Jim Courier: “Tenis, tarihinin en yüksek seviyesinde”

5 dk

Jannik Sinner’den önce bu turnuvayı iki yıl üst üste kazanmayı başarmış bir diğer isim Jim Courier, kortta yer almaya devam etse de artık elinde bir mikrofon tutuyor. 2025’in ilk Grand Slam’ini kort içi röportajlarıyla da tanıdığımız Eurosport yorumcusu Jim Courier ile konuştuk.

Kort kenarında oldukça özel bir konumdasınız. Novak Djokovic ve Andy Murray arasındaki etkileşimleri gözlemleyebiliyorsunuz. Sizce Andy Murray, Novak’ın oyununa ne kattı? Özellikle Carlos Alcaraz’a karşı oynadığı maçta Novak’a gerekli olan o ekstra yüzdeyi sağladı mı?

Bu maçı değerlendirmek biraz zor çünkü eminim ki Novak ve ekibi belirli bir senaryo için hazırlanmıştı. Ancak bu, ilk setin sonunda tamamen değişti ve Novak oyun tarzını tamamen yeniden şekillendirmek zorunda kaldı. Kort içi röportajlar için korta çıkarken, oyuncu locasının yanından geçiyorum ve orada Novak’ın ekibini gördüm. Andy de oradaydı ve onu tebrik ettim. Bana “Bu işte benim çok az katkım oldu” dedi. Tabii bunu biraz espriyle söylediğini düşünüyorum, aynı zamanda mütevazı davrandığını da. Çünkü belli bir oyun planları vardı ama bu plan büyük ihtimalle çöpe gitti. Bu yüzden sadece o maç üzerinden kesin bir yargıya varmak zor.

Ancak kesin olarak söyleyebileceğim şey, Andy’nin Novak’ın ekibinde olmasının büyük bir ilham kaynağı olduğu. Tenisi yakından takip edenler geçen yıl Novak’ın motivasyonunun dalgalandığını fark etmiştir. Roland Garros’ta, Wimbledon’da ve özellikle olimpiyat oyunlarında oldukça motiveydi. Ancak olimpiyat oyunlarından sonra, Amerika Açık’ta biraz düşüş yaşadı ve tam anlamıyla odaklanmış görünmüyordu. Bu sezonun başında ise burada tamamen konsantre olmuş durumda ve bunda Andy’nin büyük bir payı olduğunu düşünüyorum. Novak için hiçbir şeyi imkansız görmüyorum. Ama o da bir kıvılcım gerektiğini biliyordu ve Andy’nin kesinlikle ona bu kıvılcımı verdiğini düşünüyorum. Bu yüzden onun da bir miktar kredi alması gerektiği açık.

Darren Cahill yıl sonunda Jannik Sinner ile çalışmayı bırakacak. Jannik için yeni bir "süper koç" adayı var mı? Belki siz? Ve son olarak, doping davasının Nisan ayında görüleceğini biliyoruz. Sizce bu onu rahatsız eder mi? Bu konuyla ilgili genel görüşünüz nedir?

Cahill harika bir iş çıkardı, ama Simone Vagnozzi'nin de büyük bir takdiri hak ettiğini düşünüyorum. Jannik’in gelişim sürecinde ilk olarak getirilen koç oydu ve Darren’la birlikte çok iyi bir işbirliği yaptılar. Bu yüzden Darren’ın ayrılması elbette bir kayıp olacak ama takımın yoluna devam edeceğine eminim. Belki yeni birini eklerler, belki eklemezler, ama Simone’un Jannik’in güvenini kazandığını düşünüyorum, dolayısıyla bu süreçten sağ çıkacaktır.

Doping davasına gelince, sizin bildiğiniz kadarını biliyorum. Süreci takip ediyor, elimden geldiğince çok şey okumaya çalışıyorum. Ancak hepimizin fark ettiği şey, Jannik’in bu konuyu zihinsel olarak ayrı bir noktada tutmayı başardığı ve olağanüstü bir seviyede odaklanarak oynamaya devam ettiği. Bunun değişeceğini düşünmüyorum.

Ama tabii ki onun oynamasına izin verilip verilmeyeceğini, bir ceza alıp uzaklaştırılıp uzaklaştırılmayacağını göreceğiz. Hep birlikte öğreneceğiz.

Birçok kişi tenisin giderek daha sıkıcı hale geldiğini düşünüyor. Sizce oyuncular giderek daha az yaratıcı mı oluyor? Kendi döneminize kıyasla nasıl değerlendirirsiniz?

Açıkçası ben tenisin sıkıcı olduğunu düşünmüyorum. Şu anda izlediğimiz tenis seviyesi, atletizm ve rekabet gerçekten heyecan verici bir noktada. Özellikle hâlâ Novak gibi bir efsaneyi izleyebilmemiz, Carlos, Jannik ve Sasha [Zverev] gibi oyuncuların tenisin büyükleri arasındaki yerini anlamamıza yardımcı oluyor. Tıpkı Pete Sampras’ın hâlâ zirvede olduğu dönemde Roger Federer’in ona karşı 2001 Wimbledon’da oynadığı maçta, Federer’in seviyesini ve geleceğini değerlendirebilmemiz gibi.

Aynı durum kadın tenisinde de geçerli. Aryna [Sabalenka], Iga [Swiatek] ve Coco [Gauff] gibi harika oyuncular var ve çok fazla heyecan verici hikaye izliyoruz. Tenisin sıkıcı olduğunu düşünmüyorum. Elbette bazıları "keşke servis-vole dönemi geri gelse" diyebilir ama dürüst olmak gerekirse, o dönemin maçlarını şimdi YouTube’dan izlediğinizde sanki ağır çekimde oynanıyormuş gibi görünüyor. Ben de o dönemin bir parçasıydım ve bunu kendime karşı bir eleştiri olarak söylüyorum.

Şu anda gördüğümüz tenis tarihin en yüksek seviyesinde oynanıyor ve bugünün oyuncuları gelmiş geçmiş en iyi atletler. Bence tenis çok iyi bir noktada. Ayrıca Avustralya Açık ve Amerika Açık gibi turnuvaların kortları hızlandırmasını da olumlu buluyorum. Avustralya Açık, Amerika Açık’tan biraz farklı çünkü hava koşulları burada daha değişken. New York’taki gibi çok soğuk bir gece yaşanmıyor, bu da oyunun hızını etkiliyor. Genel olarak ben tenisin sıkıcı olduğunu düşünenlerden değilim, aksine şu an inanılmaz heyecan verici bir seviyede.

Jim Courier, 1997 Avustralya Açık

Jim Courier, 1997 Avustralya Açık

Novak Djokovic turnuva esnasında eğlence/gösteri ve yenilik bağlamında tenis üzerine konuştu. “Yeni nesilleri ve yeni medya platformlarını daha fazla düşünmeliyiz” dedi. Siz bu konuda ona katılıyor musunuz? Tenis doğru yönde ilerliyor mu?

İki noktaya değinmek istiyorum. Birincisi, tenis bir sektör olarak tarihinin en iyi konumunda. Dört Grand Slam, Masters 1000 turnuvaları, ATP Finalleri gibi organizasyonlar her zamankinden daha güçlü. Seyirci sayılarında ve yayın izlenmelerinde rekorlar kırılıyor. Yani tenis, sektör olarak son derece sağlıklı.

İkincisi, yeniliklerin devam etmesi şart. Gelişime ayak uydurmanız gerekiyor. Avustralya Açık bu konuda harika bir iş çıkarıyor. YouTube kanallarında kısa özetler, orta uzunlukta özetler ve uzun maç özetleri sunuyorlar. Örneğin, eminim buradaki birçok kişinin küçük çocukları vardır, benim de 8 ve 10 yaşlarında iki çocuğum var. Tenisi seviyorlar ama iki saat boyunca bir maçı izlemek onlar için mümkün değil. Ama 3 dakikalık özetleri izleyebilirler ve bu, oyunun yeni nesillere ulaşması için önemli bir yöntem. Medya açısından sürekli yenilik yapmalıyız, yeni izleyicilere onların bulunduğu platformlardan ulaşmalıyız. Sosyal medyada veya yeni medya kanallarında daha fazla varlık göstermemiz gerekiyor.

Ayrıca tenisin kendisinde de yenilikler yapmalıyız. Bu, zamanla puan sisteminde bazı değişiklikler yaparak maçları daha kompakt hale getirmek anlamına gelebilir. Oyunu yeni kitlelere sunmak için kutunun dışına çıkıp farklı düşünebilecek insanlara ihtiyacımız var. Ben yenilikçiliğin tamamen yanındayım, ancak sporun tarihini tamamen terk etmekten yana değilim. Ama şunu da kabul etmek lazım: Eğer üretmiyor, ileriye bakmıyorsanız, geride kalırsınız.

Bence şu anda tenis çok iyi bir noktada, ancak bu rahatlık hissine kapılmamamız gerekiyor. Sürekli gelişmeye çalışmalı, sadece elimizdekileri korumaya odaklanmak yerine tenisi büyütmeye ve yaymaya devam etmeliyiz.

Alcaraz yaşına göre inanılmaz bir oyuncu. Ancak oyununda en çok geliştirmesi gereken nokta nedir? Konsantrasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz?

O kadar yetenekli ki yapamayacağı bir vuruş yok. Ama deneyim kazanmaya devam ediyor. Novak maçında olduğu gibi, bu tür karşılaşmalar onun için çok önemli çünkü böyle maçlardan çıkaracağı çok ders var: kendini nasıl yönetmesi gerektiğini, rakibinin oyun planı değiştirdiği durumlarla nasıl başa çıkması gerektiğini öğreniyor. Ayrıca sakat bir oyuncuya karşı oynamak da olağan bir durum değil, bunu da yönetmeyi öğrenmesi gerekiyor.

Bence geliştirebileceği en önemli vuruş ayaklarını sabitlemeden vurduğu forehand. Bu vuruş inanılmaz etkili olabilir, ancak aynı zamanda çok fazla hata yapmasına da yol açıyor. Son birkaç yıldır onu izlerken cesur ve riskli oyun tarzından çok keyif aldım. Alcaraz bir adrenalin tutkunu ve onu izlemek büyük bir zevk. Bununla birlikte hatalarından ders çıkararak oynamaya başladığında, yani daha güvenli kararlar aldığında oyununu daha istikrarlı hale getirecek.

Ama bu, aynı zamanda onun maçlarını biraz daha az heyecanlı hale getirebilir. Çünkü artık “Bunu nasıl denedi ve nasıl başardı?” diyeceğimiz anları daha az görebiliriz. Açıkçası bu noktaya çok hızlı gelmesini istemiyorum, umarım beni anlıyorsunuzdur.

21 yaşında gördüğünüz en yetenekli oyuncu mu?

Bu yaşta gördüğüm en komple oyuncu. Farklı yetenek türleri var ama korttaki her vuruşu bu kadar ustalıkla kontrol eden, yaratıcı oynayabilen ve eksiksiz bir oyun yapısına sahip birini bu yaşta hiç görmedim. Tabii ki bunları bir araya getirmek ayrı bir mesele, ama şu ana kadar takımıyla birlikte inanılmaz bir iş çıkardı.

Gael Monfils'in turnuvadaki performansı hakkında görüşünüzü almak isterim. 38 yaşında en iyi seviyesine geri döndüğünü düşünüyorum ki bu inanılmaz bir şey. Siz neler söylemek istersiniz?

Harika bir sürpriz. 38 yaşında hâlâ bu tutkuyu taşıması ve fiziksel olarak yeterince sağlıklı olması müthiş. Sakatlıklar hep onun en büyük sorunu oldu ama buna rağmen bir turnuva kazanıp burada da iyi bir çıkış yapması gerçekten harika. Ona duyulan sevgiyi net bir şekilde görebiliyorsunuz. Hatta rakipleri bile bunu hissediyor. Örneğin Shelton, seyircinin ona olabildiğince büyük bir destek vermesini istedi ve bence hepimiz Gael’e karşı aynı duyguları taşıyoruz.

O tam bir şovmen. Herkes bunu söylüyor çünkü gerçekten doğru. Doğal olarak tribünleri coşturmayı biliyor ve bu, turnuvada bazen onun için dezavantaja dönüştü. Çünkü bazen oyundan çok seyirciye oynamayı tercih etti ve belki de kendisi için en ideal oyun stilini bulamadı. Ama 2025 Avustralya Açık’a fazlasıyla neşe ve enerji kattı ve bana da kesinlikle büyük keyif verdi.

Taylor Fritz’e karşı oynadığı maç, bence son yıllardaki en iyi performanslarından biriydi. Siz bu maçı nasıl değerlendirdiniz?

Evet, çünkü oyun tarzı Taylor Fritz’i rahatsız edecek bir yapıya sahip. Fritz çok disiplinli ve oyununu iyi yöneten bir oyuncu, ancak fileye gelip puanları orada bitirmekte diğer oyuncular kadar rahat değil. Monfils, onu ekstra vuruşlar yapmaya zorladı ve savunması hâlâ çok ürkütücü. Kortu öyle iyi kapatıyor ki, Fritz için puanları bitirmek çok zor oldu. Sonuç olarak, Monfils için gerçekten iyi bir eşleşmeydi. Büyük ihtimalle kariyerinde başka önemli galibiyetler alacak ama bu, Grand Slam seviyesinde kazandığı en büyük galibiyetlerden biri olabilir. Taylor Fritz dünyanın 4 numarası ve onu yenmek gerçekten kolay değil.

Sizce Novak Djokovic’in bu yaşta en büyük avantajlarından biri, maç içinde rakibinin oyununa göre anlık taktik değişiklikleri yapabilmesi mi?

Sahip olduğu tecrübe kesinlikle onun için büyük bir avantaj. Bu turnuvada çalışırken çok özel bir gözlem şansı elde ediyoruz. Channel 9’da maçları anlattığımız kabin, oyuncuların hemen arkasında. Bu da onların ayak hareketlerini fazlasıyla yakından görmemizi sağlıyor.

Bu yüzden merkez kortta Jannik Sinner ve Novak Djokovic’i izlemek çok ilginçti. Sinner’in ayakları daha aktif ve daha hızlı, bu da benim Novak’ın eskisi kadar hızlı olamadığını fark etmemi sağladı. Tabii ki hâlâ kortu inanılmaz iyi kapatıyor. Ancak hızının bir kısmını kaybetmiş olsa da, olağanüstü sezgileri sayesinde bunu büyük ölçüde gizleyebiliyor. Yani yaşına rağmen olağanüstü hızlı, ama zirvesindeki kadar değil. Ama şunu net söyleyeyim, benim en iyi halimden bile hâlâ çok daha hızlı! Burada Novak’ın insanüstü atletizmiyle kıyas yapıyoruz, yanlış anlaşılmasın.

Tüm bu deneyimi sayesinde, hâlâ genç bir oyuncu gibi oynayabiliyor. Yaşı ilerlemiş olsa da kortu kapsama alanı hâlâ üst seviyede ve elinde inanılmaz bir taktiksel silah deposu var. Eğer servis-vole oynaması gerekirse, bunu yapabileceğini biliyor, çünkü yıllar boyunca Medvedev gibi birçok rakibe karşı bunu yapmak zorunda kaldı.

Ayrıca tenis dünyasında herkes yıllardır onu izleyip nasıl yenebileceğini çözmeye çalışıyor. Onun da sürekli olarak bu yeni tehditlere karşı kendini geliştirmesi ve oyununu adapte etmesi gerekti. Bu yüzden Novak’ın en büyük gücü, kafasındaki devasa bilgi deposu ve bunu anında korta yansıtabilmesi. Bu onun gerçek süper gücü.

Iga Swiątek’in Avustralya’da hiç finale çıkamamış olması sizce sadece sert kortların onun favori zemini olmamasından mı kaynaklanıyor? Yoksa başka bir sebep var mı?

Kortun hızı kesinlikle önemli bir faktör. Burası oldukça hızlı bir sert kort ve burada oynanan tenis Wimbledon çimlerinden bile daha hızlı. Elbette ayak hareketi burada daha iyi ama topun korttan daha hızlı sekmesi onun oyununa her zaman tam olarak uymuyor.

Onun antrenmanlarını United Cup’ta izleme şansı bulduk ve orada koçu, forehand'inde vuruş süresini kısaltması için özellikle çalışıyordu. Bunun amacı, sert kortta topun daha hızlı geldiği durumlara daha iyi uyum sağlayabilmesi.

Novak Djokovic’in kort içi röportaj reddi hakkında konuşmak istiyorum. Görünen o ki en başta siz de bundan haberdar değildiniz ve bunun kişisel bir durum olmadığını vurguladınız. Şu an onunla herhangi bir sorun yok diyebilir miyiz? Channel 9 ve Novak Djokovic arasında işler normale döndü mü?

Güzel soru. Novak’ın ekibi, Tennis Australia’yı ve muhtemelen Channel 9’ı da bilgilendirmişti ama Channel 9’ın kesin olarak haberdar olup olmadığını bilmiyorum. Tennis Australia, Novak’ın kendisine yapılan karşısında kanaldan kamuoyu önünde bir özür gelene kadar Channel 9 ile herhangi bir şey yapmak istemediğini biliyordu. Bunun nasıl sonuçlandığını da gördük zaten.

Bu, oyuncuların farkında olmayabileceği bir detay ama kort içi röportajlarda kullanılan mikrofon Channel 9’a ait değil, Avustralya Açık’a ait. Bazen röportajı yapan kişi Channel 9’dan değil, dünya yayın ekibinden biri oluyor. Yani bu, Channel 9’ın doğrudan sorumluluğunda olan bir durum değildi. Ancak Novak bunu bilmiyordu ve beni orada görünce şaşırdı, çünkü turnuva ekibinin onun Channel 9 ile konuşmak istemediğini anladığını düşündüğünü tahmin ediyorum.

Benim açımdan hiçbir sorun yoktu. Ben orada seyircilere hizmet etmek için bulunuyorum, oyuncuların iletişim kurmasına yardımcı olmak için varım. Eğer konuşmak istemiyorlarsa, bu da hiç sorun değil. Ona sadece seyirciye bir şey söylemek isteyip istemediğini sordum. O da kısa ama net bir şekilde tribünlere hitap etti.

Novak’la hiçbir zaman bir sorun yaşamadım. Maçtan hemen sonra ekibi yanıma geldi ve bana bunun benimle ilgili olmadığını özellikle belirtti. Bunu zaten biliyordum ama yine de zahmet edip bunu bana açıklamaları çok hoş bir hareketti. Novak da hemen sonrasında Eurosport’a gidip röportaj verdi. Her şey çok hızlı gelişti, talihsiz bir durumdu ama kesinlikle Novak’ın suçu değildi. Neyse ki durum düzeltildi.

Benim işim, turnuvanın benden istediği yerde olup oyuncuların seyirciyle bağlantı kurmasına yardımcı olmak. Ancak bunu yapmak istemiyorlarsa, kimseyi zorlamak gibi bir amacım yok. Daha önce ben de o sahnenin diğer tarafında bulundum ve bazen konuşmak istemediğiniz anlar olduğunu biliyorum. Turnuva tamamlanmadan önce Novak’la uzun bir sohbet ettik, her şey yolunda ve bence artık Channel 9 ile de bir sorunu kalmadı. Her şey düzeldi ve yoluna girdi. Umarım bu açıklamalar yeterince net olmuştur.

Socrates Dergi