
Kendisinin Hayaleti
5 dk
Dünya, kendi ihtiraslarını ve tutkularını çocukları üzerinden tatmin etmeye çalışan ebeveynlerle dolu. Jelena Dokic'in babası Damir de onlardan biriydi.
İyi bir ebeveyn olmak için nasıl hareket etmek gerekir? Bu konu hakkında doğal referans noktalarımız, kendi çocukluğumuz ve anne babalarımızın bize yaklaşımıdır. Ve burada karşımıza, birbiriyle çelişen iki nokta çıkar. Çocukken hiç hoşlanmadığımız bütün o kurallar, yasaklar ve sebze yemeklerini, bir ebeveyne dönüştüğünüzde kendi çocuğunuza dayatırsınız. Bazıları ise bunu ihtirasla ve sınırları aşarak yapar.
Spor ekonomisin '80’li yıllardan itibaren mütemadiyen büyümesiyle birlikte, bu hassas dengeyi ceberutluk lehine bozan velilerin sayısında artış oldu. Sporcular artık saygı görüyor, çok iyi kazanarak hem kendilerini hem de ailelerini kurtarabiliyorlardı. Erkek çocukları için futbol ve basketbol gibi seçenekler de mevcutken söz konusu kız çocukları olduğunda tenis öne çıkmaya başladı. Kadınlar başka hiçbir sporda tenisteki kadar kazanmıyordu. Sporla o güne değin uzaktan yakından ilgisi olmayan Richard Williams, tam da bu yüzden, 1978 Roland Garros şampiyonluğu için Rumen Virginia Ruzici’ye ödenen 40 bin dolar ikramiyeyi duyduktan sonra kızları Serena ve Venus’ü tenisçi yapmaya karar vermişti. Tenisin bireysel bir spor olması da bu çılgınlığın aileler arasında artmasında önemli bir rol oynamıştı. İyi, hatta dünya çapında bir kariyere sahip olmak için başkalarına bağımlı olmamak büyük bir lükstü. NBA’de ya da Avrupa futbolunda takımlarıyla tek bir şampiyonluk dahi yaşayamamış yüzlerce yıldız isim vardı. Teniste ise -eğer gerçekten iyiyseniz- kupalara ve o kupaların size getireceği şöhret ve servete uzanmak için başka bir şeye ihtiyacınız yoktu. Sadece çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak...
Tenisin altın yumurtlayan tavuğu giderek daha da semirirken ebeveynler de bu altın kuralı çocuklarının zihinlerine kazımaları gerektiğini fark etti. Tıpkı Jelena Dokic’in babası Damir gibi.
1983’te doğan Jelena, kamyon şoförü babasının yönlendirmesiyle henüz sekiz yaşında tenise başladı. Yetenekliydi ve babası -doğru işlendiği takdirde- onun büyük bir yıldız olabileceğini düşünüyordu. Önce Yugoslavya’da, savaş patlak verdikten sonra da iltica ettikleri Avustralya’da, Jelena’nın nasıl, ne kadar ve kimlerle çalışacağını hep Damir Dokic belirledi. Yağmurlu havalarda dahi açık kortlarda saatlerce antrenman yaptılar. Yeterince iyi vurulmayan bir forehand azar demekti, kaybedilen bir maç ise şiddet.
Jelena, 15 yaşında Amerika Açık’ta gençler şampiyonu oldu. Ertesi yıl, 1999 Wimbledon’da dünya 1 numarası Martina Hingis’i 6-2 6-0 mağlup ederek çeyrek final gördü. Bir sonraki yıl, Wimbledon’da bu kez yarı finaleydi. Bütün işaretler, tenisin yeni bir süper yıldız kazanmakta olduğunu gösteriyordu.
Tam o sıralarda Jelena; şöhret, tenis ve babası arasında ezilmeye başladı. Avustralya adına oynuyordu ancak 2001 Avustralya Açık kurasında ilk tur rakibi Lindsay Davenport olunca, babası aileyi yeniden Sırbistan’a taşımaya karar verdi. Bu karardan hiç memnun olmamasına rağmen, Jelana iyi sonuçlar almaya devam etti ve 2002 yazında dünya 4 numarası oldu. 2003’e gelindiğinde yanardağ infilak etmek üzereydi. Formula 1 yarışçısı Enrique Bernoldi ile ilişki yaşamaya başladı Jelena. Belki de hayatında ilk kez babasına sormadan, babasının onayı olmadan bir şey yapıyordu. Artık çocuk değildi ve babasının boyunduruğundan kurtulmak istiyordu. Damir Dokic, Jelena’nın aklını kaçırdığını ve hastaneye yatırılması gerektiğini söyleyecekti. Jelena, kariyerinin kalan kısmında hep bir arayışın içinde oldu ve çoğunlukla kötü kararlar aldı. Kendisine parası için yaklaşan erkeklerin peşinden gitti, babasıyla bir küsüp bir barıştı, normal kilosu 60 iken depresyon sebebiyle bir dönem 75 kiloya kadar çıktı. Ve hiçbir zaman kariyerinin ilk yıllarındaki performansına erişemedi. 2009’da, dünya 186 numarası olarak özel davetiyeyle katıldığı Avustralya Açık’ta çeyrek finale yürümesi, tenise yaptığı son büyük katkı oldu.
Jelena Dokic, tutkusu sebebiyle değil de ailesi öyle istediği için spora adım atan binlerce çocuktan sadece biriydi. Hikâyesinin, kortta yaptıklarından ziyade ailesinin sebep olduğu kişilik sorunlarıyla öne çıkması ise büyük bir talihsizlikti.
Esas problem ise Dokic’in son örnek olmayacağının bilinmesi...