Çıkış Kapısı

3 dk

Bugün orta ve uzun mesafe yarışları denildiğinde hangi ülke adını yarışırsa yarışsın akla ilk olarak Kenyalı atletler geliyor. Nedeni için biraz geriye, 1968'e dönmemiz gerekiyor.

Atletizm dünyasında orta ve uzun mesafe yarışlarından söz açıldığında lafın dönüp dolaşıp Kenya’ya gelmesi kaçınılmaz. 2016 Rio ve 2012 Londra’da bu disiplinlerde 12’şer madalya toplayan Doğu Afrika ülkesinde doğan birçok atletin farklı bayraklar için koşmayı seçtiğini de son 10 yılda sıkça gözlemlemekteyiz. ABD adına koşan Bernard Lagat bu isimler arasında en dikkat çekenlerden biri. Polat Kemboi Arıkan, Ali Kaya, Yasemin Can, Kaan Kigen Özbilen ve Aras Kaya da Türkiye formasıyla 2016 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda madalya alan Kenya orijinli atletlerdi. Kenya’nın atletizmdeki bu hükümranlığının ilk tohumları ise yaklaşık 50 yıl önce, 1968 Olimpiyat Oyunları’nda atılmıştı.

Kenya’nın koşuda daha eskiye dayanan yerel kahramanları da vardı elbette. Kiptalem Keter, sıkça dile getirilen bir isimdir. Uzun bıyığı ve ikonik koşu tarzıyla 1950’lerde birçok yerel atlete ilham kaynağı olan Keter, dünya sahnesinde ise rakiplerine pek diş geçirememiştir. Yarışın başında öne fırlayıp bir daha kimsenin kendisini geçmesine izin vermediğinden bahsedilse de bu üstünlüğünü olimpiyat oyunlarına pek yansıtamamıştır. Kenya’nın ilk katıldığı oyunlar olan 1956 Melbourne’de, 800 metrede elemeleri bile geçmeyi başaramamıştır.

Kenya’nın ilk olimpiyat altını için ise bundan 12 yıl sonraya gitmemiz gerekiyor. Meksika’da toplam üç altın madalyayla açılış yapan Kenya’da en çok iz bırakan isim, Kipchoge Keino’ydu. 1500 metre altınının yanına 5000 metre gümüşünü de ekleyen Keino’yu televizyon başında izleyen milyonlarca isimden biri de İrlandalı misyoner Colm O’Connell’dı. O altın madalyadan yaklaşık sekiz yıl sonra, yalnızca üç ay kalmayı planlayarak Kenya’ya giden O’Connell, bir daha geri dönmedi ve Büyük Rift Vadisi üzerindeki küçük Iten kasabasını ülkenin en önemli atlet üretim merkezlerinden birine dönüştürdü.

Aslında O’Connell, Iten'e bir lisede coğrafya dersi vermek için gitmişti. Atletizm izlemeyi sevse de herhangi bir antrenörlük geçmişi ya da bilgisi yoktu. Öğretmenlik için gittiği St. Patrick’s Lisesi’nde ondan önce görev yapan Peter Foster, 1974 Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda 5000 metre altın madalyasını kazanan Brendan Foster’ın kardeşiydi. Bu durum, O’Connell’ın da hayatını değiştirdi. “Artık antrenör sensin” diyerek kronometresini ve antrenman malzemelerini yeni coğrafya öğretmenine teslim eden Peter Foster, Kenya atletizminin de kaderini değiştirdiğini çok sonra fark edecekti.

1976 ve 1980 Olimpiyat Oyunları’nı boykot eden birçok Afrika ülkesi arasında Kenya da vardı. Dönemin Dışişleri Bakanı James Osogo’nun 1976 Montreal öncesi “Hükumet ve Kenya halkı, prensiplerin madalyalardan daha önemli olduğunu düşünüyor” sözleriyle açıkladığı boykot, Kenya’nın dünya atletizmine hükmetmesini biraz geciktirdi. Kipkoech Cheruiyot’un 1983’te kırdığı 1500 metre dünya gençler rekoruyla başlayan O’Connell Okulu’nun başarıları ise takip eden 23 yılda artarak devam etti. 25’in üzerinde dünya şampiyonluğu ve son olarak David Rudisha’nın Londra ve Rio’da duble yaptığı 800 metre altınları da dâhil olmak üzere birçok ölümsüz anın fotoğrafı, hâlen Iten’deki St. Patrick Lisesi’nin toprak kaplı sınıflarında asılı duruyor. O’Connell’ın açtığı bu yolun kıymeti de Kenya’nın ekonomik koşulları düşünüldüğünde daha da iyi anlaşılıyor. Zira bu sayede, Büyük Rift Vadisi’nde okula çıplak ayaklarıyla koşarak gidip gelen çocuklar için hâlâ bir umuttan bahsedebiliyoruz.

Socrates Dergi