
Kaybedenlerin Yazarı
10 dk
Jimmy Breslin, ABD’nin en ünlü gazetecilerinden biriydi. Ancak bu statüye, sansasyonel haberler peşinde koşarak ulaşmadı.
22 Kasım 1963, dünya tarihini değiştiren günlerden biriydi. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy, o gün Dallas’ta uğradığı suikast sonucunda hayatını kaybetti. Bu büyük trajediden sonraki günlerde medyada işlenen tek konu neredeyse buydu. Bütün gazeteciler suikast ile ilgili detaylara ulaşmaya çalışıyordu. JFK’in naaşı 25 Kasım 1963’te Arlington Ulusal Mezarlığı’nda toprağa verilirken de basının odağında ABD bayrağına sarılı tabut ve onun arkasındaki kortej vardı. Ertesi günün gazete manşetleri, o anların fotoğraflarıyla dolacaktı.
Suikast ve sonrasındaki günler, birçok gazetecinin meslek hayatının en önemli dönemiydi. ABD’nin en tanınmış köşe yazarlarından Jimmy Breslin de onlardan biriydi. Geçtiğimiz Mart ayında hayatını kaybeden Breslin, o günlerde The New York Herald Tribune gazetesinde adından yeni yeni söz ettirmeye başlayan bir gazeteciydi. Meslektaşları kendilerini ülkeyi saran kaosa ve yas hâline kaptırmışken Breslin’in aklında başka bir şey vardı.
“Clifton Pollard, o pazar günü çalışacağından emindi. Bu yüzden, Corcoran Caddesi’ndeki evinde uyandıktan sonra kahvaltı için mutfağa gitmeden iş tulumunu giymişti.” Bu, Breslin’in en bilinen yazısının ilk cümlesiydi. Clifton Pollard, Arlington Ulusal Mezarlığı’nda saati üç dolara çalışan bir işçiydi ve 25 Kasım Pazartesi düzenlenecek cenazeden bir gün önce JFK’in mezarını kazacaktı. Breslin de o büyük hikâyenin en küçük kahramanlarından birine odaklanmayı seçmişti.
Ünlü gazeteci, bu yaklaşımı uzun kariyeri boyunca benimsedi. John Lennon’ın 1980’de öldürüldüğü günde de durum aynıydı. ABD’li gazetecinin sonraki gün yayımlanan yazısının kahramanı ne kurban ne de zanlıydı. The Beatles, Lennon’ı hastaneye yetiştirmeye çalışan polislerin hayatına bir şekilde girmişti ve Breslin de onların öyküsünü anlatmıştı.
Spor da onun tutkularından biriydi. Konuları farklı olsa da hikâyeleri işleyişi aynıydı. Ve bütün kariyerini özetleyen cümleyi spor üzerinden anlatmıştı: “Her zaman kaybeden takımın soyunma odasına gidersin. Asıl hikâye orada olur.”
New York Mets, Amerikan Beyzbol Ligi MLB’de ‘kaybeden’ kimliğiyle bilinir. Takımın taraftarı Paul Auster’ın da romanlarında sıkça gördüğümüz bu kimliğe dair en ünlü kitaplardan birini de Breslin yazmıştı. Breslin, Mets’in 1962 sezonunu anlatan Can’t Anybody Here Play This Game? kitabında bu algıyı şöyle ifade etmişti: “Hayattaki herkes gibi, Mets de bir kaybeden. Bu, patronuyla birlikte öğle yemeği yemediği için terfi alamayanların ve her sabah uyanıp biraz para kazanabilmek için sevmediği işe giden sıradan erkeklerin takımı. Ya da evliliklerinin onuncu yılında bir akşam yemeğinde tişörtle gördüğü kocasına bakıp onunla evlenmeye nasıl ikna olduğunu düşünen kadınların takımı.”
Kahramanların, yıldızların ve manşet hayvanlarının hâkim olduğu medya düzeninden sıkıldıysanız, internette yapacağınız kısa bir gezinti sonrası siz de Jimmy Breslin’in kaleme aldığı yazılara ulaşabilirsiniz. Orada sizi, aynaya baktığınızda görebileceğiniz insanlar karşılayacak. Şaşırmayın.