
Karanlık Kararlar
7 dk
Sam Bowie 1984 NBA Draft'inde Michael Jordan'ın önünde seçilmişti. Ancak NBA tarihindeki garip tercihler sadece bununla sınırlı değil. Peki neden?
"You can't teach height." (Uzun olmayı öğretemezsin)
Bu sözler, NBA tarihinin en büyük basketbol beyinlerinden Red Auerbach'a aitti. Utah Jazz'in yaratıcılarından Frank Layden da daha sonraları niçin UCLA'de doğru dürüst zaman bulamayan Mark Eaton'ı draft ettiğini açıklamaya çalışırken aynı sözleri söylemişti. Washington Üniversitesi'nin efsane koçu Mary Harshman -Detlef Schrempf'in büyük oyuncu olmasının ana mimarıydı- "Çabuk oyuncular yorulur ama uzun oyuncular ufalmaz" diyerek birçok NBA genel menajerinin kuyusunu kazmaya devam etti. Hatta efsane UCLA koçu John Wooden'ın da niye kadrosunda hep fazla sayıda uzun oyuncu bulundurduğu sorulduğunda benzer yanıt verdiğini hatırlıyorum. Yine başka bir efsane; Al McGuire ve uzunlarla ilgili unutulmaz bir açıklama: "Okyanuslara hakim olacaksan, mutlaka uçak gemin olmalı." Yani "Şampiyon olmak istiyorsan mutlaka dev bir pivota ihtiyacın olacaktır" diye çevirebiliriz. Bu yazıya bu girişi yapmamın sebebi ise genel menajerlerin tarihe geçen yanlış kararları ve bunların çoğunun nedeni olan bu bakış açısı.
Tabii ki hataların en önemlisi veya en akılda kalanı 1984 NBA Draft'inde gerçekleşti. Herkes Nijeryalı Akeem Olajuwon'ın ('H' harfi isminin başına sonradan eklenmişti) ilk sırada seçileceği konusunda hemfikirdi. İkinci sırada seçme hakkına sahip Portland Trail Blazers'ın genel menajeri Stu Inman (ki o zamanlar daha ziyade scout sorumlusu veya draft yetkilisi gibi tarifler modaydı) işinin piriydi. O kadar ki diğer NBA takımları Inman'ı takip edip farkına varamadıkları adayları öğrenmeye çalışırdı. Kendisinin oyuncu bulma ve değerlendirme konusundaki geçmişi tartışılmazdı. Ne var ki seçme hakkı kendisinde olmasına rağmen, Michael Jordan'ı ıskalayacaktı.
Fakat o yıl, onu bu tarihi hataya zorlayacak birçok faktör bulunuyordu. Misal; Portland'ın skorer guard pozisyonunda eksiği değil fazlası vardı: Jim Paxson (iki kez NBA All-Star) ve bir yıl önce draft edilen Clyde Drexler (NBA tarihinin en iyi 50 oyuncusu ve 10 kez All-Star)
Inman'ın çok inandığı Dean Smith (Michael Jordan'ın North Carolina Üniversitesi'ndeki koçu), genç oyuncusunu hep saklıyordu. Bu nedenle 'Air Jordan', NCAA'de bir türlü nasıl havalanacağını tam olarak gösteremiyordu. Portland, NBA tarihindeki tek şampiyonluğunu Bill Walton ile kazanmıştı. Sakatlıklar olmasa belki de Bill Russell ve Wilt Chamberlain ile aynı cümlede kullanılacak bir pivottu. Çok yönlü takım oyununu iyi oynayan ve oynatan bir uzundu. Olajuwon listeden düştükten sonra kalanlar arasında, Sam Bowie de benzer özelliklere sahipti. Portland şehrinin fanatikleri yeni bir Walton istiyordu. Tek sorun, Bowie'nin ayağından sıkça yaşadığı sakatlıktı. Ancak takım doktorları bir yana, neredeyse Portland eyaletinin tüm doktorlarına muayene ettirildi ve herkes problemlerin geride kaldığını net şekilde ifade etti. Bu çorbanın tuzu biberi de o yıl NCAA'de oynanan Houston-Kentucky maçıydı. Houston'lı Olajuwon ile Kentucky'li Bowie'yi karşı karşıya getiren maçta, Nijeryalı 14 sayı, 12 ribaund ile oynarken, Bowie 18 sayı, 8 ribaund ile mücadele etmişti. Özetle; kimse ama kimse, Inman'ı "Eğer Hakeem Olajuwon 1A ise o zaman Bowie de 1B" diye düşündüğü için yerden yere vuramazdı.
Öyle olmadı; Portland'a Bill Walton, Maurice Lucas, Geoff Petrie, Lionel Hollins, Bob Gross, Johnny Davis, Dave Twardzik, Larry Steele ve Lloyd Neal gibi çoğu şampiyon kadrodaki birçok ismi yok pahasına kazandıran Inman yerden yere vuruldu. İki oyuncunun kariyerleri ilerledikçe; MJ'in gelmiş geçmiş en büyük yıldızlardan biri olacağı netlik kazanıp Bowie'nin ise sakatlıklardan asla başını kurtaramayacağı belli olunca, Inman'ın kariyeri ve imajı dibe vurdu.
Oyuncular ve koçlar için "Son oyununun kadar iyisin" derler, genel menajerler için de "Son seçimin veya takasın kadar iyisin" demek doğru bir tespit olurmuş. Tabii burada Inman'ı 'kurtarmaya' çalışmıyorum. Çevresi çok genişti ve çok sevilirdi. Herkese ulaşabilirdi. Koç Bobby Knight ile özel dostluğu vardı.
Draft öncesi, 1984 Los Angeles'da ABD takımına NCAA oyuncularıyla son altın madalyasını kazandıran Knight, Inman'ı aramış ve "Bu Michael Jordan var ya, hayatımda gördüğüm en büyük basketbolcu" demişti. O, kankasına "Bizim bir pivota ihtiyacımız var" demiş, çılgın Knight ise "O zaman onu pivot oynatırsın" cevabını vermişti.
Neyse Inman'ı daha fazla yerin dibine gömmeden, yazının başındaki efsanelerin sözlerine ve "Peki buna bir açıklamanız var mı?" diyeceğimiz örneklere dönelim.
1993 NBA Draft'inde ikinci sıra hakkını elinde bulunduran Philadelphia 76ers yetkilileri, sırık gibi uzun ve bir o kadar da sıska Shawn Bradley'ye basketbolu değil de kilo almayı ve güçlenmeyi öğretebileceklerini düşündüler. Anfernee Hardaway -ki sakatlana kadar NBA'in çağ açan ve çağ atlatan oyuncusuydu-, Vin Baker -basketbol yerine alkollü içeceklere sarılana kadar NBA'de 4 numara pozisyonunu yeniden şekillendirecekti- ve Allan Houston'ı -NBA tarihinin en önemli şutörlerinden biriydi- es geçmeleri, en az Bowie seçimiyle mukayese edilebilecek kadar yanlış bir karardı. 1998'de LA Clippers, Michael Olowokandi'yi ilk sıradan seçerken; Vince Carter, Dirk Nowitzki ve Paul Pierce gibi, uçak gemisi olarak addetmedikleri isimleri es geçtiler.
Esasında liste o kadar uzun ki... "Uzun olsun bizim olsun" sevdasıyla NBA takımlarının geleceğini karartan isimler mesela: Darko Milicic (Dwyane Wade, Chris Bosh ve Carmelo Anthony gibi isimler sıra beklerken), Greg Oden (Portland, dersini almadığını kanıtlarcasına Kevin Durant, Al Horford ve Mike Conley'yi pas geçerken) ve Kwame Brown (Pau Gasol, Tony Parker, Shane Battier ve hatta Joe Johnson dururken)
Bunlara 2009'da hem James Harden hem de Stephen Curry dururken seçilen Hasheem Thabeet'i de ekleyelim. Harden ve Curry o kadar büyük isimler ki aynı draft'te seçilen DeMar DeRozan, Jeff Teague, Ty Lawson, Jrue Holiday, Tyreke Evans, DeMarre Carroll gibi isimlere sıra bile gelmiyor. Tabii 'karartan kararlar' sadece seçimlerle ilgili değil. Takaslar da işin önemli bir bölümünü oluşturuyor. 1987 NBA Draft'inde Seattle Supersonics, beşinci sıradan Scottie Pippen'ı seçti ve daha formayı sırtına geçirme şansı bile tanımadan Olden Polynice karşılığında Chicago Bulls'a takas etti. Jordan-Pippen yerine Polynice-Jordan ikilisi, acaba Phil Jackson'a kaç şampiyonluk kazandırırdı?
1989 NBA Draft'inde, Sacramento Kings ilk sıradan Pervis 'Never Nervous' Ellison'ı seçeceğine Sean Elliott, Glen Rice, Nick Anderson ve özellikle de Tim Hardaway'den birine yönelseydi kulübün durumu çok daha iyi olmaz mıydı?
1996 NBA Draft'inde, Charlotte Hornets Kobe Bryant adındaki genç liseliyi, hem de 13. sıradan seçmişken, talih kuşu resmen başlarına konmuşken, formasını bile giydirmeden pivot Vlade Divac karşılığında Los Angeles Lakers'a takas etti. Bugünden bakınca yeterince talihsiz bir karar değil mi?
Jordan-Pippen'lı Chicago Bulls, Shaq-Kobe'li Los Angeles Lakers ve LeBron-Wade-Bosh'lu Miami Heat, NBA tarihinin en unutulmaz takımları arasında. Bazı yetkililerin uzun sevdasıyla verilmiş yanlış kararları olmasaydı, hiçbiri gerçek olmazdı. Ancak kararlarla ilgili asıl ilgimi çekenlerden biri, "You can't teach height" diyen Auerbach ile ilgili. 1950'li yıllarda pivot dediğin zaman, başarı kavramı potaya yakın alınan toplar sonucu bulunan sayıların fazlalığıyla şekillenirdi.
1956 yılında St. Louis Hawks ikinci sırada seçme hakkına sahipti ve NBA şampiyonluğuna çok yakın olduklarını düşünüyorlardı. Boston Celtics formasıyla altı kez All-Star seçilmiş Ed Macauley gibi bir forvetle, buna daha da yaklaşacaklarını biliyorlardı. Macauley, St. Louis doğumluydu ve ailesi halen orada yaşıyordu, oğlu ise hastaydı. 'Big Mac', oğluna daha yakın olmak istiyordu ve Auerbach da bunun farkındaydı. Belki takas, kafasındaki 'ütopik' senaryolara göre gerçekleşmedi; zira Cliff Hagan gibi askeri görevi bittiğinde Celtics için önemli olacağını düşündüğü bir oyuncuyu da takasa dahil etmeye mecbur kaldı ama sonunda hem Auerbach hem de St. Louis istediğini elde etti.
1958 yılında St. Louis Hawks, hem Macauley hem de Hagan'ın katkılarıyla Boston Celtics'i 4-2 yenip NBA şampiyonu oldu. Hedefe ulaşılmıştı değil mi? Evet, sonuçta ne St. Louis ne de Hawks bir daha şampiyonluk yaşamadı. Ancak 1957-1967 yılları arasında, o tek Hawks şampiyonluğu hariç NBA şampiyonu kimdi biliyor musunuz? Boston Celtics. Ve o Celtics takımlarında savunmanın her şeyi, takımın lideri ve yıldızı, yüreği ve direnci Bill Russell adında bir uçak gemisiydi. Auerbach, St. Louis'ye şampiyonluk kazandırma pahasına, takasla dev pivotu kadrosuna katmıştı.
Evet, belki uzun olmayı öğretemezsin ama öğrencini iyi tanıyabilirsen ve nasıl bir sağlık durumu, kişiliği, azmi, kararlılığı ve beyni olduğunu anlayabilirsen, belki o zaman NBA tarihindeki en kötü ve kader karartan kararlardan birini veren insan olmaktan kaçınabilirsin.