İyi Biri

3 dk

Santi Cazorla meşhur 'Wengerball'u oynayan ve oynatan son oyuncuydu. Son üç sezonda yaşadığı sakatlıklar, Arsenal'ın akıcı oyununu da alıp götürmüştü.

Santi Cazorla, Temmuz'da yeni takımı Villarreal'in hazırlık kampında 636 gün sonraki ilk futbol maçına çıktı. Ve ilginç bir şekilde geri dönüşüne Villarreal taraftarından çok Arsenal taraftarı ilgi gösterdi. Peki Arsenal'da sadece üç sezon randımanlı oynayabilen, Londra macerası kulübün düşüş dönemine denk gelen ve olduğu son üç sezonda yalnızca 2000 dakika civarı süre alabilen Cazorla, nasıl böyle bir etki bırakabildi?

Arsenal taraftarı yıllardır hem takımı bırakıp giden oyuncularından hem de sakatlık sebebiyle ortadan kaybolup kontratlarının son sezonunda futbol oynuyor numarası yapan isimlerden yaka silkti. Cesc Fabregas, Tomas Rosicky, Alex Song, Alex Hleb gibi oyuncular seyircilerin ağzına birkaç parmak bal çalsa da ayrılıkları hep nefretle oldu. Aslında çoğunun gidişi Santi'den farklı değildi. Ancak İspanyol oyuncunun performansı ve kişiliği onu herkesten farklı bir noktaya koydu.

Cazorla, Malaga'dan Arsenal'a geldiğinde bir 10 numaraydı. 'Wengerball'a oyun görüşü, temposu, ve çok yönlülüğüyle uygundu. Saha içi liderliğini Arsene Wenger'in istediği doğrultuda yapabiliyor, takımı yönetip onların üstündeki baskıyı azaltıyor; şut tehdidi, bolca asist ve duran top vadediyordu. İlk sezonunda ligde 12 gol atıp 12 asist yaptı, müthiş karakteri ve sevimliliğiyle taraftarın gönlünü çaldı. Oyun kurucusunu Cazorla'yla bulan bir takım olarak Arsenal o yaz Mesut Özil'i aldı, Santi solkanada geçti. Sonra Santi sol kanadı Lukas Podolski'ye kaybedip sağ açığa geçti. Pek bir önemi yoktu, rolü değişmiyordu. Takımı oynatan, Wenger'in felsefesini sahaya yansıtan oydu. Lakin 2014-15 sezonuyla birlikte derindeki oyun kurucu rolüyle merkeze geçen Santi, esas saygı uyandıracak dönemini başlattı.

Kontrol kabiliyeti, daha pası alırken etrafına hâkim oluşu, kısa ve efektif driplingleri onu Wenger'in son kupalarının mimarı yaptı. Saha içindeki pozisyonu ne olursa olsun aynı performansı gösterebilmesi ne kadar doğal bir yetenek olduğuna işaretti. Bir de Mesut gibi bir oyun kurucunun yanında hücumun işlemesini sağlayan isim olması ne kadar özel bir lider olduğunu gösteriyordu. Santi'nin olmadığı, Wenger'in sonunu getiren o son iki sezona baktığımızda, Alexis Sanchez ve Mesut'un ne kadar değiştiğini görebiliyorsunuz. Santi her ikisine de "zihin açıklığı" veriyordu. İkinci bölgeden pürüzsüz çıkardığı toplarla onları etkili oldukları bölgelerde topla buluşturuyor, yalnızca iyi yaptıkları şeyleri yapmalarına yardımcı oluyordu. Sakatlığı, ilk 11'den görünmez kahramanı çektiği gibi yerinin onun rolünü oynayamayacak oyuncularla doldurulmaya çalışılması da sonun başlangıcı oldu.

2000'lerde başlayan Arsenal taraftarlığımda 2006 sonrası acı dolu. Giden oyuncular, korkunç mağlubiyetler, başlamadan biten sezonlar... Dolayısıyla 2014 FA Cup Finali'nin Avusturya tatilime denk geldiğinden habersizdim. Aynı gün La Liga sezonunun son maçında Barcelona, Atletico Madrid'i ağırlıyordu ve FA Cup'ı seyredecek yer bulmak imkânsızdı. Arayışlarım maçın ilk dakikalarını kaçırmama sebep oldu. Fakat 10. dakika civarı bir pub'a yerleştim. Hull City, 2006'dan sonraki ilk finalimizde 2-0 öndeydi. Sonra Santi çıktı, her şeyi geri getirdi. Büyük ihtimalle o final, kariyerinin son büyük ânıydı. Santi'nin yeteneği daha büyük bir kariyeri hak ediyordu, olmadı.

Socrates Dergi