Keşif Yolları

12 dk

Yetenek nedir, nasıl keşfedilir ve geliştirilir? Çeşitli kulüplerde ve seviyelerde yıllarca basketbol koçu olarak çalışan Emir Alkaş'a ve basketbol danışmanlığı ve scout'luğu yapan Denis Memic'e sorduk.

Yetenek kavramını nasıl tanımlarız, sporcunun doğduğu büyüdüğü yerdeki çevresel şartlar ve sahip olduğu genetik miras, bu kavramın neresinde duruyor?

Denis Memic: Bana göre yetenek, sahip olduğu üstün özellikleri ile sahada kendini diğerlerinden farklı gösteren ve hatta farklı kılan kişidir. Bu o sporcunun alanının en iyisi ya da çok çok iyi olduğu anlamına gelmez. Ama bu, eğer çalışırsa, efor sarf ederse, bu özelliklerini bir üst seviyeye taşıyıp sahada fark yaratabileceğinin habercisidir. Bunun tam tersi de olabilir. O süreçte yaşanacaklara da bağlı. Yetenek ile bir yere kadar gelebilirsin ama yolun kalan kısmı çok daha önemli ve daha zahmetli. Kaybolan veya kolayca harcanan birçok yetenek gördük. Genetiğin elbette önemli yeri var çünkü bir yandan da yetenek doğuştan gelir. Ama çevresel şartların bunların yanında çok büyük etken olduğunu düşünmüyorum. Aslında geniş bir kavram. Nasıl eşit şartlarda büyüyen iki insan, birbirinden farklı şekilde yetişebiliyorsa, farklı şartlarda büyüyen iki yeteneğin de aynı geleceğe kavuşma ve denk düşme ihtimalleri var. Nitekim yetenekliysen, çalışma azmin ve hırsın varsa, karakterin de olgunlaşıyorsa, sporcu olmak için mutlaka bir yolu bulursun. Elbette şans tüm bunları negatif ya da pozitife sürükleyen en önemli faktör. Yetenek kadar önemli...

Emir Alkaş: Her şeyden önce sporda yetenek denen kavram muadili olmayan tek şey belki de. Yerine başka bir şey koyamazsınız. Bundan yıllar önce şu soruyu detaylıca tartışırdık: Türkiye'nin gördüğü en büyük yeteneklerden Hidayet Türkoğlu, Efes Pilsen'de değil de Samsun'da, Adana'da, Kayseri'de, Erzincan'da ya da başka bir yerde olsaydı ne olurdu? Orada yetişse geleceği değişir miydi? Bence yetenek öyle bir şey ki Efes Pilsen gibi yetenekleri parlatan bir okulda olmasaydı bile Hidayet yine iyi kötü Hidayet olurdu. Türkiye'nin gördüğü en büyük yeteneklerden biri olurdu hatta yine. Yetenek öyle bir şey ki bir cevher gibi eşsizdir ve kişinin içindedir. Becerikli eller, parmak hassasiyeti, ileri seviye saha görüşü, muazzam kalça hareket kabiliyeti, topun yakışması... Bunların yoktan var olması da, varken topyekûn kaybolması da mümkün değil. Çevresel şartlar, antrenörler, iyi yaşamak, para en fazla ek parlatıcı olabilir...

Yetenek avcılığı (scouting) nasıl yapılır, bir basketbolcunun gelecek vadettiği hangi kriterlere göre anlaşılır?

D.M: Yetenek scout'luğu, çok izleyerek yapılır. Takip etmen gereken çok şey var. Maçlar, genel turnuvalar, antrenmanlar, bireysel çalışmalar... Oyuncu hakkında bilgi edinmeye çalışıyorsun ve o bilgileri gördüklerinle karşılaştırıp kıyaslıyorsun. Ortaya bir profil çıkıyor ve o profil üzerinden ilerliyorsun. Oyuncuların gelişimlerini takip etmeye devam ediyorsun. Buna özel hayat da dâhil. Ortada bilgi kirliliği olduğu için, bazen içgüdülerine güvenip ilerlemen gerekiyor. Genel olarak, yetenekli kişi kendini mutlaka gösterir. Temel özellikleri, zekâsı ve fiziğiyle fark yaratan, oyunun akıbetini ve temposunu değiştirebilen, yanındaki oyuncuları daha iyi yapabilen bir figür, kriterlerin önemli bir kısmını karşılamış oluyor. Bu noktada, aslında sporcunun o anda nerede olduğu değil, onu 2-3 sene sonra nerede gördüğün önemli hâle geliyor. Bana göre, bir yeteneği değerlendirme ve keşfetme sürecinde en mühim mesele o yeteneğin bir üst seviyeye çıkabilme ihtimalini görebilmek. Üzerine koyabilir mi ya da ne kadar olgun? Çünkü erken olgunlaşan kişinin potansiyelini erken çıkarma ihtimali daha yüksektir bence.

"Bence yetenek öyle bir şey ki Efes Pilsen gibi yetenekleri parlatan bir okulda olmasaydı bile Hidayet yine iyi kötü Hidayet olurdu." -Emir Alkaş

"Bence yetenek öyle bir şey ki Efes Pilsen gibi yetenekleri parlatan bir okulda olmasaydı bile Hidayet yine iyi kötü Hidayet olurdu." -Emir Alkaş

E.A: Yetenek avcılığı genellikle antrenörlükle karıştırılan apayrı bir branştır aslında. Oyunu bilmek her ikisi için de elzem fakat scouting bambaşka bir gelecek vizyonu içeriyor. Bir oyuncunun fiziği üzerinden yorum yapabilmek, keşif yapılırken en yaygın değerlendirme biçimidir. 14 yaşındaki bir çocuğa kulaç boyu kendi boyundan uzun, vücut kıllanması başlamadı, genel dengesi sarsak diye "Uzar" demenin devri kapandı artık. Bu, fark yaratan bir bilgi olmaktan çıkmış durumda. Artık zırhlı vücut, pençe gücü, eklem esnekliği, kemik boyu gibi fiziksel özellikler ile 'iyi basketbol malzemesi'ni öngörebilmek kıymetlendi. Elbette yetenek fizikten ibaret değil. Zor anların oyuncusu olmak için kişisel arka plana bakmak, oyun görgüsü için de yarı saha sokak basketbolu takip etmek artık daha makbul gözlemleme ve değerlendirme biçimleri hâline geldi. Fizik, yetenek dediğimiz şeyin sadece bir düzlemi, başka düzlemler de var. Bunun son dönemde en iyi örneklerinden biri de Nikola Jokic. Ona bakarken atletik özelliklerin yanında ya da hatta ötesinde zekâ, oyun algısı, saha görüşü, mental güç ve el hassasiyeti gibi özelliklerin de bir sporcu adayı için ne kadar önemli olduğunu görüyoruz.

Kukoc, Petrovic, Sabonis, Divac gibi yetenekler ondan evvel Yeni Kıta'ya gitse de Dirk Nowitzki'nin NBA scout'larının uluslararası yetenekleri değerlendirme kıstaslarındaki ön yargıları kırdığı söylenir. Bu konudaki görüşleriniz neler?

D.M: Avrupa'dan daha önce NBA'e giden Toni Kukoc, Drazen Petrovic, Arvydas Sabonis, Sarunas Marciulionis ya da Vlade Divac gibi isimler dünyayı kasıp kavurup, ne var ne yok kazandıktan sonra ABD'ye gittiler. Nowitzki ise Würzburg'dan çıktı. Avrupalı, üstelik 2,13 boyunda ve her yerden şut sokan bir oyuncuydu ve özellikleri NBA'de o güne kadar çok görülen bir olay değildi. Daha öncesinde herkes NBA oyuncularının hareketlerini taklit ederdi; bu sefer NBA oyuncuları, bir Avrupalının tek ayaklı şutunu taklit etmeye çalıştı. Öncüydü ve örnek oldu. Avrupalı olarak bir NBA takımının yüzü oldu. Liderlik yaparken şampiyon oldu, bıraktığında yaşayan efsane olarak anılacak. Nowitzki, NBA scout'larının uluslararası yetenekleri değerlendirme kıstaslarındaki önyargıları kırdı. Başka kim kırabilirdi ki? Nowitzki'den bahsetmişken şunu da ekleyeyim, yüksek ihtimal bundan 10-15 sene sonra Nikola Jokic'ten bahsedeceğiz bu minvalde. Çok iyi atlet olmasa da vücudunu çok iyi koruyor ve kullanıyor. Ayrıca çok çalışarak fiziksel formunu üst seviyeye taşıdı. Hatta fiziği üzerine çalışmak için geçen yaz Sırbistan Milli Takımı'ndan bile affını istedi. Kararı çok yargılansa da, onun için ne kadar önemli olduğunu bu sezon çok iyi gösteriyor. Bazen en iyisi bir yetenek için eksikliklerinin farkına varıp onları tamamlamaktır. Bu da Jokic'in hem zihinsel gücünü gösteriyor hem de neye hazır olduğunu.

E.A: Aslında demin söylediğim iyi antrenör ile iyi scout arasındaki farka dair en iyi örneklerden biri Dirk Nowitzki... Baba Don Nelson, NBA tarihinde çok önemli bir antrenörken, Nowitzki'yi keşfeden oğlu Donnie Nelson ise kıdemli yetenek avcısı oldu. Nowitzki, 1998 NBA Draft'ında ilk 10'da seçildikten sonra tüm NBA kamuoyunun hayret edişten hayranlığa yıllar içinde dönmesi -ki imza öncesi takas oldu- Yao Ming'in Çin pazarını NBA'e dâhil edişinden daha büyük bir dâhinin işi aslında. Pau Gasol ve Nowitzki, pek de yıldızlaşmadan NBA'in yolunu tuttuklarında aslında yetenek avcıları adına yeni bir dönem başlamıştı. Hele ki Eddy Curry, Kwame Brown gibi lise güzelleri 18 yaşında draft edilirken basketbol görgüsü, eğitimi çok daha üst düzey olan Avrupalı adaylar, tecrübeleri az olmasına rağmen önce yaşıtlarından sonra da diğerlerinden yeğ konuma geldiler. Suyun akıp bir şekilde yolunu bulmasından başka bir şey değildir aslında bu hikâye.

Avrupa'dan yeteneklerin çıkışında eski Yugoslav Cumhuriyetleri'nin, Fransa, Litvanya gibi ülkelerin yüksek payını görüyoruz. Bunu nasıl açıklayabiliriz?

D.M: Eski Yugoslav Cumhuriyetleri ve Litvanya'dan çok daha fazla yetenek çıkmasında en büyük etken spor kültürü. Genel olarak spora yatkınlıkları, bunu teşvik eden eğitim sistemleri, genç yaştaki insanların en az 2-3 sporu yapmaları, doğru yönlendirmeler; bunların hepsi çok önemli artılar. Yeteneğin yanı sıra, çalışma disiplini ve teknik kapasiteyi de eklediğimiz zaman yüksek oranda başarıya ulaşmaları kaçınılmazdı. Fransa'dan ise her zaman üstün fizik yeteneğine sahip oyuncular çıktı. Buna eski kolonilerden gelen sporcuları da eklersek yetenek havuzları çok büyüdü. Ama onlara sunulan imkanları ve sistemi de ekleyince Avrupa'nın en önde gelen basketbol ülkelerinden oldular. Teknik kapasiteleri daha iyi olabilseydi, kim bilir, belki hepsinden daha üstün olabilirlerdi.

"Bazen en iyisi bir yetenek için eksikliklerinin farkına varıp onları tamamlamaktır. Bu da Jokic'in hem zihinsel gücünü gösteriyor hem de neye hazır olduğunu." -Denis Memic

"Bazen en iyisi bir yetenek için eksikliklerinin farkına varıp onları tamamlamaktır. Bu da Jokic'in hem zihinsel gücünü gösteriyor hem de neye hazır olduğunu." -Denis Memic

E.A: İş hayatının kült sözlerinden biridir: "Kültür, stratejiyi kahvaltı namına yer." Velhasıl bu söz tam da bu üstünlüğü açıklıyor. Balkanlar fundamental, Fransa atletik beceri, Litvanya oyunu deli gibi sevme ve Sabonis Akademisi etkisiyle de kültürel olarak diğer ülkelere biraz üstün geliyor yetenek çıkarmada. Buna İspanya'nın ve Arjantin'in jenerasyon temelli oyuncu yetiştirme kültürünü de eklemek mümkün pek tabii ki. Tek bir oyuncuyu projeleme stratejisi kültürün yanında eriyip gidiyor. Johan Petro'nun veya Vladimir Radmanovic'in beklentileri karşılayamaması bu kültürlerin kredisini tüketmiyor kesinlikle. Diğer ülkelerden çıkacak iki kötü oyuncu ise o ülkenin NBA kapılarını ebediyen kapatabilir. Ama ilk saydığımız ülkelere ya da ekollere bakış açısı hiç değişmeyecek. Köklü kültürde yetişen yeteneklerin kredisi de yüksek olur.

Peki biz Türkiye'de yetenek keşfini ve sonrasındaki yönetimini ne kadar iyi yapabiliyoruz?

D.M: Türkiye'de yetenek bulmak zor değil ama sonraki adımlarda büyük eksiklikler var. Genç oyuncular üst seviyeye, teknik olarak çok eksik geçiyorlar. Yani yetenekleri varsa bile ya çok geç ortaya çıkıyor ya da tam potansiyeline hiç ulaşmıyor. Aradan sıyrılanların sayısı, yetenek havuzundaki potansiyele baktığımızda maalesef çok az. Biri çıkıp, "Tamam da U16, U18, U20 takımlarımız, Avrupa'da önemli başarılar kazandı, o nasıl oldu?" derse... Evet, oyuncuların genç yaştaki yeteneği ile bir yere kadar geldin ama o üst seviye için yeterli olmuyor. Doğru ifadeyle o yaşlara kadar olan gelişim tam olarak o yeteneği elit seviye basketbolcu kılmıyor. Sadece son beş seneye bakalım, ne kadar çok yetenekli oyuncu vardı... Bugün akıbetini çok az kişi biliyor, ne oldu onlara. Oysaki her sene en az 3-4 üst seviye oyuncu çıkarma potansiyelimiz var bu ülkede.

E.A: Yeteneği bulma ya da keşfetme minvalinde Türkiye'de bir seviyeye gelinmiş durumda. Ülke çapında taramalar, bilgi ağları bu kaynağı sağlıyor. Lakin ondan sonrası katiyen iyi yapılmıyor. Bazı kulüpler oyuncu yerine takım yetiştirerek en iyi malzemeyi köreltiyor ve potansiyeli engelliyor ya da sınırlıyor. Mental olarak da köreltiyor. Diğerleri ise tek tük yeşeren yeteneği özgürleştirerek oyuncusuna yaslanan antrenörlük tarzı ile şımartılıyorlar. Şükür ki yetenek eşsiz ve gerçekten muadili pek nadir; bu sayede oksijensiz ortamlarda yeşermek için kendisine alan yaratabiliyor.

Socrates Dergi