirmeye çalışıyordu devamlı... Koç Brown'ın her söylediğine en azından bir ekleme yapardı. Böyle yarım kestiği bir tişörtü vardı, onu giyiyordu antrenmanlarda; hatırlıyorum, takımın acayip yorgun olduğu bir gün, antrenör ekibi de 5-5 oynatmak istiyor. Kimsenin antrenman yapası yok, aramızda bir tek Butler savunma yapıyor. Bazen idmanı böyle yürüye yürüye bitirirdi, sanki umurunda değilmiş gibi...

Yine bir JJ Redick podcast konusuyla devam edeyim: Ben Simmons sence sağ eliyle mi şut atmalı?

JJ konuşmayı seviyor hakikaten... Şimdi şöyle: Benim ligdeki ilk senemde Simmons orta mesafeden gözyaşı çalışıyordu sadece. Şut falan yok, hiç denemiyordu bile, sadece floater'a yoğunlaşmıştı. Geçen sezonun sonuna doğru idmanlarda üçlük atmaya başladı. Hatta ben spot-up şut için stilinin çok uygun olduğunu düşünüyorum. Çok değil, iki-üç sene içinde onun adamından gelen yardımı ceza üçlüğüyle cezalandırabilecek konumda olur gibime geliyor. Zaten onun yetenekleriyle alakalı benim ekstra bir şey söylememe gerek yok, her şey ortada ama yakın dönemde boş üçlüğü de atacağını düşünüyorum. Tabii, ikili oyunda perde sonrası kaldırıp atabilecek duruma gelir mi, ne kadar üst seviyeye çıkar, orasını kestiremiyorum sadece.

Horford'un Gelişiyle

Evet, basketbolda beşler kısalırken 76ers uzamış oluyor ama seneye çok sert savunma yapacağımızdan kuşkum yok. Ben Simmons ve Joel Embiid belki de lig genelinde pozisyonlarının en iyi savunmacıları; Al Horford da bu bağlamda Celtics'in merkezindeki oyuncuydu... Gerçekten mükemmel bir savunma takımı olduk. Geçen seneki kadar tempo yapabilir miyiz, onu bilmiyorum ama... Tobias Harris zaman zaman dört numaraya geçecektir, Embiid'in sağlık durumunu da düşünürsek Horford'ın zaman zaman Joel'in yerini de alabileceğini düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz...

Sleeve kullanmaya başladığın için mi bilmiyorum ama sanki son dönemde kullandığın tüm pump fake'ler Marco Belinelli'yi andırıyor... Birlikte çalıştığınız dönemden bazı kazanımların oldu mu?

Hem Marco hem de JJ ile birlikte antrenman yapmış olmak benim için büyük şans. Birlikte çalışmasam da karşılıklı oynadığım ve çok sık izlemeye çalıştığım Klay Thompson'ı da buraya ekleyerek, bakış açımı anlatmaya çalışayım... Sonuçta her şutörün 'yoğurt yiyişi' farklıdır ya; Marco Belinelli perde çıkışlarında topu ileri fırlatıp pozisyon alır. Biraz hız değiştirerek, daha dengesiz çıkarır şutu. Klay Thompson, perdeyi kullandıktan sonra içeriye basarak atar. JJ Redick de topa koşarak üçlüğü kullanır. Fake özelinde Marco'nun bana çok katkısı oldu, JJ'den de her şutu aynı ritimde kullanmayı öğrendim. Yani, altyapılarda mesela Belinelli gibi şut atılmasını istemez antrenörler; bu adamın neredeyse her şutu diğerinden farklı, öyle alışmış... Redick'te şöyle bir şey var, perde çıkışında sol sağ yaptığında bile aynı tempoyla, aynı eğriden çıkarıyor şutu. Antrenmanda da öyle. Millet gelir 30-40 dakika öylesine şut atar, JJ maç yoğunluğunda 15 dakika çalışır, yeter ona. Bir de... Bu fake işini de ben altyapılardan beri oldum olası beceremem; hep çalıştım, olayın koordinasyonda bittiğini de biliyorum ama bir türlü oturmamıştı oyunumda. Yeni bir başlangıç diyelim.

25 kiloya yakın bir kas kütlesi kazandığını düşünürsek, yeni hedef ne? Bireysel idmanlar nasıl gidiyor?

Her gün halter yapıyorum. ABD'ye ilk gittiğimde 75 kiloydum, ikinci sezonu 98 kiloyla bitirdim. Ama yağ oranım yüzde 14'tü, sezon sonunda da çok ağırlaştığımı düşünüyordum. Bir beş kilo civarı verip 92-93 kiloya geldim, şu anda da yağ oranım yüzde sekiz. Nihai hedefim 100-102 kilo arasına çıkıp yağ oranını yüzde 6 civarında tutmak. Çünkü vücudun ağırlaşmasının bana pek yaramadığını fark ettim. Dünya Kupası'nın ardından Philadelphia'ya geri dönünce bu doğrultuda ilerlemeye çalışacağım.

Milli takıma geçmeden önce 76ers'la alakalı bir de Markelle Fultz'un durumunu sormak istiyorum. Sonuçta lige birlikte girdiniz, sen neler gözlemlemiştin bu omuz problemiyle, şut mekaniğindeki bozulmayla alakalı...

Açıkçası ben onun mekaniğinin sadece ilk Yaz Ligi'nde oturmuş olduğunu gördüm. Sezon başladıktan sonra zaten bir günü, diğerini tutmuyordu. Kulüp, süreci olabildiğince gizli tutmaya çalıştı; tabii biz de net bir şey bilmiyoruz motosiklet kazasıyla mı alakası var yoksa diğer söylentiler mi doğru, ama sonuç olarak omzundan çok acı çekiyordu. Yine de, onunla çok antrenman yapmış ve yeteneklerini bilen biri olarak, eğer fiziksel sorunlarını biraz aşabilirse NBA'de iz bırakacağından eminim.

Milli takım hazırlık kampı nasıl geçti? Ufuk Sarıca'nın beklentileri neler?

Ufuk Abi bana her zaman, "Furkan sen 20 dakikada iki sayıda kalıp son beş dakikada üst üste 12 sayı atabilirsin. Hücumda rahat olmanı, bunun farkında olmanı bekliyorum" diyor. Zaten oyunculuktan antrenörlüğe geçiş yapması sebebiyle çok kolay empati kurabiliyor, oyuncu psikolojisini çok iyi biliyor. Bize de "Bugünkü çekirdek kadro uzun yıllar milli takımı oluşturacak. Artık sizin zamanınız geldi" derken hepimizle tek tek konuşuyor, üzerimize titriyor.

Geçmiş milli takımlarda yaşanan çekişmeleri, problemleri hatırlarsak mevcut kadronun kamuoyuna sempatik gelmesinin başlıca sebeplerinden biri de sanırım Cedi'yle senin uyumun... Nasıl bir ilişkiniz var?

Biz tabii ki sorumluluğun farkındayız. Cedi'yle uzun yıllardır birbirimizi tanıyoruz, saha içinde ve saha dışında birlikte çok vakit geçiriyoruz. Bugün zaten soyunma odasına bir giriyoruz, herkes ümit ya da genç milli takımdan arkadaşlarımız... Mutluluk verici tabii ki.

Cedi'yle baştan beri çok benzer kariyerleri yaşamamız, yakın yaşlarda olmamız da insanlara sempatik geliyor diye tahmin ediyorum. En nihayetinde milli takımın yeni jenerasyonunu temsil edebilmek, burada bulunuyor olmak bize gurur veriyor. ABD, Japonya ve Çekya'ya karşı elimizden gelenin en iyisini yapacağız.

"Cedi'yle birlikte bize yüklenen sorumluluğun farkındayız. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız."

"Cedi'yle birlikte bize yüklenen sorumluluğun farkındayız. Elimizden gelenin en iyisini yapacağız."

Amerika'nın büyük turnuvalarda son mağlubiyetini hatırlıyor musun?

Galiba. Yunanistan mıydı?

Evet. 2006...

Ben sekiz yaşındaymışım. Ya bu arada geçen okudum; bizim Landry Shamet'i çağırmışlar, o da gelmek istememiş. Ben anlamadım bu işi, neden kadrolar açıklanmadan, sosyal medyadan falan duyurulmadan halledilmedi bu olaylar... Yani, hem oyuncular hem de ABD'nin yıllardır istikrarlı bir şekilde sürdürdüğü milli takım programı yıprandı bu şekilde. Kadrodan çekilmelerin bu kadar göz önünde yapılması çok tuhafıma gitti.

Bu kadar oyuncunun ismini kadrodan çekmesi ABD'yi daha kolay bir hedef yaptı mı sizin gözünüzde?

Gelen, gelmeyen oyuncular özelinde değil; bütün milli takım havuzuna bakarak söylüyorum... ABD de yenilmeyecek bir takım değil bence. Herkesin maksimum katkı verdiği bir günde Amerika'yla da başa baş oynayabiliriz. Turnuvada rüzgârı arkamıza alabilirsek büyük başarılar kazanabileceğimizi düşünüyorum.

Bizim için başarı kıstası ne olur bu turnuvada? Çeyrek final mi?

Olimpiyata gitmeyi çok istiyoruz. Şimdi ben Boban Marjanovic'le çok yakınım, sürekli konuşuyoruz telefonla, onlarda da Milos Teodosic kadroda olmayacak. Başka takımlarda da eksikler var, biz bir geçiş dönemindeyiz ve tüm gücümüzle geliyoruz bu turnuvaya. Amerika, Yunanistan, Sırbistan, İspanya, Fransa... Hepsiyle baş edebilecek gücümüz var. Evet, çaprazdaki grubumuz da zor, orada Giannis Antetokounmpo ve Yunanistan ikilisinin karşısına çıkabiliriz. Ama neden olmasın? Tabii biz önce bir ilk grubu halledelim de...

Tabii, Türkiye'nin turnuva açılışları biraz maceralı geçer...

Japonya ve Çekya maçlarında hata lüksümüz yok. "10-15 dakika bir deneyelim adamları, sonra gaza basarız" diyemeyiz. Kaliteli bir takımız, bunu herkese göstermek istiyoruz. Başlangıç çok önemli.

İlk maçtan Türklük yapmamamız lazım.

"İniş çıkışları azaltmalıyız"

Atina'daki turnuvayla birlikte Sırbistan, Yunanistan ve İtalya gibi takımların karşısına çıkıp turnuva öncesi nerede olduğumuzu gördük. İstanbul'da oynadığımız Ürdün ve Senegal maçları pek ölçü değildi bizim için. Acropolis'te Avrupa ülkeleri arasındaki en büyük iki favoriye karşı oynadık belki de...

Takım anlamında kötü görüntü verdiğimizi düşünmüyorum; sadece maçlar içinde 10-12 dakikalık iniş çıkışlarımız oluyor. 3-4 dakikaya indirebilirsek bunları, bizim için çok daha iyi olacak. Ama turnuva öncesinde büyük takımlara karşı alınan mağlubiyetler takımın uyanmasını da sağlıyor. Sorun değil. Ders çıkarmak önemli.

Socrates Dergi