Bu İş Zor Yonca

4 dk

Yetmişli yılların kapısına dayanmadan evvel kadınlara maratonda yer yoktu. Kathrine Switzer'ın ise söyleyecekleri olacaktı.

“Cidden mi? Ruj sürmüşsün!”

“Ben hep ruj sürerim. Ne var bunda?”

“Birileri erkek olmadığını fark edebilir ve yarışamayabilirsin. Sil onu.”

“Hayır, silmeyeceğim. Rujum kalacak.”

Kathrine Switzer, start çizgisine doğru hafif tempoda hareketlenmeye başladığında erkek arkadaşı Tom’dan bu uyarıyı aldı. 1967 Boston Maratonu’nun koşulacağı Nisan sabahındaki sert hava koşulları onu korkutmuyordu. Sadece kadınsı görünmek istiyordu. Eşofmanlarını ütüledi, makyajını yaptı ve altın küpelerini takarak yola koyuldu. Yapmayı planladığı şeye cesaret eden ilk kadın olacağını biliyor ama yine de bunu gizli saklı yapmak istemiyordu. Zaten kural kitapçığında cinsiyetle ilgili bir ibare de yoktu. Sadece, kadınların maratonu tamamlayamayacak kadar narin olduğu düşünüldüğü için bir kadının maraton koşmaya yeltenmesi ihtimal dâhilinde görülmüyordu.

Syracuse Üniversitesi’nde gazetecilik eğitimi alan 19 yaşındaki Kathy, okulda kadın kros takımı olmadığı için erkeklerle çalışabiliyordu. Orada tanıştığı koçu Arnie Briggs, 15 kez Boston Maratonu’na katılmış bir veteran ve kendisini maratona hazırlayan kişiydi. Switzer, New York’taki antrenmanlarda neler yapabileceğini koçuna göstermiş ve onu birlikte Boston’a gitmeye ikna etmişti.

Aslında, önceki sene bir kadın Boston Maratonu’nda yer almış ve parkuru tamamlamıştı. Ancak Roberta Gibb, kadınların yer alamadığı bu yarışa kaçak olarak katılabilmişti. Kathrine Switzer’ın özelliği ise Birleşik Devletler’de maraton koşan ilk kadın olmaktan ziyade, bunu herkesin gözüne sokarak yapmayı göze almasıydı. Özel bir amacı yoktu; kendisine niyeti sorulduğunda, sadece koşmayı sevdiğini söyleyecekti.

Yarış için formlar doldurulurken imzasını K.V. Switzer şeklinde attığı için cinsiyeti fark edilmemişti. 741 kişinin katıldığı bu büyük yarışta 261 göğüs numarasıyla yarışacaktı. Start verildikten sonra çevresindeki koşucular Switzer’ı fark etmeye ve ona sorular sormaya başladı. İnsanlardan aldığı olumlu tepkiler motivasyonunu artırmıştı. Ta ki bir yarış görevlisi onu fark edip yarıştan çıkarmaya çalışana kadar! Antrenörü Arnie ve erkek arkadaşı Tom’un müdahalesiyle yakasını kurtarabildiği Jock Semple ile o ikonik fotoğrafı verecek zamanı olmuştu. Yarış hakemi tarafından uğradığı şiddetin her anı, basın otobüsündeki gazeteciler tarafından değişik açılardan fotoğraflanmıştı.

Erkek arkadaşı ve koçu tarafından korunmak zorunda kalmak kötü hissettirmişti. Daha önce ne şiddete maruz kalmış ne de erkeklerin korumasına ihtiyaç duymuştu. O yarışa hiç katılmamış olmayı umsa da tamamlamaktan başka şansı yoktu. Nedeni ne olursa olsun yarıda bırakması, o güne kadar kadınların maraton koşamayacağını iddia edenleri doğrulayacaktı.

Etrafındaki gazetecilere kulak asmadan kafasını eğip düşük tempoyla devam etti ve koçu Arnie’ye dizlerinin üstünde de olsa bu yarışı tamamlayacağını söyledi. Bitiş çizgisini geçtiğinde, uzun süredir kendisini bekleyen memnuniyetsiz gazetecileri gördü. Hepsinin aklında tatmin edici bir cevap alamayacakları aynı soru vardı: “Amacın neydi?”

2007 yılında Runner’s World Magazine’de o günü şöyle aktarmıştı Kathrine Switzer: “Bunun tarihe geçeceği hiç aklıma gelmezdi. Bir şeyler kanıtlamak için koşmuyordum. Ben sadece ilk maratonunu koşmak isteyen bir çocuktum…”

Kathrine Switzer’in 1967’deki kanıt niteliğindeki performansından beş yıl sonra kadınların maratonlara katılımı resmileşti. Switzer ise geçen ay, o tarihi yarışın 50. yılında aynı parkuru bu kez 70 yaşında koştu. Yine 261 göğüs numarasıyla katıldığı yarışı 4:44:31’lik dereceyle tamamladı. Yarış sonrası Boston Atletizm Birliği, 261 numaralı göğüs numarasını emekliye ayırdığını duyurdu.

Socrates Dergi