Karanlığın İçindeki Aydınlık

13 dk

Doruk Pehlivan 21 yaşında hentbolun ilgi görmediği bir ülkeden hentbolun en büyük sahnesine çıkmayı başardı. Daha yapacakları var.

Bazen ileride ne işle meşgul olacağınız, kariyeriniz ve hayatınız size sormadan tayin edilir. Çoğu kader der buna. Doruk Pehlivan'ın da hentbolcu olacağı, hatta belki de sol oyun kurucu olacağı doğduğundan beri belliydi. Kadın Milli Hentbol Takımı'nın ilk sol oyun kurucusu Zeynur ve Erkek Milli Hentbol Takımı'nın sol oyun kurucusu Zeki Pehlivan'ın oğlu Doruk, Türk hentbol tarihinin en karanlık zamanlarından birinde, yalnızca bir buçuk sene içerisinde Türkiye Süper Ligi'nin düşme hattından eski Şampiyonlar Ligi şampiyonu Vive Kielce'ye transfer oldu.

Doğduğumdan Beri

Böyle iki ebeveyne sahip olmak kişinin hayatına yön veriyor şüphesiz. "Ben doğduğumdan beri iki antrenörle yaşıyorum" diyor Doruk. "Beslenmemden tutun nasıl yaşamam gerektiğine kadar hep en doğruya zorlandım. Bu durum küçükken canımı sıkmıyor değildi ama yaşım ilerledikçe ne kadar büyük bir avantaj olduğunun farkına vardım. Beni buraya getiren disiplini onlardan aldım. Ayrıca kariyerimi yönlendiren kararlarda hep uzun vadede faydalı olacak seçimleri yapmamı sağladıklarına eminim."

Doruk'la ilk olarak birkaç sene önce, annesi Zeynur Pehlivan ile Beşiktaş Mogaz'ın Şampiyonlar Ligi maçını izlemeye geldikleri Sinan Erdem'de tanışmıştım. İki milli sporcunun genlerini almasından dolayı muhteşem bir fiziği vardı yaşına göre. Zaten az çok biliyordum ama taraflı olacağını bilsem de Zeynur Hoca'ya gelişimini sordum. "Çok uğraşıyoruz Ozan" dediğini hatırlıyorum. "Buradaki eğitimi sen de biliyorsun, oynadın, geliştirmiyor. Doruk yavaş mesela, özel hocalarla ayaklarını hızlandırmaya çalışıyoruz ama olacak" demişti. Ertesi sezon Milli Piyango'da başlayan profesyonel kariyerinde yalnızca iki sene içinde önce milli takıma yükseldi, sonra Avusturya şampiyonu Fivers Margareten'e transfer oldu ve akabinde de tarihin en büyük antrenörlerinden birinin çalıştırdığı Polonya şampiyonu, bir Şampiyonlar Ligi Final Four takımı olan Kielce'ye... Peki bu iş nasıl böylesine hızlı gelişti?

"Bundan iki sene önceki hâlimle şimdiki hâlimi karşılaştırdığımda, yani geriye dönüp baktığımda son bir ila bir buçuk sene içinde çok fazla eksiğimi kapattım. Ailem dâhil birçok kişinin bana yaptığı eleştiri hep çabuk olmayışımdı mesela, sen de biliyorsun. Şimdiyse insanlar gelip benim fiziğime sahip birinden hiç görmedikleri bir çabukluğu bende gördüklerinden bahsediyorlar. Böyle geri dönüşler insanı mutlu ediyor tabii ki."

Doruk o dönemde biraz da Milli Piyango takımının ekonomik durumundan ötürü çok erken yaşta profesyonel olup çok erken yaşta ligde ilk yedi görmeye başladı. Zaten yetenekliydi ama 18 yaşında aldığı sorumluluğu da müthiş değerlendirdi. Erken yaşta sorumluluk almaktan hiç çekinmediğini söylüyor: "Oynadığım takımlarda sorumluluk almam beni oyunu daha iyi görmeye, sıkışık anlarda daha çabuk çözüm bulma becerisine sahip olmaya itti. Bunun yanında, en büyük avantajlarımdan birinin de fiziksel yapımla birlikte daha da gelişen kuvvetim olduğunu düşünüyorum."

Milli Piyango döneminde yetenekli ve iyi fizikli bir genç oyuncuydu, ardından A Milli Hentbol Takımı'yla katıldığı ilk büyük turnuva olan Akdeniz Oyunları'nda takımın yıldızı oldu, Fivers Margareten'da Avusturya'nın zirvesine çıktı ve şimdi Şampiyonlar Ligi'nde. Zeynur Pehlivan'ın beni heyecanla aradığı günü hatırlıyorum. "Ozan, Kielce istiyor Doruk'u" dediğinde "Doğru mu duydum acaba?" diye bir an cevap verememiştim. Bu kadar yıldır bir Avrupa veya Dünya Şampiyonası'nda milli takımlarımızdan birini görmek isteyip göremeyen beni acayip heyecanlandırmıştı Doruk'un Şampiyonlar Ligi'nde şampiyonluğa oynayan bir takıma gideceğini öğrenmek. Tabii esas çocukluk hayalini gerçekleştiren Doruk'a sormak gerek.

"Avrupa'da uzun kontratlar yapılıyor ve oyuncular seneye ne olacak endişesi taşımadan çalışıyor."

"Avrupa'da uzun kontratlar yapılıyor ve oyuncular seneye ne olacak endişesi taşımadan çalışıyor."

"Her şeyden önce, buradaki ortam inanılmaz. Sahada benim haricimdeki iki oyun kurucunun biri geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Ligi MVP'si, diğeri de gol kralı. Dünyanın en iyi antrenörlerinden biriyle çalışıp böyle kaliteli oyuncularla antrenman ve üst düzey takımlar ile maç yapmak gelişimim için bulunmaz bir fırsat. İşin bu tarafı çocukluk hayalim tabii, onlarla çalışmak, aynı takımda olmak, paylaşmak... Bir diğer farksa tabii ki profesyonellik. Burada çalışmak için ayrı, dinlenmek için ayrı imkân bulabiliyorsun. Bunlar aslında olayın tam profesyonellikle yürütülmesi gerektiğini ve sadece hentbol oynamaya odaklanmanın gerekliliğini gösteriyor. Türkiye'de ise böyle bir profesyonel yaklaşım ne yazık ki şu an yok."

Aslında oraya da gelmek niyetim. Doruk, Türk hentbolunun en karanlık dönemlerinden birinde inanılmaz bir iş yaptı. Takımlar ekonomik sorunlardan kapanıyor, federasyon ciddi tartışmaların ortasında ve tek Şampiyonlar Ligi takımımız Beşiktaş Aygaz bu sezon Şampiyonlar Ligi'nden çekilip, katıldığı EHF Kupası ilk turunda elendi. Fakat öte yandan Polonya, Yunanistan ve Katar'a transfer olan birçok oyuncumuz var. İlk kez bu kadar lejyonere sahibiz. Bu kriz bir yandan hayırlı mı oldu yoksa?

"Türkiye'de hentbolun gelişmemesinin profesyonel bakış eksikliğinden olduğunu düşünüyorum. Oyuncular tek iş olarak hentbolu görmediklerinden, kendilerini güvende hissetmediklerinden tamamen odaklanamayabiliyorlar. Ayrıca Avrupa'da Türkiye'nin aksine 4-5 yıllık sözleşmeler gerçekleşiyor ve bu nedenle de oyuncular seneye ne olacak endişesi taşımadan işlerine odaklanabiliyor. Ben yurt dışına gidebilecek kalitede daha birçok oyuncumuz olduğuna inanıyorum. Ligdeki bu durum aslında insanları biraz daha cesaretlendirdi. Umarım bu transferler daha büyük ligler ile devam edecek ve artacak. Biz tabii ki çalışacağız, gelişmeye devam edeceğiz ama desteklenmemiz de gerek. Yönetimin yapılması gerekenleri yapması da şart. Ancak bu şekilde hentbolumuza bir ivme kazandırabiliriz. Özellikle milli takım seviyesinde başarılı olmaya başladığımız zaman daha çok ve kaliteli yabancı menajerlerin, scout ekiplerinin ligimizdeki ilgisi artacaktır. Mesela Akdeniz Oyunları'ndan sonra çalışmaya başladığım menajerlerim Sasa Bratic ve Milos Pavicevic'in dünyanın en iyi kulüplerinden birinde oynamamda emekleri büyük."

"Ben doğduğumdan beri iki antrenörle yaşıyorum."

"Ben doğduğumdan beri iki antrenörle yaşıyorum."

Tam Zamanında

Türk hentbolu yıllardır içine kapanık kaldı. Büyük yetenekler çıkarmamıza rağmen hep yurt içinde kalmayı, tek tük denemeler dışında Avrupa'da oynamamayı tercih etti oyuncularımız. Hatta daha önce de Ramazan Döne ve Tolga Özbahar ile konuşurken onlar da "Bizden önceki abilerimiz yolumuzu açmadı. Biz de cesur olamadık" demişlerdi. Doruk'a geldiğimizde ise Yeliz Özel, Yeliz Yılmaz, Can Çelebi ve Yunus Özmusul gibi yurt dışında oynamış yakın örnekler var. Sanıyorum Ramazan ve Tolga'nın bahsettiği 'yol açma' durumu daha net anlaşılıyor.

"Hentbolun içinde olan bir aileden gelmemin avantajı var. Türk hentbolunun Avrupa'dan düşük bir seviyede olduğunu bilerek büyüdüm ve hedefim ilk günden beri yurtdışında forma giymekti. Can Çelebi ile Yunus Özmusul başından beri beni en çok destekleyen sporculardan ikisi ve bu aşamada danıştığım kişiler oldular. Aslında erken değil, tam zamanında yurtdışına çıktığımı düşünüyorum. Saydığımız isimlerden daha şanslı olduğumu hissettiğim kısım, yaşımdan dolayı bu seviyelerde daha başarılı ve kalıcı olabilirim. Umarım ben de bu isimler gibi arkamızdan gelecek genç arkadaşlara da bu işin başarılabileceği konusunda yol gösterebilirim."

Aslında en önemli avantajımız Doruk'un söylediklerinin son bölümü olacak belki de. Ondan sonraki genç jenerasyona yol göstererek yavaş yavaş seviyesini yükselten milli takımın momentumunu artırmak. Görkem Biçer ve Halil İbrahim Öztürk gibi genç jenerasyonun yetenekli oyuncularıyla birlikte yurtdışından gelecek tecrübe milli takıma mutlaka olumlu yansıyacak. Peki bunun emareleri görünüyor mu kamplarda?

"Ben en gençlerden biriyim an itibarıyla milli takımda, dolayısıyla önceki dönemin arkadaşlığını tam bilemiyorum. Fakat şu anda yaş farkı olsun olmasın bir harmoni içinde herkes. Tüm oyuncular birbirleriyle iyi anlaşıyor. Uzun süredir beraber oynayan daha deneyimli isimlerin yanında alttan gelen iyi bir genç jenerasyon olduğunu düşünüyorum. Beraber daha çok oynadıkça, vakit geçirdikçe daha da iyiye gideceğimizden eminim."

Aslında iyiye de gittik. EURO 2020 Elemeleri'nde İzlanda ve Kuzey Makedonya'nın ardından grubu üçüncü sırada bitiren milli takım, Eskişehir'deki Kuzey Makedonya maçını kazanabilseydi belki de en iyi üçüncüler arasına girerek ilk büyük şampiyonasına gitmeye hak kazanacaktı. Ufukta bir büyük şampiyona var gibi, peki oyuncu gözüyle nasıl görünüyor gelecek?

"Tabii ki ufukta güzel şeyler görünüyor. Eskişehir'deki maçta şanssız bir mağlubiyetle iki puanı kaçırdık. Bu jenerasyon olarak çalışmayı sürdürdükçe devamının geleceğine inanıyorum. Avrupa ile aramızdaki farkı kapatmamız gerekli, artık herkesin bu yönde çalıştığına ve başarana kadar durmayacağına eminim. Yakın zamanda yeni yapılanma içerisinde hiç görmediğimiz bir noktada bulacağız kendimizi."

"Kielce'de benim dışımdaki iki oyun kurucunun biri geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Ligi MVP'si, diğeri gol kralı..."

"Kielce'de benim dışımdaki iki oyun kurucunun biri geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Ligi MVP'si, diğeri gol kralı..."

Yeniden Kielce'ye dönelim. Kielce uzun süredir tarihin en büyüklerinden birine emanet: Talant Duyshebaev. Hentbolun Jose Mourinho'su denen Duyshebaev'le çalışmak ne demek peki?

"Talant inanılmaz bir kişi ve konuşması, vakit geçirmesi de bir o kadar keyifli bir insan. Tabii ki sporcu olarak da antrenör olarak da en iyilerden birisi. Aslında sporcusundan istediği en önemli konu doğru karar verme becerisi ve oyun taktiğinde ne zaman ne yapacağını bilmek. Antrenmanlarda bunun üstünde çok duruyoruz ve zaman zaman gördüğünüz agresifliğin sebebi ondan beklentilerini karşılayamamanız veya bu kadar vakit geçirdiğimiz bir şeyde hata olması."

Takımın oyun kurucularından bahsetmiştin, böyle bir rekabete girmek seni korkutuyor mu?

"Şu anda sol oyun kurucu pozisyonunda üç kişiyiz ancak Tomasz Gebala aşağı yukarı sezonun ikinci yarısına kadar sakatlığı nedeniyle oynayamayacak. Bu sebeple Kulesh ile ikimiz oynayacağız gibi gözüküyor. Talant rotasyonu seven bir antrenör, bu nedenle rekabetten çok birbirimizi bolca destekliyoruz. Alex (Dujshebaev) ve Igor (Karacic) gibi tecrübeli oyuncular da bana çok yardımcı oluyor, şu ana kadar aldığım sürelerden gayet memnunum."

Duyshebaev'in Doruk için söyledikleri aklıma geliyor: "O çok yönlü ve gelişime açık, ileride çok büyük bir oyuncu olabilir." Bu, onda bir baskı oluşturuyor mu? Kaldı ki artık hem başarı stresi yüksek bir takımda oynuyor hem de Türkiye'nin ondan beklentileri bayağı arttı.

"Doğal olarak baskı bir miktar arttı ancak bu hoşuma da gidiyor. Daha zor rakipler ile oynayacağım, belki daha çok sorumluluk almam gerekecek ama altından kalkabileceğimi biliyorum. Gelişebilmek ve bu düzeyde oynayan rakiplerinizle mücadele edebilmek için de antrenman ve maç kalitenizin çok iyi olması lazım. Bu da insana baskıyı idare edebilmeyi öğretiyor. Zaten Türkiye'deki eksiklerimizden bir tanesi de bu. Yeterince profesyonel, tempolu ve kaliteli bir hentbolun olmaması."

"Kielce'deki ilgiyi seviyorum ama insanların akşam yemeğinde ne yaptığını biliyor olması garip..."

"Kielce'deki ilgiyi seviyorum ama insanların akşam yemeğinde ne yaptığını biliyor olması garip..."

Göz Önünde Olmak

Konuyu değiştiriyorum ve biraz kişisel hayatına dönüyorum. Ankara'da doğdu sonra Viyana'ya transfer oldu. Bu şehirlerlere kıyasla küçük görünen Kielce'de yaşamanın zorluğu var mı?

"Buraya gelirken benim de aklımda öyle bir düşünce vardı ancak pek beklediğim gibi olmadı. Kielce aslında beklediğimden daha büyük, gayet de sevimli bir şehir, vakit geçirecek birçok yer var. Tek zorluğu şehrin en bilinen takımının sporcusu olunca sürekli göz önünde olmak, herkesin seni tanıyor oluşu. Şimdilik bu ilgiyi sevmiyorum diyemem ama insanların akşam yemeğinde ne yediğini bile biliyor olması garip tabii ki."

Oradan malum konuya geçiyorum... Can Çelebi'nin 12-18 yaşındaki gençler için kurduğu yaz kampında denk gelmiştik. Misafir sporcu olarak Almanya'dan gelen Hannover Burgdorf'lu Koray Ayar'la Almanca konuşurken muhabbete girmiştim ben de. Doruk, Fivers Margareten'de yalnızca bir sezon oynamasına rağmen Almanca'yı oldukça akıcı konuşuyor. İngilizce de biliyor. Bana göre dünyanın en zor dillerinden biri olan Lehçe ile arası nasıl?

"Lehçe söylediğin gibi inanılmaz zor. Kielce'ye gelmemden birkaç ay önce takım online ders ayarlamıştı benim için zaten, sürekli aynı dili duydukça fark etmeden öğreniyorsunuz aslında. O yüzden şimdilik iyi gittiğini düşünüyorum, çok zorlanmadan yaşayacak kadar öğrendim. Zaten takımda da Lehçe konuşuyoruz. Şu an her şeyi anlıyorum diyemem ama vakit geçtikçe daha da ilerleyecektir. Dil öğrenimi aslında ne kadar çok biliyorsan o kadar kolaylaşıyor ancak takımda 9 farklı ülkedeniz ve şu an o kadar çok dil konuşuluyor ki kafanızın karışmaması elde değil."

Ben yıllardır "Bir izlerseniz çok seversiniz, tam bize göre" diyorum ama artık benden daha iyi anlatabilecek birisi var. Polonya Kupası, Polonya Ligi ve Şampiyonlar Ligi'ni hedefleyen bir takımın oyuncusu olarak Türk sporseverinin hentbola olan ilgisini arttırabilecek misin, Doruk?

"Aslında hentbol Avrupa'nın birçok ülkesinde futboldan sonra en çok ilgi gören spor. Sertliği, hızı ve rekabetiyle insanımızın da ilgisini çekebilir. En azından bir gün bir şans versinler, bir Şampiyonlar Ligi maçı izlesinler. Hentbolun ne kadar kaliteli bir organizasyona sahip olduğunu anlayacaklar. Zaten onların katkısı olmadan Türk hentbolunun son yıllarda voleybol ve basketbolda yaşadığı başarıları yaşamamız pek de mümkün değil."

Socrates Dergi