
Yıldız Işığı
4 dk
Henüz 21 yaşında, dünya 66 numarası Gustavo Kuerten, Roland Garros merkez kortundan şampiyonlukla ayrılıyor. O günden tam 20 yıl sonra, başka bir 8 Haziran'da bu kez finale yürüyen isim Jelena Ostapenko. Sonrası ise rüyanın devamı...
8 Haziran 1997... Roland Garros tarihindeki en önemli sürprizlerden birinin gerçekleştiği gündeyiz. Dünya 66 numarası, 21 yaşındaki Brezilyalı Gustavo Kuerten, Fransa Açık şampiyonu oluyor. Üstelik bu, inşa edeceği muazzam bir kariyerin ilk kupası! Yine de o 8 Haziran gününün anlamı artık bundan biraz daha fazla...
O ünlü Silahşörler Kupası’nın Guga’nın ellerinde yükselişinden 20 yıl sonra, yine bir 8 Haziran’da aynı yerdeyiz. Philippe Chatrier’de bu kez kadınlar yarı finali oynanmakta. Tesadüf o ki final mücadelesi veren iki raketin, Jelena Ostapenko ve Timea Baczinsky’nin de doğum günleri. Hatta Letonya doğumlu Ostapenko, tam da 8 Haziran 1997’de dünyaya gelmiş. Ve o da tıpkı Brezilyalı meslektaşı gibi kariyerinin ilk şampiyonluğunun peşinde.
Genç oyuncu, winner’lar ve basit hataların hâkimiyet kurduğu ekstra agresif bir oyun stiline sahip. Belki tekniği ve kuvveti kusursuz ama stratejik olarak hâlâ çok ham. Geçmiş dönemde kadın tenisinin hatırı sayılır toprakçılarından olan koçu Anabel Medina Garrigues, öğrencisini ‘hiperaktif’ sıfatıyla tanımlıyor. “Jelena hızlı konuşuyor, hızlı yürüyor ve toplara hızlı vuruyor” diye de ekliyor. Potansiyelinin içini tam anlamıyla doldurması için biraz daha sakinleşmesi şart. Ancak buna, en azından şimdilik hiç niyeti yok. Görünüşe göre, gerek de yok! Yarı final maçı da üç sette bitiyor.
Finaldeki rakibi, toprak sezonunun en iyisi Simona Halep. Rumen yıldız eğer Fransa Açık’ı kazanmayı başarırsa hem ilk Grand Slam’ine ulaşacak hem de dünya 1 numarası olacak. Oyun stili de Ostapenko’nun tam tersi bir görüntüde, sabırlı bir geri çizgi direncine dayanıyor. Planı, daha önce büyük bir finalin baskısıyla karşılaşmamış rakibine hatalar yaptırmak. Maçın da ciddi favorisi. Yarı finalde geçtiği Karolina Pliskova, “Halep'in şampiyonluğu için tüm malvarlığımla bahse girerim” diyecek kadar kendinden emin. Ancak aralarında Monica Puig, Samatha Stosur, Caroline Wozniacki ve Baczinsky gibi sıkı isimlerin de olduğu bir oyuncu grubu, Ostapenko’yu henüz durduramadı. Sadece 20 yaşında ve belki de kazanması en zor Grand Slam’e bir maç kadar yakın. Üstelik, tıpkı Halep’in de söylediği gibi, kaybedecek hiçbir şeyi yok.
Mücadele, çoğunluğun beklentilerine cevap vererek başlıyor. Sürpriz finalist, yine sert ve çizgilere yakın vuruşlar yaparak alışıldık kumarını oynuyor ama rakibinin savunma yetkinliği sayesinde şimdilik kaybeden tarafta. İlk set 6-4’le Halep’in...
İkinci sette de durum 4-0 olmak üzere… Fakat Ostapenko kritik oyunda servisini ikinci kez kırdırmıyor, üstüne çabuk bir geri dönüşle seti de alıyor. 1-1’lik eşitlik sonrasındaki rahatlığı ise sinir bozucu. Kendine güveni öyle yüksek ki eline geçen maç puanında yaptığı backhand return bile bunun göstergesi. “Oyun, set ve maç Ostapenko!” anonsu bir an için inanılır gibi gelmese de gerçek. Gustavo Kuerten için her şeyin başladığı günde doğan bir çocuk, tıpkı onun gibi, ilk imzasını Paris toprağına atıyor.
20 yaşına henüz basmış bir oyuncu, üzerindeki baskıyı yönetme konusunda iyi bir iki hafta geçirdi ama asıl macera şimdi başlıyor çünkü artık radara girmiş durumda. Öyle ki tenisin yaşayan efsanelerinden Chris Evert, Ostapenko’daki ışığı daha önce Steffi Graf, Monica Seles ve Martina Hingis’te gördüklerine benzetiyor ki bu bile birçok şeyi anlatıyor. Bundan sonra gözümüz genç Letonyalının üstünde. Bakalım küçük bir ülkeden çıkan öyküsü, nerelere kadar uzanacak...