"Kalbim Contador, Aklım Froome"

7 dk

2016 Temmuz’unda Socrates’e konuşan David Millar ile sadece bisiklet kariyerini, emekliliğini ve kitaplarını konuşmamış, 2016 Fransa Bisiklet Turu’nu da sormuştuk.

Fransa Bisiklet Turu’na en son 2013’te katıldınız ve son etabınızda Paris’te uzun bir atak yaptınız. O günü hatırlıyor musunuz?

O anlar zihnimde hâlâ çok canlı çünkü bunun üzerine konuştum, yazdım. 12. kez Fransa Bisiklet Turu’na katılıyordum ve 12. kez bu yarışa katılan birinin Champs-Elysees’de atak yaptığı pek sık görülmemiştir. Ama ben üç-dört tur önde gitmeyi, kaçmayı başarmıştım. O anda bunun son Fransa Bisiklet Turu deneyimim olduğunu da bilmiyordum; çünkü planlarım arasında bir sene daha yarışmak vardı. Amacım bu yüzden “Son kez bu yarıştayım, bir şov yapmalıyım” değildi. Sadece pür olarak yarışmaya duyduğum sevgiyle, tutkuyla alakalıydı.

Bu, risk almayı seven kariyerinize dair bir özetti aslında. Bugünlerde insanlar Team Sky hegemonyasının işleri sıkıcılaştırdığını söylüyor. Buna katılıyor musunuz?

Bu konuda çoğu insana katılıyorum. Ama öte yandan, bu sene izlediğimiz İtalya Bisiklet Turu’na bir bakın. Ya da mesela son Dünya Şampiyonası’nda Peter Sagan’ın aldığı zaferi hatırlayın ki muhtemelen Sagan sadece son yılların değil, bütün bisiklet tarihinin gördüğü en heyecan verici bisikletçilerden biri. Spor bir geçiş döneminde şu an. Yarışlar uzun süre önce sıkıcılaşmıştı çünkü dopingle birlikte takımlar etapları kontrol etmeye başladı. Dopingden sonra bilim ve sayılar bisikleti kontrol altına aldı ve Team Sky bu alanda başı çekti. Ama sanki yavaş yavaş onlar da değişiyor. En son Dauphiné’de taktiklerini değiştirdiklerini gördüm. Zira başka takımlar onları kopyalamaya başlamıştı, değişmeleri gerektiğini fark ettiler ve şimdi bunu yapıyorlar. Bu yüzden, yarışların modern bilgilerle ve tekniklerle eski havayı buluşturacağını düşünüyorum. Yani bir taraftan robotik bir yaklaşım olacak, diğer taraftan ise eski tip, irrasyonel yarış stilleri...

Bugüne dönelim ve klasik tahminle başlayalım; Kim kazanır?

Aklım Chris Froome, kalbim ise Alberto Contador diyor. Nairo Quintana ise ikisi arasında kalıyor. Çünkü Contador’u bisikletçi olarak çok seviyorum. O sadece kazanmak için çıkıyor. Birincilikten başka hiçbir şeyi umursamıyor, ikinciliğe razı olmuyor. Her şeyini parkura koyuyor. Bir senaryo düşünelim: Chris Froome önde gidiyor, Contador da iki dakika gerisinde olsun diyelim. O yine de atak yapar, ikinci kalmaya, yerini korumaya çalışmaz. Her şeyini verir. Büyük Turlar tarihinde, bisiklet tarihinde böyle yarışan son isim o ve bunu yaparken başarılı da oldu.

Contador doping geçmişi nedeniyle hep şüpheyle yaklaşılan bir isim. Buna dair neler söylemek istersiniz?

İnsanlar hep Contador’un cezası hakkında konuşuyor ama Alejandro Valverde’ye ne demeli? Valverde’nin son yıllarda temiz olduğuna inanıyorum ama kesin olan bir şey var ki geçmişte o da doping yaptı. Bir yandan da o muhteşem bir yarışçı. Bunu ondan çekip almak da mümkün değil. O yüzden, bir noktada bu konuya dair bir karar vermeniz gerekiyor. Ben şimdilerde Contador’un da Valverde’nin de temiz olduğuna inanıyorum. Evet, geçmişte doping yaptılar, ceza çektiler. Herkes gibi, onlar da bununla kendi tarzlarında başa çıkmaya çalıştı.

Peter Sagan’ın tarihin en heyecan verici bisikletçilerinden biri olduğunu söylemiştiniz. Neden?

O inanılmaz bir sporcu, bir manyak. Çılgın genleriyle alakalı olabilir bu. Bir yandan da olağanüstü bir bisiklet hâkimiyetine sahip. Bu alanda rakipsiz olduğunu düşünüyorum. Sele üzerinde yaptığı şeylere bazen inanamıyorum; virajları alış biçimleri, bazı kazalardan paçasını sıyırması falan inanılmaz. Ve bir yandan da o ‘panache’ (cüret) sahibi bir bisikletçi. Klas bir şekilde kazanmasını bildiği gibi klas bir şekilde kaybetmesini de biliyor. Defalarca ikinci oldu ama bunu da muhteşem bir şekilde yapıyor. 2015 Fransa Bisiklet Turu’nun Gap’ta geçen etabını hatırlayın. İkinci oldu ve finişe geldiğinde Wolf of Wall Street’ten ilham alan bir hareketle göğsünü yumrukladı. O an “Vay be, bu çok cool!” dedim. Çünkü gidona tutunup “Tanrım, yine kaybettim!” diye ağlamıyordu. Göğsünü yumrukluyordu ve “Yeniden deneyeceğim” diye bağırıyordu.

Chris Froome da hep panache sahibi olmamakla eleştirilir. Stili tekdüze bulunur. Buna dair düşünceleriniz neler?

Ben onun bunlara sahip olduğunu düşünüyorum. Fakat sorun şu ki stilinden vazgeçmesini sağlayacak bir pozisyonda olmadı hiç. Yani mesela Fransa Bisiklet Turu’nun son haftasına ikinci ya da üçüncü sırada girse ondan daha önce görmediğimiz tarzda sürpriz bir atak gelebilir. Çünkü o sadece kazanmak istiyor. Halihazırda verimli bir şekilde kazanırken, neden başka bir şey deneyesiniz ki?

Nairo Quintana geçen yıl Alpe d’Huez’deki son etapta onu yenmeye çok yaklaşmıştı...

Bir şey söyleyeceğim, eğer Nairo geçen sene o atağını daha erken yapsa Fransa Bisiklet Turu’nu kazanırdı. Çok uzun süre bekledi ve geç kaldı. Çünkü korkuyordu, ikinciliği kaybetmek istemiyordu. Yoksa Alpe d’Huez öncesindeki dağda atak yapabilirdi. Yetenekleri ve fiziksel durumu buna izin veriyordu. Ama aşırı temkinliydi. Valverde yarış boyunca onun için çalışmıştı, onu müthiş bir şekilde getirdi. Ama Quintana temkinli olmayı seçti. Yani Froome hakkında istediğiniz eleştiriyi yapabilirsiniz ama o sarı mayonun sahibiydi, yarışın lideriydi. Macera aramak ve atak yapmak onun işi değildi. Bu, Quintana’nın göreviydi. Bunu zamanında yapmamayı seçti ve yarışı kaybetti.

O etabı kazanan Thibaut Pinot olmuştu. Pinot, Romain Bardet ile Fransa’nın yeni jenerasyonunu temsil ediyor. Sizce bir gün Fransa Bisiklet Turu’nu kazanabilirler mi?

İkisi de çok yetenekliler ama Bardet inanılmaz. Onu izlemeye bayılıyorum. Thibaut Pinot biraz daha temkinli, hesaplamayı seven bir bisikletçi. Bardet’deki patlayıcı güce sahip değil. Her ülke; Britanya, İtalya, Türkiye de böyle yetenekli isimlere sahip olmak ister. İkisi de rock yıldızı gibi ve bu yarışı kazanacak potansiyelleri var.

Fransızlar en son Le Tour’u 1986 yılında kazandı. 30 senelik bu kuraklığın sebebi sizce ne?

İlk sebebi doymuş olmalarıydı, hallerinden memnun görünüyorlardı. Sonra, EPO ve doping çağı onları dışarıda bıraktı. Bir yandan da ev sahibi olmaları buna neden oldu. Wimbledon’a bakın; dünyanın en büyük tenis organizasyonu ve Fred Perry’den sonra Andy Murray’nin kazandığı yıla gelene kadar 70 yıl hiçbir Britanyalı başarılı olamadı. Çünkü dünyanın en büyük yarışına sahip olduğunuzda bunu kazanmanın da doğal hakkınız olduğunu, dünyanın en büyük bisikletçilerinin de sizde olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Şimdi, bu yanlıştan döndüler. Le Tour’un global bir yarış olduğunu kavradılar ve bunu kazanmak için uluslararası seviyede mücadele etmeleri gerektiğini biliyorlar.

Gençliğinizde bir zamana karşı uzmanıydınız ve bu yıl, belki de tarihin en heyecan verici zamana karşı uzmanı olan Fabian Cancellara son kez Fransa Bisiklet Turu’na katılacak. Onun hakkında ne söylemek istersiniz?

“Heyecan verici bir zamana karşı uzmanı” ifaden her şeyi açıklıyor. Çünkü zamana karşı yarışlarını izlemek genelde çok sıkıcıdır. Ama Fabian’ı izlemek, onun virajlara nasıl girdiğini görmek, her zaman eğlencelidir. İkinciyken ya da üçüncüyken bile bu böyledir. Onu izlerken her şey çok hızlı görünür. Fabian sahip olduğumuz son heyecan verici zamana karşıcı olabilir. Böyle bir ihtimal var.

Socrates Dergi