
Kaçamak
3 dk
Shane Larkin, Boston Celtics'te bir sene forma giydikten sonra Anadolu Efes'le Avrupa'ya döndü. Ama onun NBA deneyiminin koca bir başarısızlık olduğunu kimse iddia edemez. Aksine...
Shane Larkin, 2013 yılının Mayıs ayında Boston’daki antrenman sahasına çıktığında kendini yeşiller içinde bir çaylak olarak hayal etmeye çoktan başlamıştı. Draft öncesi takviminin ilk durağında ona refakat eden isim, Miami Üniversitesi’nde iki sezon boyunca koçluğunu yapan Jim Larrañaga’nın oğlu Jay’di. Celtics’in başında ise Doc Rivers vardı, yani Austin’in babası. Shane ve Austin lise yıllarında küçük bir dünyanın küçük ilahları olmuş, Florida liselerarası basketbolunu fethetmek için takımlarıyla üst üste iki sezon finalde kozlarını paylaşmışlardı. Doc bu maçları kenardan izlemiş, ulusal basına Larkin ailesinin gururunu okşayan birkaç cümle vermeyi de ihmal etmemişti.
Babalar ve oğullar üzerine kurulmuş tüm bu aşinalık duygusu Boston şehrinde vücut buluyor, Larkin’e lisenin sonunda Florida’nın sıcak ikliminden ve ailesinden biraz olsun uzaklaşmak için yaptığı DePaul tercihini anımsatıyordu. Ne var ki Chicago’nun rüzgârı ona pek iyi gelmeyecek, sağlık kontrollerinin ardından, daha sahaya çıkmadan transferini isteyecekti. Evin yolunu bulmak için bir kez daha güneşi takip etti ve kendini Miami’de buldu. Buradaki ikinci yılında, daha ziyade parlak günlerini arayan bir futbol okulu olarak bilinen Miami Üniversitesi’ne (The U) tarihinin parke üzerindeki en görkemli sezonunu yaşatan takımın sürpriz liderine dönüştü. ACC’nin büyük balıkları Duke ve North Carolina’yı bir sezonda toplam dört kez mağlup eden, hem konferansı hem turnuvayı kazanarak Atlantik’i süpüren takım tüm Amerika’nın ilgisini çekmiş, Hurricanes’in bir sonraki büyük sürprizi için kitleler her hafta televizyon karşısına geçer olmuştu. Miami’de istisnai ilk adımı, çembere korkusuzca gidişi, rakip kısalar üzerinde kurduğu baskı ve sezon içerisinde kazandığı şut ritmiyle dikkat çeken Larkin’in ilk 20 sıradan seçilmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Boston’a gelmeden birkaç gün önce Chicago’da 112 santimetrelik dikey sıçramasıyla (eski bir Efes oyuncusu Kenny Gregory’den sonra) yakın tarihin en iyi ikinci ölçümünü vermesi, kolejde fark yaratan atletik meziyetinin NBA için yeterli olacağından kuşku duyanların sesini bastırmıştı. Oyun kurucusu Rajon Rondo’nun ön çapraz bağ sakatlığından dönüşünün Ocak ayını bulması beklenirken, Rivers takımının 16. sıra hakkıyla bu tanıdık çocuğu seçmesi için lobi yapacak mıydı?
Belki de yapardı. Los Angeles Clippers’taki genel menajerlik kariyerinde, “Beş sene önce başına iş açmış eski Doğu Konferansı yıldızlarına” verdiği ikinci şanslarla kötü bir şöhret edinecek olan Rivers, oğlunu hem lisede hem üniversitede ne kadar zorladığına şahit olduğu Larkin’i takımında görmek isteyebilirdi. Ama 3 Haziran 2013 günü Boston’dan ayrıldı. Yeniden yapılanma kararı alan Danny Ainge, gözüne kestirdiği Kelly Olynyk için draft tahtasında 13. sıraya tırmanmayı seçti. Larkin ise özel idmana çıkmadığı bir takım tarafından draft edildi ve aynı gece içinde “hiç tanımadığı” bir başkasına yollandı.
Larkin, hayallerindeki yeşil formaya çıkan yolu bir şekilde buldu. Dört yıl ve birkaç aylık bir gecikmeyle... Teksas’a, New York’a, Gelişim Ligi’ne ve Bask bölgesine uğrayan bir gezintinin sonunda, Boston’da Brad Stevens’la buluştu. Ve Brad Stevens’la buluşan insanların başına sıklıkla geldiği üzere, bu buluşmadan farklı biri olarak çıktı. Stevens’ın, peş peşe gelen sakatlıklar sonrasında birdenbire play-off denklemine dâhil olan öğrencisine savunma sahasında taze bir özgüven bahşettiği açıkça görülebiliyordu. Ama Stevens’ın Larkin’e kazandırdıkları, savunmadan ibaret olmayabilir
NBA takımlarının, birkaç yaz önce bol keseden dağıttıkları kontratlar sonrasında kadrolarında yeni oyunculara yer açmakta güçlük çektiğini fark eden Larkin, “köprüden önce son çıkış” gibi görülen kararı verdi ve önümüzdeki sezonu Anadolu Efes’te geçirmek için Avrupa’ya döndü. Karar sürecinde bu ihtimal üzerine yöneltilen sorulara da şöyle yanıt verdi: “Daha önce de orada olduğumu ve yine gelmekten çekinmeyeceğimi biliyorlar. NBA havuzuna bir şekilde girmiş oyuncular, Avrupa’da oynamaktan korkuyorlar. Bunun sebebi, oraya gittikten sonra tekrar NBA’e dönebilecek kadar iyi olduklarından şüphe duymaları. Ben bunu tecrübe ettim ve geri dönebilecek kadar iyi olduğumu biliyorum.”
Hayır, size Shane Larkin’in babasının kim olduğundan bahsetmeyeceğim.