Kep Töreni

14 dk

Romain Bardet, Fransa’yı yeniden bisikletin zirvesine döndürebilecek mi? Bu sene Fransa Bisiklet Turu’nu ikinci bitiren, hem okuyup hem çalışan genç bisikletçiyle konuştuk.

Ülkesinin son yıllardaki en büyük umutlarından biri olan Romain Bardet, 2016 Fransa Bisiklet Turu’na iki ay kala evinin yakınlarındaki bir ofiste stajına başladı. Fransızlar en son 1985’te kendi yarışlarını kazanmış, o sene sarı mayonun sahibi Bernard Hinault olmuştu. Otuz yılı aşkın bir süredir yeni şampiyonunu arayan Fransa, Bardet’nin omuzlarına büyük sorumluluklar ve hayaller yüklemişti. Ama genç yıldızın ondan önce yapması gereken bazı işler vardı. Birkaç dosya karıştırması, mesai saatlerinde sandalyesinde olması ve masabaşındaki işlerini halletmesi gerekiyordu. Doğup büyüdüğü, ilk spor deneyimlerini tattığı, büyük bir sporcu olduktan sonra da yaşamayı sürdürdüğü Auvergne’de bulunan Clermont Auvergne ragbi kulübünün iletişim departmanında kısa bir süre de olsa çalışacaktı. Grenoble’da aldığı üniversite eğitiminin son ayağıydı bu.

Sadece eğitim seviyesiyle değil, yetenekleriyle de öne çıkan Romain Bardet, ‘temiz’ olarak tanımlanan genç Fransız bisikletçilerin öncülerinden biri. 1990 doğumlu sporcu, 2012’de profesyonel oldu ve o günden beri AG2R La Mondiale takımının mayosunu terletiyor. 2014 Fransa Bisiklet Turu’nda altıncı olan, Vincenzo Nibali’nin kazandığı yarışta podyumu çeşitli şanssızlıklar sonucunda kaçıran Bardet, istediğini bu sene aldı. Chris Froome’un arkasından podyumun ikinci basamağını alan genç yıldız, bir kez daha geleceğe dair büyük umutlar verdi.

Bu umut, Fransız bisikleti için her zaman tehlikelidir. Seksenlerden beri, ergenlik yıllarında başarılı bir performans ortaya koyan her gencin üzerine yapıştırılan etiketler büyük bir baskıyı da beraberinde getirir. Yeni Bernard Hinault, Jacques Anquetil ya da Laurent Fignon arama çalışmaları sırasında nice yetenek heba edilmiştir. Romain Bardet de bunu biliyor. L’Equipe gazetesinin onu 2016 Fransa Bisiklet Turu’nun son haftasında neredeyse her gün manşetlere taşımasını çok da umursamıyor. Hayatına ve kariyerine, kendi değerlerini takip ederek devam ediyor.

Tırmanışlarda ve inişlerde korkusuz bir performans ortaya koyan, pelotondaki birçok rakibine göre beklemeyi sevmeyen Bardet, bisikletin geçmişini büyük bir nostaljiyle anan seyircilerin de gözdesi.

Bütün bunların ortasında sözü Fransız yeteneğe bırakma vakti. Hem bir öğrenci hem de bir sporcu olarak stajını bitirip mezun olduğu bugünlerde bakalım Romain Bardet’nin aklında neler var?

Bu yıl Fransa Bisiklet Turu’nu ikinci bitirdiniz. Aynı zamanda turun son haftasında, Bettex’te bir etap kazandınız. Böyle bir performans bekliyor muydunuz?

Başarılı bir Fransa Bisiklet Turu ortaya koymak için her şeyi yaptım. Yarıştan önce amacıma, nerede bitirmek istediğime dair herhangi bir açıklama yapmamıştım çünkü üç haftalık bir büyük turda başarılı olmanın çoğu zaman rastlantıya bağlı olduğunu biliyorum. Genel klasmanda ilk beşe girmekle podyuma çıkmak arasındaki farkı, genelde çok küçük şeyler belirliyor.

Champs-Elysees’de podyuma çıkmak, geleceğe dair fikirlerinizi değiştirdi mi? “Artık kazanma zamanı geldi” diye düşünüyor musunuz?

Performansınız ne olursa olsun, zihninizi berrak tutmanız gerekiyor. Criterium du Dauphiné ve Fransa Bisiklet Turu gibi yarışlarda podyuma çıktım. Bu, performans anlamında belirli bir noktaya geldiğimi kanıtlıyor. Ama gelecek sene sarı mayoyu kazanacağım anlamına da gelmiyor. Parkur, form durumunuz, yolların hali... Bir seneden öbürüne giderken göz önünde bulundurmanız gereken çok fazla değişken var.

Son hafta Chris Froome’un genel klasmanda arkasında olan birçok isim yerini korumaya çalıştı. Siz atak yaparken korktunuz mu? “Ya yerimi kaybedersem” diye...

Kesinlikle hayır. Benim yarış karakterim bu. Atak ve hücumcu bisikleti seviyorum. Bu tarz, bana en iyi sonuçları getiriyor.

Fransız gazeteciler stilinize bayılıyor. Hatta gösterişli bir şekilde savaşan ve kaybeden sporculara yapıştırdıkları ‘panache’ sıfatını sizin için de kullanıyorlar.

Panache ne anlama geliyor ki? En başta, ben bu spora ve rekabet alanına kazanmak için girdim. Panache, bana göre kaybedenler için sıklıkla kullandığımız teselli niyetindeki bir başka terim.

Bütün bu medya ve halk ilgisi genç bir sporcu için taşıması ağır bir yük mü? Fransa Bisiklet Turu’nun son haftasında hep L’Equipe’in kapağındaydınız...

Hayır. Fransa Bisiklet Turu’nu son kez bir Fransızın kazandığı günden bu yana 30 seneden fazla süre geçti. Ve bundan dolayı bir baskı yaratmak hiçbir şeye yaramıyor. Yapılması gereken şey, sonuç üretmek. Son hafta sürekli L’Equipe’in kapağında olmak da benim için bir baskı unsuru değil. Tur boyunca insanların bana gösterdiği ilgi, kritik anlarda kendimi aşmamı sağladı.

Bir keresinde “Hayatımda hiç mutlu oldum mu, bilmiyorum” demiştiniz. Profesyonel olarak zor tatmin olan birisiniz. İkincilik mutluluğu getirdi mi?

Elbette, ikinci olmak beni mutlu etti. Bettex’teki etap zaferim de benim için çok hoş bir hatıraydı.

Profesyonel seviyede spor yapmak insanı çok yıpratan bir süreç ama aynı zamanda, bu kendi seçtiğim, serpildiğim bir dünya. Yarışmayı, antrenman yapmayı çok seviyorum. Evet, bu bazen çok zorlayıcı olabiliyor ama bir yandan da nasıl ayrıcalıklı bir varoluşa sahip olduğumun farkındayım. Çocukluk tutkumu bir mesleğe dönüştürmeyi başardım.

Pelotonun entelektüeli olarak görülüyorsunuz. Hem bisiklet tarihine hem ekonomi, siyaset gibi alanlara ilginiz biliniyor. Bu etikete nasıl bakıyorsunuz?

Ben bisikleti de tarihini de çok seviyorum. Bernard Hinault, Raymond Poulidor gibi efsaneleri tanıyorum. Bazen etapların öncesinde ya da finişinde onlarla karşılaşıyoruz. Her zaman, bisikletin tarihini yazanlara büyük saygım oldu.

Bir profesyonel olarak her zaman dersime çalışırım ancak pelotonda tek okuyan kişi de ben değilim. Evet, spor dışında da bazı başka ilgi alanlarım var. Bu beni bir entelektüel yapmaz fakat insanları böyle kalıplara koymayı çok seviyoruz.

Bir yandan da Grenoble’da üniversite eğitiminize devam ettiğinizi, uzaktan derslerinize ve sınavlarınıza katıldığınızı biliyoruz. O süreç nasıl ilerliyor?

Grenoble Ecole de Management Üniversitesi’nden mezun oldum. Bu okul, yılın bir haftası dışında okula gidemeyen ve dışarıdan eğitimini sürdürebilecek sporcular için düzenlenmiş bir bölüme sahip. Ve yaşadığım deneyimin çok zenginleştirici olduğunu ifade etmeliyim.

Bu yoğun tempoda okumaya nasıl zaman buluyorsunuz? Takımda aynı ilgi alanlarını paylaştığınız isimler var mı?

Boş zamanım oldukça sinemaya gitmeye ya da kitap okumaya çalışıyorum. Ama genelde yarışlar ve antrenmanlar önceliğim oluyor. AG2R La Mondiale’deki tek üniversiteli de ben değilim. Julien Bérard (malzeme bilimi), Jean Christophe Peraud (mühendis), Jan Bakelants (biyoloji mühendisi) ve başka birçok isim var.

Doğup büyüdüğünüz Auvergne bir ragbi kenti olarak bilinir ama bisiklet yaşamınıza da katkıları oldu, öyle değil mi? Tıpkı babanız gibi...

Evet bir öğretmen olan, aynı zamanda vaktiyle amatör bir bisikletçi olarak yarışan babama bölgedeki yarışlarda eşlik ederdim küçükken.

Bunun yanında, Fransa Bisiklet Turu’ndan hatırladığım ilk şey Pas de Peyrol tırmanışından geçen bir etaptı. Axel Merckx ve Richard Virenque o gün kaçış grubuna girmişlerdi.

O yıllar, doping ve EPO çağının zirvesiydi. Şimdi neler değişti ve yeni nesillerin etkisini nasıl görüyorsunuz?

Evet, işlerin değişmesinden ötürü çok mutluyum. O yıllardaki birçok isim gibi Lance Armstrong da hile yaptı. Ve sonuç olarak dopingcilerin yakalanması ve cezalandırılması iyidir. Elbette bu sporu eğlenceli bir şekilde, kurallara saygılı olarak ve fırsat eşitliğine inanarak yapmak çok daha güzel. Hâlâ pelotonda doping yapanlar var tabii ki ama şu an daha saygın bir konumda olduğumuzu söyleyebilirim.

Rakip

Thibaut Pinot ile Bardet, Fransa bisikletinin yeni yıldızları. Bardet, AG2R La Mondiale mayosunu giyerken Pinot ise FDJ adına yarışıyor. İkilinin zıtlıkları da bununla sınırlı değil. Paris Saint Germain taraftarı olan Pinot’nun en büyük tutkusu futbol ve bu anlamda entelektüel rakibi ile pek ortak noktası yok. Pinot geçmişte bu zıtlığa dair şu ifadeleri kullanmıştı: “Melisey doğumlu, hafif köylü bir altyapıdan gelen bir genç olarak bir tarafta siz varsınız, karşınızda ise eğitimine devam eden entelektüel bir rakip.” Sonra da eklemişti: “Ama bu, beraber gülmemizi engellemiyor.”

Bu yılki Fransa Bisiklet Turu’nda Bardet etap kazanıp genel klasmanda ikinciliği alırken Pinot büyük hayal kırıklığı yaratmıştı. 2014’teki yarışta ikinci olan Pinot’dan beklentiler yüksekti ama bunlarla baş edemedi. Bardet’ye dostunu ve rakibini sorduk: “Uzun süreden beri birbirimizi tanıyoruz ve muazzam bir ilişkimiz var. Pinot muhteşem bir bisikletçi ve çok iyi bir karakter. Bu seneki performansı için gerçekten çok üzgünüm. İyi bir şey ortaya koyabilmek için büyük efor sarf etti. Ama yine de o harika bir bisikletçi ve güzel bir sezonu geride bıraktı. Sorunlarının kaynağı ne? Açıkçası bilmiyorum...”

Entelektüel

13 Temmuz 2016’da Bardet, Twitter hesabı üzerinden bir fotoğraf paylaştı. Fotoğraf, “Etap sabahları ne yapıyorsun?” sorusunun bir cevabıydı. Bardet yatağına L’Equipe, Le Monde gazetelerini sermiş, yanına da dili ve ele aldığı konular bir hayli ağır olan uluslararası siyaset dergisi Courrier International’i yerleştirmişti. Fransız bisikletçiye o fotoğrafı ve neler okumayı sevdiğini sorduk: “Basını takip etmeyi çok seviyorum. Bilhassa etap sabahlarında spor gazeteleri dışında bir şeyler okumak güzel oluyor. Le Monde ve Courrier International gibi... Öte yandan, bisiklet yazınının edebi tarafını da seviyorum. O tip kitaplar okumak da hoşuma gidiyor çünkü güzel üsluptan hoşlanırım.”

Stajyer

Romain Bardet, 2016 Fransa Bisiklet Turu’na az bir süre kala Auvergne’de Marcel Michelin Stadı’nın içerisinde bulunan ofisteki yerini aldı. Bu stada küçüklüğünde Clermont Auvergne takımını desteklemek için gelirdi. Ama bu kez amacı farklıydı. İspanya’nın güneyindeki sıradağlarda Sierra Nevada’da takımıyla birlikte üç haftalık bir yüksek irtifa antrenmanına katılmış ve Criterium du Dauphine ile Fransa Bisiklet Turu öncesi ihtiyacı olan ağır çalışmayı geride bırakmıştı. Doğup büyüdüğü Auvergne’de çalışmalarını sürdürüyordu ama sabah bisiklete bindikten sonra öğlen ofisine dönüyordu. Clermont Auvergne takımının iletişim departmanında staja başlamıştı. Bu, Grenoble’daki derslerini tamamlamak için yaptığı zorunlu bir stajdı ve profesyonel dünyaya attığı ilk adımdı. Bardet staj günlüğü tuttuğu bu zenginleştirici deneyimin kendine öğrettiklerini şöyle ifade ediyor:

“Sporcular olarak, biz genelde sadece işin performans tarafına odaklanırız, ortaya koyduklarımızı hep o eksende değerlendiririz. Ve bu genelde, yarıştığımız takımların günlük işleyişlerini sağlayan düzeni inşa eden arka plandaki insanların çalışmalarını göz ardı etmemize neden olur.”

Socrates Dergi