Kaçırmadıklarımız

5 dk

‘Tecrübe’ ana konulu 88’inci sayımızın girişinde Caner Eler’in kaleminden geride bıraktığımız yıllarda Fenerbahçe’nin sembol isimlerinden birine dönüşen Jan Vesely yer alıyor.

"İnsan diyordu, ölüp giden bedeninden fazlasıdır; çünkü önemli olan insanın yapıtlarıdır, ardından başkalarına bıraktıklarıdır." -Milan Kundera, Gülünesi Aşklar

Çevirisi Metis Yayınları'ndan çıkan İngiliz psikanalist-yazar Adam Phillips'in Kaçırdıklarımız: Yaşanmamış Hayata Övgü kitabını çok severim. Hayatta herkesin bir şeyleri seçmekle başka şeyleri kaçırdığı hissine kapılmasından ve bir hayatı seçmekle başka hayatlardan mahrum kaldığını düşünmesinden bahseder. Phillips aslında temel insani duygu ve tecrübelerden bazılarını mercek altına alır. Cevabını aradığı bazı sorular şunlardır: Küçüklüğümüzden beri yakından tanıdığımız hüsran neden kaynaklanır? Neden illaki bir şeyleri anlamak, kavramak isteriz? Nasıl olur da yaşamadığımız deneyimler hakkında, yaşadığımız deneyimlere kıyasla daha çok şey biliyormuş gibi görünürüz?

Şu andaki benliğimize de kaçırdığımız değil kaçırmadıklarımızla ulaşıyoruz. Malcolm X, otobiyografisinde şöyle der: "Herhangi bir kişinin, tüm yaşamını anlamak için onu doğduğundan itibaren gözden geçirmelisiniz. Tüm deneyimlerimiz kişiliğimizle kaynaşır. Başımıza gelen her şey muhteviyatımızın bir parçasıdır." Bunun spordaki yansıması için çok daha erken yaşlarda etkisini hissettiren Erling Haaland, Luka Doncic, Iga Swiatek gibi yolun başındaki isimlere gidebiliriz. Tom Brady, Rafael Nadal, Serena Williams gibi yaşı ilerleyip hâlâ zirveden çok uzaklaşmayanlara da... Her biri olduğu yaşa kadar elde ettiği deneyimlerin inşa ettiği bireyler. Bir de 'Harika Çocuk' sıfatıyla manşetlere çıkan, kariyerlerine büyük potansiyel olarak başlayıp yön değiştirenler var: Greg Oden, Freddy Adu, Anna Kournikova, Nick Krygios... Aldous Huxley'nin meşhur aforizmasında dediği gibi: "Tecrübe insanın başına gelen şey değildir; o insanın o başına gelenle ne yaptığıdır."

2009-2010 Euroleague sezonunda Lig TV'de basketbol yorumculuğu yapıyordum. Temsilcilerimizden birinin Final Four'a gitmesine hasrettik. Barcelona, CSKA Moskova, Olimpiakos ve Partizan, Paris biletini alan takımlardı. Volkan Günak'la ısrarlarımız sonucunda biz de kanalı ikna edip Paris'e gidebilmiştik. İlk defa yayıncı kimliğimle gidiyordum. Farklı bir deneyimdi. O sezonki Barcelona, Euroleague tarihinin en iyi takımlarından biriydi ve şampiyonluğu kazanmıştı. Bir diğer büyük alkışı da düşük bütçelerle oralara gelen Partizan almıştı. Takımda, 20 yaşındaki bir genç yetenek çok dikkat çekiyordu. Çek Cumhuriyeti'nden çıkan 2,13 metrelik bu potansiyel Jan Vesely'ydi. Çılgın profesör Dusko Vujosevic, onu üç numara pozisyonunda oynatıyordu. O da üçlük atıyor, çembere doğru hava harekatları düzenliyor, sonra da çabuk ayaklarıyla savunmada en büyük skorerleri savunuyordu. Atletizmi ve uzun kollarıyla sahayı herkese daraltabiliyordu. 2018'de dergimize verdiği röportajda Uğur Ozan Sulak'a o günleri şöyle anlatıyordu:

"Dule deliydi. Bütün hafta idmanlarda karşıma kısa oyuncular verip onların karşısında nasıl kalabildiğime bakıyordu Euroleague'de sezonun beşinci haftası falan, daha doğru düzgün hiç maça çıkmamışım... CSKA son şampiyon. Ramunas Siskauskas da Final Four MVP'si. Koç Vujosevic, maça 45 dakika kala soyunma odasında yanıma gelip 'Jan, bugün ilk beş başlıyorsun. 3 numarada oynayıp Siskauskas'ı savunacaksın. Basket atarsa seni kenara alırım' dedi. Buz kestim."

Vesely bütün bu şansları çok iyi değerlendirdi. O günlerde onun için Andrei Kirilenko ve Dirk Nowitzki benzetmeleri yapılıyordu. 2011 NBA Draft'ında Washington Wizards onu altıncı sıradan seçtiğinde bir NBA yıldızı olacağı konuşuluyordu. Ancak hayat sadece masalsı deneyimlerin sahnesi değildi. NBA'de bir türlü istediğini bulamayan Vesely'nin yolu 2014'te Fenerbahçe ve Zeljko Obradovic ile kesiştiğinde ise hem onun hayatı hem de kulübün kaderi değişti. Obradovic onu pivot pozisyonunda oynatacaktı. İtirazı yoktu, Zeljko ne derse oydu. İnişteki kariyeri de böylece kısa sürede Fenerbahçe ile uçuşa geçti…

EuroLeague şampiyonluğu senesinde Ekpe Udoh ile beraber EuroLeague tarihinin en dominant uzun ikililerinden birini oluşturmuşlardı. Bogdanovic ile de başka türlü bir uyum yakalamıştı. Diğer yandan mücadelesi, vazgeçmemesi ve seyirciyle iletişimiyle de saha içi liderlerden biriydi. Saha içinde hırsını ve tutkusunu iyi kontrol edemediği zamanlar da oldu ama içindeki o sönmeyen ateş her zaman takımın ana reaktörüydü. Özellikle o sahadayken Fenerbahçe savunmada çok daha rahattı. Avrupa'da kısanın karşısında en iyi kalan uzun olurken aynı zamanda alan paylaşımını yaratan orta mesafe şutlarını da iyileştirdi. EuroLeague'de top çalma krallığına oynadı. 2019 EuroLeague sezon MVP'si oldu.

Bir hanedanlığın kalan son temel figürünün vedasıyla bir dönem sona eriyor. Vesely sekiz yıl sonunda büyük iz bırakıp Barcelona'ya gidiyor. Öyle bir iz ki gelecekte forma emekliliği konuşuluyor. Bununla ilgili de yine Socrates'teki röportajın sonuna dönüyorum: "Fenerbahçe'nin, formasını emekli ettiği iki efsane var, değil mi? 6 Mirsad Türkcan, 7 Ömer... 24 Jan Vesely... Böyle nasıl oldu?"

Sanırım asıl ebedi hissiyat şu veda satırlarında saklı: "Hayatımdaki en önemli şeyler burada, İstanbul'da yaşandı. Burada evlendim, çocuğum burada doğdu ve EuroLeague'i dünyanın en harika taraftarları önünde burada kazandım. Türkiye'ye yeniden dönmeyi sabırsızlıkla bekliyorum çünkü Fenerbahçe, her zaman evim olacak."

Çekya'dan Slovenya'ya, Sırbistan'dan ABD'ye ve şimdi İstanbul'dan Barselona'ya... Vesely'nin kaçırdıklarından ya da kaçırmadıklarından oluşan serüveni böyle sürüyor. Muhteviyatının en büyük parçasını da İstanbul'dan alıp gidiyor. Yaşanmış hayata övgü de sanırım bu.

Bu sayı; son dönemde daha ziyade kötü deneyimler yaşasa da bunları bir şekilde, zor da olsa devam edebilmek adına kullananlar için... Güç sizinle olsun.

Socrates Dergi